20 Ağustos 2011 Cumartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Araf (74-84)(53-E)

D sayfasından devam



74-) Vezküru iz ce'aleküm hulefae min ba'di âdin ve bevveeküm fiyl Ardı tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale buyuta* fezküru alâAllâhi ve lâ ta'sev fiyl Ardı müfsidiyn;

"Hani sizi, Ad'dan sonra halifeler kıldı ve sizi arzda yerleştirdi... Ovalarından köşkler ediniyor ve dağlarını da yontup evler oluşturuyorsunuz! (O hâlde) Allâh'ın bu nimetlerini hatırlayıp düşünün; bozguncular olarak yeryüzünde taşkınlık yapmayın." (A.Hulusi)

74 - Ve düşünün ki o, sizi Âd’den sonra hulefa yaptı ve bu Arzda sizi yerleştirdi, düzlüklerinden köşkler ediniyorsunuz ve dağlarından evler yontuyorsunuz, artık hep Allahın eltafını zikredin de yer yüzünü fesadcılıkla berbat etmeyin. (Elmalı)


Vezküru iz ce'aleküm hulefae min ba'di âdin

Yine bu peygamber de kendisinden önceki peygamberler gibi Allah’ın bu topluluğa olan lufunu dile getiriyor;

Hem hatırlayın Ad ın ardından sizi nasıl uygarlığa mirasçı kıldığını Allah’ın. ve bevveeküm fiyl Ard ve yeryüzünde sizi nasıl yerleştirdiğini hatırlayın.

Çok önemli dostlar. Ben yaptım ile Allah nasip etti…! İşte o farkı burada dile getiriyor.

tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale buyuta siz ki onun düzlüklerinde köşkler inşa ediyor, dağlarında evler oyuyordunuz.

Evet, Kuzey batı Arabistan da yer alan bu bela artığı geçmiş uygarlığın kalıntısı şu anda da halen durmaktadır değerli Kur’an dostları. Ki bunlara; Medain- i Salih ismi veriliyor. Bugün oradaki antik kaya evler, kaya saraylar ve mezarlardan kalıntılar hala bu belaya uğramış kavimden geriye bir ibret vesikası gibi durmakta.

fezküru alâAllâhi ve lâ ta'sev fiyl Ardı müfsidiyn; Hatırlayın Allah’ın nimetlerini de yeryüzünde bozgunculuk yapıp kargaşa çıkarmayın.


75-) Kalel meleülleziynestekberu min kavmihi lilleziynes tud'ıfu limen amene minhüm eta'lemune enne salihan murselün min Rabbih* kalu inna Bi ma ursile Bihi mu'minun;

(Sâlih'in) halkı içindeki kendini beğenmiş ileri gelenleri, aralarında zayıf durumda bulunan iman edenlere: "Sâlih'in, Rabbinden irsâl olmuş biri olduğuna iman ediyor musunuz?" dediler... (Onlar da): "Doğrusu biz onunla irsâl olunana (sanki bize irsâl olmuşçasına) iman edenleriz" dediler. (A.Hulusi)

75 - Kavmi içinden kibirlerine yediremeyen cumhur cemaat o hırpalanmakta olanlara, onlardan iman eden kimselere, siz, dediler, Salih’in hakikaten rabbi tarafından gönderilmiş olduğunu biliyor musunuz? Biz, dediler: doğrusu onun gönderildiği şeye müminleriz. (Elmalı)


Kalel meleülleziynestekberu min kavmihi lilleziynes tud'ıfu limen amene minhüm toplumun güçsüz kalmasını isteyen, daha doğrusu güçsüz kalması istenilenlerine karşı büyüklük taslayan seçkinleri, içlerindeki inananlara dediler ki, ki burada Kur’ani iki kavram çok önemli. Müstekbirler ve Mustazaflar. Ezenler ve ezilenler. Sömürenler ve sömürülenler. Alttakiler ve üsttekiler. Üsttekilerin mantığının tarih boyunca değişmediğini, hep alttakilerin omuzları üzerine basarak yükseldiklerini ima eden iki Kur’ani kavram.

eta'lemune enne salihan murselün min Rabbih Siz Salih’in rabbi katından gönderildiğine inanıyor musunuz şimdi. Diye soruyorlar o yönetici seçkinler.

kalu inna Bi ma ursile Bihi mu'minun; Onlar, kesinlikle inanıyoruz Onun getirdiklerine dediler.

Ezilenler, mazlumlar peygamberlerin ilk ve doğal müttefikleridir sevgili dostlar. Hakikatin de öyle, İslam’ın doğal müttefiki tüm toplumlar içerisinde alttakiler olmuştur. Müstekbirler, baş kaldıranlar, büyüklenenler, büyüklük taslayanlar, İslam’a en son teslim olanlar olmuşlardır genellikle.


76-) Kalelleziynestekberu inna Billeziy amentüm Bihi kafirun;

O kendini beğenmiş kibirliler: "Gerçek ki, biz sizin o iman ettiğinizi, inkâr edenleriz" dediler. (A.Hulusi)

76 - O kibirlerine yediremeyenler doğrusu, dediler: biz o sizin iman ettiğiniz şeye kâfirleriz. (Elmalı)


Kalelleziynestekberu Büyüklük taslayanlarsa şöyle dediler. inna Billeziy amentüm Bihi kafirun; Biz, sizin emin olduğunuz şeyi hiçte inandırıcı bulmuyoruz.


77-) Fe'akarun nakate ve 'atev an emri Rabbihim ve kalu ya salihu'tina Bi ma te'ıdüna in künte minel murseliyn;

(Derken) dişi deveyi vahşice boğazladılar, Rablerinin emrine itaattan çıktılar ve: "Ey Sâlih... Eğer Rasûllerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir" dediler. (A.Hulusi)

77 - Derken o nâkayı tepelediler ve rablerinin emrinden tuğyan ettiler ve dediler ki: Hey Sâlih, sen gerçek mürselînden isen bizi tehdit etmekte olduğun azâbı getir görelim. (Elmalı).


Fe'akarun nakate ve 'atev an emri Rabbihim en sonunda dişi deveyi işkence ile, vahşice boğazladılar ve rablerinin buyruğuna karşı geldiler.

İşkenceyle, vahşice boğazladılar anlamını verdim akaru ya. Akara, boğazlamadan önce hayvan kaçmasın diye bacaklarını kırmak, dizlerini eklem yerlerinden kesmek gibi gerçekten hayvana işkence olan işlemlere verilen Arapça bir isim, Arapça bir sözcük. Onun için akr daha doğrusu.

Bundan yola çıkarak Allah’ın mahlukata şefkat ve merhameti nasıl özendirdiğini ve bu kavmin en büyük isyanının da mahlukata şefkat ve merhametinin olmayışını bu örnek olay dile getiriyor.

ve kalu ya salihu'tina Bi ma te'ıdüna in künte minel murseliyn; Üstelik dediler ki; Ey Salih eğer peygamberlerden biri olduğun gerçekse haydi getir bize şu kendisi ile korkuttuğun şeyi, azabı.


 78-) Fe ehazethümür recfetü fe asbehu fiy darihim casimiyn;

Onları çok şiddetli bir deprem yakaladı... Yurtlarında göçüp öldüler! (A.Hulusi)

78 - Bunun üzerine onları «o recfe» tutuverdi vatanlarında çöke kaldılar. (Elmalı)


Fe ehazethümür recfetü derken gürültülü bir sarsıntı onları yakalayıverdi. Gürültülü bir sarsıntı recfe, patlamalı bir sarsıntı da diyebiliriz biz buna. Yani deprem olabilir, volkanik bir patlama olabilir ya da ikisi birden olabilir. Ki bu ülke çok kısa bir zaman önce patlamalı bir sarsıntının ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak körfez depreminde öğrendi.

fe asbehu fiy darihim casimiyn; ve kendi yurtlarında cansız donakaldılar.


79-) Fetevella anhüm va kale ya kavmi lekad eblağtüküm risâlete Rabbiy ve nesahtü leküm ve lâkin lâ tuhıbbunen nasıhıyn;

(Sâlih de) onlardan yüz çevirdi ve: "Ey halkım... Andolsun ki Rabbimin risâletlerini size tebliğ ettim ve size nasihat ettim; fakat siz, hayrınıza konuşanları sevmiyorsunuz" dedi. (A.Hulusi)

79 - Döndü de onlardan ey kavmim! Dedi: ben size rabbimin risaletini tamamıyla tebliğ ettim ve nasihat ettim, hayrınıza çalıştım ve lâkin nasihat edenleri sevmezsiniz. (Elmalı)


Fetevella anhüm va kale ve Salih onları ardında bırakırken şöyle mırıldandı. ya kavmi lekad eblağtüküm risâlete Rabbiy ey kavmim doğrusu rabbimin mesajlarını tebliğ etmiştim. ve nesahtü leküm ve size öğüt vermiştim. ve lâkin lâ tuhıbbunen nasıhıyn; fakat siz öğüt verenleri hiç sevmediniz, hiç sevmiyorsunuz.


80-) Ve Lutan iz kale li kavmihi ete'tunel fahışete ma sebekaküm Biha min ehadin minel alemiyn;

Lût... Hani kavmine dedi ki: "Geçmişte, dünyada hiç kimsenin yapmadığı o çirkin fiilleri mi yapıyorsunuz?" (A.Hulusi)

80 - Lût Peygamberi der ki bir vakit kavmine, dedi: Sizden evvel âlemlerden hiç birinin yapmadığı şenaatı siz mi yapıyorsunuz? (Elmalı)


Ve Lutan Lut’u da gönderdik. iz kale li kavmihi hani o toplumuna şöyle çıkışmıştı. ete'tunel fahışete ma sebekaküm Biha min ehadin minel alemiyn; Sizden önceki toplumlardan hiç birinin yapmadığı düzeyde bir densizliği siz mi işleyip duracaksınız. Demişti.

Hz. İbrahim’in yeğeni olan Hz. Lut’un kıssası en ayrıntılı biçimde Hud suresinde ele alınıyor. Artık tarihe mal olan bugünkü Lut gölünün yerindeki Sodom kentinin tarihinden söz ediliyor bu ayetlerde. İnsan tabiatına aykırı çirkin bir fuhuş tarzının, homoseksüelliğin yaygın olduğu bu topluluğun nasıl bir belaya çarptırıldığını ve Lut peygamberin bu ahlaksızlığı önlemek için nasıl bir çaba gösterdiğini işte bu ayetlerden öğreniyoruz.


81-) İnneküm lete'tuner Ricale şehveten min dunin nisa'* bel entüm kavmün müsrifun;

"Siz, kadınları bırakıp erkeklerle yatıyorsunuz! Hayır siz, sınırları aşan bir toplumsunuz!" (A.Hulusi)

81 - Hakikaten kadınları geçip de şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Yok siz pek müsrif bir kavimsiniz. (Elmalı)


İnneküm lete'tuner Ricale şehveten min dunin nisa' siz ki kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. bel entüm kavmün müsrifun; Yo..! siz sahiden haddi aşan bir topluluksunuz.


82-) Ve ma kâne cevabe kavmihi illâ en kalu ahricuhüm min karyetiküm* innehüm ünasün yetetahherun;

Toplumunun cevabı ancak: "Çıkarın onları şehrinizden... Çünkü onlar (bu işlerden) arınmış insanlar" demek oldu. (A.Hulusi)

82 - Kavminin ise şöyle demelerinden başka cevabı olmadı: çıkarın bunları memleketinizden, çünkü bunlar eteklerini çok temiz tutan insanlar. (Elmalı)


Ve ma kâne cevabe kavmihi illâ en kalu ama kavminin cevabı şundan ibaret oldu. Evet dostlar. Ahlaksızlık ahlaka hiçbir zaman tahammül edememiştir. Dün de böyle idi, bugün de böyle.

min karyetiküm geçiyor şu okuduğum cümlede yurdunuzdan diyor. Demek ki Hz. Lut bir göçmen imiş, ki o tarihi bir vakıa. Göçmen bir yabancı olduğu ima ediliyor gibidir burada.

ahricuhüm min karyetiküm sürüp çıkarın yurdunuzdan onları, innehüm ünasün yetetahherun; besbelli bunlar piru pak insanlarmış. Böyle bir de dalga geçiyorlar. Yani bunlar temiz adamlarmış, çıkarın diyorlar.

Burada kötüler iyileri sürüp çıkarıyorlar. Sürgün aslında sadece kötülerin iyileri sürüp çıkarması değil, aynı zamanda ağaçların yeni çıkardığı fidelere de verilen isim. İyilerin kötüleri terk etmesine de hicret adını veriyoruz. Her hicret bir sürgünün sonucu değil midir:


83-) Feenceynahu ve ehlehu illemraetehu, kânet minel ğabiriyn;

Onu ve Onun inananlarını kurtardık... Karısı hariç! O gelmeyip, yere göçenlerden oldu! (A.Hulusi)

83 - Biz de onu ve ehlini kurtardık, ancak karısı kalıb yere geçenlerden oldu. (Elmalı)


Feenceynahu ve ehlehu bunun ardından onu ve yakınlarını kurtardık. illemraetehu, kânet minel ğabiriyn; Ne ki eşi geride kalanlardan biri oldu. Evet öz eşi. Hz. Lut’un öz eşi, peygamber eşi geride kaldı kurtulamadı.

Bu anekdotu Kur’an bize niye verir? Bir bilinç oluşturmak için verir. Unutmayın ki Kur’an da Nuh’un kafir olan oğlundan, Hz. İbrahim’in kafir olan babasından ve Firavunun Müslüman olan eşinden ve Hz. Peygamberin müşrik amcasından söz edilir. Bütün bunlar bir Kur’ani ilkeyi insan zihnine yerleştirmek içindir. İman sizin özgür eylem ve tercihinizin sonucunda Allah’ın bir hidayeti ile ulaştığınız bir değerdir. Babadan, anneden, amcadan geçen ya da onlara geçecek olan bir şey değildir.


84-) Ve emtarna aleyhim metara* fenzur keyfe kâne akıbetül mücrimiyn;

Onların üzerine azabı bir yağmur gibi yağdırdık (volkan patlaması olduğu rivayet edilir)! Bir bak, suçluların sonu nasıl oldu! (A.Hulusi)

84 - Ve üzerlerine bir azab yağmuru yağdırdık, işte bak mücrimlerin akıbeti nasıl oldu. (Elmalı)


Ve emtarna aleyhim metaran sonunda sağanak gibi bir bela yağdırdık üzerlerine.

fenzur keyfe kâne akıbetül mücrimiyn; Gör ki günaha gömülüp gidenlerin sonu nice olurmuş.

Rabbimizden günaha gömülüp gitmeyecek bir hayat niyaz ediyoruz. Rabbimizden ona adanmış bir ömür niyaz ediyor, bizi Salihlerin, Nuh’un, Lut’un, Salih’in ve onların nebilerin çizgisinden gidenlerden kılmasını niyaz ediyoruz.


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”



53. videonun sonu.
53. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/08/11/islamoglu-tef-ders-araf-55-8453/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder