2 Ekim 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. ŞU’ARÂ (071-084)(116-B)



A sayfasından devam.

71-) Kalu na'budu asnamen fenezallü leha akifiyn;

Dediler ki: "Putlara kulluk ederiz, hep onlarla meşgulüz." (A.Hulusi)

071 - Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız. (Elmalı)


Kalu na'budu asnamen fenezallü leha akifiyn onlarda putlara kulluk ediyoruz. Dahası onlara adanmış kimseler olarak kalacağız dediler. Yani neye kulluk ediyorsunuz diye sormuştu ya Hz. İbrahim bir önceki ayette, onlarda putlara kulluk ediyoruz ve onlara adanmış kimseler, akifiyn. Yani hayatını onlara vakfetmiş kimseler olarak kalmaya da ısrarlıyız dediler.


72-) Kale hel yesme'uneküm iz ted'un;

(İbrahim) dedi ki: "Dua ettiğinizde sizi işitirler mi?" (A.Hulusi)

072 - Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakit işitirler mi? (Elmalı)


Kale hel yesme'uneküm iz ted'un İbrahim; Yalvarıp yakardığınız zaman sizi duyarlar mı bunlar diye sordu.


73-) Ev yenfeuneküm ev yedurrun;

"Yahut size fayda sağlıyor ya da zarar veriyorlar mı?" (A.Hulusi)

073 - Veya size bir menfaat verir yahut bir zarar ederler mi. (Elmalı)


Ev yenfeuneküm ev yedurrun ya da size bir yarar sağlarlar mı? Veya bir zarar verebilirler mi? Diye sordu.


74-) Kalu bel vecedna abaena kezâlike yef'alun;

Dediler ki: "Hayır! Fakat atalarımızı bunu uygular bulduk (biz de taklit ediyoruz onları)!" (A.Hulusi)

074 - Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı. (Elmalı)


Kalu bel vecedna abaena kezâlike yef'alun onlar soruya cevap vermek yerine savunmaya geçiverdiler. Ne dediler? Biz daha önceki atalarımızı babalarımızı böyle yapıyor bulduk, bunu yaparken bulduk. Yani onlar da bu tip şeylere tapıyorlardı.

Dini inançların körü körüne sorgulanmaksızın sadece atadan babadan kaldı diye taklit edilmesinin insanı nerelere götüreceğine ilişkin bir atıf bu. Hangi dini inanç olursa olsun fark etmez. Unutmayınız insanlık başlangıçta sapmış değildi. İnsanlık İslam geleneğine göre bir peygamberle başladı. Onun için sapma sonradandır. Sapma arızidir.

O halde nasıl saptı? Başlangıç iyi ise işte o nasılın cevabını burada buluyoruz. Körü körüne taklide dayandığı için. Yoksa tahkike dayansaydı zaten insanlık başlangıçta iyi bir noktadaydı. Yani Adem gibi bir nebi ile başladı ama sonuçta geldiği nokta sapmış olduğunu gösteriyor ki bu sapmanın temelinde de sorgulamaması, körü körüne taklit. Kim olursa olsun. Hatta Kur’an da geçen ved, yeûk, nesr sayılan putlar vardır. Bu putlar özellikle İdris peygamberin havarileri olduğu söylenir tefsirlerde.

Peki bir peygamberin etrafında ki sahabileri çok salih zatlar, ilerde yüz yıllar sonra nasıl putlara dönüştüler diye sorarsanız cevabını da verir size kaynaklarımız. Önce onların çocukları, babalarına olan tazimlerini birer onlar adına anıt yaptırarak yad etmek istediler. Torunları dedelerinin şeklini, şemailini unutturmamak için resimlerini yaptılar. Bizim dedemiz salih insanmış, aziyz insanmış, veliy insanmış. Daha sonra görkemli bir kabir yaptırdılar. Onların çocukları bari oldu olacak biz de bir şey ekleyelim dediler heykellerini yaptılar ve bilmem kaç nesil geçince bu saygı, bu tazim tapınmaya dönüştü. Ve nesiller içerisinde bu putlaşmaya dönüştürüldü, put olup çıktılar.

Bu ilginç örnekte gösteriyor ki başlangıçta çok masum, çok saf, çok temiz niyetlerle girişilen bir takım şeyler sonuçta putlaşmaya dönüşüyor ya da putlaştırmaya dönüşüyor. İşte peygamberlerin ve hassaten de efendimiz AS. ın bazı konularda ki aşırı uyarısı, ısrarlı uyarısı bu yüzdendir. Yani bugün siz çok masum bir biçimde, tazim olarak, saygı eseri olarak yaptığınızı söyleyerek bir takım şeylere girişebilirsiniz. Ama sizden 5 nesil sonrasının onu nasıl algılayacağı konusunda dikkatli olmalısınız, onu da düşünmelisiniz.


75-) Kale eferaeytüm ma küntüm ta'budun;

(İbrahim) dedi ki: "Bir düşünün! Neye kulluk ediyorsunuz..." (A.Hulusi)

075 - Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı. (Elmalı)


Kale eferaeytüm ma küntüm ta'budun İbrahim;İ Ne yani dedi, taptığınız şeylerin ne olduğuna bir kez olsun dönüp bakmadınız mı. Yani neye taptığınıza bir kez olsun göz atmadınız mı. Üzerinde hiç mi düşünmediniz. Yani biz bunları tanrı ettik, tanrı diye taptık. Fakat bizim tanrı diye taptığımız bu şeylerin mahiyeti nedir, ne işe yararlar diye hiç göz atıp bakmadınız mı? Diye sordu.


76-) Entüm ve abaükümül akdemun;

"Siz ve geçmişteki atalarınız!" (A.Hulusi)

076 - Hep onlar (Elmalı)


Entüm ve abaükümül akdemun yani siz ve önden giden atalarınız bunu hiç mi yapmadınız.

İmanla aklın zıtlığını iddia eden her felsefeyi aslında şu ayetlerle veriyor. Özellikle Hıristiyan batı, imanın olduğu yerde aklın olmadığını düşünür. Yani imanla aklı karıştırmayın der. Bunu demek zorundadır, çünkü Hıristiyanlık akıl karıştığında zemini yok olan batıl bir dine dönüşmüştür. Teslis’i nasıl izah edecek, açıklayacak. Onun içinde aklı karıştırma der. Bu sebepledir ki Hıristiyan batı tarihinin hangi döneminde akla yaklaşmışsa dinden uzaklaşmıştır, hangi döneminde dine yaklaşmışsa akıldan uzaklaşmıştır. Yani din ve akıl batıda birbirinin zıddı olarak algılanır. O nedenle de aklı karıştırma.

Bizde ..lâ akle lehu lâ dîne lehu aklı olmayanın dini de yoktur. Biz de bu kitap kendisini düşünen kavme ithaf eder. Yani Kur’an Allah tarafından insanlığın bir bölümüne ithaf edilmiştir. Kime? ..likavmin yetefekkerun. (Casiye/13)düşünen bir topluma. Görüyorsunuz değil mi. Yani akleden bir topluma. İşte fark burada ve bu ayetler aslında; Taptığınız ne olursa olsun, kulluk ettiğiniz ne olursa olsun üzerinde düşünün. İşte bize bunu öğütlüyor.


77-) Feinnehüm adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn;

"Kesinlikle onlar benim düşmanımdır... Sadece Rabb-ül âlemîn..." (A.Hulusi)

077 - Benim düşmanım. Ancak o rabbülâlemîn başka. (Elmalı)


Feinnehüm adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn işte artık ilan ediyorum dedi İbrahim. İlan ediyorum ki benim için onlar birer düşmandır başka değil. Sadece ve sadece Alemlerin rabbi vardır. Dedi.


78-) Elleziy halekaniy feHUve yehdiyn;

"Ki O, beni yarattı... O bana hidâyet eder." (A.Hulusi)

078 - O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder. (Elmalı)


Elleziy halekaniy feHUve yehdiyn Ki, O’dur beni yaratan, O’dur bana yol gösterecek olan.

Bakın birkaç ayette aslında niçin Allah’a kulluk etmek gerektiğini izah edecek. Devamında da diğer nimetleri sayacak. Fakat ilk saydığı nimet hidayet. Çok önemli, Yani beni yarattı, yaratıldıktan sonra var olmak tabii ki hidayetin ilk şartıdır. Var olmayan bir şeyin hidayetinden söz edilemeyeceği açıktır. Beni yarattıktan sonra bana verebileceği en büyük ve ilk nimet nedir rabbimin? Hidayettir. Fatiha’yı hatırlayın. Rabbimizin vasıflarını saydıktan sonra kime kulluk ettiğinizi bildiğinizi söyledikten sonra;

Er RahmanirRahıym, Mâliki YevmidDiyn, (fatiha/3 – 4) ve arkasından da sadece O’na kulluk edip yalnız ondan istediğinizi deklare ettikten sonra İyyaKE na'budu VE iyyaKE nesta'iyn (Fatiha/5) Böyle bir Allah’tan bir çok şey istenir. Peki ey insan bunlardan bir tanesini isteme hakkı tanınsa sana neyi iste biliyor musun? İyyaKE na'budu VE iyyaKE nesta'iyn İhdinasSıratal'müstakıym (fatiha/5-6) Yani sırat-ı Müstakıyme hidayet. Dosdoğru yola seni iletmesini iste. İşte o, aslında ona bir atıf. Fatiha da bize öğretilen bu idi. Eğer insan rabbinden bir tek şey isteyecek olsa o da hidayet olmalıdır, Çünkü hidayet verildi mi arkasında ki her şey de verilmiş olur.


79-) Velleziy HUve yut'ımüniy ve yeskıyn;

"Ki O, beni yedirip doyurur ve içirir." (A.Hulusi)

079 - Ve o ki bana o, yedirir, o içirir, (Elmalı)


Velleziy HUve yut'ımüniy ve yeskıyn ki O benim açlık ve susuzluğumu giderendir.


80-) Ve izâ merıdtu feHUve yeşfiyn;

"Hastalandığımda, O'dur bana şifa veren." (A.Hulusi)

080 - Hastalandığım vakit da bana o şifa verir. (Elmalı)


Ve izâ merıdtu feHUve yeşfiyn ve hasta düştüğümde şifa veren de yine O’dur.


81-) Velleziy yümiytüniy sümme yuhyiyn;

"Ki O, beni öldüren, sonra dirilten." (A.Hulusi)

081 - Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir. (Elmalı)


Velleziy yümiytüniy sümme yuhyiyn beni öldürecek sonra tekrar diriltecek olan da O dur.


82-) Velleziy at'meu en yağfire liy hatıy'etiy yevmeddiyn;

"Ki O, Din hükümleri sürecinde hatalarımı mağfiret edeceğini umduğum." (A.Hulusi)

082 - Ve o ki ceza günü ben onun günahımı af buyurmasını niyaz ederim. (Elmalı)


Velleziy at'meu en yağfire liy hatıy'etiy yevmeddiyn hesap gününde beni hatalarımı bağışlayacağını umduğum zat’ta O’dur.

Hz. Nebiyi hatırlayalım; ..inneke afüvvün tuhıbbül afve fa'fü anni. Derdi. Sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet ya rabbi. Yani Hz. İbrahim’in bu duasına ne kadar benziyor. Burada da peygamberlerin olanca büyüklüklerine rağmen insanlık ufkunda olmalarına rağmen Allah’a karşı nasıl mütevazi, nasıl alçak gönüllü, nasıl boyunları eğik olduğunu,

Haddi zatında bununla bize adamlık öğrettiklerini görüyoruz. İnsan büyüdükçe Allah’ın karşısında ki küçüklüğünü anlar. İnsan öğrendikçe, Allah’ın büyüklünü öğrenir. Allah’ın büyüklüğünü kavradıkça kendi küçüklüğünü ve yetersizliğini kavrar. Bunu kavradıkça da insanın doğal hali dua hali olur. Af dileme hali olur. Yani en masum duruşundan bile af diler. Çünkü Allah’ın büyüklüğü karşısında, O’nun azameti karşısında insanın alacağı doğal hal, sadece dua halidir. İşte biz burada bunu görüyoruz ve o dua halinde Hz. İbrahim rabbine şöyle sesleniyor.


83-) Rabbi heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn;

"Rabbim, bana bir hüküm hibe et ve beni sâlihlere dâhil et!" (A.Hulusi)

083 – Ya rab, bana bir hüküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur. (Elmalı)


Rabbi heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn Rabbim, bana doğru bir muhakeme yeteneği bahşet, hüküm bahşet, hüküm verecek bir tasavvur, doğru inşa edilmiş bir tasavvur. Hüküm verdiğinde; verdiğim hükümlerde kullandığım tüm kavramları, tüm terimlerin içini doğru dolduracağım bir tasavvur ver.

Yani bu doğrudur diyeceğim değil mi? Ama doğru nedir. Doğruyu doğru tarif edecek bir tasavvur ver ya rabbi. Bu yanlıştır diyeceğim değil mi? Peki doğruya yanlıştır dememek için, yanlışı doğru bilmek lazım. Yanlışı yanlış bilmek lazım yani. Onun için yanlışı yanlış bilecek, görecek bir göz ver ya rabbi. Hakkı Hakk, batılı batıl olarak görecek bir göz.

Bu kâr dır dedim değil mi? Bu bir hükümdür. Fakat kâr nedir, gerçekten o kâr mıdır işte bunu doğru olarak algılayacak bir tasavvur ver ya rabbi.

Bu zarardır dedim değil mi? Gerçekten o zarar mıdır, yani Allah yoluna verince zarar mı eder insan. Ya da haramdan kazanınca kâr mı eder insan.

Şehit olunca ölür mü insan. Bu ölüdür dedin değil mi? Ölüm nedir? Ölümü doğru bildin mi? Ya da ot gibi ..keennehüm huşübün müsennedetun. (münafikun/4) de giydirilmiş kalaslar gibi ..kel en'ami belhüm edall…(Furkan/44) hayvan gibi ondan da aşağı olduğu halde yaşıyor gibi görünen yani yiyen içen hareket eden, yatakhane , abdesthane, iş hane arasında hortum olan insanlara bu dirilir dedin değil mi? Gerçekten diri midir. Acaba diri sözcüğünün içini doğru mu doldurdum..! İşte bütün bunların kastedildiği bir nokta burası.

Rabbi heb liy hükmen rabbim bana doğru bir muhakeme yeteneği ver. Yani doğru kavramlar kullanayım doğru kavramlarla doğru hükümler vereyim. Doğru hükümlerle doğru bir şahsiyet inşa edeyim ve o şahsiyetle de doğru bir hayat inşa edeyim. ve elhıkniy Bis salihıyn ve beni salihlerin arasına kat.

Salihlerin arasına karışmak. İyilerin arasına karışmak ancak iyi olmakla mümkün. Kötüler iyilerin arasına karışamazlar. Onun için beni önce düşüncemde, sonra aklımda, sonra karakterimde, sonra kişiliğimde, sonra hayatımda iyi et. Bunlarda iyi ettikten sonra beni iyilerin arasına kat. Yani evveli iyi olanın ahiri de iyi olur. Ahiri iyi olanın girdiği yer iyilerin arası olur. Onun için iyilerin arasına kat diyor.


84-) Vec'al liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn;

"Arkamdan geleceklere de hakikati iletmemi sağla!" (A.Hulusi)

084 - Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsis eyle. (Elmalı


Vec'al liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn ve bana hakkı başkalarına ulaştırmam için doğru bir anlatım yeteneği ver.

Lisane sıdk, ya da bu ibarenin farklı bir çevirisi de şöyle mümkün olabilir; Dillerde doğruluğuyla anılan biri kıl beni. Yani benden sonra insanlık beni doğruluğumla ansın.

Mücahid, büyük müfessir, 2. nesle mensup Mücahid böyle yorumlamış bu ibareyi. Ya da şöyle de anlaşılabilir diyelim neslimden bana varis olacak doğru sözlü bir mirasçı kıl bana. Doğru sözlü bir sözcü tayin et. Elmalının getirdiği bir yaklaşım bu da. Bu yaklaşım aslında Bakara/124. ayetinde ki vaat ve duaya biraz denk düşüyor gibi. Ama her şeyden önce bizim tercihimiz başkalarına hakkı ulaştırabilmek için doğru bir anlatım yeteneği.

Lisane sıdkın. Doğru bir anlatım yeteneği anlattığınızın doğru olması kadar önemlidir. Çünkü aktardığınızın hakikat olması şarttır. Fakat doğruyu yanlış bir üslupla anlatmak, iletmek, dünyanın en güzel nesnesini en kötü pakete sarmak gibidir. Eğer paketine bakarsa alıcı onu almayacaktır. İçindekinin değerini bilmiyorsa almayacaktır. Ama bazen değerini bilmediği halde paketine bakarak alır, içini açtığında onun değerini de öğrenir. Eğer doğruyu yanlış bir üslupla aktardığınızdan dolayı doğruya da düşman oluyorsa muhatabınız, onun suçlusu siz olursunuz. Onun için doğruyu doğru bir üslupla ulaştırmak.

Devam ediyor C sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder