13 Ağustos 2011 Cumartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Araf (43-45)(52-C)




B sayfasından devam


43-) Ve neza'na ma fiy sudurihim min ğıllin tecriy min tahtihimül enhar* ve kalül hamdü Lillâhilleziy hedana lihaza ve ma künna li nehtediye levla en hedanAllâhu, lekad caet Rusulü Rabbina Bil Hakk* ve nudu en tilkümül cennetü uristümuha Bi ma küntüm ta'melun;

Onların (cennet ashabının) içlerinde kin, sevgisizlik ne varsa söküp attık... Onların altlarından nehirler akar... "Bizi buna hidâyet eden Allâh'a aittir, HAMD! Eğer Allâh bize hidâyet etmeseydi, biz buna ulaşamazdık... Andolsun ki, Rabbimizin Rasûlleri Hak olarak gelmiştir" derler... "İşte yaptığınız çalışmalar sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet!" diye (onlara) nida edilir. (A.Hulusi)

43 - Bir halde ki derunlarında kîn kabilinden ne varsa hepsini söküp atmışızdır, altlarından ırmaklar akar «hamdolsun o Allaha ki hidayeti ile bizi buna muvaffak kıldı, o bize hidayet etmese idi bizim kendiliğimizden bunun yolunu bulmamıza imkân yoktu, hakikat rabbimizin Peygamberleri emri Hakk ile geldiler» demektedirler, ve şöyle nidâ olunmaktadırlar: işte bu gördüğünüz o Cennet ki buna amelleriniz sebebiyle vâris kılındınız. (Elmalı)


Ve neza'na ma fiy sudurihim min ğıllin Onları, ki onlardan maksat kim? Cennete girecek olan o kimseleri, içlerindeki her tür olumsuz duygu ve düşünceden arındıracağız.

neza'na ile kullanıldığında buradaki ğıllin sözcüğü dış bir saikle aktif hale gelen pasif negativite, pasif negatif uç anlamına alabiliriz. Belki cennette isyan yeteneğinden insan benliğinin soyutlanması anlamına geliyor. Yani nasıl ki dünyaya gönderilirken, cennetten çıkarılma kıssasında Adem İsyan yeteneği ile donatılıyor.

Adem İrade verilince isyan yeteneğini fark ediyor, keşfediyor, kendisini keşfediyor aslında. Bir keşiftir ademin yürüyüşü, cennetten dünyaya yürüyüşü. Bir keşif, bir kendini keşif. İyi ve kötü yanlarını keşif. İçinde ki iyilik ve kötülüğe müsait tarafları keşif. İçindeki kötülüğe yatkın fakat pasif duran, ancak dışarıdan aktif bir dürtüyle, aktif bir müdahale ile uyandırılacak o güdülerin aktif hale gelmesi durumunda nasıl insanın şeytanla aynı kulvara düştüğünü öğreniyor Adem.

İşte bu noktada Kur’an diyor ki; Cennete girecek olanlardan, o insanda pasif halde duran kötülüğe yatkın uçları temizleyeceğiz. Onları alacağız. neza'na içinden söküp alacağız. Hiçbir izi bile kalmayacak anlamına gelir.

tecriy min tahtihimül enhar ayaklarının altından nehirler çağlayacak cennette. ve kalül ve onlar diyecekler ki cennetle müşerref olan ebedi mutluluğu ta hücrelerine kadar yaşayan, bir ömür cennet hasretiyle Allah’ın emirlerini olanca külfetine bakmaksızın yerine getiren ve rablerini razı eden, Allah’ı seven ve Allah tarafından sevilen cennetle sevindirilince şöyle diyecek;

Elhamdü Lillâhilleziy hedana lihaza övgülerin tamamı, senanın tamamı, bu mutlu sona bizi ulaştıran Allah’a aittir. ve ma künna li nehtediye levla en hedanAllâh zira eğer Allah bize doğru yolu göstermemiş olsaydı biz asla doğru yolu bulamazdık. lekad caet Rusulü Rabbina Bil Hakk doğrusu rabbimizin elçileri bize gerçeği söylemişler. Eğer rabbinizi razı ederseniz cennetle şerefleneceksiniz derken Allah’ı seven ve Allah tarafından sevindirilmeniz cennetle olacaktır derken meğer onlar doğruyu söylemişler diyecekler. ve nudu en tilkümül cennetü uristümuha Bi ma küntüm ta'melun; ve yankılanan bir nida, haykıran bir ses; İşte diyecek, işte yaptığınız iyiliklere karşılık mirasçısı olduğunuz cennet bu, bu işte.


44-) Ve nada ashabül cenneti ashaben nari en kad vecedna ma veadena Rabbüna hakkan fehel vecedtüm ma veade Rabbüküm hakka* kalu ne'am* feezzene müezzinün beynehüm en lâ'netullahi alez zalimiyn;

Cennet halkı Nâr (ateş - radyasyon) ehline: "Rabbimizin bize söz verdiklerini hakkıyla bulduk... Rabbinizin söz verdiklerini hakkıyla buldunuz mu?" diye nida ettiler... Onlar da: "Evet" dediler... (Derken) aralarından bir seslenen: "Allâh lâneti zâlimler üzerinedir" diye ilan eder. (A.Hulusi)

44 - Bir de o ashabı Cennet ashabı nâra şöyle nida etmektedir: hakikat biz rabbimizin bize vaat buyurduğunu hak bulduk, siz de rabbinizin vaat buyurduğunu hak buldunuz mu? Onlar evet, demektedirler, derken bir müezzin aralarında şu mealde bir ezan vermeğe başlamıştır: Allahın laneti o zalimler üstüne. (Elmalı)


Ve nada ashabül cenneti ashaben nar ve cennetlikler, cehennemliklere şöyle seslenecekler; en kad vecedna ma veadena Rabbüna hakka Doğrusu rabbimiz bize ne vaat ettiyse hepsini gerçekleşmiş bulduk. Ey cehennem yoldaşları; fehel vecedtüm ma veade Rabbüküm hakka Ey cehennem yoldaşları, ey cehennemin dostları, siz de rabbinizin size vaat ettiklerinin gerçekleşmiş olduğunu gördünüz mü? Siz de onları gerçekleşmiş buldunuz mu.

kalu ne'am Evet diye cevap verecekler, feezzene müezzinün beynehüm en lâ'netullahi alez zalimiyn; Bunun üzerine içlerinden bir duyurucu şöyle haykıracak; Allah lanet etsin tüm zalimlere.


45-) Elleziyne yesuddune an sebiylillâhi ve yebğuneha ıveca* ve hüm Bil ahireti kafirun;

Onlar ki, Allâh yolundan engellerler ve onu eğri yollara saptırmak isterler... Onlar, geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerini inkâr edenlerdir. (A.Hulusi)

45 - Ki Allah yolundan menederler ve onu eğip bükmek isterler ve Âhireti münkir kâfirler idi. (Elmalı)


Elleziyne yesuddune an sebiylillâhi O zalimler ki insanları Allah’ın yolundan çevirirler, ve yebğuneha ıveca ve onu eğri büğrü göstermeye çalışırlar. Dolambaçlı göstermeye çalışırlar ya da,

Evet, Allah’ın yolundan çevirmenin, tüm zalimlerin, Allah yolundan döndürürken kullandıkları iki yöntem. Burada iki türe dikkat çekiliyor;

1 – eğri büğrü göstermek, ve yebğuneha ıveca burada ki İvecen sözcüğü iki anlama birden geliyor. Bir eğri büğrü göstermek.

2 – Dolambaçlı göstermek.

Eğeri büğrü göstermek isterler Allah’ın yolunu. Yani yamuk bakarlar. Yamuk bakan nasıl doğru görebilir ki. Yamukluğu bakışında değil de baktığında arayanlar, hangi doğruyu doğru görebilmişler ki. Bakışı yamuk adamın hakikati nasıl hakikat olarak görsün. Amuda kalkmış öyle bakıyor. Başı yerde ayakları havada. Nasıl doğru görsün. Ters bakan nasıl doğru görür.

Bu bir, ikincisi; Dolambaçlı gösteriyor. Allah’ın yolunu dolambaçlı gösteriyor. Yani zor, zor diyor. İyi Müslüman olmak zor, bu zor iş diyor. Nasıl becereceksin günde beş vakit namazı diyor. Zor iş, baş mı olur, diyor. Günahın, ondan daha zor olduğunu söylemiyor. Hem de bedel ödeyerek işlediği günahın. Hem de ebedi istikbalini mahvedecek olan günahın çok daha zor olduğunu söylemiyor. Kendi öz benliğini doyurmak, geçici zevkler ve hazlar almak için neler ödediğini, ne zorluklara katlandığını, ne sıkıntılar ve çileler çektiğini, bir günah işlemek için bin bir eziyete katlandığını hiç hatırlamıyor.

Allah’ı razı etmek için yapılması gerekenlere zor diyor. Ya da zorlaştırıyor. Böyle değil de farklı bir biçimde zorlaştırıyor. Dini insanlara en zor biçimde takdim ediyor. Dinin kolay taraflarını gizleyip zor taraflarını öne sürüyor. Ya da en zor nasıl tanımlanırsa öyle tanımlıyor Peygamberin tam tersine. Yessiru vela tassiru diyordu peygamber. Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. beşşiru vela tuneffiru müjdeleyin nefret ettirmeyin. Ama o zorlaştırıyor, tam tersini yapıyor. Zorlaştırıyor, kolaylaştırmıyor. O nefret ettiriyor, müjdelemiyor. Sempatik göstermiyor. Resulallah’ın hayatında bunu görüyoruz.

Resulallah mescitte sadece birkaç gün nafile kılmış, 3. gün artık mescitte nafile kılmayacağını ifade etmişti. Bu nafilenin Ramazanlarda kılınan teravih namazı olduğunu söyleyenlerde var. Sebebini merak edenlere de şöyle açıklamıştı.

- Farz zannedersiniz. Ben burada kılarım. Yani siz bunu boynunuza borç zannedersiniz ve insanlar artık işleri güçleri olsa dahi Allah’ın farz kıldığı ibadetlere bir de bunu eklemek gibi bir durumla karşı karşıya gelirler. Onun için Resulallah mescitte nafile kılmaktan kaçınırdı.

Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın Hacc da bir uygulamasını hatırlıyorum. Güçleri olduğu halde halife iken bu iki zat, bazı  hacc yıllarında kurban kesmemişlerdir. Sırf kesmeyiş maksatları insanlar farz zannetmesin, farz zannedip de kendilerini sıkıntıya sokmasınlar diye.

Resulallah kimi nafileleri, kimi zaman sünnet diye kıldığınız o nafile namazları, hiç sebepsiz oturarak kılmıştır. Sırf kolaylaştırmak için.

Yine Resulallah, sefer sırasında, yolculuk sırasında nafileler kılarken kıble gözetmemiştir. Kolaylaştırmak için. Böyle çok uygulaması vardır Resulallah’ın. Onun için kolaylaştırınız ve burada;  ve yebğuneha ıveca Dini dolambaçlı ya da zor göstermek gördüğünüz gibi sadece dinin düşmanlarının yaptığı bir şey değil, dinin dostlarının da yaptığı bir suç, dine yaptıkları bir kötülüktür. Yani dinin akılsız dostlarının, ahmak dostlarının dine yaptıkları zulümlerden biri de, dini insanlara en zor biçimde ulaştırmak.

ve hüm Bil ahireti kafirun; Tabii ki bu ayetin özellikle ilk muhatabı olan Mekke müşriklerinden söz edildiği için onların bir de vasfı zikrediliyor. Üstelik onlar ahireti de inkar ederler. Yani hem dini eğri büğrü gösterirler, dikkatinizi çekerim, dini inkar ediyorlar demiyor. Allah’ın yolundan çeviriyorlar ama dini toptan yalanlamıyorlar. Kendilerinin İbrahim’e mensup olduklarını söylüyorlar. Kabe’ye hürmet ediyorlar. Hacılara su dağıtıyorlar. Kabe’ye sonsuza kadar, sonuna kadar hürmetkarlar. Unutmayınız İbrahim peygamberden geriye kalan hatırayı el üstünde taşıyorlar. İbrahim peygamberin geriye bıraktığı dinden bir takım ritüelleri ibadetleri yerine getiriyorlar. Ama bunların içeriğini bozuyorlar.

Kurban kesiyorlar, bu İbrahim peygamberden gelen bir uygulama. Tevhidi bir uygulama. Fakat kurbanın ruhunu öldürüp cesedini bırakıyorlar. Kurbanı putları için kesiyorlar. İbrahim peygamberden geriye kalmış böylesine muhteşem bir ibadeti tahrif ediyorlar.

Namaz kılıyorlar. Yine İbrahim peygamberden geriye kalmış bir miras olarak. Fakat namazı bozuyorlar, tahrif ediyorlar. Namazı şirke aracı kılıyorlar. Onun için Kur’an; Ve ekımüs selate. (Çok yerde geçer. Ör; Hud/114) diyor. Namazı kılın demiyor, namazı dosdoğru kılın, çünkü onlar namazı yamultuyorlar.

Onlar hacc ediyorlar. Hacc ibadetini yerine getiriyorlar. Kur’an la sabit ki Merve ile safa arasında say ediyorlar, tavaf ediyorlar. Müşrikler yapıyor bunu. İbrahim peygamberin geriye bıraktığı bir ibadetin devamı bu. Ama onlar bunu da şirke alet ediyorlar. Merve’ye bir put yerleştiriyorlar, Isaf, safaya bir put yerleştiriyorlar, naile. Bir kadın bir koca ve hesapta iki aşık. Bunlar, onların aşkını, birbirlerine kavuşturmayı sembolize etsin diye putlaştırdıkları iki aşığı, işte hacc ibadeti ile karıştırıyorlar ve onu da öyle tahrif ediyorlar. Dolayısıyla yaptıkları şeyler dini inkar değil, dini tahrif. Dini inkar etmekten daha tehlikeli bir şey tahrif. Müşrikler unutmayınız ki İbrahim peygamberin muharrifleridir, tahrifçileridir.



Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
52. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/08/05/islamoglu-kuran-tefsir-dersleri-araf-35-5452/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder