19 Ağustos 2011 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. Araf (67-73)(53-D)

C sayfasından devam


67-) Kale ya kavmi leyse Biy sefahetün ve lakinniy Rasûlün min Rabbil alemiyn;

(Hud) dedi ki: "Ey kavmim... Bir çılgınlık yok bende... Fakat ben, Rabb-ül âlemîn'den bir Rasûlüm." (A.Hulusi)

67 - Ey kavmim, dedi: Bende hiç bir çılgınlık yok lâkin ben rabbül'âlemîn tarafından bir Resûlüm. (Elmalı)


Kale ya kavm ey kavmim dedi. leyse Biy sefahetün aynen Nuh peygamberin üslubu. Karşı suçlamaya yönelmiyor, yargılamayı reddediyor sadece beni yargılamayın, yanlış yargıda bulunuyorsunuz diyor. Ben kıt akıllı biri değilim. ve lakinniy Rasûlün min Rabbil alemiyn; asıl ben Alemlerin rabbinden bir elçiyim.


68-) Übelliğuküm risalati Rabbiy ve ene leküm nasıhun emiyn;

"Rabbimin irsâl ettiklerini size tebliğ ediyorum... Ben sizin için güvenilir bir öğüt vericiyim." (A.Hulusi)

68 - Size rabbimin risaletlerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için emin bir nasıhım. (Elmalı)


Übelliğuküm risalati Rabbiy size rabbimin mesajlarını tebliğ ediyorum. ve ene leküm nasıhun emiyn; Ve ben Allah’ın sizin için gönderdiği güvenilir bir nasihatçiyim. Diyor.


69-) Eve 'acibtüm en caeküm zikrun min Rabbiküm alâ racülin minküm li yünzireküm* vezküru iz ce'aleküm hulefae min ba'di kavmi Nuhın ve zadeküm fiyl halkı bestaten, fezküru alâAllâhi lealleküm tüflihun;

"Sizi uyarmak için, sizden bir adama Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın, düşünün ki sizi, Nuh halkından sonra halifeler kıldı ve sizi, yaratılışta, donanımınız bakımından kat kat fazlalığa kavuşturdu... Allâh nimetlerini hatırlayıp değerlendirin ki, kurtuluşa eresiniz." (A.Hulusi)

69 - Sizi inzar etmek için içinizden bir adam vasıtasıyla size rabbinizden bir ihtar geldiğine inanmıyor da teaccüb mü ediyorsunuz? Düşünün ki o sizi kavmi Nuh’tan sonra hulefa kıldı ve size hilkatte ziyade bir inbisat verdi, o halde Allahın nimetlerini unutmayıp zikredin ki felâh bulabilesiniz. (Elmalı)


Eve 'acibtüm en caeküm zikrun min Rabbiküm alâ racülin minküm li yünzireküm Biraz önce Nuh peygamberin şaşırdığı şeye bu da şaşırıyor. Daha doğrusu onların şaşkınlıklarının ne kadar yersiz bir şaşkınlık olduğunu dile getirip onları kendi sakat mantıkları ile vuruyor ve diyor ki; sizi uyarsın diye içinizden bir adam eli ile rabbinizden size bir bildiri gelmesine şaşırıyorsunuz. Niçin? Niçin şaşırıyorsunuz diyor.

vezküru iz ce'aleküm hulefae min ba'di kavmi Nuhın ve zadeküm fiyl halkı bestaten bari Nuh kavminin ardından sizi nasıl medeniyet varisi kıldığını ve yaratılış bakımından sizi nasıl üstünlüklerle takviye ettiğini hatırlayın. Nimeti hatırlatıyor. Önceki kavmin arkasından medeniyet kurucu rolünü üstlendiklerini ve bu rolü onlara Allah’ın verdiğini unutmamalarını hatırlatıyor.

Alabora olmuş ve küfre saplanmış zihnin açmazı bu işte dostlar. Kendilerine uygarlık kurmasını bahşetmesine şaşırmazlar da Allah’ın, Kullarından birine peygamberlik bahşetmesine şaşırırlar. Adem’e şaşırmazlar da, İsa’ya şaşırırlar. Öyledir alabora olmuş zihin. Alabora olmuş zihinle bakınca nedense, Kur’an a hayran olmazlarda ekstre bir mucize beklerler. İşte alabora olmuş zihin bu.

fezküru alâAllâhi lealleküm tüflihun; Artık Allah’ın nimetlerini unutmayın ki ebedi kurtuluşa erebilesiniz.

Kurtuluş, ayette şükür ve zikir olarak naklediliyor. Allah’ın nimetlerini bilmek ve O’na şükretmek ve unutmamak. Burada ki zikir, sürekli hatırda tutmak, sürekli Allahlı olmak anlamına.


70-) Kalu eci'tena lina'budAllâhe vahdeHU ve nezere ma kâne ya'büdü abaüna* fe'tina Bima te'ıdüna in künte mines sadikıyn;

Dediler ki: "TEK olan O Allâh'a kulluk edelim, babalarımızın tapınmakta olduklarını bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğini getir (görelim)!" (A.Hulusi)

70 - Ya, dediler: sen bize yalnız Allaha tapalım atalarımızın tapa geldiklerini bırakalım diye mi geldin, eğer sadıklardan isen haydi bizi tehdit edip durduğun o azâbı başımıza getir görelim. (Elmalı)


Kalu dediler ki; eci'tena lina'budAllâhe vahdeHU ve nezere ma kâne ya'büdü abaüna sen bize bir tek Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapa geldiği şeyleri bırakmamız için mi geldin dediler.

Hakikatin tek delili, görüyorsunuz değil mi. Alabora olmuş, sapmış bir zihin için hakikatin tek delili babalar, atalar, kıdem, yani “İstikrar” Onun için peygamberler eskimez yeniyi temsil ediyorlardı ve babalarını hakikatin delili olarak gören tüm sapkın kavimler, eskimez yeniyi temsil eden peygamberlere karşı ölümüne karşı geldiler. Ölümüne onlarla mücadele ettiler.

Onlar hakikatin tek ölçütünün kendilerini üzerinde buldukları şey. Atalarının devam ede geldiği şey olduğunu zannediyorlardı.

Onlar yanlış anlayabileceklerini, babalarının da yanlış anlayabileceğini, sapıtabileceklerini, babalarının da sapabileceğini hiç akıllarına getirmek istemiyorlardı. İçerisinde bulundukları o güzellikleri Allah’tan değil de atalarından aldıklarını düşünüyorlardı. Bir ataperest olmuşlardı. Onun içinde Kur’an hep oraya ateş ediyor. İnsanın gelişimini engelleyen bu temel hastalığa, bu sosyal hastalığa ateş ediyordu.

fe'tina Bima te'ıdüna in künte mines sadikıyn; bırak ta doğru sözlü biri isen haydi getir bizi tehdit edip durduğun azabı. Dediler.


71-) Kale kad veka'a aleyküm min Rabbiküm ricsün ve ğadab* etücadiluneniy fiy Esmâin semmeytümuha entüm ve abaüküm ma nezzelAllâhu Biha min sültan* fentezıru inni me'aküm minel müntezıriyn;

(Hud) dedi ki: "Gerçek ki Rabbinizden, üzerinize bir azap fırtınası ve gadab (şirk hâli) oluşmuş bile! (Var olduklarına dair) Allâh'ın hiçbir delil inzâl etmediği; (sadece) sizin ve babalarınızın taktığı asılsız tanrı isimleri hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." (A.Hulusi)

71 - İşte, dedi, üzerinize rabbinizden bir azab fırtınası bir gadab indi, siz bana sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hakkında mücadele mi ediyorsunuz? Allah onlara hiç bir zaman öyle bir hakkı saltanat indirmedi artık gözetin ben de sizinle beraber gözetenlerdenim. (Elmalı)


Kale Hud dedi ki; kad veka'a aleyküm min Rabbiküm ricsün ve ğadabun

Çok çok harika. Bakın değerli dostlar, bakın peygamberin cevabına. Ne dedi biliyor musunuz, rabbinizden bir ceza olarak üstünüze çökmüş bir iğrençlik ve gazabın içindesiniz zaten. Yani siz hangi belayı arıyorsunuz ey sapkın kavim.

Allah’a meydan okuyan asi mantığa tokat gibi bir cevap Kur’an dostları, sevgili dostlar. Her çağda geçerli bir cevap. Sizin bu haliniz en büyük beladır diyor peygamber. Siz zaten belanızı bulmuşsunuz, Allah’tan hangi belayı istiyorsunuz. Allah’tan ve anlamdan mahrumiyet en büyük bela değil mi demek istiyor.

Kendinizi yitirmiştiniz, kendinizi kaybetmişsiniz, kendinizle tanışmamışsınız, Allah’la tanışmamışsınız, kendinize yabancılaşmış, hakikate yabancılaşmış, eşyaya yabancılaşmışsınız ve Allah’a kul olacağınız yere eşyaya kul olmuşsunuz. Kendinizi alçaltma pahasına eşyayı yüceltmişsiniz. Şimdi bundan büyük bela mı olur ki siz Allah’tan ekstra bir bela istiyorsunuz. Demek istiyor bu aziz peygamber.

etücadiluneniy fiy Esmâin semmeytümuha entüm ve abaüküm ma nezzelAllâhu Biha min sültan Şimdi Allah’ın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve atalarınızın yücelttiği isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz.

fentezıru inni me'aküm minel müntezıriyn; o halde bekleyin. Gerçek şu ki ben de sizinle birlikte bekleyeceğim. Siz bekleyin, ne olacağını ben de bekliyorum. Siz benim akıbetimi merak ediyorsunuz, asıl ben sizin akıbetinizi merak ediyorum. Asıl ben, Allah nasıl muamele edecek onu merak ediyorum.


72-) Feenceynahu velleziyne me'ahu Bi rahmetin minna ve kata'na dabiralleziyne kezzebu Bi âyâtina ve ma kânu mu'miniyn;

(Biz de) Onu ve onunla beraber olanları, rahmetimizle kuşatarak kurtardık... Âyetlerimizi yalanlayanların ise kökünü kestik... Onlar iman etmediler. (A.Hulusi)

72 - Bunun üzerine kendisini ve maiyetindekileri mahza tarafımızdan bir rahmet ile necâta erdirdik de o âyetlerimizi tekzip edip iman etmeyenlerin kökünü kestik. (Elmalı)


Feenceynahu velleziyne me'ahu Bi rahmetin minna Nihayet katımızdan bir rahmet eseri olarak onu ve onunla birlikte olanları kurtardık. ve kata'na dabiralleziyne kezzebu Bi âyâtina ve ma kânu mu'miniyn; ve ayetlerimizi yalanlayıp inanmamakta direnenlerin ise kökünü kazıdık.

Tabii bu kök kazıma diğer örneklerde olduğu gibi, hemen önceki Nuh peygamber örneğinde olduğu gibi, daha sonra gelecek Salih peygamber örneğinde olduğu gibi fiziki ve ani bir bela, bir gazaba delalet etmeyebilir. Ki burada zaten böylesine somut, müşahhas bir olayda anlatılmıyor. Uygarlıklar ille de ani bir bela ile değil, muhtemelen bu örnekte olduğu gibi iç çürüme, toplumsal yozlaşma, ahlaki yozlaşma sonucunda kendi kendine çürüyerek te yok olurlar. Onun için burada böyle bir misal de verilmiş. Gibi duruyor.


73-) Ve ila Semude ehahüm Saliha* kale ya kavmi'budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, kad caetküm beyyinetün min Rabbiküm* hazihi nakatullahi leküm ayeten fezeruha te'kül fiy Ardıllahi ve lâ temessuha Bi suin feye'huzeküm azâbün eliym;

Semud'a da kardeşleri Sâlih'i (irsâl ettik)... (O da): "Ey halkım! Allâh'a kulluk edin... O'nun gayrı bir ilâhınız olamaz... Size Rabbinizden apaçık bir kanıt geldi... İşte şu Allâh'ın dişi devesi sizin için bir mucizedir! Bırakın onu, Allâh'ın yeryüzünde yesin! (Sakın) ona bir kötülük düşünmeyin! Aksi takdirde acı bir azaba düşersiniz!" dedi. (A.Hulusi)

73 - Semûd kavmine de kardeşleri Salih Peygamberi, ey kavmim! Dedi: Allaha kulluk edin, ondan başka bir ilâhınız daha yok, işte size rabbinizden açık bir mucize geldi, bu, Allahın nâkası size bir âyet, bırakın onu Allâhın Arzında otlasın, sakının ona bir fenalıkla dokunmayın ki sonra elîm bir azâba uğrarsınız. (Elmalı)


Ve ila Semude ehahüm Salihan Semud’a da kardeşleri Salih’i gönderdik. Semud’lu nebatiler ki tarihsel olarak varlığı başka belgelerde de tespit edilmiş bir kavimdir. Ad soyundan gelirler ki 2, Ad denilir onun için bunlara. Yunan ve roma kaynakları Semud’un tarihsel varlığını teyit ederler. MÖ. 715 tarihli sargon kitabesi Semud lulardan söz eder. Aristo, Ptolemi ve filimi de Semudiyeden söz ederler ki buradan yola çıkarak Kur’an ın verdiği bu bilginin başka kaynaklarca da teyit edildiği anlaşılıyor.

kale ya kavmi'budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU ey kavmim dedi, yalnızca Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yok.

kad caetküm beyyinetün min Rabbiküm Doğrusu rabbinizden size açık ve net bir tanık gelmiştir.

hazihi nakatullahi leküm ayeten İşte Allah’a ait olan bu dişi deve bir semboldür sizin için.

Nakatullah Adeta Allah’a ait demekle kamu malı demek arasında çok yakın bir ilişki olsa gerek. Çünkü hemen ayetin devamında fiy Ardıllah Allah’ın arzı, Allah’ın yeri, Allah’ın arazisi diyor. Aynı onun gibi Allah’ın devesi, Allah’ın arazisi, yani kamu malına bir dikkat çekiş var. Sahipsiz sanılan her canlı ve cansızın sahibi, aslisi vardır. O da Allah’tır dercesine adeta.

Kadim zamandan beri Arap halkının muhayyilesinde yaşayan bu tarihi hadise, belki tefsirlerimiz inde katkılarıyla biraz efsanevi bir niteliğe bürünmüş olsa da, aslında hadisenin temelinde Allah’ın bu kavmi denemek için bir deveyi sembol olarak kullandığını görüyoruz.

fezeruha te'kül fiy Ardıllah o halde diyor peygamber, Salih peygamber; Bırakın onu Allah’ın arzında otlasın.

Bu toplum azgın bir toplum sahipsiz olan her varlığa işkence eden bir toplum. Sahipsiz sanan Allah’ın onun sahibi olduğunu unutan bir toplum. Onun için böyle bir bela, böyle bir imtihana tabi tutuluyorlar.

ve lâ temessuha Bi suin feye'huzeküm azâbün eliym; sakın ona bir kötülük yapayım demeyin yoksa sizi elem verici bir azap yakalar.



Devam ediyor E sayfasına geçiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder