23 Mart 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. NAHL (119-128)(88-E)




D sayfasından devam

119-) Sümme inne Rabbeke lilleziyne amilüssue Bi cehaletin sümme tabu min ba'di zâlike ve aslehu, inne Rabbeke min ba'diha leĞafûrun Rahıym;

Sonra, muhakkak ki Rabbin, bilgisizlikten ötürü kötülük yapıp, bunun arkasından tövbe ederek düzelenlerin tövbelerini gerçekleştirir... Rabbin, bunun sonrasında Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

119 - Sonra şüphesizdir ki rabbin bir cehaletle kötülük işleyen, sonra arkasından tevbe edip düzelen kimseler hakkında şüphesiz ki rabbin bunun arkasından elbette gafurdur, rahîmdir. (Elmalı)


Sümme inne Rabbeke lilleziyne amilüssue Bi cehaletin sümme tabu min ba'di zâlike ve aslehu sonuç olarak şunu aklından çıkarma ki Rabbin; Bir cahillik ederek kötülük işleyen ve bunun ardından tevbe edip Allah’a yönelerek kendisini düzenletenlerden yana tavır koyar. Evet, burada da lilleziyne de ki “lâm” biraz önce açıkladığım gibi yine istihkak lâmıdır. Yani Allah onlardan yana tavır koyar. Bakınız, günah işlemeyen demiyor, hata etmeyen buyurmuyor. Hata edip hatasında ısrar etmeyen vazgeçen ondan dönenlerden söz ediyor.

İşte bu, rabbimizin istediği işte bu. O değil mi ki rahmeti, bağışı sınırsız olan bir Allah’tır. Tabii bu ayet En’am/79 da nakledilen, ki onu hemen bir sonraki ayeti okuduktan sonra söyleyeyim;

[Atlanan cümle; inne Rabbeke min ba'diha leĞafûrun Rahıym.

Rabbin, bunun sonrasında Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)]


120-) İnne İbrahiyme kâne ümmeten kaniten Lillâhi haniyfa* ve lem yekü minel müşrikiyn;

Muhakkak ki İbrahim bir ümmet idi... Allâh'a itaatkârdı... Hanîf'ti (Allâh yanı sıra tanrı kabul etmeyen)... (O), müşriklerden (Allâh'a ortak koşanlardan) olmadı. (A.Hulusi)

120 - Muhakkak ki İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tek bir hanîf olarak Allaha itaat için kıyam etmişti ve hiç bir zaman müşriklerden olmadı. (Elmalı)


İnne İbrahiyme kâne ümmeten kaniten Lillâhi haniyfa* ve lem yekü minel müşrikiyn Hemen bir üstteki ayetin ardından Hz. İbrahim’e sözü getiriyor ve diyor ki ayet; Hiç şüphe yok ki İbrahim tüm güzellikleri kendinde toplamış, başlı başına örnek bir önder, her türlü kötülükten yüz çeviren, bütün varlığını Allah’a yönlendiren biri idi. Yani burada ki her bir kavram bir cümle ile açıklanabilir. Haniyf kavramı. Mesela yine Kaniten sözcüğü. Yani bunlar hep ümmet sözcüğü, bunlar hep birer ikişer cümle ile açıklanacak. Fakat O; ve lem yekü minel müşrikiyn hiç başkalarına ilahlık yakıştıran bir müşrik olmadı diyor ayet.

Neden getirdi sözü buraya? Yukarıda ki ayetle alakası ne? Çünkü gerek Mekke müşrikleri ve gerek Yahudiler kendilerine inanç atası olarak İbrahim’i referans gösteriyorlar ve bu ayette işte En’am/79 da nakledilen Hz. İbrahim’in kendi sözüne bir atıftır bu ayet.

Ey kitaplılar, ey kendisini İbrahim’e nispet eden Mekkeli putperestler, dedem hocaydı diyenler gibi davranıyorsunuz. Dedemiz İbrahim’di diyorsunuz. Atamız İbrahim’di diyorsunuz fakat o hiç Allah’a ortak koşmamış, Allah’a ait bir vasfı bir başkasına yakıştırmamıştı. Ona benzesenize. Dedene benzesene diyor yani. Dedem hocaydı diye övünen adama. Dedene niye benzemiyorsun. Hem onunla övünüp, hem onun inancına aykırı bir yol tutturmak aslında iç çelişkin değil mi senin. Onu tüketmiyor musun. Dedesini tezgahında satan, atası İbrahim’i pazarlamaya çalışan müşriklerin tavrına benzemiyor mu bu tavrın.


121-) Şakiran li en'umiHİ, ictebahu ve hedahu ila sıratın müstekıym;

O'nun nimetlerine şükredendi... (O), Onu seçmiş ve Onu sırat-ı müstakime yönlendirmişti. (A.Hulusi)

121 - Onun nimetlerine şâkir idi, o onu seçmiş ve doğru bir yola hidayet buyurmuştu. (Elmalı)


Şakiran li en'umiHİ, ictebahu ve hedahu ila sıratın müstekıym O kendisini seçip dosdoğru bir yola yönelten Allah’ın nimetlerine hep şükretti.


122-) Ve ateynahu fiyd dünya haseneten, ve innehu fiyl ahireti lemines salihıyn;

Biz Ona dünyada güzellikler verdik... O, sonsuz gelecek yaşamda da sâlihlerdendir. (A.Hulusi)

122 - Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhirette elbette salihînden. (Elmalı)


Ve ateynahu fiyd dünya haseneh biz de bu dünyada ona iyi bir konum bahşettik. Herkesin paylaşamadığı bir iman atası olmak gibi bir konum. Tüm ilahi dinler bakınız Hz. İbrahim’e referans verirler. Allah onu öyle sevmiş ki, öyle yüceltmiş ki, işte konum bu. Ayette ifade buyrulan şey bu.

ve innehu fiyl ahireti lemines salihıyn Şu kesin ki o ahirette de dürüst ve erdemliler arasında yer alacaktır.


123-) Sümme evhayna ileyke enittebı' millete İbrahiyme haniyfa** ve ma kâne minel müşrikiyn;

Sonra, biz sana: "Hanîf olarak İbrahim'in milletine (Din anlayışına) tâbi ol... O, müşriklerden olmadı" diye vahyettik. (A.Hulusi)

123 - Sonra da sana vahy eyledik ki: hakperest (hanîf) olarak İbrahim milletine ittiba' et, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı. (Elmalı)


Sümme evhayna ileyke enittebı' millete İbrahiyme haniyfa ve ma kâne minel müşrikiyn sonuçta ey peygamber sana da her türlü kötülükten yüz çeviren İbrahim’in inanç sistemine uy. Zira o Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıranlardan değildi. Diye vahy ettik.


124-) İnnema cu'ıles Sebtü alelleziynahtelefu fiyh* ve inne Rabbeke leyahkümü beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun;

Es Sebt (Cumartesi Günü kutsallığı), sadece onda ayrılığa düşmüş kimseler (İsrailoğulları) üzerine (farz) kılındı... Muhakkak ki Rabbin, kıyamet günü, ihtilaf ettikleri şey hakkında onlar arasında elbette hüküm verecektir. (A.Hulusi)

124 - Sebt tutmak ancak onda ihtilâf edenlere farz kılındı, her halde rabbin onların o ihtilâf ede geldikleri şeyler hakkında Kıyamet günü beyinlerinde hükmünü elbette verecek. (Elmalı)


İnnema cu'ıles Sebtü alelleziynahtelefu fiyh Sept; Cumartesi yasağı, şabat, yani İbranice de söylenişiyle. Amaç değil, ahlaki disiplin için bir araç olarak konulmuş bir yasaktı. Haddi zatında Yahudilerin kendi koydukları yasağı, Allah’ın bir ceza olarak onaylamasıydı aslında. Fakat ne yaptılar? Bun u amaçlaştırdılar. Aslında müminlere emredilen tüm ibadetler amaç değildir. Bir başka, daha üst bir amacı gerçekleştiren araçtır. Amaçlar ne zaman araçlaşır? Araçlar amaçlaştığı zaman.

İşte burada bu tarihi yanılgıya, bu tarihi hataya dikkat çekiyor İsrail oğulları örneğini vererek ve diyor ki ayet; Cumartesi yasağı sadece bu konuda o zamanlar birbiri ile çekişmiş olan kimselerin aleyhine bir durum olarak oluşturulmuştu.

Bu konuda ihtelefu sözcüğüne şöyle bir anlam da yükleyebiliriz. Hz. İbrahim’in inanç sisteminden kopmaları sonucu bu yasak oluşmuştu. İhtelefe aynı zamanda, bir şeyden ayrılmak, uzaklaşmak kopmak anlamına gelir. Ki, bir üstteki ayetlerin Hz. İbrahim’le alakalı olduğu düşünülünce bu anlam çok daha makul olsa gerek.

ve inne Rabbeke leyahkümü beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun Fakat şu kesin ki rabbin kıyamet günü üzerinde çekişip durdukları bu konuda onlar arasında hüküm verecektir.

Burada ki ihtilaf, çekişme, ili kesim arasında çekişme. Yahudiler Cumartesi yasağını içeriğini boşalttıkları halde dindarlık gösterisi olarak inatla uyguladılar. Fakat Hıristiyanlar ise, Tevrat’a inanmalarına, İncil’in bir parçası olarak, hatta İncil’in aslı olarak, atası olarak bilmelerine rağmen, bu yasağın o güne has olduğunu düşündüler ve onun içinde bugün hükmü geçerli değildir, iptal edilmiştir, yani nesh edilmiştir diyerek teolojik bir polemiğe giriştiler. Bu iki dini grup arasında Cumartesi yasağı konusunda böyle bir polemik vardı. İşte bu ayet ona bir atıftır.


125-) Ud'u ila sebiyli Rabbike Bil hikmeti velmev'ızatil haseneti ve cadilhüm Billetiy hiye ahsen* inne Rabbeke HUve a'lemu Bimen dalle an sebiyliHİ ve HUve a'lemu Bil mühtediyn;

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğüt ile davet et... Onlarla en güzel şekilde mücadele et... Muhakkak ki Rabbin, "HÛ"; yolundan sapanı daha iyi bilir (O)... Daha iyi bilir "HÛ", doğru yola erenleri! (A.Hulusi)

125 - Rabbin yoluna davet et: hikmet ile ve güzel güzel mevıza ile, onlara da en güzel olan suretle mücadele yap, çünkü rabbin odur en ziyade bilen yolunda sapanı, doğru gidenleri en iyi bilen de ancak odur. (Elmalı)


Ud'u ila sebiyli Rabbike Bil hikmeti velmev'ızatil haseneh ve tüm sure sözü topladı. Yukarıda bir atfı da yaptı. Yahudilerle Hıristiyanlar arasında bu çekişmelere Allah’ın kıyamette son sözü söyleyeceği, bu çekişmeler hakkında son söz Allah’a aittir dedi ve sure kapanışı şu ayetle gerçekleştiriyor bakınız. Ud'u ila sebiyli Rabbike Bil hikmeti velmev'ızatil haseneh rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Yani Yahudileşen İsrail oğulları ve Hıristiyanlaşan İsa ümmetinden, onlara benzemekten, onlar gibi bir takım hakikatleri eğip bükmekten ve tartışmaya açmaktan uzak durarak rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır, polemikle değil yani. Burada söylenen bu.

ve cadilhüm Billetiy hiye Ahsen ve onlarla öyle bir mücadele yöntemi ortaya koy ki, en güzeli, en etkilisi olsun. Adeta Yahudi Hıristiyan polemiğinden uzak dur ve tezini güzel savun diyor, tezini güzel savun. Hakaret yok, süpürmek yok. Dinleme var. Unutmayınız Kur’an ın hepsi de bir şiarı bunların.

Elleziyne yestemi'unel kavle feyettebi'une ahseneh (Zümer/18) Onlar ki sözün tamamını dinlerler, en güzeline uyarlar. Zor yok. Lâ ikrahe fid Diyn.. (Bakara/256) Dinde zorun hiçbir çeşidi yok. Tanıtma var. İşte bu.

inne Rabbeke HUve a'lemu Bimen dalle an sebiyliHİ ve HUve a'lemu Bil mühtediyn çünkü senin rabbin var ya işte o kendi yolundan sapan kimseyi de, doğru yola yöneleni de en iyi bilendir. Bilir, yeter, Allah bilmiyor mu.


126-) Ve in akabtüm feakıbu Bi misli ma ukıbtüm Bih* ve lein sabertüm le huve hayrun lissabiriyn;

Şayet kötülüğün sonucunu yaşatacaksanız, size yapılan azabın benzeri ile sonucunu yaşatın... Eğer sabrederseniz, elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır. (A.Hulusi)

126 - Ve şayet ıkab ile mukabele edecek olursanız ancak size edilen ukubetin misliyle muâkabe ediniz ve şayet sabrederseniz kasem olsun ki sabredenler için elbette daha hayırlıdır. (Elmalı)


Ve in akabtüm feakıbu Bi misli ma ukıbtüm Bih im di siz cezalandırmak durumunda kaldığınızda mutlaka sizin maruz kaldığınız miktarı aşmadan cezalandırınız. Mükabele i bil misil caizdir. Meşru müdafa, savunma caizdir. Denk muamele caizdir. Fakat, Ayetin devamı;

ve lein sabertüm le huve hayrun lissabiriyn yok eğer sabrederseniz, sabırda direniş gösterenler için bu daha hayırlıdır. Göğüs gerip direnerek sabretme. İşte Allah’ın tercih etmemizi istediği şey de bu. Yoksa size yapılan kadar yapabilirsiniz diyor.


127-) Vasbir ve ma sabruke illâ Billâhi ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekü fiy daykın mimma yemkürun;

Güven ve dayan! Senin sabrın, yalnızca Allâh'ladır! Onlar üzerine mahzun olma! Kurmakta oldukları tuzaklarından sıkıntı duyma! (A.Hulusi)

127 - Sabret, sabrın da ancak Allahın inayetiyledir, ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirden telâş da etme. (Elmalı)


Vasbir ve sen de sabret. Ey bu vahyin ilk muhatabı olan peygamber ve ey tüm muhatapları olan müminler. Sen de sabret. ve ma sabruke illâ Billâh ve unutma ki senin sabretmen de yalnızca Allah sayesinde mümkündür. Yani sabretmeyi isterken Allah’ı unutma. Allah sayesinde sabredebilirsin. ve lâ tahzen aleyhim ve onlardan yana üzülme ve lâ tekü fiy daykın mimma yemkürun hele onların çevirdikleri entrikalardan dolayı hiç kalbin, için daralmasın.

Ey bu vahyin ilk muhatabı ve onun şahsında tüm muhatapları Allah’a güven diyor. İnandığınız değerlere bizatihi üstün olduğuna güvenin, kimsenin gelip gelmediğine bakmayın. Hakkın üstünlüğü yeter.


128-) İnnAllâhe mealleziynet tekav velleziyne hüm muhsinun;

Kesinlikle Allâh korunanlar ve muhsinlerle (Allâh için yaşamakta olduğunun farkında lığında olanlarla) beraberdir.(A.Hulusi)

128 - zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir. (Elmalı)


İnnAllâhe mealleziynet tekav velleziyne hüm muhsinun Çünkü Allah sorumluluk bilincine sahip olan iyilik ve erdemli bir hayat tarzı haline getiren erdemi, iyiliği, hayat tarzı olarak tutan insanlarla beraberdir.

Allah gibi bir yar ve Allah gibi bir yardımcınız varsa gerisi ne gam. İşte Kur’an ın, işte Nahl suresinin berceste ayetleri olan bu son ayetlerinin bize verdiği öğüt bu. Allah’ın var; neye muhtaçsın. Allah’ın yok; neyin var?


 “Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


88. videonun sonu.
88. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/16/islamoglu-tef-ders-nahl-98-12888/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder