4 Ağustos 2011 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (152-158)(50-D)

C sayfasından devam



152-) Ve la takrebu malel yetiymi illâ Billetiy hiye ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh* ve evfül keyle vel miyzane Bilkıst* la nükellifü nefsen illâ vüs'aha, ve izâ kultüm fa'dilu velev kâne zâ kurba* ve Bi ahdillahi evfu* zâliküm vassaküm Bihi lealleküm tezekkerun;

(Yetim) olgunluk yaşına ulaşıncaya kadar, en güzel şekilde idare amacı hariç, yetimin malına yaklaşmayın... Ölçme ve tartmayı adaletle tam yapın... Hiçbir nefse kapasitesinin üstündekini teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da hakkı söyleyin, isterse yakınınız olsun! Allâh'a olan sözünüzü yaşayın! Aklınızı kullanmanız için, (Allâh) size bu uyarıyı yapar! (A.Hulusi)

152 - Ve yetim malına yaklaşmayın, ancak rüştüne erinceye kadar en güzel suretle başka, ölçeği tartıyı tam ve denk tutun, bir nefse ancak vüs'ünü teklif ederiz, söz sahibi olduğunuz vakit de hep adaleti gözetin velevse hısım olsun, Allahın ahdini yerine getirin, işittiniz a işte size o bunları ferman buyurdu, gerektir ki düşünür tutarsınız. (Elmalı)

Ve la takrebu malel yetiymi illâ Billetiy hiye ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh Rüştüne erinceye kadar onun lehine olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Yetim malına vesayet edenin o malda tasarrufu yetimin lehine olacak. Şart bu. Nisa/6. ayette işlediğimiz için geçiyorum.

ve evfül keyle vel miyzane Bilkıst ölçüp tartarken adaleti ve itidali gözetin, elden bırakmayın. Bu ölçü ve tartı sadece alışverişte değil, insanları değerlendirirken, eşyayı değerlendirirken, olayları değerlendirirken, birbiriniz hakkında konuşurken dahi, hem maddi hem manevi, adil ve mutedil olun çağrısıdır. Matematiksel adalet değildir gözetilmesi gereken. Belki bu mümkün de değildir, milim milim, gram gram mümkün de değildir. Ama asıl olan nedir; Bu konuda sürekli çaba sarf etmek, adil olmak için çaba göstermek. Ki ayette bunu söylüyor.

la nükellifü nefsen illâ vüs'aha Biraz önceki açıklamamı doğrulayan bir ayet, bilin ki biz insana gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz.  Yani matematiksel bir adalet değil burada, bu konuda gayret sarf edin, olanca çabanızı gösterin denilmek isteniyor.

ve izâ kultüm fa'dilu velev kâne zâ kurba Biri hakkında konuşacaksanız, görüş belirtecekseniz, yakınınız da olsa adil olun. Bunun tersi de geçerli, uzağınız da olsa adil olun. Yani bizden diye kayırıcı, bizden diye onun hakkında yalan konuşmayın. Onun için biz ve onlar ayırımı sizi Hakk’tan ayırmasın. Düşünce ve görüş açıklamada adaletli olun, bizden olsun, çamurdan olsun. Onlardan olursa adam çıkmaz mantığını bırakın diyor.

ve Bi ahdillahi evfu Ve Allah ile olan sözleşmenize sadakat gösterin.

1 - Allah İle yapılan fıtrat ahdi, doğal ahit.

2 – İman ahdi, iman sözleşmesi, iradi ahit.

3 – Allah adına yapılan tüm sözleşmeler.

İşte bu ayetin kapsamına bu 3 sözleşme de girer.

zâliküm vassaküm Bihi lealleküm tezekkerun; Bütün bunları Allah size emretti ki sorumluluğunuzu aklınızdan çıkarmayasınız.


153-) Ve enne hazâ sıratıy müstekıymen fettebi'uhu, ve la tettebi'us sübüle feteferraka Biküm an sebiylih* zâliküm vassaküm Bihi lealleküm tettekun;

Bu benim dosdoğru sıratımdır, ona tâbi olun, (başka) yollara tâbi olmayın; (aksi takdirde) sizi O'nun sırat-ı müstakiminden ayırırlar... İşte, bilfiil korunasınız diye (Allâh) size bu uyarıları yapıyor! (A.Hulusi)

153 - bir de şu: benim dosdoğru yolum, hep onu takip edin, başka yollar takip etmeyin ki sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar, duydunuz a işte size o bunu ferman buyurdu gerektir ki korunur, muttaki olursunuz. (Elmalı)


Ve enne hazâ sıratıy müstekıymen fettebi'uhu Zira benim işte dosdoğru yolum budur, öyleyse bu yolu izleyin.

Burada çağlarının özel şartlarının gereği olarak konulan şeriatın da ötesinde tüm peygamberlere verilen vahyin tek bir öze dayandığı İslam, insanlığın değişmez değerleri olan İslam’a dikkat çekilip vahye tabi olmak, ahde sadakattir deniliyor. Yukarıda Allah’la olan sözleşmenize uyun dendikten sonra bu ayet geliyor dikkatinizi çekerim.

ve la tettebi'us sübüle feteferraka Biküm an sebiylih farklı yollara sapmayın ki sizi O’nun yolundan uzaklaştırmasınlar. zâliküm vassaküm Bihi lealleküm tettekun; Bütün bunları Allah size emretti ki O’na karşı saygıda kusur etmeyesiniz.


154-) Sümme ateyna Musel Kitabe temamen alelleziy ahsene ve tafsıylen likülli şey'in ve hüden ve rahmeten leallehüm Bi Lıkai Rabbihim yu'minun;

Sonra, Musa'ya Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini, hüda (hidâyet) ve rahmet olarak, muhsin olanlar üzerine de (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için verdik... Ki böylece onlar, Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler. (A.Hulusi)

154 - Sonra biz Musâ’ya o kitâbı verdik ki güzel tatbik edene tamamlamak, ve her şeyi tafsil etmek ve bir hidayet, bir rahmet olmak için, gerektir ki onlar rablerinin likasına iman etsinler. (Elmalı)


Sümme ateyna Musel Kitabe temamen alelleziy ahsene Bilinen sürecin ardından diye çevirebilirim bu sümme yi. Ki tarihsel süreç başka ayetlerde anlatılmıştı, yeri gelince biz yine tefsir ederiz. Bilinen sürecin ardından iyiliği davranışlara dönüştürenlere nimetimizi tamamlamak, ve tafsıylen likülli şey'in gereken her şeyi iyice açıklamak. Ki çağlarının özel şartları gereği, maide suresi/48 e bir atıf olabilir bu ayet; ..li küllin cealna minküm şir'aten ve minhaca.. her biriniz için bir yöntem ve bir şeriat tayin ettik diyordu ya Kur’an, işte ümmetlere tüm peygamberler için verilmiş şartlarının, çağlarının gereği olan şeriatlar aslında, onların, Allah’ın emrini yaşamalarını kolaylaştıracak bir zemin işlevi görüyordu. Burada da; likülli şey'in derken, gereken her şeyi iyice açıklamak. Onların, Allah’ın emirlerini yapmaları için gereken ilkeleri açıklamak anlamına geliyor.

ve hüden ve rahmeten ve bir yol haritası, bir rahmet olmak üzere Ne yaptık? Musa’ya da nimetimizi bağışladık diyor, verdik. leallehüm Bi Lıkai Rabbihim yu'minun; Musa’ya ilahi kelamı bağışladık ki, en sonunda Rableri ile buluşmaya inansınlar.

Bu bir cevaptır aslında Yahudileşen İsrail oğullarına. Biz size vahyi öyle ihanet edesiniz, başkalarına hava atasınız diye değil, imanınızı sürekli kılasınız diye verdik, siz ise vahyi ne hale getirdiniz. Vahyi oyuncak ettiniz. Allah’ın yasaklamadığı bir çok şeyi koydunuz ve bunu da yaparken tüccarlığa dönüştürdünüz. İnsanlar açtı kitabı baktı, yasak orada yok. Dediniz ki siz cahilsiniz, siz kitabı anlayamazsınız. Siz gelin bize, biz size anlatacağız. Dediniz ve tüccarlığa dönüştürdünüz.


155-) Ve hazâ Kitabun enzelnahu mübarekün fettebi'uhu vetteku lealleküm turhamun;

İşte bu inzâl ettiğimiz de, bereketli Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsidir! O'na tâbi olun ve ittika edin ki, size rahmet edilsin. (A.Hulusi)

155 -   Bu ise tam bir kitap, onu biz indirdik, çok mübarek, bundan böyle buna tabi' olun ve korunun gerektir ki rahmetimize iresiniz. (Elmalı)


Ve hazâ Kitabun enzelnahu mübarekün İşte bu da bizim indirdiğimiz kutlu bir kelamdır. İşte bu da dan kasıt nedir? Kur’an. Tevrat’la Kur’an, Musa ile Muhammed A.S., İsrail oğulları ile ümmet arasında zihni bir irtibat kurmamızı istiyor Kur’an. Şu anda bu ayetler bunun için. Ey ümmeti Muhammed, Ümmeti Musa gibi Yahudileşmeyin çağrısı işte bu ayetlerin altında bir dip akıntısı gibi akıyor.

fettebi'uhu vetteku lealleküm turhamun; Şu halde ona uyun ve sorumluluk bilincini kuşanın ki, rahmete nail olasınız, Allah’ın rahmetine.


156-) En tekulu innema ünzilel Kitabu alâ taifeteyni min kablina ve in künna an dirasetihim leğafiliyn;

"BİLGİ, sadece bizden önceki iki taife (Yahudi ve Nasara) üzerine inzâl edildi; biz, onların kendilerine geleni okuyup değerlendirmesinden gâfildik" demeyesiniz... (A.Hulusi)

156 - Demeyesiniz ki: Kitap yalnız bizden evvel iki tâifeye indirildi ve doğrusu biz onların tedrisatından katiyen gafil bulunuyoruz. (Elmalı)


En tekulu innema ünzilel Kitabu

Hemen yukarıya bir atıf yapmadan geçemeyeceğim, onlar uymadılar, ne hale geldiler. Siz uymazsanız onlar gibi olursunuz. Onun için ibret alın sizden önceki ümmetlerden ve siz Allah ile olan sözleşmenize ihanet etmeyin diyor.

 En tekulu innema ünzilel Kitabu alâ taifeteyni min kablina bir de sadece bizden önce yaşamış iki topluluğa ilahi mesaj indirilmişti. ve in künna an dirasetihim leğafiliyn; ve biz onların öğretilerinden haberdar değildik demeyesiniz.

Burada ki muhatap ta Mekkeliler, 1. muhatap. Yahudileşen İsrail oğullarına cevabını verdikten sonra, onların sözlerini aktaran Mekke müşriklerine dönüyor ve diyor ki; Size de sunu uyarıyorum. Bize vahiy gönderilmemişti ve biz onların öğretilerinden haberdar değildik demeyesiniz, böyle bir mazeret göstermeyesiniz. Muhtemel bir itiraza cevap.


157-) Ev tekulu lev enna ünzile aleynel Kitabu lekünna ehda minhüm* fekad caeküm beyyinetün min Rabbiküm ve hüden ve rahmetün, femen azlemü mimmen kezzebe Bi ayatillahi ve sadefe anha* seneczilleziyne yasdifune an ayatina suel azabi Bi ma kânu yasdifun;

Yahut: "Eğer bize de O BİLGİ inzâl olunsaydı, elbette onlardan daha fazla, hidâyet olanı değerlendirirdik" demeyesiniz diye... Rabbinizden size apaçık deliller, hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet gelmiştir... Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir! İşaretlerimizden yüz çevirenler, yüz çevirmelerinin sonucunu, azabın en kötüsü ile yaşayacaklar! (A.Hulusi)

157 - Yahut demeyesiniz ki: Eğer bize kitap indirilmiş olsa idi her halde onlardan daha ziyade muvaffak olurduk, işte size rabbinizden beyyine geldi, hidayet de geldi, rahmet de geldi, artık Allahın âyetlerini inkâr eden ve onlardan men'a kıyam eyliyenden daha zâlim kim olur? Elbette biz o, âyetlerimizi men'a kıyam edenleri bu kabahatleri yüzünden azabın en müthişiyle cezâlandıracağız. (Elmalı)


Ev tekulu lev enna ünzile aleynel Kitabu lekünna ehda minhüm Devam ediyor, muhtemel bir soruyu dikkate alarak cevap veriyor. Ya da eğer bize de bir ilahi kelam indirilmiş olsaydı, onlardan daha sıkı uyardık demeyesiniz. Mekkeli ticaret toplumuna. Yani, bu bahaneniz de kalmadı bu kitap ile diyor. Şimdi siz Allah’a ihanet ederken ne bahaneyi göstereceksiniz. Bize de bir kitap verilseydi, ehli itaptan daha iyi uyardık da diyemeyeceksiniz.

fekad caeküm beyyinetün min Rabbiküm ve hüden ve rahme işte size de rabbinizden hakikatin apaçık belgesi, yol haritası. Hüden i yol haritası diye çevirdim. Yol haritası ve rahmet gelmiştir.

femen azlemü mimmen kezzebe Bi ayatillahi ve sadefe anha Bu durumda Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenlerden daha zalim biri olabilir mi?

Yukarıdaki tüm gerekçeleri yok ettikten sonra Kur’an, Artık Allah’a verilecek hiçbir cevabı kalmadıktan sonra insana soruyor; Ey insan, Allah akıl verdi. Onunla yetinmedi irade verdi. Onunla yetinmedi Peygamber gönderdi. Onunla vahiy gönderdi. Bu kadar kat kat ikram ettikten sonra hala Allah’a isyanın bir makul gerekçesi olabilir mi? Bu da bu günün insanına sorulacak soru.

seneczilleziyne yasdifune an ayatina suel azabi Bi ma kânu yasdifun; ayetlerimizden yüz çevirerek engel olanları bu davranışları yüzünden şiddetli bir azapla cezalandıracağız.

Bu ayet sadece Mekke müşriklerine değil, vahyi özelleştirmek isteyen, bizim içimizden çıkan özelleştirmecilere de bir cevap. Hakikate bölgesel, Irksal, ulusal yaftalar yapıştıranlara deniyor ki. Yani peygamber bizim ırkımızdan çıksaydı.

Arap peygamber diyor bazıları. Arap’a inmiş diyor. Böyle iğrenç bir mantığa, hakikatin boğazına ırkın, ulusun, rengin yaftasını asan, hakikatin, insanlın ortak malı olduğu gerçeğini inkar eden bu küçük kafaya sesleniyor aynı zamanda. Diyor ki; Hakikat size ulaştıktan sonra bu tip mazeretler, sadece hakikate hakaret olmaktan öte bir değer taşımaz. Aynı zamanda bizim Hakikati insanlara taşırken onda hasis davranmamızı, Kur’an bizimdir, siz Kur’an a yanaşamazsınız. Siz Kur’an a dokunamazsınız. Bu Kur’an ın tapusu bize ait gibi bir iddiayı da alttan alta reddediyor bu ayet aynı zamanda.


158-) Hel yenzurune illâ en te'tiyehümül Melaiketü ev ye'tiye Rabbüke ev ye'tiye ba'du ayati Rabbik* yevme ye'tiy ba'du ayati Rabbike la yenfeu nefsen imanüha lem tekün amenet min kablü ev kesebet fiy imaniha hayra* kulintezıru inna müntezırun;

(İman etmek için) illâ kendilerine meleklerin gelmesini yahut Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin olağanüstülüklerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanı yarar sağlamamış (dilinde kalmış) kimseye, (o anki) imanı hiçbir fayda sağlamaz! De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz." (A.Hulusi)

158 - Onlar ancak şunu gözetiyorlar: ki kendilerine Melekler geliversin veya rabbin geliversin veya rabbinin bazı alâmetleri geliversin, rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, evvelce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış bir nefse o günkü imanı hiç bir fâyda vermez, de ki gözetin, çünkü biz şüphesiz gözetiyoruz. (Elmalı)


Hel yenzurune illâ en te'tiyehümül Melaiketü ev ye'tiye Rabbüke ev ye'tiye ba'du ayati Rabbik Onların, Meleklerin kendilerine ölüm getirmesinden, ya da rabbinin azabının gelmesinden, veya rabbinin haber verdiği kimi kıyamet işaretlerinin gelmesinden başka neyi beklemeye hakları var? Hel yenzurune neyi beklemeye hakları var. Yani onlar artık melekleri beklesinler ölüm getirsin kendilerine. Onlar artık rablerinin azabını beklesinler. Allah’ın vaat ettiği kıyamet saatinin işaretlerini beklesinler. Bunun dışında bir şey beklemeye onların hakları yok diyor. Bu ibare farklı farklı anlamlarla çevrilebilirlerse de ben eb doğru Taberi’nin de naklettiği şeylere dayanarak parantez içini böyle doldurdum.

yevme ye'tiy ba'du ayati Rabbike la yenfeu nefsen imanüha lem tekün amenet min kablü ev kesebet fiy imaniha hayra Rabbinin kimi işaretlerinin geldiğini haber vereceği o gün, daha önce inanmamış, yahut inandığı halde imanının hayrını görmemiş olan kimseye, imanı hiçbir yarar sağlamaz.

Tabii ki o gün insanların dehşetten gözlerinin fırlayacağı, göğüslerinin göğüs kemiğine sığmayacağı, insanların her birinin var oluşunun sırrına işte o gün ereceği ve artık Allah’tan başka hiç kimseye kaçamayacağı o dehşet gün, o hesap gününden söz ediyor.

Lafzen şöyle çevirebiliriz buradaki çok dikkatinizi çeken bir ibare var. la yenfeu nefsen imanüha bu ibareye dikkatinizi çekiyorum dostlar. İmanı ile bir iyilik ortaya koymamış olan diye çevirmemiz lazım lafzen. Eyleme dönüşmemiş, sahibinin yüreğine yük olan iktidarsız bir imanı, iman saymıyor Kur’an. Dikkatinizi çekerim. Sahibine hiçbir faydası olmayacak diyor bakınız..! Burada açık söylüyor. Hiçbir faydası olmayacak diyor. la yenfeu nefsen imanüha imanı o kimseye faydalı olmayacak, hiçbir yarar sağlamayacak. Ne halde ki iman? Bir iyilik ortaya koymamış, yüreğe yük olan, beden ülkesinin başkenti olan kalpte mahkum olan bir iman. Beden ülkesinin başkenti olan yürekte iktidar olmamışsa, o iman sahibine hiçbir hayır getirmeyecek diyor. Açık söylüyor, tefsire ihtiyaç yok. Varlığı ile yokluğu bir olan imanın sahibine ne hayrı olur ki..!

kulintezıru inna müntezırun; De ki; Bekleyin o kaçınılmaz günü. Bakın biz de bekliyoruz.

Bekleyin ey Allah’a isyanda ısrar eden, ey iman edenlerin tepesinde boza pişiren, ey iman edenlere yer yüzünü dar getirenler. Bekleyin, bir gün hesaplaşacağız deyin diyor. De diyor, hepiniz bunu deyin ey iman edenler diyor.




Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder