5 Haziran 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. TÂHÂ (063-070)(99-B)




A sayfasından devam

63-) Kalu in hazâni lesahırani yüriydani en yuhricaküm min Ardıküm Bi sihrihima ve yezheba Bi tariykatikümül müslâ;

(Firavunun sihirbazları) dediler ki: "Şu ikisi, iki büyücüden başka bir şey değildir... Sihirleri ile sizi arzınızdan çıkarmak ve sizin örnek yaşam tarzınızı yok etmeyi diliyorlar." (A.Hulusi)

063 - Her halde dediler: bunlar iki sihirbaz, sizi yerinizden çıkarmak ve nümunei imtisal olan tariukatınızı gidermek istiyorlar. (Elmalı)


Kalu in hazâni lesahırani yüriydani en yuhricaküm min Ardıküm Bi sihrihima ve yezheba Bi tariykatikümül müslâ

İn hazâni, daha sonradan belirlenen Arapçanın kurallarına göre İn hazeyni şeklinde de okunmuşsa da bize kadar gelen ünlü ve kabul görmüş kıraat budur ve Arap lehçeleri içerisinde yine amel ettirmeyen bu okuma biçimi de bulunmaktadır.

Ve diyorlar ki; Bu ikisi, sizi sihirleri ile yurdunuzdan sürüp çıkarmak ve sizin oluşturduğunuz ideal yaşam tarzınıza son vermek isteyen büyücülerden başkası değil.

Dikkat buyurun lütfen. ve yezheba Bi tariykatikümül müslâ yani ideal hayat tarzınızı yok etmek, ortadan kaldırmak. Hayat tarzı; sahte ilahlık kamçı ve zulüm üzerine oturuyor. Firavunun hayat tarzı bu ve bu hayat tazını ideal hayat tarzı olarak görüyorlar. Problem de buradan kaynaklanıyor. Sahte ilahlık, zulüm ve kamçı üzerine oturmuş olan. Yani imaj ve zorbalık üzerine oturmuş olan bu hayat tarzını ideal olarak görünce geriye ne kalıyor?

Onun dışındaki tüm hayat tarzlarına korkunç bir düşmanlık ilan etmek ve saldırmak. Kendi hayat tarzınızı, diğer hayat tarzlarının tümünün en üstünde görüyorsunuz, bununla da kalmıyorsunuz, tamam bu anlaşılabilir bir şey. Zaten öyle görmeseniz hayat tarzı olarak seçmezsiniz. Fakat elinizde ki devlet gücünü, iktidar gücünü kullanarak diğer tüm hayat tarzlarını yok etmeye kalkışıyorsunuz, bunu da zorbalıkla yapıyorsunuz. İşte firavun bunu yapmıştı. Ama kendi saadetlerini bütün bir toplumun felaketi üzerine bina etmişlerdi. Hayat tarzlarının en ideal olması hakikate dayanmasından kaynaklanmıyordu.

Peki hayat tarzları arasında gerçekten en iyisini tespit etmek için nasıl bir sınav yapılabilir? Eşit zemine koyarsınız. Yani güç ve iktidarı birine verip de öbürüne zulüm ve baskı uygulayarak hangi hayat tarzının daha çok insanı cezp ettiğini anlayamazsınız. İktidara eşit derecede uzaklaştırın, gücü herhangi birine peşinen vermeyin baskı uygulamayın, ondan sonra sunun insanlara. Bakın bakalım hangi hayat tarzı kendisine kimleri çekiyor. Toplumun en pespaye, en rezil, en kepaze, en aşağı ve en günahkar, en soysuz, en haramzade kesimlerini kendisine çeken hayat tarzı hangisi, toplumun en ahlaklı, en iyi, en mazlum, en yardımsever, en dürüst kesimlerini kendisine çeken hayat tarzı hangisi.

İşte firavunun tezinde hayat tarzını eşitsiz bir şekilde yarışmaya sokuyor. Yani iktidarın peşin gücünü kendi hayat tarzına destek olarak kullanıyor ve ondan sonrada diğer hayat tarzını yok etmeye girişiyor.


64-) Feecmiu keydeküm sümme'tu saffa ve kad eflehal yevme menista'lâ;

"Bu sebeple bütün hilelerinizi toplayın, sonra saf hâlinde gelin... Bugün kim üstün gelir ise o kurtuluşa ermiştir." (A.Hulusi)

064 - siz de bütün hîlenize ittifak edin, sonra da saf halinde gelin, bu gün üstün gelen, muhakkak felâhı buldu. (Elmalı)


Feecmiu keydeküm sümme'tu saffa işte bu nedenle tüm hile ve tuzaklarınızı bir araya getirerek tek saf halinde üzerlerine gidin. Firavun devam ediyor, yani haksız olduklarını kendisi bile itiraf ediyor kendi içlerinde hile ve tuzak olduğunu biliyor iktidarının temelinin. Onun içinde göz bağcılara ve göz bağcılığa güveniyor. Birlik olun diyor.

ve kad eflehal yevme menista'lâ zira bugün galip gelen taraf kesin bir başarı kazanmış olacaktır. Yani safları sıklaştırın diyor dikkat buyurun. sümme'tu saffa yani birlik olun, safları sıklaştırın. Resmi söylem devam ediyor, Firavunun resmi söylemi. Hakikat karşısında ahlaksız gücün, hile ile birlikte birleşince hakikati alt edeceğini düşünüyor olmalı firavun.


65-) Kalu ya Musa imma en tülkıye ve imma en nekûne evvele men elka;

Dediler ki: "Yâ Musa! Ya sen at ya da ilk atan biz olalım." (A.Hulusi)

065 - Ya Musâ! Dediler: ya at, yahut ilk atan biz olalım. (Elmalı)


Kalu ya Musa imma en tülkıye ve imma en nekûne evvele men elka sihirbazlar Ey Musa dediler, sen mi atarsın, yoksa ilk atan biz mi olalım.


66-) Kale bel elku* feizâ hıbalühüm ve 'ısıyyühüm yuhayyelü ileyhi min sıhrihim enneha tes'a;

(Musa) dedi ki: "Hayır, siz atın"... Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, sihirlerinden ötürü, kendisine, koşuyorlarmış gibi geldi (hayal). (A.Hulusi)

066 - Haydin siz atın dedi, ne baksın onların ipleri ve sopaları sihirlerinden ona öyle tahyil olunuyor ki cidden bunlar koşuyorlar. (Elmalı)


Kale bel elku Musa hayır dedi, önce siz atın. feizâ hıbalühüm ve 'ısıyyühüm yuhayyelü ileyhi min sıhrihim enneha tes'a bunu yapar yapmaz onların ipleri ve sopaları yaptıkları sihirlerden dolayı ona akıyormuş gibi göründü.

yuhayyelü ileyhi min sıhrihim sihirlerinden dolayı öyle tahayyül ettiler. Bu ibareyi aynen böyle çevirebiliriz. Öyle göründü, öyle tahayyül ettiler. Sihrin aldatıcı tabiatına bundan daha güzel atıf olmaz. A’raf/116. ayetinde halkın gözünü boyadılar diyor. aynı olayın anlatıldığı bir başka suresinde. Orada da farklı bir ifade geliyor. Halkın gözünü boyadılar. Firavunun zulüm iktidarının kof bir imaja ve vitrine dayalı olduğu gerçeğini hatırlatıyor bu ifade.

Bilimin ve bilim adamlarının zalim ve despot yönetimlere koltuk değnekliği örneğine en tipik bir misal teşkil ediyor. Gerçekten de bilimi ve bilim adamlığını despot firavun yönetimi nasıl kendi zulüm iktidarına payanda kılıyor onu görüyoruz. Kur’an ın bunu anlatmaktan amacı da tarihi bir hikaye anlatmak değil. Bundan zamanlar ve zeminler üstü öğüt çıkarmak, ibret almak ve tarih boyunca yaşanmış olan bu tip olumsuzlukların gelecekte olmaması için insan oğlunun tedbir almasını sağlamak.


67-) Feevcese fiy nefsihi hıyfeten Musa;

Musa içinde korkuyu hissetti! (A.Hulusi)

067 - Birdenbire Musâ içinde bir nevi' korku duydu. (Elmalı)


Feevcese fiy nefsihi hıyfeten Musa işte bu yüzden Musa, içinde bir ürperti hissetti. Görüntü, yani ayet onu gösteriyor ki görünen o manzara Hz. Musa’yı bile tedirgin etmiş olmalı. Onun için içinde bir ürperti hissetti diyor.


68-) Kulna lâ tehaf inneke entel a'lâ;

"Korkma! Muhakkak ki sen, evet sen üstünsün" dedik. (A.Hulusi)

068 - Korkma dedik: çünkü sensin üstün sen. (Elmalı)


Kulna ki tarihin bize verdiği bilgilere ve o gün göz bağcılığın, illüzyonun nasıl yapıldığını anlatan bir takım tarihi kayıtlara göre Mısır’lı sihirbazlar fizik ve kimyayı sihir için, halkın gözünü boyamak için kullanıyorlardı. Çünkü o gün bilim elitist bir tabiata sahipti. Bilim yapan sadece bir azınlık oluyordu. Onlarda  eşyanın keşfettikleri yasalarını halk bilmediği için, Örneğin hortum gibi esnek ve elastiki boruların içine cıva dolduruyorlar, bu cıva dolu yılan biçiminde yapılmış, yılan şekli verilmiş elastiki heykelleri sıcak bir zemine koyuyorlar, o zemini alttan ateşliyorlar, ısı veriyorlar cıva genleşiyor, genleşince başlıyordu cıva dolu yılan sureti verilmiş bu elastiki maddeler oynamaya, hareket etmeye ve civanın bu yasası, cıva maddesinin bu tabiatı halk tarafından bilinmediği için bu bir büyü olarak kabul ediliyordu ve halk bunu gerçekten korkunç bir güç olarak görüyor ve bu gücün önünde eğiliyordu.

Halkın bu güce olan korkusu ve itimadı iktidar tarafından istismar ediliyordu. Yani sürüleştiriliyordu ve böyle iktidar götürülüyordu. Bir örnek bu. Onun için orada olup bitenler gerçekten işin iç yüzünü bilmeyen insanların gözünde korkunç şeylerdi.

Kulna lâ tehaf inneke entel a'lâ ama işin iç yüzünü bilen biri vardı. O da Allah. Yarattığı eşyanın yasalarını ve tabiatını bilen Allah şöyle buyuruyor. Korkma dedik Musa’ya. Şüphe yok ki sen sonunda üstün gelen kişi olacaksın. Yani sonunda sen üstün geleceksin. Sen, neden korkuyorsun.


69-) Ve elkı ma fiy yemiynike telkaf ma sane'û* innema sane'û keydü sahır* ve lâ yüflihus sahıru haysü eta;

"Sağ elindekini bırak, onların ürettiklerini yutsun... (Onlar) sadece sihirbazın hilesini yapıp ürettiler... Sihirbaz nereye gitse kurtuluşu olmaz." (A.Hulusi)

069 - Ve elindekini bırakıver, o onların yaptıklarını yalar yutar, çünkü onların yaptıkları sırf sihirbaz hîlesidir, sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz. (Elmalı)


Ve elkı ma fiy yemiynike telkaf ma sane'û şimdi sağ elinde ki asayı at. Onların yaptıklarını silip süpürecektir. innema sane'û keydü sahır çünkü onların yaptığı sihirbazlıkların, göz bağcılıklarından başka bir şey değil. ve lâ yüflihus sahıru haysü eta kaldı ki bir sihirbazne amaç güderse gütsün asla kalıcı bir başarı elde edemez.

Evet, imaja ve vitrine dayalı her tür güç gösterisinin hakikat karşısında ki konumu, karın güneş karşısında ki konumudur. Güneş görmüş kar gibi erir, hakikat görmüş yalan. Onun içindir ki burada da bir fiskelik canı olduğu imaja yönelik iktidarın aslında altının ve içinin boş olduğu imajını yırtınca, yüzünün maskesini çekip atınca arkadan kof bir şey göründüğü, yani gerçekte korkulacak bir şeyin olmadığı böyle ima edilmiş oluyor.


70-) Feulkıyes seharetü sücceden kalu amenna Bi Rabbi Harune ve Musa;

Bu sebeple sihirbazlar, önünde yere kapandılar... "Harun ve Musa'nın Rabbine (B işareti kapsamında) iman ettik" dediler. (A.Hulusi)

070 - Bin netice bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, Harun ile Musâ’nın rabbine iman ettik dediler. (Elmalı)


Feulkıyes seharetü sücceden kalu amenna Bi Rabbi Harune ve Musa evet, orada bir şey oldu. Feulkıyes seharetü sücceden nihayet sihirbazlar bu olayın hemen arkasından. Oradaki “fa” takibiye fa sı olsa gerek. Yani bu olayın hemen arkasından secdeye kapanarak dediler ki amenna Bi Rabbi Harune ve Musa biz Harun ve Musa’nın rabbine gönülden inandık.

Pazarlıksız iman, saf iman. İnsanlık tarihinde görülen bu en büyük iman inkılabı, veya inkılaplarından biri. Bilgiye dayalı tahkiki iman nasıl olur. Bunu da gösteriyor. Unutmayınız bu insanlar birer bilgin, birer bilim adamı. Onun için yalanın gerçekten nasıl ayrılabileceğini biliyorlar. Yani göz bağcılığa illüzyona dayalı bir takım eşya ile, bir takım fizik ya da kimyasal oluşumlarla hazırlanmış sihirle ilahi mucizeyi birbirinden ayırt edecek kadar bilgiye sahip olan insanlar bunlar.

Onun için bize aslında bu ayetin verdiği bir gerçekte şu; Tahkiki imanla taklidi iman arasındaki fark. Bilgiye dayalı imanla cahil iman arasındaki fark. Bu insanlar bildikleri için gördüklerini çok iyi ayırt edebiliyorlar. Yani neyin sahte, neyin gerçek olduğunu çok iyi ayırt edebiliyorlar. Onun içinde anlık muhteşem bire değişim geçiriyorlar. Onun için iman onlarda böylesine kısa bir zamanda böylesine muhteşem bir dönüşüme meydan veriyor.

Parmağı görüp aya bakıyorlar. Cama bakmıyorlar, camdan bakıyorlar. Olayın iç yüzünü bildikleri için kısa zamanda imanın zirvesine ulaşıyorlar.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder