2 Mart 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. NAHL (28-34(85-E)


D sayfasından devam

28-) Elleziyne teteveffahümül Melaiketü zâlimiy enfüsihim* feelkavüs seleme ma künna na'melü min sû'* belâ innAllâhe Aliymun Bima küntüm ta'melun;

Nefslerine zulmedici olarak (şirk ile) yaşarken meleklerin vefat ettirdiği kimseler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diyerek teslim olurlar... "Hayır! Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı Aliym'dir." (A.Hulusi)

028 - Onlar ki Melekler onları nefislerinin zalimleri olarak kabzederler de o vakit bakarsın şöyle diyerek teslim olmuşlardır: biz bir kötülükten yapmıyorduk, hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor. (Elmalı)


Elleziyne teteveffahümül Melaiketü zâlimiy enfüsihim O kimseler ki, kendi kendilerine kötülük etmeyi sürdürmüşler, melekler onların canlarını almışlardı. Yani kendi kendilerine zulmederken melekler canlarını almışlardı. O halde iken canlarını almışlardı.

Burada çok önemli, Zalimiy en füsihim kendi kendine zulmetmek. Nedir bu? Zulüm bir şeyi yerinden etmektir. Allah’ın koyduğu yerden alıp bir başka yere koymak.

Şirk en büyük zulümdür, neden?Çünkü; İnsan yaratılmış bir varlıktır. Yaratılmış bir varlık olarak insan, yaratıcısını atayamaz. Yaratıcısını tayin edemez. Çünkü yaratıcısı onu atamıştır. Memur, amirini atayamaz. İnsan eğer Allah’a ait bir niteliği bir başkasına yakıştırıyorsa, bu haddini aşmış, Allah’ın koyduğu kulluk noktasından çıkmış, yaratıcı tayin etme noktasına geçmiş demektir. Onun için kendine zulmediyor. Bu bir tek değil, bu zülüm silsile zulmü getiriyor. Eğer yaratıcı tayin etmeye kalkmışsa kendisi bu kez kulluğunu unutur. Çünkü artık yaratıcı tayin etmeye başlamıştır. İlah tayinine, tanrı tayinine başlamış. Hiç insan tayin ettiği bir tanrının kulluğunu yapabilir mi? Bu da ayrı bir sahtekarlık. Onun için birçok zulüm iç içe.

Şirk birçok zulmün bir araya toplandığı zulümler mecmuasıdır. Evet, şirk.

(Üstteki ayetten tekrar; kalelleziyne utül ılme innel hızyel yevme vessue alelkafiriyn kendilerine ilim verilenler, bugün diyecekler alçaklığın her türü ve kötülüğün daniskası kafirlerin tamamının üzerine olsun.)

Elleziyne teteveffahümül Melaiketü zâlimiy enfüsihim O kimseler ki kendi kendilerine kötülük etmeyi, sürdürürlerken melekler onların canlarını aldılar. feelkavüs seleme ma künna na'melü min sû' İşte hesap günü bunlar teslim sancağını çekerek; Biz yaptıklarımızı kötülük olsun diye yapmamıştık. Yani kötülük olacağını bilerek yapmamıştık diyecekler. Mazeret ileri sürecekler. Allah’a ait bir özelliği bir başkasına atfetmenin, Allah nezdinde ki tanımı bu. Ama mazeret ileri sürecekler. Niyetimiz onları tanrılaştırmak değildi diyecekler ki Enam/23 te yine çok daha açık bir biçimde mazeret var. Yani yaptığımızın bu anlama geldiğini bilmiyorduk mazeretine sığınacaklar. Evet, tabii çok geçersiz bir mazeret.

belâ innAllâhe Aliymun Bima küntüm ta'melun Yoo..! yoo..! denilecek kendilerine unutuyorsunuz ama Allah yapmış olduğunuz her şeyi eksiksiz bilir. Yani burada söylenen açık, niyetinize göre yargılar. İç dünyanızda aslında biliyordunuz, dışardan fark edilmeyecek sanıyordunuz.

- İnnemel amalü bin niyat..

İşte burada gündeme geliyor. Ameller, tasavvurlara göre değerlendirilir. Asıl tasavvurda başlar sapma. Tasavvurda ki milimetrik bir sapma eylemde kilometreye ulaşır. Çünkü İnsanın düşüncesini düzeltmeden eylemini düzeltemezsiniz. Eylem düşüncenin zaten doğal sonucudur. Bir insan yanlış düşünüyorsa doğru yapamaz. Yanlış tasavvur ediyorsa doğru düşünemez. Onun için tasavvur düşüncenin ana rahmi, düşünce eylemin ana rahmidir. Siz daha merkezinde yamultmuşsanız, merkezde açı yamulmuşsa, yol aldıkça bu aralık daha da açılacaktır. Bu, bu anlama gelir.


29-) Fedhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha* felebi'se mesvel mütekebbiriyn;

"O hâlde, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere cehennemin kapılarına girin! Mütekebbirun'un (benlikli - kibirlilerin) yeri ne kötüdür!" (A.Hulusi)

029 - Onun için girin bakalım Cehennemin kapılarına: içinde kalmak üzere, bak artık mütekebbirlerin mevkii ne fena? (Elmalı)


Fedhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha haydi o halde içerisinde yerleşip kalmak üzere cehennem kapılarından girin. felebi'se mesvel mütekebbiriyn işte büyüklük taslamayı şöyle çevireyim; Kişiliğinin bir parçası haline getirenlerin varıp duracağı yer ne berbat bir yerdir. Mütekebbiriyn’i büyüklük taslamayı, küstahça böbürlenmeyi kişiliğinin bir parçası haline getirmek biçiminde ki çevirinin nedeni şu; mütekebbir isim olmuştur, fiil olmaktan çıkmıştır. İsim haline gelmiştir, yani kibir onun adı haline gelmiştir. İnsan kibri kişiliğinin bir parçası haline getirmeden mütekebbir denmez. Belki şu kibirdir denilir. Şu hareketin kibirdir. Fakat her kibir işleyen mütekebbir olmaz. Onun bir parçası haline gelecek ki ismi olsun.


30-) Ve kıyle lilleziynettekav ma zâ enzele Rabbüküm* kalu hayra* lilleziyne ahsenu fiy hazihid dünya hasenetün, ve le darul ahireti hayr* ve le nı'me darul müttekıyn;

Allâh'tan korunanlara: "Rabbiniz ne inzâl etti?" denildi... "Hayır" dediler... Şu dünyada güzel davrananlara güzellikler vardır... Gelecekteki vatan ise elbette daha hayırlıdır... Muttakilerin vatanı ne güzeldir! (A.Hulusi)

030 – Allah dan korkup korunanlara ise «rabbiniz ne indirdi? Denildiğinde «hayır» demişlerdir» bu Dünyada güzel iş yapanlara güzel bir mükâfat var ve elbette Âhiret yurdu daha hayırlıdır, Muttakilerin yurdu da ne hoş. (Elmalı)


Ve kıyle lilleziynettekav ma zâ enzele Rabbüküm bir de sorumluluk bilincine sahip olanlara sorulacak; Rabbiniz size ne indirdi? kalu hayran onlar; iyilik, güzellik indirdi diyecekler. lilleziyne ahsenu fiy hazihid dünya haseneh iyilikte sebat gösterenler bu dünyada iyilik bulacaklar. ve le darul ahireti hayrun. Evet bu çok önemli. Ama öte dünya yurdu çok, ama çok daha hayırlı olacak. ve le nı'me darul müttekıyn ve elbet güzeldir Muttakilerin yurdu. Allah’tan sakınanların, O’na saygı duyanların, O’na karşı sorumluluk bilinciyle hareket edenlerin ebedi yurdu çok güzel olacaktır.

Burada rabbimiz, daha doğrusu vahiy insanda ebedi dünyayı inşa ediyor. Geçici ile ebedi, kalıcı arasındaki farkı fark edecek bir zihin inşa ediyor.


31-) Cennatu Adnin yedhuluneha tecriy min tahtihel enharu lehüm fiyha ma yeşaun* kezâlike yeczillâhul müttekıyn;

(Muttakilerin vatanı) Adn cennetleri... Altlarından nehirler akan o cennetlere dâhil olurlar... Orada her diledikleri kendilerinindir... Allâh, takva ehlini işte böyle cezalandırır! (A.Hulusi)

031 - Adin Cennetleri, ona girecekler, altından nehirler akar, onlara orada ne isterlerse var, işte Allah muttakilere böyle mükâfat eder. (Elmalı)


Cennatu Adnin yedhuluneha tecriy min tahtihel enhar tabanından ırmakların çağıldadığı kalıcı mutluluğun merkezleri olan cennetlere girecekler. Cennetu adnn, daha önce bir ayette tefsir etmiştim ama hatırlayamadım hangi ayette Adnn; Ma’din. Maden de oradan gelir. Bir şeyin merkezi, üretildiği yer demektir. Adnn cenneti, güzelliğin üretildiği yer demektir. Yani cennet budur, güzelliğin merkezidir. Güzelliğin üretildiği ana merkez üssüdür. Cennet budur.

lehüm fiyha ma yeşaun orada istedikleri her şeyi bulacaklar kezâlike yeczillâhul müttekıyn Allah sorumluluk bilincine sahip olanları işte böyle ödüllendirecektir.


32-) Elleziyne teteveffahümül Melaiketü tayyibiyne yekulune Selâmün aleykümüdhulul cennete Bima küntüm ta'melun;

Melekler, temiz inançlı oldukları hâlde vefat ettirdiği (bedenden ayırdığı) o kimselere: "Selâmun aleyküm! Yaptıklarınızın getirisi olarak, girin cennete!" derler. (A.Hulusi)

032 - Onlar ki Melekler onları hoş hoş kabzederler «selâm, size girin, Cennete, çünkü çalışıyordunuz» derler. (Elmalı)


Elleziyne teteveffahümül Melaiketü tayyibiyne yekulune Selâmün aleykümüdhulul cennete Bima küntüm ta'melun Bunlar meleklerin; selam olsun sizlere, ne mutlu size, gözünüz aydın. Yapmış olduklarınızdan dolayı cennete girin diyerek canlarını aldığı kimseler olacaktır.

Yukarıdakinin tam tersi, zıddı. zâlimiy enfüsihim hatırlayın, kendine zulmedenler. Burada ki tayyibiyn de kendine güzellik edenler, kendine iyilik edenler. Kendine bir iyilik yap, Allah ile sıcak bir ilişki kur. Evet, kendine iyilik etmiş olursun.


33-) Hel yenzurune illâ en te'tiyehümül Melaiketü ev ye'tiye emru Rabbik* kezâlike fealelleziyne min kablihim* ve ma zalemehümullâhu ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun;

(Onlar iman etmek için) ille meleklerin gelmesini (fiziki ölüm) yahut Rabbinin hükmünün (bir azabın) gelmesini mi bekliyorlar?.. Onlardan öncekiler de işte böyle yapmıştı! Allâh onlara zulmetmedi; onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı. (A.Hulusi)

033 - O kâfirler başka değil ancak kendilerine o meleklerin gelmesine veya Rabbinin emri gelmesine bakarlar, onlardan evvelkiler de böyle yaptılar ve onlara Allah zulmetmedi ve lâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı. (Elmalı)


Hel yenzurune illâ en te'tiyehümül Melaiketü ev ye'tiye emru Rabbik şu berikiler; Hitabın muhatabı değişti, şu berikiler başka değil sadece meleklerin ya da rablerinin helak emrinin kendilerine gelmesini bekliyorlar öyle mi? Yani şu ötekiler rablerinin helak emrinin gelmesini mi bekliyorlar.

Şimdi hemen bu noktada baştaki ayete, 1. ayete dönmenin tam zamanı. Hani niye acele ediyorlardı ki diyordu ya surenin girişinde. Acele etmelerine gerek yok ki. Nasıl olsa gelecek, geldi bilin diyordu hatta. Geldi bilin. Eta emrullah geldi bilin Allah’ın emrini Eta emrullahi fela testa'ciluh (1) öyle acele etmelerine gerek yok. Yani işte oraya bir atıf la anlayalım bu ayeti.

kezâlike fealelleziyne min kablihim onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Bir gönderme, geçmişe bir atıf. Yani Allah ile ayaklaşmaya başlayıp ta; Kim yıkabilir bizim saltanatımızı, kim dokunabilir, kimin gücü yeter demeye başladı mı uygarlık ve o uygarlığın mensupları, bilin ki sonun başlangıcı gelmiştir ve bilin ki bir gün kütür kütür gideceklerdir. Böyle müstekbirce, böyle küstahça Allah’a baş kaldırmaya başlayan tüm yapılar, gücü ne olursa olsun Allah onlara nasıl yıkacağını, bizzat yıkarak öğretir. Çünkü inşa etmek için imha eder Allah.

ve ma zalemehümullâhu ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun Onlara zulmeden Allah değildir ki, aksine onlar kendi kendilerine zulmettiler.

İlginç, gerçekten insanın tüylerini diken diken eden bir hitabı var. Allah zulmetmez kimseye.

..ve ma ene Bi zallamin lil 'abiyd (Kaf/29)

Kur’an da açıkça ifade buyruluyor. Ben kullarıma asla zulmetmem. Hatta doğru çevirisi şudur; çünkü nefyin haberi “B” harfi cerriyle gelmiştir Arap dilinde. Bunun karşılığı şudur; Benim kullarıma zulmetme ihtimalim bulunmamaktadır. Tam çevirisi budur. Böyle bir ihtimal yok. Ya kim zulmediyor? Kişi kendisine zulmediyor.

Şu ayeti de hemen yanına koyun; ve mâ zalemûna ve lâkin kânû enfüsehum yazlimûn (Bakara/57) Bu da farklı bir form.

Ve mâ zalemûne bize zulmetmediler, kendilerine zulmetmediler. Yani onlar zulmetmekle ne bize zulmetmiş oldular, ne zulme uğradıklarında benim zulmüme uğramışlardır diyor rabbimiz. Kendilerine zulmediyorlar.


34-) Feesabehüm seyyiatü ma amilu ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun;

Bu yüzden yaptıklarının getirisi olan kötülükler kendilerine isâbet etti ve kendisiyle alay edip durdukları şey kendilerini çepeçevre kuşattı. (A.Hulusi)

034 - Onun için amellerinin fenalıkları başlarına musîbet oldu ve istihza ettikleri şey kendilerini sarıverdi. (Elmalı)


Feesabehüm seyyiatü ma amilu ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun en sonunda yaptıkları kötülüklerin hedefi haline geldiler. Alay edip durdukları şey tarafından çepe çevre kuşatıldılar ve yok oldular.

Beklemiyorlardı, Allahsız bir hayat inşa etmişlerdi. Kariyer planlamalarına Allah’ı koymamışlardı. Allah’tan bağımsız bir mutluluk tasarımı tasarlamışlardı. Fakat sökmedi, olmadı, olmayacak bir şeydi. Allah’tan bağımsız bir hayat alanı yoktu ki. Bunu bilemediler.

Bu sureden önceki hicr ve İbrahim surelerinde geçmiş medeniyetlerin, uygarlıkların nasıl yıkılıp gittiklerine bir atıf aslında ve belki bugün de tüm muhataplarının aklından çıkarmamaları gereken şu ebedi gerçeği söylüyor Kur’an; Ey insanoğlu Allah’a rağmen hiçbir yapıyı ayakta tutamazsın. Akıllıysan Allahsız bir alan tasarımından vazgeç ve Allahsız mutluluk tasarlama. Allah anlam demektir, hayatın anlamını yok etmiş olursun.

Rabbimizden hayatına Allah ile anlam katan, Allahlı bir hayat yaşayan bir kul olmayı tazarru ve niyaz ediyoruz. Rabbimizden bizi sevmesini, bizi sevdirmesini ve bizi sevindirmesini niyaz ediyoruz.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


85. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder