31 Ekim 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. NEML (070-079)(120-C)



B sayfasından devam


70-) Ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekün fiy daykın mimma yemkürun;

Onlar üzerine mahzun olma... Kurmakta oldukları hilelerinden sıkıntı da duyma! (A.Hulusi)

70 - Ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirlerden bir darlığa da düşme. (Elmalı)


Ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekün fiy daykın mimma yemkürun yine de sen onlar için hüzünlenme. Ve lâ tahzen aleyhim onlar için kederlenme, hüzünlenme ve lâ tekün fiy daykın mimma yemkürun ve onların hile ve desiselerinden dolayı sıkıntılanma. Resulallah’ı teselli ediyor, aynı zamanda inşa ediyor. Yani hem onlar için hüzünlenme.

Hani daha önce işledik hatırlayacaksınız Lealleke bahı'un nefseke ella yekûnu mu'miniyn. (Şuârâ/3) mümin olmuyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin diyordu ya. Öylesine üzülüyordu Resulallah, öylesine hüzünleniyordu. Bu teselliler ara ara geliyor. Ama bunun arkasından onların hile ve tuzaklarından dolayı da endişeye kapılma diyor. Bir garanti daha veriyor. Yani onlar hile ve tuzak kuracaklar, fakat unutma ki Allah seni koruyacak.

Tabii daha sonra Resulallah’a yönelik tüm suikast, hile ve tuzakların aslında Resulallah’ı hiç yıldırmayışı Kur’anî inşanın sonucudur. Hatırlayacaksınız Sevr mağarasında ayak sesleri mağaranın kapısına kadar yaklaştığında yanında ki Ebu Bekir Resulallah’a bir şey gelir endişesiyle tir tir titrerken sevgili nebi onun şöyle teselli ediyordu;

- Ya Eba Bekir telaşlanma, 3.sü Allah olan 2 kişiye kim ne yapabilir.

3. sü Allah olan 2 kişi..! Bu kadar garanti bilmek, bu kadar iman etmek, bu kadar5 Allah’a güvenmek. İşte vahyin inşa ettiği şahsiyet bu.


71-) Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn;

"Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdidiniz ne zaman?" derler. (A.Hulusi)

71 - Bir de ne zaman bu vaad gerçek iseniz? Diyorlar. (Elmalı)


Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn bir de diyorlar ki; azaba ilişkin bu vaadiniz ne zaman gerçekleşecek, daha doğrusu bu tehdidiniz ne zaman gerçekleşecek eğer doğruysanız haber verseniz ya?


72-) Kul asâ en yekûne radife leküm ba'dulleziy testa'cilun;

De ki: "Acele istediğinizin bir kısmı belki de sizin arkanıza takılmıştır!" (A.Hulusi)

72 - De ki: «belki o ivdiğinizin bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor».(Elmalı)


Kul asâ en yekûne radife leküm ba'dulleziy testa'cilun onlara cevap ver, de ki; kim bilir belki de, -Kim bilir girişi bir ayet için uygun olmayabilir, Allah bilir tabii- beklide acele gelmesini istediğiniz o azabın bir kısmı çoktan peşinize düşmüştür bile.

Evet, radife lekûn, hemen arkanıza düşmüştür, peşinizden sisi kovalıyordur kim bilir. Hakikaten peşlerine düşen o belanın Bedir’de onları nasıl yakalayıp boğazladığını dünya tarihi gördü, şahit oldu.


73-) Ve inne Rabbeke lezû fadlin alenNasi ve lâkinne ekserehüm lâ yeşkürun;

Muhakkak ki senin Rabbin insanlara lütuf sahibidir... Fakat onların ekseriyeti şükretmezler. (A.Hulusi)

73 - Ve her halde rabbin insanlara karşı mutlak bir fazıl sahibidir ve lâkin onların ekserisi şükretmezler. (Elmalı)


Ve inne Rabbeke lezû fadlin alenNasi ve lâkinne ekserehüm lâ yeşkürun yine de unutma ki senin rabbin, rabbeke; senin rabbin formu daima Resulallah’ı teselliye yönelik bir ima içerir. Yani seni koruyan, seninle beraber olan, seni hiç bırakmayan, seni sımsıkı tutan rabbin. Hep böyle bir ima içerir. Evet, senin rabbin insanlığa karşı pek lütufkârdır. Ve fakat insanların çoğu lâ yeşkürun; şükretmemektedirler.


74-) Ve inne Rabbeke leya'lemu ma tükinnü suduruhüm ve ma yu'linun;

Muhakkak ki senin Rabbin onların içlerinde sakladığını da, açığa vurduklarını da bilir. (A.Hulusi)


74 - Halbuki sîneleri ne gizliyor ve ne ilân ediyorlar rabbin her halde hepsini biliyor. (Elmalı)


Ve inne Rabbeke leya'lemu ma tükinnü suduruhüm ve ma yu'linun Yine de unutma ki senin rabbin onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da elbette çok iyi bilir. Demek ki muhataplar her zaman söylediklerini düşünmüyorlar. Vahye karşı inkâr eden, vahye karşı bir takım inkâri söylemler tutturan insanların, haddi zatında içine doğru bir yolculuk yapmak mümkün olsa o söylemlerinden bir çoğunu kendi içlerinde de kabul etmediklerini, haddi zatında sırf inatlarından dolayı o söylemlere sarıldıklarını belki görebilirdik. Fakat biz bunu göremiyoruz, ama Allah görüyor. Yani sadece inkarından, küfri inadından dolayı vahyin söylediği hakikatlere direnen bir çok insan var ki eğer kendi vicdanıyla baş başa kalsa orada, size söylediği o şeyleri söylemeyecek, veya size söylediği o şeyleri kendisine söyleyemeyecek, çünkü kendisini ikna etmeyecek. Ama Allah bunu biliyordu tabii ki.


75-) Ve ma min ğaibetin fiys Semai vel Ardı illâ fiy Kitabin mubiyn;

Semâda ve arzda, hiçbir gayb yoktur ki mubiyn kitapta (kâinat kitabında - varlıkta apaçık ortada) olmasın! (Gayb oluşu algılayana GÖREdir! Allâh dilerse istediğine, gayb hükmünden çıkartır.) (A.Hulusi)

75 - Ve Yerde, Gökte hiç bir gâyb yoktur ki açık bir kitap da olmasın. (Elmalı)


Ve ma min ğaibetin fiys Semai vel Ardı illâ fiy Kitabin mubiyn ne gökte ne de yerde gizli ve gizemli, ğaibe. Aslında hem her şeyi ile gizli olana tekabül eder hem de açık ama bazı boyutlarıyla gizli olan, gizemli olan şeylere tekabül eder. Onun için ne gökte ne de yerde gizli ve gizemli olan hiçbir şey yoktur ki açık ve açıklayıcı, mubiyn; hem açık, hem açıklayıcı olan kayıtlı bir yasaya tabi olmamış olsun. Burada; illâ fiy Kitabin mubiyn bu açık ve açıklayıcı kayıtlı bir yasa.

Aslında kitap; ilahi yasaların kayıtlı tabiatına bir atıftır. Yani ilahi yasalar. ve len tecide lisünnetillahi tebdiyla. (Ahzap/62) diye buyrulan Allah’ın yasasında bir değişme bulamazsın diye ifade buyrulan o yasalar kayıtlı. Allah onları kayıt altına almıştır. Onun için o kayıtlı yasalar çerçevesinde deveran eder her şey. Varlık o kayıtlı yasalara bağlıdır. Onun için ilahi yasaların kayıtlılığına bir atıf olarak bu fiy Kitabin mubiyn geliyor.

Belki şöyle de okunabilir şu ibare Ve ma min ğaibetin fiys Semai vel Ard ne gökte ne de yerde gizli ve gizemli hiçbir şey yoktur ki, ne insan üstü alemde, ne insan altı alemde. Bu gök ve yeri böyle bir mecazi anlama da gelebilir. Onun için ne insan üstü alemde ne de insan altı alemde hiçbir gizli ve gizemli şey yoktur ki Allah onu kayıtlı bir yasaya bağlamamış olsun.


76-) İnne hazel Kur'âne yekussu alâ beniy israiyle ekserelleziy hüm fiyhi yahtelifun;

Muhakkak ki şu Kur'ân, İsrailoğullarına, hakkında ayrılığa düştükleri şeyin çoğunluğunu hikâye edip açıklıyor. (A.Hulusi)

76 - Haberiniz olsun ki bu Kur'an Benî İsraîl’e ihtilâf edip durdukları şeylerin ekserisini anlatır. (Elmalı)


İnne hazel Kur'âne yekussu alâ beniy israiyle ekserelleziy hüm fiyhi yahtelifun hiç şüphesiz bu Kur’an İsrail oğullarını üzerinde ihtilafa düştükleri bir çok konuya açıklık getirmektedir. Tabii bu birçok konu nedir; Bunlar; bir takım metafizik konular olamaz. Ya da nihai tahlilde insan oğlunun karar veremeyeceği bir takım teolojik kelami tartışmalar da olamaz. Yani Allah’ın zatına ilişkin, mahiyete ilişkin bir takım kelâmi tartışmalarda olamaz çünkü bütün bunlar orada, ahirette tüm gerçekliğiyle Allah tarafından insana sunulacak.

Peki burada Kur’an ın bize haber verdiği o ihtilaflar  nerede? Hukuki ve ahlaki hükümlerde yaptıkları tahrifi tashih etmiştir Kur’an. Yani, İsrail oğullarının kendilerine gelen vahiy içerisinde hukuki ve ahlaki hükümlerde yaptığı bir takım tahrifat var. Onların gerçeğini onların özünü bize haber verdi bu konuda ihtilafı kesti, bu konuda sözü kesti Kur’an. Onun için haddi zatında İsrail oğullarına şunu söylemek lazım. Yahudilere şunu söylemek lazım; Gelin Tevrat’ı Kur’an dan okuyun. Gelin kendinizi Kur’an dan öğrenin. Bu ayet aslında bunu zımnen söylüyor.


77-) Ve innehu lehüden ve rahmetün lil mu'miniyn;

Muhakkak ki O (Kur'ân), iman edenler için hakikate erdirici ve rahmettir. (A.Hulusi)

77 - Ve hakikat o doğruyu gösterir katî bir hidayet ve mü'minler için mahzı rahmettir. (Elmalı)


Ve innehu lehüden ve rahmetün lil mu'miniyn çünkü o da inananlar için bir rahmet ve bir rehberdir.


78-) İnne Rabbeke yakdıy beynehüm Bi hükmiHİ, ve "HU"vel Aziyzül Aliym;

Muhakkak ki senin Rabbin aralarındaki hükmünü açığa çıkartır onlarda... "HÛ"; Aziyz'dir, Aliym'dir. (A.Hulusi)

78 - Elbette rabbin hükmiyle beyinlerinde kazasını infaz buyuracaktır, ve azîzdir o alîmdir. (Elmalı)


İnne Rabbeke yakdıy beynehüm Bi hükmiH elbette senin rabbin onlar arasında kendi verdiği hükmü uygulayacaktır. ve "HU"vel Aziyzül Aliym zira O en yüce olandır, her şeyi bilendir.


79-) Fetevekkel alAllâh* inneke alel Hakkıl mubiyn;

O hâlde Allâh'a tevekkül et! Muhakkak ki sen apaçık hakikat üzeresin. (A.Hulusi)

79 - O halde Allaha itimat et sen şüphesiz açık bir Hakk üzerindesin. (Elmalı)


Fetevekkel alAllâh en yüce olan ve her şeyi bilen bir rabbiniz varsa eğer size ne düşer? O’na, yalnızca O’na dayanmak düşer değil mi? O halde Fetevekkel alAllâh yalnızca Allah’a dayan. Eğer her şeyi biliyorsa ve yüce ise, yani sen O’na hiçbir zarar veremezsin, sana hiçbir şekilde muhtaç değil. İnsana muhtaç değil, varlığa muhtaç değil. Dolayısıyla sana yaptıklarından hiçbir çıkarı yok.

Bu şu demektir. sen O’nun rakibi değilsin. Sen O’nun hasmı da değilsin. O sana bir şey yapıyorsa mutlaka iyi niyetli olarak yapar, mutlaka. Çünkü rakip değilsin. Çünkü hasım değilsin senin iyiliğine yaptığından emin ol. Aksi mümkün değil. Çünkü aziyz dir, bir de aliym dir. Madem hiçbir şeyi gizleyemezsin, hiçbir şeyi kaçıramazsın, hiçbir şeyi saklayamazsın her şeyi bilir. Sana düşen bir tek durum var; O’na dayanmak. O halde yalnız O’na dayan.

Yani burada belki de mef’umu muhalifinden şöyle bir şey de çıkarmak mümkün olur mu acaba; aliym ve aziyz olmayan birine dayanmaya kalkma. Ne yapar? Ona dayanmaya kalkarsan o yıkılır sen de yıkılırsın. Veyahut ta seni istismar eder. Dayanırsın, el aziyz değil. Yani nihayetinde senin rakibin olabilir. Çünkü aynı düzlemdesiniz, aynı varlık düzlemine mensupsunuz. Önce kendisi için isteyecektir. Senin dayanmanı istismar edebilir. Senin dayanmandan menfaatle ne bilir. Senin dayanmanı yanlışa referans olarak sunabilir. Onun için eğer birine dayanacaksan o dayanacağın El aziyz ve El aliym olmalı. Yalnızca O’na dayan.

inneke alel Hakkıl mubiyn çünkü senin dayanağın doğruluğu açık ve kesin olan hakikat. Evet, inneke alel Hakkıl mubiyn yani sen apaçık bir Hakk üzeresin onun içinde El Hakk’a dayan. Sen madem açık ve kesin bir hakikatin üzerindesin. Yani kaynağın hakikat ise hedefin de hakikat olsun. Çıkış noktan hakikatse yaslandığın şey de Hakk olsun, El Hakk olsun.

Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
120. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/26/islamoglu-tef-ders-neml-059-093120/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder