16 Aralık 2011 Cuma

İslamoğlu Tefsir ders. Hud (117-123)(74-E)




D sayfasından devam


117-) Ve ma kâne Rabbüke li yühlikel kura Bi zulmin ve ehlüha muslihun;

Senin Rabbin, sâlih (dürüst) insanların yaşadıkları bölgeleri, haksız olarak helâk edecek değildir! (A.Hulusi)

117 - Rabbin da o memleketleri ahalisi muslihler iken zulüm ile helâk edecek değildi ya. (Elmalı)


Ve ma kâne Rabbüke li yühlikel kura Bi zulmin ve ehlüha muslihun;

İşte bu, bu surenin berceste ayetidir. Bu surenin içinde ki zirve ayet budur sevgili dostlar ve bakın ne diyor. Değilse tüm kıssaların özeti adeta;

Senin rabbin halkı birbirlerine karşı doğru dürüst davrandığı sürece sadece sapık inançları yüzünden uygarlıkları, kentleri helak etmez. Çok önemli bir nokta. Sadece sapık inançları yüzünden değil, asıl birbirlerine karşı dürüst davranmamaları yüzünden helak eder. Sapık inançlarının cezasını ahirette verecek. Fakat dünyada ki gelen bu belalar, bu çökmeler, bu kokuşmalar, bu çözülmelerin sebebi; insani ilişkilerde ki dürüst olmama halidir.

Burada Bi zulmin ifadesini; Ferra, Taberi, Razi, Beydavi gibi birçok müfessir şirk, küfür olarak nitelendirmiş. Biz de bu tercihi aktardık.


118-) Velev şâe Rabbüke lecealenNase ümmeten vahıdeten ve lâ yezalune muhtelifiyn;

Eğer Rabbin dileseydi, elbette (tüm) insanları ümmet-i vâhide (tek bir inanca sahip toplum) yapardı! Oysa karşıt görüşe dayalı inançlar sürüp gidecektir. (A.Hulusi)

118 - Hem rabbin dileseydi elbet bütün o nası bir tek ümmet yapardı, halbuki ihtilâf edip duracaklardır. (Elmalı)


Velev şâe Rabbüke lecealenNase ümmeten vahıdeh zaten eğer rabbin dileseydi, insanlığın tamamını tek bir ümmet yapıverirdi. Fakat dilemedi demektir bu. Farklılıklar iradenin eseridir demektir. Allah insanın iradesini diledi demektir. Allah’ın kaderi; insanın seçmesidir demektir.

ve lâ yezalune muhtelifiyn; Bu daha da önemli; O bunu dilemediği içindir ki; (Bir açıklama ile girelim bu ibareye Onlar, aykırı görüşler benimsemeye yönelmişlerdir. Yani insanlar farklı düşünmeyi sürdüre gelmişlerdir Allah tek bir ümmet yapmadığı için. Allah’ın dileği budur. Daha doğrusu Allah iradeyi dilemiştir. Allah’ın insan için takdiri, seçmektir, insanın seçimi.)

Farklı düşüncenin burada muhtelifiyn terim anlamıyla muhalif düşüncenin ilahi yasa gereği olduğu beyan ediliyor bakınız. Bir sapma ve aykırılık olan muhalif düşünceye karşı çok özgün bir bakış açısı geliştiriyor vahiy. Bize aktardığı bakış açısı bu. Muhalif düşünce adeta, ne kadar aykırı, farklı olursa olsun işte yaşayacak, devam edecek demeye getiriliyor.


119-) İlla men rahıme Rabbük* ve lizâlike halekahüm* ve temmet kelimetü Rabbike leemleenne cehenneme minel Cinneti venNasi ecme'ıyn;

Sadece Rabbinin rahmet ettiği kimse hariç (o Rasûlün getirdiklerine muhalefet etmez); işte bunun için onları halketti! Rabbinin: "Andolsun ki cehennemi tamamen cinn ve nas'tan dolduracağım" kelimesi tamamlanmıştır. (A.Hulusi)

119 - Ancak rabbinin rahmetiyle yargıladığı kimseler müstesnâ ve onun içindir ki onları halk etti ve rabbinin şu kelimesi tamam oldu, ahdim olsun Cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım. (Elmalı)


İlla men rahıme Rabbük tabii ki rabbinin rahmetiyle yol gösterdiği kimseler hariç. Yani insanların içerisinde Allah’ın rahmetini gören, yol göstericiliğine uyanlar elbette ki aykırı düşüncelere sapmayacaklar. Fakat bu da onların tercihi.

Şurada ki ibare, anahtar bir ibare. ve lizâlike halekahüm Bunu sayfalar dolusu tefsir etsek yeridir. Oysaki O tüm insanları işte bunun için yarattı. Bunu nasıl anlayacağız, işte bunun için yarattı. Ne için yarattı? Bizim çevirimiz ve tercihimiz hemen bir önceki Rahmete raci olduğu için şöyledir; İşte insanları bu rahmete nail olmak için yarattı. Allah’ın kılavuzluğuna uysunlar diye yarattı. Allah’ın insan için koyduğu rahmeti alsınlar, buna layık olsunlar, bu rahmete tabi olsunlar, hak etsinler diye yarattı. Biçimindedir ki bizim bu tercihimiz İbn Abbas, Mücahid, Katade, Dahhâk gibi ilk büyük müfessirlerinde tercihidir.

Bunun alternatif bir anlamı da şöyle olabilir; İşte onlar farklı düşünceleri iradeleriyle seçsinler diye yarattı biçiminde de bir mana verilebilir ama bu manayı ayetin bağlamı, öndeki ve sondaki cümle doğrulamamakta.

ve temmet kelimetü Rabbike leemleenne cehenneme minel Cinneti venNasi ecme'ıyn; Ne ki rahmete ısrarla sırt çevirenler içinde rabbinin, and olsun ki ben cehennemi bütünüyle, görünmez varlıklar ve insanlarla dolduracağım sözü elbet gerçekleşmiş olacaktır. Yani burada sonucuna katlanıyorsa tercihini iradesiyle yapsın. Fakat unutmasın ki tercihinden sorumlu olacak. Unutmasın ki tercihinin hesabını verecek. Bunu da aklından çıkarmasın. Elbette yanlış tercihte de bulunabilir. Yani insanoğluna Allah küfretme hakkını vermiştir.

Evet insanoğluna Allah inkar hakkını vermiştir. Fakat insan bu hakkı kullanırken şuna dikkat etmeli. Bunun hesabını bir gün soracaklar. Yani insan kendisine verilen irade yeteneğini istismar etti mi etmedi mi, kötüye kullandı mı kullanmadı mı. Bu insanoğlunun eline geçirdiği bir aleti nereye kullandığıyla çok yakından ilgili bir şeydir. Size biri harika bir silah vermiş ve sizde o silahı size hediye edene doğrultmuş ve onu vurmuşsanız, herhalde onun size bu silahı vermesinden maksat bu olamaz.

Eğer size biri irade gibi muhteşem bir nimet ve alet vermişse, siz iradeyi size verenin, size bahşedenin aleyhine kullanmaya kalkıyorsanız ve o verende Allah ise bunun hesabını sorar.

Bunun değerli dostlar yukarıda ki ve lizâlike halekahüm bu rahmete nail olsunlar diye yarattı sözcüğü, anahtar ibaresi var ya, o sadece lafız ve mana açısından öyle değil, maksat açısından da rahmete nail olsunlar şeklinde anlaşılmalı. Çünkü rahmet varlığın ilk illeti demiştim biraz önceki ayetleri tefsir ederken.

Rahmet; varlığı kuşatan şey ve insanın neden yaratıldığını sorana Allah’ın bir cevabıdır bu. Rahmetime nail olsun diye. Ya rabbi insanı neden yarattın? Rahmetimin bir eseri olarak yarattım, rahmetime nail olsun diye. Çıkışı rahmet, varışı rahmettir. İnsan Allah’ın rahman ve rahiym isminin bir tecellisi ve yine aynı ismin ve sıfatın tecellisi olan cennete kavuşsun istiyor rabbimiz. Eğer insan illetine, hikmetine ve sebebine aykırı davranır ve kendisi için yaratılan mutluluğa ulaşmazsa, onu tercih etmezse, yaratılış amacına ihanet etmiş olur. Böyle değerlendirilir. Bunun anlamı da budur dostlar.


120-) Ve küllen nekussu aleyke min enbair Rusuli ma nüsebbitü Bihi fuadek* ve caeke fiy hazihil hakku ve mev'ızatün ve zikra lil mu'miniyn;

Rasûllerin haberlerinden her birini sana anlatmamızın sebebi anlayışını oturtmak içindir... Bu sûreyle de sana hak bildirilmiş, iman edenlere hatırlatma ve öğüt (ders) verilmiştir. (A.Hulusi)

120 - Peygamberlerin haberlerinden kalbini tespit edeceğimiz her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz, bu Sûrede de sana hak ve müminlere bir mev'ıza ve tezkir geldi. (Elmalı)


Ve küllen nekussu aleyke min enbair Rusuli ma nüsebbitü Bihi fuadek İmdi ey peygamber, elçilerin haberlerinden senin yüreğini takviye edecek her şeyi bütünüyle sana aktarıyoruz. Fuadek, Kalbek demedi. Kur’an da kâlp hem tekil olarak hem çoğul olarak, ama çoğunlukla da çoğul olarak kullanılır. Çünkü toplumsal akla tekabül ettiği yerlerde çoğul olarak kullanılır. Fuad ile Kâlp arasındaki fark nedir veya var mıdır sorusu önemli.

Fuad; kök anlamı Fe’d, ateşli hastalık, şiddetli ateş, et kızartmak anlamına geliyor. Kâlbin özel bir hali. Anlıyoruz ki yanık kâlbe, ateş düşmüş kâlbe Kur’an fuad diyor. Buradan Resulallah’ın kâlbinde ki yanan ateşi anlıyoruz, sızıyı anlıyoruz.

ve caeke fiy hazihil hakku ve mev'ızatün ve zikra lil mu'miniyn; bu haberlerin içerisinde hem sana hakikat, hem de müminlere bir öğüt ve uyarı ulaşmış olmaktadır.


121-) Ve kul lilleziyne lâ yu'minuna'melu alâ mekânetiküm* inna 'amilun;

İman etmeyenlere de ki: "Elinizden ne geliyorsa yapın; biz de yapacağız." (A.Hulusi)

121 - İman etmeyenlere de deki: siz yerinizde sayarak yapacağınızı yapın her halde biz çalışıyoruz. (Elmalı)


Ve kul lilleziyne lâ yu'minun inanmamakta ısrar edenlere de ki a'melu alâ mekânetiküm* inna 'amilun; siz kendinize yakışanı yapınız, unutmayın ki biz, bize yakışanı yapmaktayız. Hatırlayınız 93. ayette ki Hz. Şu’ayb in hitabını.


122-) Ventazıru* inna müntezırun;

"(Sonucunu görmek için) bekleyin bakalım! Biz de bekliyoruz!" (A.Hulusi)

122 - Ve gözetin herhalde biz gözetiyoruz. (Elmalı)


Ventazıru* inna müntezırun; ve bekleyiniz, iyi bilin ki biz zaten bekliyoruz.


123-) Ve Lillâhi ğaybüs Semavati vel Ardı ve ileyHİ yurce'ul emru küllühu fa'budHU ve tevekkel aleyHİ, ve ma Rabbüke Bi ğafilin amma ta'melun;

Semâlar ve arzın algılanamayanları, Allâh içindir... Hüküm tümüyle O'ndan çıkar! O hâlde O'na kulluğunun farkında lığına er; O'nun El Vekiyl isminin mânâsının hakikatindeki varlığını hisset! Rabbin, sizden açığa çıkanlardan perdeli değildir! (A.Hulusi)

123 - Bununla beraber Göklerin Yerin gaybı, Allahın'dır, emrin de hepsi ona irca' olunur, yalnız ona ibadet et ve ona tevekkül kıl, rabbin ne yaptığınızdan ve yapacağınızdan gafil değil. (Elmalı)


Ve Lillâhi ğaybüs Semavati vel Ard göklerin ve yerin gizli gerçekleri Allah’a aittir. ve ileyHİ yurce'ul emru küllüh ve sonunda her iş döner dolaşır, Allah’ın dediğine varır. fa'budHU ve tevekkel aleyH şu halde yalnız O’na kul ol ve yalnız O’na güven, O’na dayan. ve ma Rabbüke Bi ğafilin amma ta'melun; zira senin rabbin yaptıklarınız karşısında asla duyarsız kalmaz.

Biz de bir surenin daha sonuna gelirken rabbimizden; Yalnız kendisine kul olan, kula kul olmayan ve yalnız kendisine dayanan Salih ve seçkin kulları arasında bizi de kılmasını niyaz ediyoruz ve O’ndan imanla, Kur’an la, vahiyle yaşanmış bir ömür, ve bu vahiyle yaşanmış bir ömrün güzel bir hatimesi, güzel bir sonucu olan imanlı bir ölüm niyaz ediyoruz.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


74. videonun sonu.
74. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/09/islamoglu-tefsir-ders-hud-091-12374/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder