17 Kasım 2011 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. Yunus (093-100)(70-D)


C sayfasından devam


        93-) Ve lekad bevve'na beniy israiyle mübevvee sıdkın ve razaknahüm minet tayyibat* femahtelefu hatta caehümül 'ılm* inne Rabbeke yakdıy beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun;

        And olsun ki biz, İsrail oğullarını seçkin ve emin bir bölgeye yerleştirdik... Onları temiz, saf şeylerle rızıklandırdık... Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler (ilim geldiğinde yorum farkları yüzünden ayrılıklar meydana geldi)... Muhakkak ki Rabbin, kıyamet sürecinde, ayrılığa düştükleri konularda hükmünü bildirecektir. (A.Hulusi)

        93 - Filhakika Benî İsrail’i cidden güzel bir yurda yerleştirdik ve hoş nimetlerden merzuk kıldık, nihayet ihtilâf etmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu, şüphe yok ki o ihtilâf edip durdukları şeylerde rabbin kıyâmet günü aralarında hükmünü verecek. (Elmalı)


        Ve lekad bevve'na beniy israiyle mübevvee sıdkın ve razaknahüm minet tayyibat sonunda İsrail oğullarını verimli ve güvenli bir yere yerleştirmiş olduk ve onlara temiz ve helal rızklar ihsan ettik. Daha sonraki İsrail oğullarına verilen nimetler dile getiriliyor. Yani böyle korkunç bir badireden nasıl bir açıklığa, mutluluğa çıkartıldı Allah tarafından ve onlar daha sonra Allah’a nasıl asi oldular ve ihanet ettiler, onun hikayesi de bakara suresi başta olmak üzere diğer surelerde anlatılıyor. Neden Medine de anlatılıyor o; Çünkü burada Mekke de inan ayetlerle karşı karşıyayız ve müşrikler firavun ve onun etrafındaki seçkinlere benzetilerek vahye karşı nasıl durdukları Resulallah’a bir teselli olsun diye geçmişten bir örnek olarak nakledilmekte.

        Ve lekad bevve'na beniy israiyle mübevvee sıdkın ve razaknahüm minet tayyibat* femahtelefu hatta caehümül 'ılm durdular durdular da kendilerine hakikatin bilgisi geldikten sonra ihtilaf ettiler. Biraz önce atıf yaptığım gerçek. Vahiy gelinceye kadar İsrail oğulları tek bir millet, Razi’nin ifadesi ile Milletün vahide idiler. Fakat vahiy emirler vermeye başlayıp onları terbiye etmek isteyince başladılar ihtilaf etmeye, bölük pörçük olmaya ve gelen vahyi algılamada farklılıklar göstermeye.

        Aslında bu ilginç bir yasayı dile getiriyor. Razi’nin de söylediği gibi isabetle, Tevrat gelince fırkalara bölündüler. Bunun anlamı; farklı düşünmenin insan tabiatının ayrılmaz bir parçası olduğudur. Yani farklı düşünenler her zaman olacaktır. Eğer tek bir çeşit düşünmenin bir tek garantisi olsa o da vahiy olurdu demek istiyor Kur’an. Vahiy bile bu garantiyi vermediğine göre o zaman insanların farklı farklı düşünmeleri, farklı bölükler halinde olmaları Allah’ın bir yasasıdır. Buna karşı çıkmanın Allah’ın yasasına karşı çıkmak demeye geldiği, ya da böyle bir dünyada böyle bir şeyi bahane ederek mücadeleden çekilmenin doğru olmadığı dile getiriliyor.

        inne Rabbeke yakdıy beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun; Elbette senin rabbin Kıyamet günü hakkında anlaşmazlığa düştükleri konuda aralarında hüküm verecektir.


        94-) Fein künte fiy şekkin mimma enzelna ileyke fes'elilleziyne yakreunel Kitabe min kablike* lekad caekel Hakku min Rabbike fela tekûnenne minel mümteriyn;

        Eğer sana inzâl ettiğimizden şüphen varsa (ey insanoğlu), senden önce âlemlerdeki işaretlerimizi "OKU” yanlara sor! And olsun ki, sana Rabbinden gerçek gelmiştir... O hâlde sakın kuşku duyanlardan olma! (A.Hulusi)

        94 - Şimdi şu sana indirdiğimiz şeylerde bilfarz şekk edecek olursan senden evvel kitap okuyanlara sor, kasem olsun ki sana rabbinden hak geldi, (Elmalı)


        Fein künte fiy şekkin mimma enzelna ileyke fes'elilleziyne yakreunel Kitabe min kablik Döndü hitap Resulallah’ı doğrudan muhatap aldı, artık kıssa burada hisseye dönüşüyor. Resulallah’ı doğrudan muhatap alan bir ilahi hitapla karşı karşıyayız. Bütün bunların ardından, hatta hatta Resulallah’ı dedim amma, değil, bu hitabın muhatabı olan herkesi, belki Resulallah’tan daha fazla onları, ki ben Resulallah’ın bu hitabın tek muhatabı olduğu görüşünü gerçekten de doğru bulmuyorum. Ey bu hitabın muhatabı, bunu, bu ayeti böyle anlamak çok doğru anlamaktır gibime geliyor. Ey bu hitabın muhatabı, bütün bunların ardından sana bildirdiğimiz mesajın doğruluğundan kuşkudaysan dön de senden önce ilahi kelamı okuyanlara bir sor, bir bak.

        lekad caekel Hakku min Rabbike fela tekûnenne minel mümteriyn; ey bu hitabın muhatabı olan insan, doğrusu rabbinden sana hakikatin ta kendisi gelmiştir. Hakikatin ta kendisi. Artık asla kuşku duyanlardan olma. Evet, muhatap nebi değil kesinlikle. Her bu ilahı hitabı okuyan kişidir.


        95-) Ve lâ tekûnenne minelleziyne kezzebu Bi âyâtillâhi fetekûne minel hasiriyn;

        Açığa çıkmış olan Allâh işaretlerini yalanlayanlardan olma! (Bunu yaparsan) hüsrana düşenlerden olursun. (A.Hulusi)

        95 - Sakın şüphe edenlerden olma ki hüsrâna düşenlerden olmayasın. (Elmalı)


        Ve lâ tekûnenne minelleziyne kezzebu Bi âyâtillâhi fetekûne minel hasiriyn;

        Devam ediyor aynı ifadeler. Dahası Allah’ın ayetlerini yalanlayan kimselerden olmaktan şiddetle sakın. Sonra büsbütün kaybedenlerden olursun.


        96-) İnnelleziyne hakkat aleyhim kelimetü Rabbike lâ yu'minun;

        Muhakkak ki haklarında Rabbinin sözü (ezelî hükmü) gerçekleşmiş kimseler iman etmezler! (A.Hulusi)

        96 - Hakikat aleyhlerinde rabbinin kelimesi Hakk olmuş olanlar imana gelmezler. (Elmalı)


        İnnelleziyne hakkat aleyhim kelimetü Rabbike lâ yu'minun; Hakikat şu ki rabbinin kararı ile mahkumiyeti, kesinleşen kimseler asla iman etmezler.

        Burada bir ilahi yasa hatırlatılıyor. Resulallah’ın şahsında herkese, hepimize bu ilahi hitabın muhatapları olan herkese bir ilahi yasa hatırlatılıyor. Nedir o ilahi yasa Rabbin mahkum ettiği hiçbir kimse doğru yola ulaştırılamaz. Allah birini mahkum etmişse o imana ulaşmaz. Fakat buradan iradenin ne olduğunu sormayacak mıyız. Yani irade boşa mı çıkmakta, o zaman suçu ne denilmeyecek midir diye soracak olursak, bu ayeti tek başına anlamaya çalışmanın yanlış anlamaya yol açacağı cevabını vermek durumundayım. Ne diyordu Kur’an;

        ..ve ma yudıllu Bihî illel fasikıyn; (Bakara/26)

        Evet, Allah hiç kimseyi saptırmaz, sadece fasıkları saptırır. Bunun anlamı nedir; fasık zaten sapmış olan demektir. Bu şu demektir. Sapanları saptırır. Yani sapmak isteyip sapmada ısrarcı olanların önüne engel olmaz demektir. Onun tercihine de Allah müsaade eder, izin verir demektir. Bunun anlamı budur. Yani bunun anlamı, Allah insanın iradesine o kadar hürmetlidir ki, insan bu iradeyi kendi aleyhine kullanmak istemesi halinde bile Allah ona engel olmaz. Ama isteseydi engel olma gücü vardı, fakat yarattığı ve bahşettiği iradeye Allah’tan daha fazla kim hürmet edebilir. İşte budur.


        97-) Velev caethüm küllü ayetin hatta yeravül azâbel eliym;

        İsterse onlara bütün mucizeler gelsin (yine de iman etmezler)... Acı azabı görünceye kadar! (A.Hulusi)

        97 - Velevse kendilerine her âyet gelmiş olsun, tâ o elîm azâbı görecekleri âna kadar. (Elmalı)


        Velev caethüm küllü ayetin hatta yeravül azâbel eliym; isterse hakikatin her tür belgesi ayaklarına kadar gelmiş olsun ta ki can yakıcı azabı görünceye kadar “İman” etmezler.

        Yabancılaşma inkarla sonuçlanınca dönüşü mümkün olmayan bir sürece girilmiş olur ki bu ayetlerde dile getirilen şey, yüreğin ölümüdür. Yüreğin ölümü..! Yürek ölürse artık dirilişi mümkün olmayacaktır.


        98-) Felevla kânet karyetün amenet fenefeaha iymanuha illâ kavme Yunus* lemma amenû keşefna anhüm azâbel hızyi fiyl hayatid dünya ve metta'nahüm ila hıyn;

        Bir şehir halkı çıkıp iman etmiş olsaydı da, sonuçta bu imanlarının yararlarını görseydi! Yunus'un kavmi hariç! (Kavmi, Yunus'un aralarından ayrılıp gitmesinden sonra kendilerine azabın geleceğini hissedip toptan iman ve tövbe ettiler)... İman edince de, dünya hayatındaki aşağılanma azabını onlardan kaldırdık; onları muayyen bir süre (nimetlerimizden) yararlandırdık. (A.Hulusi)

        98 - Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket olsa idi? Ancak Yunus’un kavmi iman ettikleri vakit Dünya hayatta o rüsvalık azâbını kendilerinden açmış ve bir zamana kadar onları müstefit etmiş idik. (Elmalı)


        Felevla kânet karyetün amenet fenefeaha iymanuha illâ kavme Yunus Şu da var, keşke olsaydı fakat, ne yazık ki Yunus’un toplumu dışında azabı hak ettikten sonra iman edipte imanının gününü gören başka hiçbir belde, hiçbir memleket, hiçbir toplum olmadı.

        İlginç bir tarihsel örnek dile getiriliyor burada. MÖ. 860-784 arasında yaşayan Hz. Yunus’un kıssası, aslında enbiya suresi ve Saffat surelerinde çok ayrıntılı anlatılmış. Burada sureye adını veren ayet bu. Yunus suresinin adını veren ayet işte bu ayet.

        Hz. Yunus bilindiği gibi Asurluların başkenti Ninova’ya gönderilmişti ve gönderildiği toplum çağrısına ısrarla karşı çıkınca o onlara kızmış ve Kur’an ın ifadesi ile ne demişti;

        Ve Zênnuni iz zehebe muğadıben.. (Enbiya/87)

        Kızarak çekip gitmişti diyor. Kızmış ve çekip gitmişti. Balık sahibi Yunus. İşte Hz. Yunus’un başka yerlerde anlatılan öyküsüne bir atıf var burada ama bu atıfta vurgu farklı. Bu vurgu onun toplumu dışında hiçbir toplum inkar etmişken topluca daha sonra inkarlarının tevbesini yapıp tekrar imana girmedi. Yani eğer girseydi bunun anlamı bu. Allah diğer toplulukları da affederdi ve onlara da ayetin devamında geliyor bu;

        lemma amenû keşefna anhüm azâbel hızyi fiyl hayatid dünya ve metta'nahüm ila hıyn; Onlar iman edince biz de onları dünya hayatında onursuzluk cezasına çarptırmaktan vazgeçtik ve bir müddet daha onları nimetlerimizden yararlandırdık. Eğer ey Mekke’liler ve ey modern muhatapları sizde ısrarınızdan ve inkarınızdan vazgeçerseniz Allah azap edipte ne yapacak. Yunus’un kavminin yaptığını yapın, Allah’ta yasalarını sizin için makul ve mümkün olan o ilahi yasalarını Yunus’un kavmine olduğu gibi sizinde geleceğinizi saadet ve müreffeh olarak yaratsın. Yani bu noktada sizden de cezayı kaldırsın anlamına gelir.


        99-) Velev şâe Rabbüke leamene men fiyl Ardı küllühüm cemiy'a* efeente tükrihün Nase hatta yekûnu mu'miniyn;

        Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa, elbette hepsi toptan iman ederdi... Olayın gerçeği bu iken; sen, iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın? (A.Hulusi)

        99 - Eğer rabbin dilese idi Yer yüzünde kim varsa hepsi top yekûn iman ederlerdi, o halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi ikrah edeceksin? (Elmalı)


        Velev şâe Rabbüke leamene men fiyl Ardı küllühüm cemiy'a eğer rabbin dileseydi yeryüzünde bulunan herkes iman ederdi fakat dilemedi demektir bu. Bunu dilemedi. Ya neyi diledi? Seçmeyi diledi. Kaderi seçmektir insanın. İnsan iradesine Allah işte böylesine hürmet etti ve seçmeyi diledi. Onun için Allah’ın dilemediğini kimse dilemeye kalkmasın, ya da Allah’ın dilemediğini dilemeye kalkarak kendisini zora ve imkansıza sokmasın demektir bu.

        efeente tükrihün Nase hatta yekûnu mu'miniyn; şimdi kalkıpta sen mi onları iman edinceye kadar zorlayacaksın. Buna gerek yok diyor.


        100-) Ve ma kâne li nefsin en tu'mine illâ Biiznillâh* ve yec'alürricse alelleziyne lâ ya'kılun;

        Kendisini yaratan Allâh Esmâ'sının bileşimi elvermedikçe, bir nefs için iman etmek mümkün değildir! (Allâh) aklını değerlendirmeyenlerde (düşünsel) pislik meydana getirir! (A.Hulusi)

        100 - Allâhın izni olmadıkça hiç bir nefis için iman edebilmek yoktur ve akıllarını husni isti'mal etmeyenleri o pislik içinde bırakır. (Elmalı)


         Ve ma kâne li nefsin en tu'mine illâ Biiznillâh* ve yec'alürricse alelleziyne lâ ya'kılun; Üstelik Allah’ın izni olmadıkça hiçbir insanın iman etmeyeceği ve onun aklını kullanmayanları iğrençleştireceği ortadayken, ortada durup dururken..!

        Şu ibareye dikkat dostlar; Aklını kullanmayanları pisliğe mahkum edeceğim. Evet, aynen böyle diyor. ve yec'alürricse alelleziyne lâ ya'kılun;

        Bu surenin belki de en dikkat çekici ayeti, özeti budur. Aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder. Yukarıda iradeye dikkat çekmişti bir üstteki ayet. Burada da iradenin nasıl kullanılacağına dikkat çekiyor ve aklını kullanmayanların pisliğe, bir murdarlığa ve iğrençliğe mahkum edileceğini söylüyor. Aslında küfür aklını kullanmamanın bir sonucudur. İman ise aklını kullananların varacağı mutlu sondur.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder