4 Kasım 2010 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. BAKARA SURESİ (126-130) (9-B)



A sayfasından devam



126 - Ve iz kale ibrahımü rabbic'al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır* kale ve men kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar* ve bi'sel mesıyr



Hani İbrahim şöyle demişti: "Rabbim burasını emin bir mahal kıl ve ehlini (nefslerinin hakikati olarak) Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenleri, yaptıklarının sonuçlarıyla rızıklandır." (Rabbi) dedi: "Kim (hakikati) inkâr ederse onu bile kısa bir zaman (dünya yaşamı) boyunca rızıklandırır, sonra da yanma azabına bırakırım." O ne kötü gerçekle yüzleşmedir! (A.Hulusi)



Ve o vakit İbrahim "Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır" diye yalvardı. Allah buyurdu ki: "küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!" (Elmalı)





Ve iz kale ibrahım İbrahim demişti ki bir zaman hatırla, rabbic'al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır Ey rabbim bu beldenin, bu toprakların halkını bereketli bir toprağın halkı kıl. Onları derin ve sınırsız rızıklarla rızıklandır. mines semerati Bir çok ürünlerden, meyvelerden rızıklandır. min amene minhüm billahi Ancak benim bu duam sadece onlardan Allah’a iman eden ve ahirete iman edenler içindir. Allah’a ve ahirete iman edenleri bu topraklarda sayısız nimetlerle rızıklandır Ya rabbi. Diye dua ediyor.



Niçin? Bu niçini anlamanız için Mekke’yi görmeniz lazım. Dağında ot bitmeyen, ne hayvancılığa ne de ziraata elverişli bir avuç toprağı bulunmayan o simsiyah lav kayalıklarının yüzünüze garip garip baktığı o coğrafyayı tanırsanız eğer, bu duanın o coğrafyada yaşayacak insanlar için ne anlama geldiğini anlarsınız. Ve özellikle bu duayı yapan insanın yıllar sonra kavuştuğu ciğerparesi olan İsmail’ini, İsmail’in annesi Hacer ile birlikte bu dağında ot bitmez, kuş uçmaz kervan geçmez yere bırakıp ta gittiğini hatırlarsanız, bu duayı niçin yaptığını anlarsınız.



Bu dua öylesine bir yürekten yapılmış ki, öyle yürekten yapılmış ki bu dua, bu dua nasıl tutmuşsa bugün gidin yeryüzünün en bahtiyar dilencilerini orada görürsünüz. Orada olmayan bir kol dahi buradaki fabrikadan daha büyük gelir getirebilir. Yürüyemeyen bir ayak, kesik bir ayak, kesik bir kol Kâbe de, Mekke de burada bir fabrikadan daha çok gelir getirebilir sahibine.



Niçin? Ben Hz. İbrahim’in bu duasına bağlıyorum. O dağında ot bitmeyen, o bir avuç ekecek toprağı bulunmayan o yurdun insanları İbrahim’in duasının bereketine öyle büyük bir bolluk, büyük bir bereket içinde yaşıyorlar ki ancak bunu gidenler görür. Çünkü Yeryüzünün en büyük Turizm gelirinin olduğu, belki de yeryüzünün en kadim beldesidir desem yeridir. Üstelik ne girilecek denizi var, ne çıkılacak gezilecek ormanı var, ne yüzülecek ırmağı var. Hiç. Yeryüzünde siz böyle bir yer tanıyor musunuz? Eğer 1000 yıl ömrünüz olsa ve 1000 yıl gezecek kadar paranız olsaydı ve 1000 tane gidecek, gezecek yer adresi dizseydiniz alt alta 1001 e eğer Kâbe olmasaydı Mekke gelir miydi? Gelmezdi.



İşte bunu düşünerek bu duayı anlayabilirsiniz. Ama bu dua, eksik bir dua idi. Yapılış itibarıyla, mantalite itibarı ile eksik bir dua idi. Allah bu duanın eksiğini İbrahim Peygambere şöyle gösteriyor;



kale ve men kefera Allah dedi ki; Hayır, kafirlere de vereceğim. Sadece Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere dünyada rızık vermiyorum ki, ben Rezzak-ı âlemim. Müminlerin rızkını değil, kâfirlerinde rızkını ben veriyorum. Dolayısıyla senin böyle tahsis etmen doğru değil ey İbrahim. Geç onu. Ben kâfirlere de rızık vereceğim. Veriyorum. fe ümettiuhu kalılen Yalnız onlara çok az bir mühlet veriyorum. Verdiğim rızıktan onlar çok az bir mühlet safa sürecekler, keyif çatacaklar. sümme adtarruhu ila azabin nar Sonra mı? Sonra onları ateşin azabına iteleyeceğim. ve bi'sel mesıyr  Orası ne kötü bir varış yeridir. Dönüş yeridir.





127 - Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl* rabbena tekabbel minna* inneke entes semıul alım



Ve hani İbrahim, İsmail ile el BEYT'in (Kâbe - kalp - şuurun 7.kat semâsı) ana duvarlarını yükseltip (şöyle yönelmişti): "Rabbimiz, bizden kabul buyur, şüphesiz ki sen (varlığın hakikati olarak) Algılayan Aliym'sin." (A.Hulusi)



Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. (Elmalı)





Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl Hani yine hatırla. Hatırlayın ey bu ayetlere muhatap olan, ayetlerin ilk ve modern muhatapları. İlk Muhatabı Ey Muhammed. Ey sana iman edenler. Ey modern muhatabı olan bu çağda yaşayanlar, ey şu anda beni dinleyenler. Hatırlayın. yerfeu ibrahımül kavaıde İbrahim temelleri yükseltiyordu minel beyti evin, Kâbe’nin temellerini. İsmail ile birlikte. Ve bu sırada temellerini bitirdikten, Kâbe’yi yaptıktan sonra demişlerdi ki;



rabbena tekabbel minna Ey Rabbimiz ne olur bunu bizden kabul et. Şımarmadılar, burunlarını dikmediler, biz yaptık ister et, ister kabul etme demediler. O sıcakta Allah’a bir mescit armağan ettiler. Yer yüzü mabetlerinin anasını armağan ettiler ve üstelik ellerini kaldırıp; Bizden kabul eder misin Allah’ım diye de rica ettiler. İşte Allah için bir şey yapmanın adabı bu. İbrahim ve İsmail’in şahsında bize, ibadetin edebi öğretiliyor. Yapacaksın ve yaptıktan sonra boynunu büküp kabul eder misin Allah’ım diyeceksin. Hani İmran’ın kadını da öyle yapmıştı değil mi? Ali İmran suresi 32-33-34 . ayetlerde;



[Ek bilgi; De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. (Elmalı)(A.İmran/32)

Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı. (Elmalı) (A.İmran/33)

Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı. (Elmalı)(A.İmran34)]



Karnındaki doğmamış yavrusunu Allah’a hibe etmiş adamış ve dönmüş demişti ki aynı, aynı cümleyi o da söylemişti. Benden kabul buyur Allah’ım. Benden kabul et Allah’ım demişti.



İşte İbrahim ve İsmail de aynısını söylüyor. Çünkü Allah’ı bilen, kendi haddini bilen, Allah’ın hudutsuzluğunu ve sınırsızlığını bilen biri, Allah’a sunduğu hediyeyi sunduktan sonra boynunu büker ve Ya Rabbi ben sundum ama sen kabul etmezsen beş para etmez der.



inneke entes semıul alım Çünkü sen derinliğine işitensin. Niyetimizi taa..! yüreğimizden geçen dile getiremediğimiz niyetimizi işten ve aynı zamanda bu Kâbe’yi niçin yaptığımızı çok iyi bilensin.



[Ek bilgi; Kâbe’nin Yapılış Hikayesi

Hz. İbrahim, karısı Sâre'nin hissi rekabeti sonunda diğer karısı Hâcer'le ondan doğma oğlu İsmail'i Filistin’den alıp Mekke'nin. Bulunduğu yere getirdi. Zemzem'in üstünde büyük bir ağacın yanına bıraktı. 0 gün henüz Mekke şehri kurulmamıştı. Hz. İbrahim, anne, ile oğluna bir dağarcık hurma ile bir kırba su bırakıp geri döndü. Kendilerine üzülmemelerini, Allah'ın emriyle kendilerini buraya bıraktığım söyledi. Hacer, Allah'ın emriyle buraya bırakıldığını öğrenince Allah'a güvendi.

Hz. İbrahim onlardan ayrıldıktan sonra bir tepe üzerine çıktı, burada bıraktığı zürriyetinin bolluk içinde yaşatılmasını çeşitli ürünlerle beslenmesini, insanların buraya meyletmesini Allah'tan diledi.

Hacer, yanında bulunan su ve azık tükenince su bulmak için yakındaki Safa ile Merve tepeleri arasında koştu. Safâ'ya çıkıp çevreye bakındı, kimseyi göremedi; Merve'ye çıkıp çevreye baktı kimseyi göremedi. Bu iki tepe arasında yedi defa gidip geldi. İşte hacda iki tepe arasında yedi defa gidip gelmek ondan kalmıştır.

Merve'ye yedinci çıkışında bir ses işitti. Bir meleğin, ayağının ökçesiyle veya kanadıyla Zemzem'in yerini eştiğini gördü. Meleğin eşmesiyle su çıkıvermişti. Hacer, suyun akıp gitmemesi için etrafını tutarak havuz yapmaya başladı. Peygamberimiz: "Allah, İsmail’in annesine rahmet etsin, eğer havuz yapmasaydı, Zemzem, şimdi akarsu olurdu" demiştir.

Hz. İbrahim, zaman zaman gelir, Hacer'le oğlunun durumlarını sorardı. Bir daha gelişinde artık yetişmiş olan oğlunun, Zemzem yanındaki bir ağaç altında kendisi için ok yonttuğunu gördü. Baba oğul birlikte ok yaptılar Sonra oğluna “İsmail, yüce Allah bana şurada bir ev yapmam' emretti, bana yardım eder misin” dedi ve eliyle o yüksek yere işaret etti. İsmail de: “Rabbin sana ne emrediyorsa yap, sana yardım ederim” dedi. İşte böylece Hz. İbrahim, oğluyla birlikte Kâbe'yi yapmağa başladı. İsmail taş getiriyor, İbrahim de yapıyordu. Temel yükselince bugün Makamı İbrahim diye bilinen taşı koydular. İbrahim onun üstüne çıktı. İsmail taş veriyor, Hz. İbrahim’de iskele olarak kullandığı o taş üstünden Kâbe'nin duvarlarını örüyordu. Duvarları örerken şöyle dua ediyorlardı : "Rabbimiz bizden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin...."'(ProfDr. Süleyman Ateş/ Kur’an ın çağdaş tefsiri)]



128 - Rabbena vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna* inneke entet tevvabür rahıym.



"Rabbimiz bizi sana teslim olmuş kıl ve neslimizden de sana teslim olmuş bir topluluk oluştur. Bize menasıkın (hac uygulamasının şartlarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki sen (Tevvab) tövbeleri kabul eden Rahıym'sin (sonucunda onun salt güzelliklerini yaşatansın)." (A.Hulusi)



Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen Müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz Tevvâb sensin, Rahîm sensin.(Elmalı)





Rabbena vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke Dua devam ediyor. İbrahim ve İsmail AS. duası. Ey güzel Rabbimiz bizi sana tam, kayıtsız şartsız teslim olanlardan et.



A güzel insanlar, siz zaten teslim olmamış mıydınız? Teslim olmayan insan ateşe atlayabilir mi? Teslim olmayan insan yatırıp ta öz evladını Allah’a kurban verebilir mi? Teslim olmayan insan Allah’a kurban olabilir mi? Daha yavru yaşında. Ama yine de, yine de ellerini açıp; Bizi sana kayıtsız şartsız teslim olanlardan kıl diyorlar.



Bize edep öğretiyorlar. Bize terbiye öğretiyorlar. Bize Allah’tan ne istenileceğini öğretiyorlar. Bize nasıl dua edileceğini öğretiyorlar.



ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke Ve yine Kerim bir baba, Rahim bir baba olduğunu Hz. İbrahim burada da ortaya koyuyor. Çünkü İbrahim isminin manası; Ebun Rahiymun, Aramca da, ibranca da, Arapça da, çünkü üçü de Sami dillerindendir. Üçü de aynı kökten gelen dildir, yani merhametli baba manasına gelir. İbrahim ismi..! İşte ismi ile müsemma bir baba olduğunu, bir ata olduğunu Burada da gösteriyor ve soyunu, manevi soyunu duasında unutmuyor.



Ve diyor ki; Sadece bizi sana kayıtsız şartsız teslim olanlardan etme, ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel lek Neslimizden de sana kayıtsız şartsız teslim olacak insanlar yarat, getir diye dua ediyorlar. Kerim bir ata böyle olur. Rahiym bir baba böyle olur. Merhametli baba olmak işte budur. İbrahim olmak budur. Ebun Rahiymun, merhametli ata.ve erina menasikena ve tüb aleyna Nasıl kulluk yapacağımızı bize göster Allah’ım.



Bu çok önemli bir şey, Allah’tan ibadet istemek..! Sahi..! Hiç bunu yaptınız mı? İbadetin, Allah’ın size bir lütfu olduğunu hiç düşündünüz mü? Aslında şöyle düşündünüz mü? Allah bize namaz’ı vermeseydi biz insanlar düşüne düşüne nasıl bulabilirdik, Allah’a böyle bir ibadetle ibadet etmeyi..! Ve bize bıraksaydı eğer insan sayısınca ibadet çeşidi olmaz mıydı? Eğer öyle olsaydı Dinin birleştiriciliği nerede kalırdı o zaman? Oysaki dinin en büyük fonksiyonu insanları birleştirmesidir.



İşte ibadetler en büyük nimetlerdir. İbadet için ayrıca teşekkür etmeli; Ya Rabbi, bize namazı verdiğin için teşekkür ederim. Ya Rabbi Orucu verdiğin için, Haccı, Zekatı emrettiğin için teşekkür ederim diyebilmeli mümin.



İşte onlar da İbadet istiyorlar. Allah’a nasıl yaklaşılacağını Allah’tan göstermesini talep ediyorlar. Ve arkasından her duanın tacı olan şu cümleyi söylüyorlar;



ve tüb aleyna Ve bizi affet. Duaların tacı Allah’tan af dilemektir.



Diyeceksiniz ki; Suç mu işlemişler ki af diliyorlar? Ben de diyeceğim ki; Suç işlemek sizin defteriniz de ne anlama geliyor? Allah’tan gafil aldığınız her nefesi suç bilmiyorsanız eğer. Suça yüklediğiniz anlam, Allah’a olan yakınlığınıza göre değişir. Kimisi için suç, Allah’ın emrini çiğnemek olabilir. Ama Allah’la samimi biri iseniz o zaman sizin için suç, samimi olduğunuz Allah’a karşı edepsizlik yapmak olabilir. Eğer samimiyetiniz dost olacak kadar, İbrahim gibi Halil olacak kadar yakınsa, Allah’la dostluk kurmuşsanız, o zaman O nu bir an hatırdan çıkarmanız dahi sizin için suç olabilir. Onun için suç kavramına yüklediğiniz anlam, Allah’a olan yakınlığınıza göre değişir.



inneke entet tevvabür rahıym Sen hiç Şüphesiz tevbeleri çokça kabul eden merhametli bir Allah’sın.





129 - Rabbena veb'as fıhim rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete ve yüzekkıhim* inneke entel azızül hakım.     



"Rabbimiz, onların içinde senin âyetlerini (âlemlerinde Esmâ'nın açığa çıkışını) onlara öğretip okutan, onlara Bilgiyi ve açığa çıkış sistemini (hikmeti) öğreten, onları arındıran Rasûl bâ's et (insanlara Hakikati bildiren Esmâ'nın açığa çıkmış sûretini oluştur)." Kesinlikle sen Aziyz Hakiym'sin. (A.Hulusi)



Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin. (Elmalı)





        Rabbena veb'as fıhim rasulem minhüm Dua devam ediyor. Ey Rabbimiz onların arasından onlar için bir elçi gönder. Bir peygamber gönder. yetlu aleyhim ayatik senin ayetlerini onlara okusunlar. ve yüallimühümül kitabe vel hıkme Kitabı ve hikmeti onlara öğretsinler, ve yüzekkıhim ve onları pırıl pırıl etsin arındırsın, o göndereceğin elçi. inneke entel azızül hakım. Hiç şüphesiz sen, yaptığı işte mükemmel yapansın. Yaptığı işi en mükemmel yapan Azîyz..sin, El Aziz’in manası budur. Yaptığı işe galip gelen, eline aldığı her işi, en mükemmel bir biçimde yapan ve hakim, aynı zamanda yerli yerince yapan. Yani yaptığı işi yerine oturtansın.



Bu duanın meyvesini biliyorsunuz. Muhammed Mustafa S.A.V. İşte bu duanın meyvesidir. Kendisi de kadirşinaslığı göstermiş ve şöyle buyurmuştur; “Ben Atam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annemin haber verdiği Nebi’yim.”



İşte Hz. peygamber atası İbrahim’in duası olduğunu, duasının bir mahsulü olduğunu biliyordu. Biz de bilmemiz için, bizim de Hz. İbrahim’e Rasulallah’tan dolayı teşekkür etmemiz için ne yapıyoruz? Her namaz da salavat okuyoruz.



Allâhümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.



Ey Allah’ım, Ey her mükemmel sıfatı kendisinde toplayan mükemmel Allah’ım Muhammed’e ve onun iman neslinden gelen herkese yardım et. Onları destekle. Tıpkı İbrahim’i ve onun iman neslinden gelenleri desteklediğin gibi. Diye dua ediyoruz.



Görüyorsunuz, namazlarımıza İbrahim giriyor. Niçin giriyor? Çünkü Tevhidin babası. Çünkü Muhammed AS., onun duasının semeresi. Onun için giriyor.



Aslında bu ayette peygamberlerin görevlerini de görüyoruz. Peygamberin görevi nedir? Diye sorarsanız;



1 – Gönderildiği insanlara Allah’ın ayetlerini hiç bozmadan ulaştırmak okumak. Sadece Allah’ın yazılı ayetlerini değil, Allah’ın kainattaki, ayetlerini de doğru yorumlamak, doğru okumak. Allah’ın insanda ki ayetini de doğru yorumlamak, doğru okumak.



2 – Peygamberin 2. görevi; ve yüallimühümül kitabe vel hıkme Kitabı ve hikmeti öğretmek. Okumak değil burada, öğretmek. Öğretmenin öğretimin temel amacı, hayata dönüştürmek içindir.



Kitap ve hikmet bir arada geliyor. Niçin? Çünkü Kitap hakikatin teorik kaynağı, hikmet se hakikatin teorik kaynağını, hayatın pratiğine aktaracak bir muhakeme yeteneğidir. İşte kitap ve hikmet onun için Kur’an ın birçok yerinde bir arada gelir. Çünkü Hakikatin teori kaynağındaki o ilahi bilgileri, ilahi emir ve nehiyleri, ilahi malumatı eğer hayatın pratiğine aktaracak bir muhakeme yeteneğiniz yoksa kitap sizin için her zaman şifa olmayabilir.



Zalimlerin yalnızca hüsranını artırır diyor bu Kur’an. Müminler için şifadır. İşte bu anlamda Kur’an toplumlara deva, bireylere deva ve şifa olması isteniyorsa mutlaka hakikatin teorik kaynağını, hayatın pratiğine aktaracak muhakeme yeteneği, yani Hikmet olması lazım.



3 – Arındırsın. ve yüzekkıhim Temizlesin sizi. Neden? Ataların bıraktığı tortudan, kirden, şirkten, her türlü müşrik düşünceden, müşrik duygudan ve her türlü geleneğin tortusundan pisliğinden arındırsın. Kötü taklitten arındırsın. Sizi her türlü kötü ahlaktan arındırsın. Kafanızda, kalbinizde yer alan pisliklerden arındırsın. İşte bir peygamberin görevi bunlardır.





130 - Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh* ve le kadıstafeynahü fid dünya* ve innehu fil ahırati le minas salihıyn



İbrahim milletinden (varlığın-ın hakikatine iman etmişlerden), kendini bilmez akılsızlardan başka kim yüz çevirebilir ki! Andolsun ki biz Onu dünyada seçtik - saflaştırdık ve sonsuz gelecek sürecinde de sâlihlerdendir. (A.Hulusi)



İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir. (Elmalı)





Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh Kim İbrahim’în milletinden yüz çevirebilir ki illa men sefihe nefseh kendini bilmez kimseler dışında. Kendini bilmez kimseler hariç kim İbrahim’in milletinden yüz çevirebilir ki diyor ayet.



Millet-i İbrahim, İbrahim’in milleti. Yani inanç sistemi. Millet; bir inanca tabi olanların tümüne verilen isimdir. Onun için aynı zaman da onların inandığı inanç sistemine verilen isimdir. Bir inanç sistemi olarak çevirmek en doğru bir çeviridir.



Bu nokta da Milleti İbrahim kimdir. İbrahim’in inanç sisteminin özelliği nedir diye sorulacak olursa; İbrahim’in inanç sisteminin özelliği işte Hz. Muhammed A.S. tarafından tebliğ edilen İslam’ın kendisidir. Çünkü İslam Resulallah’ın tebliğ ettiği, Resulallah’ın ilk defa getirdiği bir inanç sistemi değil, İslam’ın Resulallah’tan önceki tüm peygamberlerin getirdiği insanlığın değişmez değerlerinin bütünü olduğunu siz de biliyorsunuz.



İşte bu noktada Kur’an soruyor; İnsanlığın değişmez değerlerinin tümünü içine alan İbrahim’in inanç sisteminden kendini bilmez kimseler dışında kim yüz çevirebilir ki. O Halde mefhum muhaliflinden İbrahim’in inanç sisteminden yüz çevirip te kendine yeni bir inanç ve hayat sistemi seçen herkes kendini bilmez sefihlerdir.



ve le kadıstafeynahü fid dünya Biz onu dünya da seçtik. Onu dünyada arıttık, netleştirdik, saflaştırdık. ve innehu fil ahırati le minas salihıyn  Hiç şüphesiz ahirette de O Salihlerden, kurtulmuş kimselerden olacak. Yani Hz. İbrahim.



Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
           Bakara (123-139) ayetlerini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder