30 Ağustos 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. NÛR (34-35)(111-D)

C sayfasından devam

34-) Ve lekad enzelna ileyküm âyâtin mübeyyinatin ve meselen minelleziyne halev min kabliküm ve mev'ızaten lil müttekıyn;

Andolsun ki, size gerçeği açıkça gösteren işaretler, sizden önce gelip geçmişlerden örnekler ve korunmak isteyenler için ibret alınacak öğüt inzâl ettik. (A.Hulusi)

34 - Kasem olsun ki size beyan edici âyetler ve sizden evvel geçenlerinki kabîlinde bir mesel ve muttakiler için bir mev'ıza indirdik. (Elmalı)


Ve lekad enzelna ileyküm âyâtin mübeyyinat ve doğrusu biz size hakikati açık be net olarak dile getiren mesajlar ve meselen minelleziyne halev min kabliküm sizden önce geçip gitmiş olanlara ilişkin bir nice mesel, bir nice örnek ve mev'ızaten lil müttekıyn ve sorumluluk bilincine sahip olanlar için her türden öğüt indirmişizdir.

Bu ayet hem ilk cümlesi ile yukarıdaki hükümlerle bağlantılı, son cümlesi ile ardından gelen ve sembolik dilin zirvesini oluşturan 35. ayetle Nûr ayeti ile bağlantılı. Yani iki tarafa da gönderme yapan, iki tarafı da gören bir ayet olarak okunmalı. Şimdi; ve mev'ızaten lil müttekıyn muttakilere Allah’ın vaz’u nasihatı, öğüdü neymiş onu okuyalım.


35-) Allâhu Nûrus Semâvâti vel Ard* meselü NûriHİ kemişkâtin fiyha mısbâh* elmısbâhu fiy zücâcetin, ezzücâcetü keennehâ kevkebün dürriyyün yûkadü min şeceretin mübareketin zeytûnetin lâ şarkıyyetin ve lâ ğarbiyyetin yekâdü zeytühâ yudıy'u ve lev lem temseshü nâr* Nûrun alâ Nûr* yehdillâhu linûriHİ men yeşâ'* ve yadribullâhul emsâle linNâs* vAllâhu Bi külli şey'in 'Aliym;

Allâh, semâların ve arzın nûrudur (NÛR, ilimdir - candır - datadır; semâlar ve arzın hakikati ilimden {DATA} ibarettir)! O'nun nûrunun (ilminin varlığı ve açığa çıkışı) misali şuna benzer: İçinde lamba (bilinç) bulunan bir kandil (beyin) gibidir... O lamba da bir sırça (şuur) kapsamındadır! O sırça (şuur) sanki inciden bir yıldız (yaradılış amacına göre işlevlenmiş Esmâ bileşimi) gibidir ki, doğu ve batıya (mekân ve zamana) ait olmayan mübarek bir ağaçtan (insanî hakikatin), yani zeytinden (TEK'lik şuuruna sahip olması) tutuşturulur! O ağacın yağı (şuurdaki hakikat müşahedesi) neredeyse kendisine bir nâr (arınma çalışmaları) dokunmasa da ışık saçar! Nûr'un alâ nûr'dur (Esmâ ilminin birimsel ilim sûretinde açığa çıkışı)... Allâh (insanın hakikati olan Esmâ mertebesi) dilediği kimseyi kendi nûruna (kendi hakikati ilmine) erdirir! Allâh insanlar için misaller veriyor... Allâh her şeyi (Esmâ özellikleriyle, o şey olduğu için) Bilen'dir. (A.Hulusi)

35 - Allah, Sema vat-ü Arzın nûrudur, nûrunun temsili sanki bir mişkât; içinde bir mısbah, mısbah bir sırçada, sırça sanki bir kevkebi dürrî (bir inci yıldız), mübarek bir ağaçtan tutuşturulur: bir zeytinden ki ne şarkîdir ne garbî, yağı hemen hemen ateş dokunmasa bile zıya verir, nûr üzerine nûr, Allah nûruna dilediğini hidayet buyurur ve insanlar için meseller darp eyler ve Allah, her şey'e alîmdir. (Elmalı)


Allâhu Nûrus Semâvâti vel Ard Allah göklerin ve yerin Nûr’u dur. meselü NûriHİ kemişkâtin fiyha mısbâh onun Nûr’u içinde kandil bulunan bir oyuktan yayılan ışık gibidir.

Bu ayet Kur’an da ki sembolizmin zirvesinden, zirvelerinden biridir. Tabii ki burada bir benzetme yapılıyor. Hatta teşbih-i beliğ var eskilerin ifadesi ile. meselü NûriHİ O’nun Nûr’unun misali, örneği. Bir de Kâf, teşbih edatı gelmiş ki iki teşbihle teşbih olduğu ifade edilmiş. BU ayet üzerine İslam Tefsir tarihinde öyle yorumlar üretilmiştir ki belki çok az ayete nasip olmuştur. Hatta müstakil eserler dahi yazılmıştır. Bunların başında meşhur İmam Gazzali’nin Mişkat-ül Envar, adını da bu ayetten alan ve sırf bu ayeti ele alan bir müstakil eseri vardır. Her ne kadar Gazali o eserde Allah’ı bizzat Nûr olarak niteliyorsa, yani Nûr’u hakiki manada alıyorsa da bu ayette görüyoruz ki böyle yaklaşmamızı kesinlikle istemediğini iki şeyle beyan ediyor. Mesel ve kâf teşbih edatı.

Onun için bu bir benzetme. Yani buradaki benzetme Ca’ilu, belki takdiri ifadesiyle Nûr’u kılan, Nûr’u var eden, göklerin ve yerin Nûr’unu var eden O’dur manasına anlamamız ayetin bize verdiği bu ima ve açık delillerden ortaya çıkıyor.

elmısbâhu fiy zücâcetin evet, o kristal bir fanus içindedir. Zücaceyi böyle çevirelim, kristal bir fanus. Ki teşbih olduğunu sembolik bir değer taşıdığını biz Kur’an da ki bir çok ayetten anlıyoruz zaten leyse kemisliHİ şey’.. (Şûrâ/11) ayetinde o hiçbir şey gibi değil diyor. Yani o hiçbir şeyin içine elbette ki burada ki Nûr, ışık ta girmiyor. Yine Ve lem yekün leHÛ küfüven ehad. (İhlas/4)hiçbir şeyin dengi olmaz diyor. Onun için beşeri tanıma sığmayan Allah’ın hidayete yakın kullarına bahşettiği gönül aydınlığı bu Nûr.

Nûr vahyin sıfatıdır aslında, Maide/46. ayetinde İncil için Nûr geçiyor. Tevrat için yine Maide/44. ayetinde Nûr sıfatı geçiyor. Yine Kur’an için Nûr sıfatı Kur’an da çok kullanılıyor. ve enzelna ileyküm nuren mübiyna (Nisa/174) mesela. Yani size Nûr indirdik, ışık aydınlık indirdik.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Nûr vahyin sıfatıdır. Bu sembolü, fakat İslam bilgi sistemleri farklı farklı yorumlamıştır. Beyan bilgi sistemi vahiy ve hidayet olarak yorumlamıştır. Bürham bilgi sistemi akıl olarak yorumlamıştır, irfan yani tasavvufun içinde olduğu irfan bilgi sistemi ise feyiz, südur ve basiret olarak yorumlamıştır. Hiç şüphesiz bu üç yorumun üçünün de gerçeklik payları vardır. Farklı farklı olmak şartıyla. Belki bir hiyerarşi bulunması şartıyla üçü de iç içe anlaşılabilir. Ama özellik ve öncelikle unutulmamalıdır ki Nûr Vahyin sıfatıdır, Allah’ın Nûr’u da vahyi ile indirdiği hidayet olarak anlaşılmalıdır.

ezzücâcetü keennehâ kevkebün dürriyyün öyle bir fanus ki, sanki inci gibi parıldayan bir yıldız. Fanus; Tabir caizse ışığın kabı, ışığın yolu. Yani lambanın dışında ki cam.

Übey Bin Kaab büyük kaari bunu akıl olarak yorumlamış, anlamış. Gerçekten de doğru bir yorum. Çünkü vahiy ışığı akıl fanusuyla hayata yansır. Vahiy ışığı akıl lambasıyla hayatı aydınlatır.

yûkadü min şeceretin mübareketin zeytûnetin lâ şarkıyyetin ve lâ ğarbiyye o kandil doğuya da batıya da ait olmayan mübarek bir zeytin ağacından elde edilmiş bir yakıtla tutuşturulur.

İslam’ın 3 büyük vahyin merkezi Akdeniz havzasıdır. Akdeniz havzasının sembolik bitkisi ise zeytindir. Belki zeytinin anılması işte 3 büyük vahyin merkezine bir işaret. Fakat ne doğuya ne batıya ait ifadesi ibaresi de hakikatin vatanı olmaz. Vahiy bir dille iner. Doğru, İbranice iner. Aramice iner, İncil’de olduğu gibi. Kur’an da olduğu gibi Arapça iner. Fakat vahyin manası evrenseldir. Kökü zaman ve mekan üstüdür. Ayakları yerdedir fakat başı göktedir. Onun için vahyin her hangi bir coğrafya ile sınırlanması doğuyla ya da batı ile ilişkilendirilmesi doğru olmaz. Bu ayeti aslında vahyin manasının evrenselliğini beyan eden bir ayet olarak okumakta mümkün bu ibareyi.

yekâdü zeytühâ yudıy'u ve lev lem temseshü nârun öyle ışıltılı bir yağ ki, bu yakıt ki neredeyse ateş değmeden bile ışık saçacak. Öyle ıpıl ıpıl, öyle ışıltılı bir yakıt ki bu ateş değmese bile ışık saçacak handi ise. Nûrun alâ Nûr Nûr üstüne Nûr’dur o. Yani yakıtı yakıtı Nûr, lambası Nûr, konulduğu yer Nûr, takası, eskiden taka derlerdi, takası Nûr. Duvarda o eski kandillerin konulduğu yer, lambaların koyulduğu oyuk o Nûr ve ışığı Nûr. İç içe geçmiş Nûr adeta. Yani merkezi Nûr, anlamı Nûr, lafzı Nûr ve tabii ki maksadı Nûr. Muhatabı da insanın içine Allah’ın yerleştirdiği akıl Nûr. Hepsi Nûr.

yehdillâhu linûriHİ men yeşâ' Allah isteyeni Nûr’unun peşine takarak doğru yola iletmeyi diler. ve yadribullâhul emsâle linNâs* vAllâhu Bi külli şey'in 'Aliym işte Allah insanlara böyle misaller vermektedir, zira her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen yalnızca Allah’tır.

Değerli dostlar bu ayette geçen semboller mişhad yani ışık mahalli duvardaki ışık koyulan oyuk. Vahyin nuru olarak anlaşılabilir. Zücac, yani fanus ışığın üstüne geçirilen kristal. Kalbin Nûr’u, yani akıl olarak anlaşılabilir. Mısbah, yani onun içindeki lamba, Allah’ın hidayet Nûr’u olarak anlaşılabilir. Zeytûn, yani onun içinde ki, kandilin içinde ki yakıt, yağ da iman olarak anlaşılabilir. Eğer bu kandil insanın gönlünde ki akıl Nûr’u ile birleşir de, insanın içinde iman ışığını yakarsa gerçek aydın Allah’a göre odur.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder