5 Kasım 2010 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. BAKARA SURESİ (131-136) (9-C)



B sayfasından devam



131 - İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemın



Hani Ona Rabbi: "Teslim ol" demiş, O da: "Âlemlerin Rabbine teslimim" demişti (İbrahim'e Âlemlerin Rabbine teslim durumunda olduğu fark ettirilmişti). (A.Hulusi)



Rabbi ona, "İslâm ol!" emrini verince, o "Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum." Dedi. (Elmalı)





İz kale lehu rabbühu eslim Neden seçtik onu. Yukarıdaki ıstafeynahü Onu şetçik. Mustafa bu manaya gelir. Mustafa isminin manası seçilmiş demektir. Süzülmüş, arınmış, seçilmiş anlamına gelir. Her peygamber Mustafa’dır. Seçilmiştir. İbrahim Peygamberin seçimine sebep olan nedir diye soracak olursanız işte 131. ayette o sebebi söylüyor. İz kale lehu rabbühu Rabbi ona demişti ki hani hatırlayın, eslim Ey İbrahim, kayıtsız şartsız teslim ol. Kale O da cevap verdi; eslemtü li rabbil alemın Âlemlerin Rabbi olan Allah’a kayıtsız şartsız teslim oldum demişti.



İşte İslam buradan gelir. İslam isminin kaynağı teslimiyettir. İslam’ı doğru bir biçimde okuyan bu çağın büyük mütefekkirlerinden ve öncülerinden Ali İzzet Begoviç öyle diyordu değil mi, o meşhur eserinde; Ey İslam senin adın teslimiyettir. Evet teslimiyettir. Teslim olmayan İslam olamaz. İbrahim teslim olduğu gün İslam oldu.



Tabii ki buradaki İbrahim’e demiştik ki, ve İbrahim dedi ki ifadeleri mecazi olabilir. Yani İbrahim’e teslim ol denilmesi şart değil. Zaten hayatın kendisi, Allah’ın var ettiği her şey, Allah’a teslim olmanın kurtuluş demeye geldiğini insana fısıldamakta.



İbrahim’in de Allah’a teslim olması hiç şüphesiz dil ile değildi. Teslim oldum demekle teslim olmamıştı. Müslüman oldum demekle tıpkı Müslüman olunamayacağı gibi. Teslim olmanın şartları vardır. Teslim olmak bir şeyi ispat etmekti. Teslim oldum demekle teslim olunamazdı. İbrahim ateşe atlamakla ispat etti bunu. İbrahim öz yavrusunu Allah’a kurban etme emrine imtisal ile teslimiyetini ispat etti.



Onun için Müslüman oldum demenin de ispatı var. İspatsız teslimiyet iddiası sadece kuru bir iddiadan öte geçmeyecektir. Allah’ın bu tarihi 4.000 yıl önce gerçekleşmiş bu hadiseyi getirip te burada ölümsüzleştirmesinin hikmeti nedir sanıyorsunuz.



Elbette İbrahim’in hayatından yola çıkarak b u ayetler bize doğrudan bir şeyler söylemek istiyor. Bize bir şeyleri hatırlatmak istiyor. Bu ayetleri hayatınıza taşıdığınızda, ve bu ayetlerin muhatabı olarak kendinizi gördüğünüzde siz, bu ayetler bana ne diyor diye sorduğunuzda nasıl algılıyorsunuz olayı. Yani sizi neye çağırıyor bu ayetler sizce? Size ne vermek istiyor? Hiç şüphesiz; Ey kendini Müslüman sayan insan bak, İbrahim’in teslimiyetinden ibret al. Eğer Müslüman olduğunu iddia ediyorsan Allah’a teslimiyetini ispat et. Allah’a kayıtsız şartsız teslim ol ki sen de İbrahim’in ordusuna seçilesin.





132 - Ve vassa biha ibrahımü benıhi ve ya'kub* ya beniyye innellahestafa lekümüd dıne fe la temutünne illa ve entüm müslimun.





İbrahim (bu gerçek doğrultusunda) oğullarına vasiyette bulundu, Yakup da: "Oğullarım, Allâh sizin için bu dini (sistem anlayışını) seçti. Allâh'a teslim olmuşluğunuzun farkında olmadan sakın ölmeyin." (Müslim, Allâh'a tam kesin teslim olmuş olduğunun bilincine ermiş olan.) (A.Hulusi)



Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyet etti, Yakup da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca Müslüman olarak can verin!" dedi. (Elmalı)





Ve vassa biha ibrahım Hani İbrahim o inancı, Oradaki “biha” deki ha, Allah u alem millete gider. Yani İbrahim’in inanç sistemini benıhi, zürriyetine, çocuklarına vasiyet etmişti. ve ya'kub Tıpkı Yakup’ta öyle yapmıştı.



Yakup İsminin anti parantez olarak burada hemen gelivermesinin sebebi nedir? Sebebi şudur; Bu ayetlerin ilk muhatapları olan Medine topluluğunda ki Yahudiler Resulallah’a imanı reddederken şöyle bir gerekçe ileri sürüyorlardı.



- Peygamberlik bizim soyumuzun hakkı. Çünkü Allah İsmail’e ve İshak’a söz verdi. Peygamberler onun içinde sırf İsrail oğullarına mensup olarak gelecek. Sırf Yahudilerden gelecek o nedenle biz sana inanmayız. Çünkü bizim soyumuzdan değilsin.



İşte bu gerekçelerini çürütmek için tıpkı Yakup’un duası gibi, İbrahim’in de duası ve vasiyeti vardı. O vasiyeti de Kur’an gündeme getiriyor. İşte bu isim, Yakup ismi onun için anti parantez olarak ayette yer alıyor.



Ne demişti İbrahim çocuklarına? ya beniyye ey yavrucuklarım innellahestafa lekümüd dıne Allah sizin için, Allah size en saf, en temiz inancı din olarak seçti. fe la temutünne illa ve entüm müslimun Şu halde ona teslim olmadan ölümün size gelip çatmasına izin vermeyin. Ölüm gelip çatmadan ona teslimiyetinizi ispat edin.





133 - Em küntüm şühedae iz hadara ya'kubel mevtü iz kale li benıhi ma ta'büdune mim ba'dı * kalu na'büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ilahev vahıda* ve nahnü lehu müslimun.



Yoksa siz Yakup ölmek üzereyken olaya şahit olanlardan mıydınız? Hani O oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti de, onlar da:"Senin ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan İlâhun VAHİD'e (hakikatlerini meydana getiren Allâh Esmâ'sına) kulluğumuza devam edeceğiz. Biz ona teslim olmuşluğun bilincinde olanlarız" demişlerdi. (A.Hulusi)



Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakup’a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen Müslümanlarız." dediler. (Elmalı)





Em küntüm şühedae iz hadara ya'kubel mevt Yoksa Ey Muhammed AS. In peygamberliğini kabul etmeyen Yahudileşmiş İsrail oğulları, Em küntüm şühedae iz hadara ya'kubel mevt Şahit olmadınız mı siz, siz şahit değimlisiniz Yakup’a ölüm geldiği zaman; iz kale li benıhi ma ta'büdune mim ba'dı Çocuklarına benden sonra kime ibadet edeceksiniz, kime kulluk edeceksiniz diye bir soru sorduğunda, vasiyette bulunduğuna siz şahit değil misiniz? Çünkü Tevrat’ta yer alıyordu bu. Onlar da bunu okuyorlardı. Biliyorlardı. Kalu onlarda demişlerdi ki Yakup’un oğulları; na'büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ilahev vahıda Biz ey babacığım senin İlahına ve ataların olan İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın tek olan ilahına kulluk edeceğiz diye söz vermişlerdi. ve nahnü lehu müslimun  Ve demişlerdi ki ver yalnızca ona teslim olacağız diye babaları Yakup’a, Yakup Peygambere söz vermişlerdi.



Ey Yakup peygamberin torunları olan ki İsrail, Yakup’un lakabıdır. Ey Yakup peygamberin torunları olan Yahudiler, sizin ilk atalarınız İbrahim’in yolundan gideceğiz diye babalarına söz verdiler. Ve Muhammed de İbrahim’in duasının mahsulüdür. Niçin şimdi onu inkar ediyorsunuz peki? Babanızın verdiği sözü tutmuyorsunuz. Sizin ilk atalarınız Babaları olan Yakup Peygambere biz İbrahim’in ataların olan İbrahim, İsmail, İshak’ın yolundan gideceğiz demişlerdi. Muhammed de İbrahim’in yolundan gidiyor, onun duasının mahsulü, İsmail’in duasının mahsulü ve kitapta, Tevrat’ta da siz bunu okuyorsunuz.



Tevrat’ın tesniye bölümünde Hz. İsmail’in duası yer alıyor ve Allah’ın da ona vaadi yer alıyor. Seni semerelendireceğim. Diye vaadi yer alıyor. İlginçtir. Yahudiler de Tevrat’ta bunu okudukları halde yine de Resulallah’a iman etmemekte direniyorlar, tek gerekçeleri “bizden değil” Evet.





134 - Tilke ümmetün kad halet* leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm* ve la tüs'elune amma kanu ya'melun



İşte onlar bir ümmetti (topluluktu), geçtiler gittiler! Onların kazandıkları kendilerine aittir, sizin kazandıklarınız da size! Ve size onların yaptıklarının hesabı sorulmayacaktır. (A.Hulusi)



Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz. (Elmalı)





Tilke ümmetün kad halet Şimdi Yahudice mantığı reddetmek için bu ayete dikkatinizi çekerim Tilke ümmetün kad halet siz babalarınızla övünüyorsunuz ey Yahudiler. Yahudileşmiş İsrail oğulları. Ve müşrikler için de geçerli bu ayetler, hepimiz için geçerli. İlk muhatapları olan müşriklerde İbrahim Peygamberle övünüyorlardı. Biz İbrahim’in torunlarıyız, İsmail’in torunlarıyız diyorlardı. Hem müşriktiler, hem de Peygamberlerle övünüyorlardı. Yahudiler de İbrahim, İshak ve Yakup ve diğer peygamberlerle övünüyorlardı. Onlar bizim atalarımız, Hani babam hoca diye övünenler gibi.



İşte bu Yahudice bir mantık. Babam hoca dedem hoca diye övünenler, tıpkı Yahudilerin yaptığını yapıyorlar. Ve onların tümüne Kur’an diyor ki; Tilke ümmetün kad halet Şimdi o toplumlar geçip gitti, onlar geçip gittiler, onlar yoklar. leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandığınız size. Babanızla niye övünüyorsunuz. Babanızın yediği yemek evladın karnını doyurur mu diyor Gazali. Babanın yediği yemekten evladın karnı doymaz. O halde babanızla niye övünüyorsunuz. Sizin kazandığınız size, Onların kazandığı onlara. ve la tüs'elune amma kanu ya'melun Onların yaptıklarından asla siz sorumlu olmayacaksınız.



Bu son cümlede adeta Hıristiyanların ilk günah düşüncesine bir ret. Onlar da Yahudilerin yaptığının tam tersini yapıyorlardı. Babalarıyla yeriniyorlardı. Âdem Peygamberin yaptığı günahtan tüm çocuklarının cezalanacağını öngörüyorlardı. Onun içinde vaftiz geleneğine sarılıyorlardı. Ve İsa Peygamberin çarmıhta can verdiğini iddia ediyorlar ve bu iddialarını da; İsa, Âdem’in evlatlarına geçen günah yükünden tüm insanları arındırmıştır diyorlardı. Yani İnsanoğlunun atası Adem’in yaptığı günahın sorumluluğunu, hiç suçu olmayan taa..! Yüzlerce göbek sonraki çocuklarına faturasını çıkarıyorlardı.



İşte ayetin son bölümü de onu reddedercesine adeta; ve la tüs'elune amma kanu ya'melun Onların yaptıklarından asla siz sorumlu tutulmayacaksınız diyor.



[Ek bilgi; Taklitçi olmayın! Dinde sırf taklitle yetinmeyin! Çünkü, sırf nakle güvenilmez. Bir kişi için kazandığı ilim ve amelden, inanç ve hayat tarzından başka bir şey yoktur. Kimse bir başkasının inancıyla veya ameliyle cezalandırılmaz. Basiret sahibi olun, kesin inanca ulaşmaya çalışın ve bu kesin inanca dayalı olarak amel edin.(İbn. Arabi-Tevilat)]





135 - Ve kalu kunu huden ev nesara tehtedu* kul bel millete ibrahıme hanıfa* ve ma kane minel müşrikın.



Dediler ki: "Yahudi veya Nasara olun ki hidâyete eresiniz!"... De ki (onlara): "Hayır biz, hanîf olan İbrahim milletindeniz (aynı inancı paylaşanlardanız); o, müşriklerden değildi!.." (A.Hulusi)



Bir de: "Yahudi veya Hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız." dediler. Sen onlara de ki: "Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı." (Elmalı)





Ve kalu kunu huden ev nesara tehtedu Üstelik onlar şöyle diyorlar. Yahudileşin, ya da Hıristiyanlaşın ki doğru yola eresiniz. Diye bir iddiada bulunuyorlar. Onlar ilginçtir. Yahudileşin ve Hıristiyanlaşın diye çevirdim dikkat edin. Elinizdeki meallerde Yahudi olun ya da Hıristiyan olun diye çevirir.



O bence doğru bir çeviri olmaz. Çünkü onlar Musa AS. a, İsa AS. a imana çağırmıyorlardı ki, Ya da Tevrat ve İncil’e çağırmıyorlardı ki. Çünkü Musa ve İsa’ya, Tevrat ve İncil’e iman etmeden Müslüman olunmaz zaten. Onlar neye çağırıyorlardı? Sapmaya çağırıyorlardı. Yani Musa’dan ve Tevrat’tan, İsa’dan ve İncil den uzaklaşıp Yahudileşmeye, Ki Musa bir İslam peygamberi Tevrat bir İslam kitabı idi. İsa bir İslam peygamberi, İncil bir İslam kitabı idi. Onun için onların bu çağrısını Yahudileşin ve Hıristiyanlaşın diye çevirdim.



Yahudileşmeye çağırdılar. Müslümanlar kendilerine ya da Muhammediliğe değil, İbrahim’e çağıracaklardı. İşte bu ayetler onu öğütlüyor. Siz onları Muhammedi olun diye çağırmayın, siz onları İbrahim’e çağırın, Tevhide çağırın, kaynağına çağırın. Yani bize gelin demeyin, kendinize gelin deyin. Kendinize gelin, inancınızın aslına dönün, asıl İsa’ya dönün, asıl İncil’e dönün. İlahlaştırdığınız İsa’ya değil, tahrif ettiğiniz İncil’e değil. Asıl Musa’ya dönün, İslam peygamberi Musa’ya yoksa efsaneleştirdiğiniz, milli lider haline getirdiğiniz, milli önder yaptığınız Musa’ya değil, ya da tahrif ettiğiniz Tevrat’a değil.



İşte Hz. Muhammed AS. İnsanlığı, onların da taşıdığı öze çağırıyordu. İslam’a yani Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmaya. kul bel millete ibrahıme hanıfa De ki onlara cevap ver; aksine İbrahim’in hanif olan milletine gelin. ve ma kane minel müşrikın. O müşriklerden değildi.



Burada ki onların çağrısına verilen cevap çok ilginç. Hahif sözcüğü geçiyor. Hanıfa yanlıştan doğruya, batıldan hakka dönene hanif denilir lügatta. İbrahim’e hanif denilmesinin sebebi de o dur. Önce batılda iken Hakkı bulmuştur. Onun için yanlıştan doğruya gelene hanif denilir. İbrahim’in hanif inancından kasıt tecdid olmasıdır. Yani ayıklamak. Onun için de her peygamber müceddit’tir.



Yeni bir şey getirme iddiasıyla çıkmamıştır peygamberler. Eskimez değerlere davet etmiştir insanları. İlginç şeyler getirmemiştir peygamberler, insanlığın tanıdığı en değişmez değerleri yeniden getirmişlerdir.



Peygamberlerin davet ettiği şeyler, hiç kimsenin bilmediği şeyler değil. Peygamberlerin davet ettiği şeyler, insanlık nesilleri boyunca devam eden insanlığın değişmez değerleridir. Onun için peygamberler benimle başladı diye davet etmediler. Ben sizi, benden önce gelen peygamberlerin yoluna davet ediyorum diye davet ettiler. Onun için İncil’lerin ilk kitaplarında yer alır Hz. İsa’nın mesajı; “Ben size yeni bir mesaj getirdim demiyorum. Diyor Hz. İsa. Ben, benden önce gelen Musa’nın mesajını tazelemek için geldim.”



Evet, onun için her peygamber kendisinden önceki nebileri tasdik ederek başlar mesajı vermeye. Bu, peygamberlerin birinci özelliğidir. Burada da çağrı işte kadim olan değişmez değerleredir.



136 - Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune mir rabbihim* la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun



Deyin ki: "(Biz tüm varlığın aslı ve hakikati olan) Allâh'a, bize inzâl olana, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve oğullarına inzâl olunana; Musa ve İsa'ya verilenlere; Rablerinden Nebilere verilenlere iman ettik... Onlardan hiçbirini ayırmayız bu yönden. Biz O'na teslim olmuşlardanız!" (A.Hulusi)



Deyiniz ki, "Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve İsa'ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen Müslümanlarız." (Elmalı)





Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna Sizi dalalete çağıranlara şöyle cevap verin. Deyin ki; amenna billahi ve ma ünzile ileyna Biz Allah’a iman ettik ve bize indirilene iman ettik. Allah’a ve bize indirilene iman etmekle birlikte şunlara da iman ettik. ve ma ünzile ila ibrahıme İbrahim’e indirilene ve ismaıyle İsmail’e indirilene, ve ishaka, İsrail oğullarının Hz. İbrahim’den türediği ilk atası olan İshak’a indirilene iman ettik, ve ya'kube, Yakup’a yani sizin büyük atanız, lakabı İsrail olan büyük Yakup’a indirilene de iman ettik.



vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa Onların torunlarına, soylarına indirilene de iman ettik. Ve Musa’ya ve İsa’ya indirilene de iman ettik. ve ma utiyen nebiyyune mir rabbihim ve tüm peygamberlere Rablerinden verilene de iman ettik.

la nüferriku beyne ehadim minhüm Onların arasından hiç birini ayırt etmeyiz. ve nahnü lehu müslimun Ve işte biziz O’na tam teslim olanlar.



Evet, böyle deyin diyor Kur’an. Ey Müslümanlar, Müslüman olabilmeniz için siz, sizi Yahudileşmeye, sizi Hıristiyanlaşmaya çağıranlara bunu deyin. Biz sizin Peygamberinize, sizin kitabınıza iman ettik, siz de bizdekine iman ettiniz mi? Diye sorun. Yani şunu söyleyin; Biz sizi bize çağırmıyoruz. Biz sizi ebedi hakikate çağırıyoruz. Gelin siz bizi sapıklığa çağırmaktan vazgeçin, hepimiz Allah’a teslim olalım. İnsanlığın değişmez değerlerine teslim olalım. Mesajı veriliyor bu ayetle.





137 - Fe in amenu bi misli ma amentüm bihı fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema hüm fı şikak* fe seyekfıkehümüllah* ve hüves semıul alım.



Eğer onlar da, sizin O'na iman ettiğiniz kapsamda iman ederlerse, hakikate giden yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, parçalanmış ve dar kafalı olarak kalırlar. Onlara karşı Allâh sana yeterlidir! "HÛ"; Es Semi'dir, El Aliym'dir. (A.Hulusi)



Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter. Ve O, işitendir, bilendir. (Elmalı)





Fe in amenu bi misli ma amentüm bihı fe kadihtedev Eğer onlar sizin inandığınız gibi inanırlarsa o zaman doğru yolu bulmuş olurlar.



İlginç, sizin inandığınız gibi..! Onlar problemlerde, problem sadece eksik inanmalarında değil dostlar, ikinci bir problem daha var. İnandığı değerleri tahrif ederek inanmaları da ikinci bir problem. Tutalım ki onlar bizim inandıklarımızın tümüne inanmış olsalar, eğer bu mantıkla, yani ikinci problemi halletmeden inanacaklarsa yine bir şey değişmiyor. İnandığı değeri tahrif ederek inanmak.



Aynı şeyi biz Müslümanlara uygulayalım. Siz inanılması gereken tüm şeylere inanıyor musunuz bu bir. Buna evet cevabı vermeniz yetmiyor. İnanılması gerektiği gibi mi inanıyorsunuz. Yoksa tahrif ederek bozarak mı inanıyorsunuz



İşte bu 2. problem bu gün Müslümanlar için çok önemli bir problemdir. Ve bugün Müslümanların Yahudileşme noktası da burasıdır işte. Onların eksik inandıkları gibi inanmıyorlar belki, ancak inandıkları değerleri tahrif ederek inanıyorlar çoğu zaman. Allah’a gereği gibi inanmıyorlar.



Allah inançları var, lakin bozuk. Allah’a gereği gibi güvenmiyorlar mesela. Peygambere gereği gibi inanmıyorlar.



Peygamber inançları var, ancak peygamberi hayatlarına önder etmiyorlar. Bir yere kadar. Bir noktadan sonra adeta sözleşmeyi ihlal ediyorlar.



 Ahirete gereği gibi inanmıyorlar. Var bir ahiret inancı. Öldükten sonra dirileceklerine inanıyorlar belki. Ama bu inançları hayatlarına hiç yansımıyor. Ölümden sonrasına inanmamış insanlar gibi yaşıyorlar. Eğer ahirete iman etmeyenle ahirete iman edenin hayatı aynı ise söyler misiniz iman etmenin farkı ne? İşte bu problem. Devam ediyor:



ve in tevellev fe innema hüm fı şikak Eğer yüz çevirirlerse, eğer bunlardan kaçınırlarsa fe innema hüm fı şikak ayrımcılık yapıp sapan, onlar olmuş olur. Yani onlar ayırımcılık yapıp yoldan çıkmış olurlar. Ki öyle yaptıkları için saptılar ve ayırımcılık yaptılar. Yani Allah’ın Nebi’si Hz. Muhammed AS. onları İbrahim’e çağırdı. Oysa ki onlar Müslümanları Yahudileşmeye çağırdılar. İslam ise onları kendilerine dönmeye çağırdı. Asıl İsa’nın bozulmamış mesajına, Musa’nın bozulmamış mesajına, Tevrat ve İncil’in bozulmamış mesajına çağırdı. Onlar kendi inançlarına dahi dürüst davranmadılar.



fe seyekfıkehümüllah Bunu yaptıktan sonra hala onlar ayırımcılık yaparlarsa, Allah sana yeter. Allah sana kâfidir. Yani dönüp te arkana bakma. Bunlar niye Müslüman olmuyorlar diye üzülme. Allah sana yeter. ve hüves semıul alım  O senin taa..! yüreğinden geçen duyguları çok iyi işitir ve senin halini, durumunu derinliğine bilir.





138 - Sıbğatellah* ve men ahsenü minellahi sıbğatev ve nahnü lehu abidun.



Allâh boyası! Allâh boyası ile boyanmış olmaktan güzel ne olabilir! Biz O'na kulluk edenleriz! (A.Hulusi)



Allah'ın boyasına bak, (vaftiz olacak?) Kim, Allah’tan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz O'na ibadet edenleriz. (Elmalı)





Sıbğatellah Allah’ın verdiği renk var ya, Allah’ın verdiği renk, ve men ahsenü minellahi sıbğatev Kim Allah’tan daha güzel renk verebilir ki..!



İfadeye bakınız. İfadede ki edebi belagate bakınız. ve nahnü lehu abidun Yalnızca, işte biz yalnızca O’na kulluk ediyoruz.



Allah’ın boyası. Nedir Allah’ın boyası? Allah’ın boyası, boyaların hası, Allah’ın boyası. Fıtrat boyası yani, doğal boya yani, yaprağın, göğün, gülün, güneşin, zambağın boyası gibi. Doğal renk. Peki, Allah’ın dışındaki boyalar, sentetik boya. Doğal değil, suni boya. Peki, sentetik boya batılın boyası. Allah’ın boyası fıtrat boyası, doğal boya. Peygamberler insanları boyamak için gelmezler, insanlara batılın ve beşerin çaldığı boyaları fırçalamak için gelirler. Çünkü insanların boyasını fırçaladığınız da altından Allah’ın boyası çıkar.



Allah’ın boyasını fırçalamak, Allah yoluna acı çekmek, dert çekmek, Allah yoluna bedel ödemektir. Doğal boya fırçalandıkça parlar. Siz hiç fırça ile bir kanaryanın boyasını çıkarabilir misiniz? Siz hiç Fırça ile gülün yaprağının boyasını çıkarabilir misiniz? O doğal boyadır.



İşte ona benzer. Dertler insanın doğal boyası üzerine çekilmiş sunni boyaları döker ve altından hakiki boyaları çıkarır. Bugün Allah yoluna ıstırap çeken insanlara bakınız bunu görürsünüz. Bir gün sizin de başınıza Allah yolunda bir iş gelirse, acı çekerseniz, hiç korkmayın. Üzerinize çekilmiş sentetik boyalar temizlenecek demektir. O boya temizlenirse altından gerçek, doğal boyanız çıkacak.



Allah’ın boyası ile onların boyasını kıyaslayın. Kıyasladığınız da Allah’ın boyasının kalıcı olduğunu göreceksiniz. Onlar 30 sene, 20 sene, 10 sene çalışırlar, bir adamı kendi kafadarı yapmak için. Uğraşırlar, didinirler, kendi ideolojilerine inandırırlar. Yani boyarlar. Sentetik boyaları ile. Bakarsınız 10 dakika da onların 10 yılda çaldığı boya sıyrılıvermiş ve o zat ve o insan 10 dakikada öz boyasına, öz kimliğine, kendi fıtratına dönüvermiş ve Allah’a güzel bir kul olmuş.



Bazen bu 10 saniye, bazen bu 10 gün, bazen bu 10 ay sürebilir. Ama kesinlikle onların verdiği yıllarca verdiği emek, onların verdiği emeğin belki 10 da, belki 100 de biri bir zaman zarfında sıyrılıverir. Görmüyor musunuz, etrafınıza bakınız. Allah’ın hidayetine ulaşan kimseler 30 yıllık, 20 yıllık, 10 yıllık, 5 yıllık, 3 yıllık, üzerlerindeki o kirli boyayı, o sentetik boyayı belki 10 günde atıvermekteler. Hatta bazen bir sohbette, bir göz yaşı ile babalarının ya da annelerinin ölümü ile, sevdiklerini kaybetmeleri ile bakarsınız, hatta bir sabah ezanı ile bir anda, bir sabah ezanı, 20 yıllık boyayı sıyırıvermiş atmış. Görürsünüz ki altından Allah’ın boyası çıkmış.



İşte Allah’ın boyası. Batıl değil, hakkın boyası. Sunni değildir, sentetik değildir. Doğal boya. İşte onun için en güzel boyadır diyor Allah’ın boyası, renk verenlerin en iyisi Allah.



[Ek bilgi; Her inanç ve mezhebin mensubunun içi inancının, dininin ve mezhebinin rengiyle boyanmıştır. Değişik dinlere göre ibadet edenler niyetleriyle boyanmışlardır, imamlarının ve önderlerinin boyasıyla şekillenmiş olarak mezheplerini sürdürürler.

Filozoflar akıllarının rengiyle boyanmışlardır. Hevalarının peşinden gidenler, bidatçılar hevalarına ve nefislerinin arzularına göre bölünmüşlerdir. Muvahhitler ise özellikle ve sadece Allah’ın rengiyle boyanmışlardır. Bundan daha güzel bir renk olmadığı gibi ondan başkası da olamaz.

Nitekim, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah mahlukatı bir karanlıkta yarattı, sonra üzerlerine nurunu serpti. Bu nur kime isabet ettiyse hidayete erdi, kime isabet etmediyse saptı.” İşte bu nur, ayette sözü edilen renktir. (İbn. Arabi/Tevilat)]





139 - Kul etühaccunena fillahi ve hüve rabbüna ve rabbüküm* ve lena amalüna ve leküm a'malüküm* ve nahnü lehu muhlisun



De ki: "Allâh hakkında bizle mi tartışıyorsunuz? O, Rabbimiz ve Rabbinizdir! Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız (-ın sonuçları da) sizedir. Biz O'na ihlâsla yönelenleriz." (A.Hulusi)



De ki: "Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz.” (Elmalı)





Kul etühaccunena fillahi  De ki onlara; Yoksa siz Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Allah’ın boyasını tartışmak, Allah’ın boyasının boyaların en güzeli olduğunu tartışmak, Allah’ı tartışmak anlamına geliyor çünkü. ve hüve rabbüna ve rabbüküm O sizin de bizim de Rabbimiz olduğu halde yoksa bizimle Allah’ı mı tartışacaksınız? ve lena amalüna ve leküm a'malüküm Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. ve nahnü lehu muhlisun Biz varlığımızı yalnızca O’na adadık, de onlara. De. Ve yalnızca varlığını O’na ada. Eğer varlığını yalnızca ona adarsan unutma ki, kimsenin sana sürmek istediği sentetik boya tutmayacaktır. Varlığını yalnızca O’na adayanları Allah, kendi boyası ile, çıkmaz boyasıyla, fıtrat boyasıyla boyayacak ve onlar çektikleri acılarda dahi hep pırıl pırıl, capcanlı olacaklar.



“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”



Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.







Bakara(123-139) ayetlerin sonu.
            Bakara(123-139) ayetlerini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder