22 Mart 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. NAHL (112-118)(88-D)


C sayfasından devam

112-) Ve darebAllâhu meselen karyeten kânet amineten mutmeinneten ye'tiyha rizkuha rağaden min külli mekânin fekeferat Bi en'umillâhi feezâkahAllâhu libaselcû'ı vel havfi Bima kânu yasne'un;

Allâh bir şehri misal verdi: Güvenli ve mutlu idi... Onun yaşam gıdası her taraftan bol bol geliyordu... Fakat o (halk) Allâh nimetlerine nankörlük etti (Sünnetullâh gereği perdelilik oluşturan, fiiller yaptı)... Allâh da kendilerine yapıp-ürettikleri dolayısıyla açlık ve korku libasını tattırdı. (A.Hulusi)

112 - Bir de Allah bir şehri mesel yaptı ki emniyet ve asayiş içinde idi, ona her yerden rızkı bol bol geliyordu, derken Allahın nimetlerine nankörlük etti, Allah da ona o yaptıkları sanatla açlık ve korku libâsını tattırıverdi. (Elmalı)


Ve darebAllâhu meselen karyeten kânet amineten mutmeinneten ye'tiyha rizkuha rağaden min külli mekân Kur’an o dehşet kıyamet sahnesini bir an gözümüzün önüne sunup, açıp kapattıktan sonra yine bizi dünyaya çevirip bir örnekle düşünmemizi istiyor. Ve darebAllâhu meselen imdi Allah size bir örnek verir. kânet amineten mutmeinneten ye'tiyha rizkuha rağaden min külli mekân sakinleri için güvenli ve kendi kendine yeterli bir belde düşünün ki her yerden oraya ihtiyacı olan rızk akıyor. Müreffeh, refah içinde, varlık içinde bir belde düşünün. Mutmainneten, tatmin, yeterlilik duygusu ile ilgili olduğu için öyle çevirdim. Evet, böyle bir belde düşünün.

fekeferat Bi en'umillâhi feezâkahAllâhu libaselcû'ı vel havfi Bima kânu yasne'un buna karşı o belde Allah’ın nimetlerine nankörlük etti ve hemen ardından yaptıkları sebebiyle Allah orayı çepeçevre içine alan açlık ve korku belasıyla kuşattı. Böyle bir yer düşünün. Ahlaki çözülmenin hemen peşinden ekonomik ve ona bağlı olarak güvenlik alanında çıkaracağı sorunlara bir işaret. Tüm insanlık tarihi boyunca Allah ile ilişkilerini zedelersen eğer ey insanoğlu. İnsan – insan ilişkisi de zedelenir. Toplumsal ilişkilerin de biter. O zaman ekonomik, siyasal, ahlaki, hukuki her türlü problem sökün eder. Ardı ardına bir felaket gibi üzerinize gelir.

Tabii bunlarda neyi getirir? Varken yokluğu getirir. Siz bununla nasıl bir durumu Kur’an ın kastettiğini sanırım üzerinde yaşadığımız toprakların getirilip içine atıldığı çukuru düşününce daha iyi anlarsınız.

Evet, varken yokluğa mahkum olmak. Bir toprak düşünün ki, o toprak üzerinde yaşayanları cennet gibi besleyecek imkana sahip. Fakat üzerinde yaşayanlar cehennem hayatına mahkum olmuşlarsa şimdi siz bunu Allahsız nasıl anlamlandırabilirsiniz. Bu bir bela değil de nedir, bu bir ceza değil de nedir.

İşte Kur’an onu veriyor. Bu evrensel hükmün ilk uygulaması, ilk tezahürü Mekke’de görülmüştü. 7 yıl süren bir açlık başlamıştı. Son yıl, Mekke’de ki Resulallah’ın son yılında. Öyle bir açlık ki toplumu kasıp kavurmuştu. Açlığın korkusu açlıktan daha beter yaşanmaya başlamıştı. Güvenliği yok etmişti. Herkes herkesin malına göz diker olmuş, en dürüst insanlar bile başkalarının malını nasıl gasp edeceklerini düşünür olmuşlardı. Ve toplumda korkunç bir ahlaksızlık alıp başını gitmiş kaos hakim olmuştu.

İşte nebi kendisine bu ahval içre, bu ağır acıları yaşayan Mekke’lilerin 7. yılında Mekke’nin reisi Ebu Süfyan Medine’ye, Medine’nin peygamberi Resulallah’a, Medine’ni reisi aynı zamanda Resulallah’a geldiğinde Resulallah, kendisine can düşman olan Mekke’lilere külçe külçe gümüş yardım edecekti. Ve bunu Mekke’nin yoksullarına dağıtılmak şartıyla gönderecekti. Yani kendisini öldürmeye gelenler, kendisinde dirileceklerdi. Düşmanları iyiliğini görecekti. İşte peygamberi davranış. İşte bir peygambere yakışan ancak böyle bir davranıştı.

Burada ayetin söylediği açık, güvenlik ve refahın tek sahici garantisi vardır; Allah ve ahlak. Ahlakın da garantisi Allah’tır. Yoksa yok.


113-) Ve lekad caehüm Rasûlün minhüm fekezzebuhu feehazehümül azâbü ve hüm zâlimun;

Andolsun ki onlara kendilerinden bir Rasûl geldi de Onu yalanladılar! Zâlimler oldukları hâlde, azap kendilerini yakaladı. (A.Hulusi)

113 - Celâlim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söylüyor dediler, zulmederlerken azâb da kendilerini yakalayıverdi. (Elmalı)


Ve lekad caehüm Rasûlün minhüm ve doğrusu onlara kendilerinden bir elçi gelmişti. Fekezzebuhu fakat onlar bunu yalanladılar. feehazehümül azâbü ve hüm zâlimun ne var ki onlar zulümlerini sürdürürken azap onları yakalayıverdi. İşte bir üstteki ayette ekonomik problemler bir azaptır, Allah’ın gazabıdır. Siyasal problemler Allah’ın gazabıdır. Çünkü insanoğlu Allah’ın tasarrufunun dışında değildir. Allah zamana müdahildir, hayata müdahildir, zemine müdahildir. Onun için Allah’tan bağımsız düşünmemek gerekir. Bir mümin hiçbir şeyi, başına gelen toplumsal ve bireysel hiçbir şeyi Allah’tan bağımsız düşünemez.


114-) Fekülu mimma razekakümullâhu halâlen tayyiba* veşküru nı'metAllâhi in küntüm iyyahu ta'budun;

Allâh'ın size yaşam gıdası olarak verdiklerinden helal ve temiz şeyleri yeyin ve Allâh nimetine şükredin; eğer O'na kulluk ettiğinizin farkındaysanız! (A.Hulusi)

114 - Onun için siz Allahın size verdiği rızklardan helâl ve hoş olarak yiyin de Allahın nimetine şükredin, eğer gerçekten ona ibadet edecek iseniz. (Elmalı)


Fekülu mimma razekakümullâhu halâlen tayyiben haydi siz hem Allah’ın size verdiği rızkların helâl ve temiz olanlarından yiyin. veşküru nı'metAllâh hem de onun nimetlerine şükredin in küntüm iyyahu ta'budun tabii ki gerçekten yalnızca O’na kulluk etmek istiyorsanız. Yani nimetlere karşılık şükretmek Allah’a kulluğun olmazsa olmaz şartıdır.


115-) İnnema harrama aleykümül meytete veddeme ve lahmel hınziyri ve ma ühille li ğayrillâhi Bih* fe menidturre ğayre bağın ve lâ adin feinnAllâhe Ğafûrun Rahıym;

(Allâh) size yalnızca ölmüş hayvan etini (leşi), kanı, domuz etini ve Allâh'tan gayrı adına boğazlananı haram etmiştir... Ama kim zorda kalırsa helal saymayarak ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın (bunlardan yiyebilir)... Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

115 - O size ancak ölüyü ve kanı ve hınzır etini, bir de Allahın gayrisinin namına kesileni haram kıldı, her kim de muztarr olursa bâğiy ve mütecaviz olmadığı halde, artık şüphe yok ki rabbin gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


İnnema harrama aleykümül meytete veddeme ve lahmel hınziyri ve ma ühille li ğayrillâhi Bih O size yalnızca leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı haram kılmıştır. fe menidturre ğayre bağın ve lâ adin feinnAllâhe Ğafûrun Rahıym fakat mecbur kalan kimse haddi aşıp zorunlu miktarı geçmeden yemişse iyi bilsin ki Allah çok bağışlayan bir merhamet kaynağıdır.

Evet, bu yasaklar daha önce inen Enam 119. ayette de ifade buyrulmuştu ve daha sonra inecek olan surelerde de yer almıştı. Ki Bakara 173. ayet, maide 3. ayet. Bu yasakların en son yer aldığı ayet maide/3 . Hepsinde yasakların iskeleti hiç değişmedi. Farklı zamanlarda, aralarında yıllar olmasına rağmen hep o 4 ana unsur esas olarak kaldı. Mesela Maide/3 te en son inen ayet yasaklar konusunda yasağın bir maddesi yani leş daha bir ayrıntılandırıldı. İşte hayvanın kaktığı, yırtıcıların yediği yüksekten düşerek ölen, yani hangi şartlarda ölen hayvanlarda yasak kapsamına girer sorusunun cevabı verildi. Ama iskelet hiç değişmedi.

Kur’an tüm iniş süreci boyunca dindarlık gösterisi olan yasakların sınırının genişletilmesine şiddetle karşı çıkıyor. Bütün bu ayetlerin bize verdiği temel fikir bu. Yani dindarlık gösterisi olarak yasak sınırını genişletemezsiniz, yasakları çoğaltamazsınız. Adeta burada ısrarla vurgulanan şey bu. Çünkü başında ki innema edatı hasr edatı denir buna, yani sınırlama, sınır çizme edatı.

Bir yetki gaspıdır. Allah’ın koyduğu sınırları bozmak, Allah’a ait bir yetkiyi O’ndan almaya kalkışmaktır. Bu bir yetki gaspıdır ve Allah bunu şiddetle men ediyor bundan. Onun için Mesela A’raf suresinin 32. ayeti. En’an suresinin 151. ayeti. Bu konuda çok şiddetli ifadeler içerir. Yani Allah size, mesela Ve alAllâhi kasdus sebiyli.. (Nahl/9) Hatırlayın 9. ayeti bu surenin. Daha önce tefsir etmiştim. Eşyanın nihai hükmünü koymak Allah’a aittir. Eşyaya istikamet tayini vermek Allah’a aittir. Bu iyi, şu kötüdür ölçülerini koymak Allah’a aittir. İyi ve kötü ölçülerini insan aklına bıraktığınızda 6.5 milyar iyi ve kötü çeşidi çıkacaktır. Onun için Allah’a ait olan bu hakkı kimse gasp etmeye kalkmasın. Kur’an ın verdiği inşa bu.

Zorunlu hallerde bakınız değişiyor iş. Yani sınırın genişletmesine şiddetle karşı olan Kur’an vahyi, zorunlu hallerde yasağı bile yumuşatıyor ve geçici olarak yasağı kaldırıyor. Neden? Çünkü din insan içindir ve bir sonraki ayet bunu çok güzel veriyor. Devam ediyoruz.


116-) Ve lâ tekulu lima tasıfu elsinetükümül kezibe hazâ halâlün ve hazâ harâmün litefteru alAllâhil kezib* innelleziyne yefterune alAllâhil kezibe lâ yüflihun;

Aklınıza esen yalanı uydurup, "Şu helaldir ve şu haramdır" demeyin... Çünkü Allâh'a iftira atmış olursunuz! Muhakkak ki, Allâh üzerine yalan uyduranlar kurtulmazlar! (A.Hulusi)

116 - Sade dilinizin yalan tavsifi ile şu helâl, şu haram demeyin ki yalanı Allaha iftira etmiş olursunuz, şüphe yok ki yalanı Allaha iftirâ edenler felâh bulmazlar. (Elmalı)


Ve lâ tekulu lima tasıfu elsinetükümül kezib artık dillerinizle yalan beyanda bulunup hazâ halâlün ve hazâ harâmün litefteru alAllâhil kezib üstelik uydurduğunuz yalanı da Allah’a isnat ederek; Bu helaldir, bu haramdır demeyin. İşte geldi. Devam ediyor ayet; innelleziyne yefterune alAllâhil kezibe lâ yüflihun çünkü uydurdukları yalanı Allah’a isnat edenler asla kurtuluşa ulaşamayacaklar. Eşya hakkında nihai yargıda bulunmak Allah’a aittir. İyi ve kötüyü tespit Allah’a aittir. Yine bu surenin 9. ayetine dönelim;

Ve alAllâhi kasdus sebiyl (Nahl/9) eşyanın istikametini tayin etmek Allah’a düşer, başkasına değil. Onun için Allah’ın yasakladığı her şey vahiyle açıklanmıştır diyor Kur’an En’am/119. da. Yani yasaklar vahitle açıklanmıştır. Resulallah’ın koyduğu bir takım haramlar değil ama yasaklardan söz edilebilir. Fakat onlar beyan yetkisine dayanılarak konulmuş haramlar değil. Yasaklardır ve onlar kendi şartları içerisinde maksadına mebni olarak anlaşılmak durumundadırlar. Onun için sahabe de o tür yasakları, -haramları değil- yasakları maksadına mebni olarak okumuşlar ve lokal olarak algılamışlardır.


117-) Metaun kaliyl* ve lehüm azâbün eliym;

Az bir faydalanma (yüzünden)!.. Onlara (gelecekte) acı bir azap vardır. (A.Hulusi)

117 - Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır. (Elmalı)


Metaun kaliyl* ve lehüm azâbün eliym bu dünyada oyalayıcı kısa bir haz duysalar da bu eşya hakkında hüküm koyup ta Allah’ın yasak sınırlarını genişletmeye kalkışanlar oyalayıcı kısa bir süre bu dünyanın zevkini, tadını çıkarsalar da, ahirette onları can yakıcı bir azap bekleyecektir.


118-) Ve alelleziyne hadu harremna ma kasasna aleyke min kabl* ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun;

Biz daha önce sana hikâye edip anlattığımız şeyleri, Yahudi olanlar üzerine de haram etmiştik... Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı. (A.Hulusi)

118 - Yahudî olanlara ise bundan evvel sana naklettiklerimizi haram kıldık ve onlara biz zulm etmedik ve lâkin kendi kendilerine zulmediyorlardı. (Elmalı)


Ve alelleziyne hadu harremna ma kasasna aleyke min kabl ve yalnızca Yahudileşen kimselere, sana daha önce aktardığımız şeyleri yasaklamıştık. Bakınız, yani Yahudileşenlere yasaklamıştık diyor. Ben elleziyne hadu ibaresini neden Yahudileşenler biçiminde çevirdiğimi bu ibarenin geçtiği Bakara suresinde çok ayrıntılı açıklamıştım iyi hatırlıyorum.

Aslında, mesela Muhtar sıhak gibi lügat alanının otorite isimlerine baktığımızda elleziyne hadu yu “ey sara yahudiyyen”, “ey tehavvedu” diye çevirirler. Yani Yahudi olmadığı halde sonradan Yahudi olan.

Bu ne demektir? Kur’an a göre tüm muhataplarının adı Müslüman’dır. Tüm vahiylerin adı da İslam vahyidir. Müslüman İsrail oğulları sonradan Yahudileşmişlerdir. İşte burada ona bir ima var gibidir.

Yahudileşince peki ne olmuştur? Onlara ekstra yasaklar gelmiştir. İşte burada da o ima edilmektedir. O yasaklar Biz sana daha önce açıklamıştık deniyor ayette. Bu açıklama gerçekten de daha önce yapılmıştı. Nerede? Bu sureden önce inen En’am suresinin 146. ayetinde. Yahudilere iç yağı yer, herkese helal olan büyük baş hayvanlar, ve hatta deve. Bunun gibi yenilmesi aslında helal olan bir takım yiyecekler haram kılınmıştı. Bu da onlara bir ceza olarak verilmişti. Yani siz kendi kendinizi mi cezalandırmak istiyorsunuz Allah’ın helal kıldığını yasaklamakla dercesine bu ibareyi rabbimiz bize öğüt olarak veriyor.

ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun ama onlara zulmetmedik, yani biz zulmetmedik diyor. Ne var ki onlar asıl kendi kendilerine zulmetmişlerdir. Yani onlar dediği Yahudileşen İsrail oğulları. Tabii ki biz de Yahudileşen Ümmeti Muhammed oluruz eğer Yahudileşirsek. Eğer aslında bize yasak olmayan şeyleri yasaklamaya kalkar, Allah’ın çizdiği sınırları bozarsak;


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
88. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/16/islamoglu-tef-ders-nahl-98-12888/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder