21 Mart 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. NAHL (106-111)(88-C)




B sayfasından devam


106-) Men kefera Billâhi min ba'di imanihi illâ men ükrihe ve kalbuhu mutmeinnun Bil iymani ve lâkin men şereha Bil küfri sadren fealeyhim ğadabün minAllâh* ve lehüm azâbün azıym;

Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde, (küfre) zorlanan hariç, kim imanından sonra Allâh'a küfrederse ve küfre sînesini açar ise, işte Allâh gazabı onun üzerinedir! Kendilerine çok büyük azap vardır. (A.Hulusi)

106 - Her kim imanından sonra Allaha küfrederse - kalbi iman ile mutmain olduğu halde ikrah edilen başka - velâkin küfre sinesini açan kimse lâbüdd onların üstüne Allah dan bir gadab iner ve onlara azîm bir azâb vardır. (Elmalı)


Men kefera Billâhi min ba'di imanih iman ettikten sonra Allah’ı inkar eden kimseye gelince; illâ men ükrihe ve kalbuhu mutmeinnun Bil iymani ve lâkin men şereha Bil küfri sadra “Ki imanla bu kalbi tatmin olmuş bulduğu halde baskı altında görünüşte inkar eden kimse değil,” yani baskı altında olduğu için görünüşte inkar eden kimse değil ve fakat kalbini küfre bile, isteye açan kimsedir. Bu yine bir cümle-i muteriza.

fealeyhim ğadabün minAllâh işte böyleleri Allah’ın rahmetinden dışladığı kimselerdir. ve lehüm azâbün azıym dahası ahirette onları korkunç bir azap bekleyecektir. Yani kimler bunlar? İman ettikten sonra Allah’ı inkar eden kimseler. Bunlardan istisna var. Bu istisna ne? Kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde uğradığı işkence ve zorlama altında kendisine dayatılan küfür sözü söylemek zorunda kalanlar. Ki bu bir ilke.

BU tüm çağlar üstü bir ilke. Her zaman ve zeminde geçerli. Yüreğinde iman dopdolu olduğu halde kendisine işkence sonucu, inancına aykırı şeyler dayatılan ve onu söylemek zorunda kalan kimselere bir ruhsat, bir gönül aydınlığı bu ayet.

Tabii biz bunun tipik bir örneğini o çağda görüyoruz. Ammar Bin Yasir ve babasıyla annesinden müteşekkil Yasir ailesi. Bu aile ağır acılara, ağır işkencelere tabi tutulmuştu. Putperestler Mekke’nin aristokratları, Mekke’nin kaymağını yiyen ve vahyi kendi düzenlerine, sahte ve sömürü düzenlerine karşı gören ve kendi oyunlarını bozacağını bildikleri için vahye karşı savaş açan Mekke’nin aristokratları, Mekke’de ki zayıf ve yoksul Müslümanlara ağır işkenceler etmeye başlamışlardı. Yasir ailesine de onların eski efendileri olan bir kodaman aile işkence ediyordu ve bu işkenceler sırasında baba Yasir ve anne Sümeyye şehit olmuştu. İslâm’da ilk şehitler, yani İslam’ın son vahyinin inişinden sonra ilk şehitler bunlardır.

Onların mümin çocukları Ammar bu ağır acılara dayanamamış, Resulallah aleyhine söylemelerini istedikleri şeyi söylemişti. Dil ucunda da olsa. Resulallah’a bu haber geldiğinde, hatta Resulallah’ın etrafında yer alan bir takım sahabeler Ammar’ı kınamışlardı ve onun dininin durumunun ne olduğunu sormuşlardı. Ammar Resulallah’a ağlayarak gelmişti. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve durumunu Resulallah’a arz ediyordu.

Resulallah;

- “Sana bunları zorla söylettiklerinde kalbini nasıl buldun.” Buyurmuştu. O;

- Mutmainnun bin iman.! “Ya Resulallah imanla dopdolu olarak buldum.” Deyince Resulallah ona;

- İn aduv feud. “Eğer bir daha öyle yaparlarsa, sen de bir daha böyle yap.”

Ruhsatını vermiş ve onu bu şekilde, bu sözle teselli etmişti. Resulallah’ın bir tesellisiydi bu aslında. Bu durum her çağda yaşanabilecek bir durumdu. Onun için Kur’an insanların zor altında söylediklerine değil, yüreklerine inandıklarını esas alıyordu.


107-) Zâlike Bi ennehümüstehabbul hayated dünya alel ahıreti, ve ennAllâhe lâ yehdil kavmel kafiriyn;

Bunun sebebi, onların (sınırlı - sefil) dünya hayatını sonsuz geleceğe tercih etmeleri; Allâh'ın hakikat bilgisini inkâr edenler topluluğunu hakikate erdirmemesidir. (A.Hulusi)

107 - Bunun sebebi: çünkü onlar Dünya hayatı sevmiş âhirete tercih etmişlerdir, Allah da kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz. (Elmalı)


Zâlike Bi ennehümüstehabbul hayated dünya alel ahırah bütün bu zıvanadan çıkmışlıklar, yani vahye karşı geliş. Bu karşı gelişle yetinmeyip vahyin kaynağına iftira. Bununla yetinmeyip vahye inananlara ağır acılar ve işkenceler çektirmek. Bütün bunların temelinde ne yatıyor diye sorarsanız, işte sebebi bu ayette veriliyor. Nedir o? İşte bütün bunlar, hem onların dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmelerinin, ve ennAllâhe lâ yehdil kavmel kafiriyn hem de Allah’ın inkarcı kimseleri doğru yola yöneltmemesinin neticesidir. Yani anahtar bir tek cümlede gizli. O da dünyayı ahirete tercih eden bir tasavvur, bir bakış açısı.

İşte bütün bunların temelinde yatan sebeplerin sebebi bu. Dünyevileşme diyebiliriz biz buna. Nübüvveti, vahyi, ahireti inkarın da temelinde dünyayı ahirete tercih eden bir yamuk bakış açısı yatar. Bu tutku, aklı ve kişiliği saptırıyor ve insanı insanlığından ediyor. Yani, eğer dünyevileşmişse biri, artık ona ne vahiy tesir ediyor, ne bir başka şey. Bu çok önemli dostlar. Burada anahtar var ve bu tüm çağlarda geçerli. Hastalıkların en temelinde ki mikrop dünyevileşme hastalığı. Dünyaya sahip olma değil. Fakr nedir demişler? Muhteşem bir tarifi var Kuşeyri’nin. Başkalarına da atfedilir bu. Cüneydi Bağdadi’ye de atfedilir. Fakr diyor; senin hiçbir şeye sahip olmaman değil, her şeye sahip olduğun halde hiçbir şeyin sana sahip olmasına izin vermemendir. Diyor.


108-) Ülaikelleziyne tabe'Allâhu alâ kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim* ve ülaike hümül ğafilun;

İşte bunlar, Allâh'ın, kalplerini, işitme (algılama) kuvvelerini, basîretlerini (değerlendirme kuvvelerini) kilitlediği kimselerdir! Onlar kozalarında yaşayanların ta kendileridir! (A.Hulusi)

108 - Onlar öyle kimselerdirler ki Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlardır ki hep gafillerdir. (Elmalı)


Ülaikelleziyne tabe'Allâhu alâ kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim işte onlar Allah’ın kalplerini akletme, işitme ve görme yetilerini mühürlediği kimselerdir.

Burada ki alâ kulubihim kalplerini mühürlediği diye çevirmem lazım, ama kalplerinin akletme yeteneğini diye çevirmeyi Kur’ani buldum. Çünkü Kur’an da Kalp; Akleden bir merkez olarak nitelenir. lehüm kulubün lâ yefkahun.. (A’raf/179) Yani akleden kalbe sahip olmak. Onun için akletme yeteneğini, işitme yetilerini, görme yetilerini mühürlediği kimselerdir. Dünyevileşmenin son durağı budur. Yani onlar dünyevileştiler, Allah da onların bu yeteneklerini köreltti.

Tutku akleden kalbi öldürür Kur’an dostları. Tutku, gözü görmez eder. Kulağı duymaz eder. Aklı çalışmaz eder. Yüreğin potansiyelini yok eder. Dünyevileşmiş bir insan artık selim bir akılla düşünemez, gerçeği göremez. Çünkü ters bakıyor. Amuda kalkmış bir insan baktığını hiçbir zaman doğru göremez. Çünkü ahirete vermesi gereken değeri dünyaya vermişse, bu insan eşyayı tersine döndürmüş demektir ve tüm enerjisini tüketir heba eder.

ve ülaike hümül ğafilun artık onlar bundan bihaber hale gelirler. Yani kendilerinin duymayan, görmeyen ve kalpleri akletmeyen kimseler olduklarından dahi haberdar olamazlar. Kendi gerçeklerini dahi anlamayacak kadar körleşirler. Çünkü maske takmışlardır, kendi yüzlerini dahi unutmuşlardır, kendilerini dahi tanıyamazlar. Aslında şu ibare ve ülaike hümül ğafilun kendi kendilerine yabancılaşmışladır dan başka bir şey değil. İşte o dur.


109-) Lâ cerame ennehüm fiyl'ahireti hümül hasirun;

Gerçek şu ki, onlar gelecek yaşam boyutunda hüsrana uğrayanların ta kendileridir! (A.Hulusi)

109 - Çare yok onlar âhirette tamamen hüsrana düşeceklerdir. (Elmalı)


Lâ cerame ennehüm fiyl'ahireti hümül hasirun kimsenin tereddüdü olmasın ki ahirette de hepten kaybedecek olan işte onlardır.


110-) Sümme inne Rabbeke lilleziyne haceru min ba'di ma futinu sümme cahedu ve saberu, inne Rabbeke min ba'diha le Ğafûrun Rahıym;

Sonra, muhakkak ki Rabbin, belâya maruz bırakıldıktan sonra hicret edenlerin; sonra mücahede edenlerin ve sabredenlerin (yanındadır)... Daha sonra (da) Rabbin muhakkak ki Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

110 - Sonra şüphesiz ki rabbin o mihnete müptela olmalarının arkasından hicret eyleyen, sonra mücahade ve sabreden kimseler hakkında şüphesizdir ki rabbin bunun arkasından elbette gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


Sümme inne Rabbeke lilleziyne haceru min ba'di ma futinu sümme cahedu ve saberu sonra yine unutma ki rabbin görünüşte inkar edecek kadar ağır bir işkenceye uğratılmanın ardından, hani yukarıda ifade buyurmuştu ya ayet, istisna etmişti. Zor altında kendilerine dayatılan sözü söyleyenler. İşte onlar, kendilerine dayatılan şeyi söyleme tuzağına düşen, bu işkenceye katlanan, bu işkencenin altında ezildikten sonra hicret edenleri, Allah yolunda tüm çabasını harcayan ve direnenleri Allah gözetecektir. Bu gözetecektir ibaresi açıklaması; lilleziyne nin başındaki “lam” lamul istihtak derler ona, ondan yola çıkarak bu manayı verdim. Gözetecektir.

Kimleri gözetecek? Zor ve ağır işkenceler altında kendilerine dayatılan şeyi söyledikten sonra imkanların tükendiği bir ortamdan, imkanların yeniden üretileceği bir ortama göç edenler, hicret edenler ve inancında direniş gösterenleri Allah gözetecektir.

inne Rabbeke min ba'diha le Ğafûrun Rahıym evet, çünkü senin rabbin o ağır acının ardından elbette sınırsız affı, engin rahmetiyle muamele edecektir. Bundan emin ol dercesine bu garantiyi veriyor ayet.


111-) Yevme te'ti küllü nefsin tücadilu an nefsiha ve tüveffa küllü nefsin ma amilet ve hüm lâ yuzlemun;

O süreç ki, her nefs kendini kurtarmak için mücadele eder... Her nefse yaptığı şeylerin karşılığı tam verilir... Onlar haksızlığa uğratılmazlar. (A.Hulusi)

111 - O gün ki: her kes nefsi için mücadele ederek gelir, her nefse işlemiş olduğu amel tamamıyla ödenir ve hiç birine zulmedilmez. (Elmalı)


Yevme te'ti küllü nefsin tücadilu an nefsiha gün gelecek her can kendi derdine düşecek. Gün gelecek her can kendi derdine başı derdine düşecek, kıyamet günü herkes; Nefsiy, nefsiy..! diyecek, kimsenin gözü kimseyi görmeyecek. O gün;

Yevme yefirrulmer'u min ahıyh

Ve ümmihi ve ebiyh;

Ve sahıbetihi ve beniyh; (A’bese/34-35-36)

Kişi öz kardeşinden, anne babasından ve tüm yakınlarından kaçacak, herkes birbirinden kaçacak, herkes başı, canı derdine düşecek.

ve tüveffa küllü nefsin ma amilet ve herkes yapıp ettiklerinin karşılığını tas tamam bulacak. ve hüm lâ yuzlemun zira orada hiç kimse zulme uğramayacak.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
88. Videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/16/islamoglu-tef-ders-nahl-98-12888/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder