28 Ağustos 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. NÛR (31-31)(111-B)


A sayfasından devam

31-) Ve kul lil mu'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve lâ yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha vel yadribne Bi hümurihinne alâ cüyubihinn* ve lâ yübdiyne zinetehünne illâ libu'ûletihinne ev abaihinne ev abai bu'ûletihinne ev ebnaihinne ev ebnai bu'ûletihinne ev ıhvanihinne ev beniy ıhvanihinne ev beniy ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket eymanühünne evittabi'ıyne ğayri ülil irbeti minerricali evittıflilleziyne lem yazheru alâ avratin nisa'* ve lâ yadribne Bi ercülihinne liyu'leme ma yuhfiyne min ziynetihinn* ve tubu ilAllâhi cemiy'an eyyühel mu'minune lealleküm tüflihun;

İman eden kadınlara da de ki: Nazarlarını sakınsınlar (cinsel arzuyla bakmaktan kaçınsınlar) ve cinsel organlarını korusunlar ve zinetlerini, ondan zâhir olan müstesna, açığa vurmasınlar... Hımarlarını (başlarına örttükleri örtünün arkaya sallandırdıkları uçlarını, göğüs açıklıklarını kapatacak şekilde) öne getirsinler... (Allâh'ın bahşetmiş olduğu) zinetlerini göstermesinler... Ancak (şu kimseler hariç): Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut erkek kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut sağ ellerinin mâlik oldukları (cariye) yahut ricalden erkekliği kalmamış ihtiyarlara sahibinden başka tâbileri (hizmetçileri) yahut kadınların avreti üzere erkek çocuklar... Göğüslerine dikkati çekmek ve erkekleri tahrik amacıyla, yürürken ayaklarını vurmasınlar... Ey o iman edenler, hepiniz topluca Allâh'a tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz. (A.Hulusi)

31 - Mü'min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yahut kendi babalarına kocalarının babalarına yahut kendi oğullarına, yahut kendi biraderlerine, yahut kendi biraderlerinin oğullarına, yahut hemşirelerinin oğullarına yahut kendi kadınlarına yahut kendi ellerindeki memlûklarına, yahut ihtiyacı olmayan erkeklerden uyuntulara, yahut henüz kadınların avretlerine muttali' olmayan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü'minler ki felâh bulabilesiniz. (Elmalı)


Ve kul lil mu'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne Biraz önce Mü’min erkeklere bir talimat verilmişti. Kadın erkek ilişkilerinde erkeğe, karşıt cinse karşı nasıl bir bakış geliştirmesi gerektiğine yönelik bir talimat verilmişti, şimdi ise kadına bir talimat veriliyor. Mümin kadınlara da söyle gözlerini, bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Yani mümin kadınlar da bakışlarını kontrol altına alsınlar. Çünkü deminki değerlendirmelere benzer şeyler sadece erkekler için değil kadınlar içinde geçerli. Onlar da muhataplarının cinsel kimliklerini değil, muhataplarının şahsiyetlerini öncelesinler. Onun şahsiyetiyle, kişiliği ile ilişki kursunlar. Onun kişiliğini öne çıkarsınlar. Onun kişiliği ile zenginleşsinler belki. Yani ilişkiden doğan katma değeri iki tarafta öldürmesin. İki müminin bir araya gelmesinden doğabilecek muhteşem enerjiyi iki tarafta ucuz bakışlarla heba ve feda etmesinler. Aslında belki de özü itibarıyla söylenen bu.


[Ek bilgi 1; Orijinal bir bakış; http://ekabirweb.blogspot.com/2012/06/basortusu-gercegi.html ]

[Ek bilgi-2; orijinal bir makale; Nazar'ın Bilimsel İzahı 

Nazar halk dilinde göz değmesi, göz yakması, göz çekimi, göz istemi ve göz ışıması olarak bilinir.

Arapça nazar'a isabetül ayin denilir. Nazarın bilimsel tanımı ise;gözdeki foto reseptörlerin kasılması sonucu açığa çıkan negatif ve pozitif göz akım dalga ışınımına nazar denir.

Nazar'ın üç türlü ışınım etkisi vardır.Bu konu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak laboratuarlarda ispatlanmıştır.

Alfa(sarsıcı) Beta(kırıcı,yıkıcı) ve Gama (yakıcı) ışınları olarak, genel itibariyle halk arasında daha çok Alfa (sarsıcı)ışın etkileri daha yoğun olarak oluşmaktadır. Nazar değen insanda bilimsel olarak beynin orta bölümü olan (Mezensefelon) kısmında nöronlar(sinirler) harekete geçerek;göz küresini büyütür ve esneme başlar.

İnsana nazar değdiği bilimsel olarak fizyolojik açıdan esneme ve göz küresinin büyümesinden anlaşılır.Nazar'ın oluşa gelmesi için nazarı vuran kişinin,nazara gelecek kişiye negatif ışın göndermesini bilinçsiz olarak gerçekleşmesi gerekir.Nazar kesinlikle bilinçli olarak gerçekleşemez.Nazar'ı bilinçli olarak gerçekleştiren insanlar,çok azdır.Bu olay parapsikoloji konusuna girer.Nazarı bilinçli olarak vuran insanların gözlerinden Gama(yakıcı)ışınlar akımı oluşur.

Bu tür ışınlar röntgen çekimi bile gözleriyle yapabilecek seviyede X ışınlarını beynin hipotalamus kısımlarından boşalarak oluşturabilirler.Bu tür insanlar sayısı az olmakla birlikte çok tehlikelidirler.Gama ışınlara ilk defa 14 yaşındaki bir rus kızında bulunmuş ve ölçülmüştür.Bu insan gözleriyle karşısındaki insana radyolojik Gama ışını yollayarak röntgen çekimi bile yapabilmektedir.

Nazar daha çok güzel insanlara, mala mülk sahiplerine, halk arasında şöhret sahiplerine,işinde başarılı olan insanlara, değerli maddelere, yeni olan gelişmelere, yeni evlenen gençlere, yeni doğan şirin çocuklara, yeni alınan arabalara, yeni alınan eve, bağa bahçeye daha çok nazar değer. Çünkü insana çekim ve istem oluşturan tüm güzel olan oluşumlara nazar değer.

Nazarın fizyolojik etkileri; baş dönmesi, ani mide bulantısı, ayak kayması, bulanık görme, refleks bozulmaları, gözlerin kızarması, göz küresinin büyümesi, sebepsiz esnemeler, sakarlıkların başlaması, çeşitli hastalıklar, bir yerden düşme, gözde kan birikimi, sivilceler, elde veya başka bir yerde siğiller çıkması, göz çıbanları, kaş dökülmesi, boğaz ve kulak kaşıntısı, saç dökülmesi, cinsel iktidarsızlık, sakal ve saç kıran, mide ağrısı, dudak kuruması, ayak-el ağırması, bel ağrısı, burun kaşıntısı, kulak çınlaması, göz bulanıklığı, el-ayak kaşıntısı vb gibi fizyolojik bozukluklar nazar değdiğinde başlar.

Nazarın psikolojik etkisi; rüyada sıçramalar, tik oluşması, el titremesi, göz dalması, yorgunluk hissi, uyku bozukluğu bazen de aşırı uyku isteği,dalma hastalığı,gülme hastalığı, ani bunalım dönemi, stres, konsantre ve motive eksikliği, sebepsiz huysuzlaşma, dil sürçmesi, düşüncede saçmalama, kalp çarpıntısı, kabuslar görme, sebepsiz göz yaşı, sebepsiz mutsuzluk-huzursuzluk hissi, kendinde ağırlık olduğu hissi, regl sancısının artması, rüyada nazar boncuğu görmesi, bitkinlik hissi vb gibi ruhsal etkiler oluşur.

Nazarın para psikolojik etkileri; bereketsizleşme, işinizin rast gitmemesi, evinizde huzursuz olması, kaderin bir parçası olan şansınızın kapanması, kısmetinizin kapanması, yaşadığınız ortamı sevmeme, üzerinde aşırı derece bilinmeyen ağırlıklar oluşması, sevdiğinizden nefret etme, evliliklerde sebepsiz kavgalar, boşanmalar, eşinizin değişmesi, kıskançlıkların başlaması, arkadaşlıklarınızın bozulması, evlenememe, rüyalarınızda devamlı mavi renk veya nazar boncuğu görme, şiddetli geçimsizlik, büyülenme hissi vb gibi para psikolojik etkiler oluşur.

Kadın nazarı erkek nazarından daha fazladır. Bu olay kadınların her ortamda güzel gözükmek hissinden ve kapris yapma gücünden oluşur. Kadınlar birbirlerine daha çok nazar vururlar.

Nazar olgusu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak ilk defa bilimsel olarak incelemeler ile kanıtlanmıştır.


Nazarın para psikolojik etkilerinden korunmayı dualar ile yapmak daha sağlıklıdır.

Tam metni;



ve lâ yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha mümin kadınlar cazibe ve güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında kamuya açmasınlar. Evet, Mümin kadınlar cazibe ve güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında kamuya açmasınlar.

Malumunuz kadın, estetik bir formdur, Allah öyle yaratmıştır. Güzelliğin mücessem timsalidir ve Allah böyle yarattığı bir kadını bir insan cinsini elbette istismara açmazdı. Çünkü bir varlığa Cenabı Hakk bir değer yüklemişse, bir nitelik koymuşsa o niteliğin istismarının önüne de bir engel koymuştur. Bu her zaman böyledir.

Servet Allah’ın verdiği bir nimettir, servetin önüne istismar edilmesini engelleyen bir bariyer de koymuştur, o da tefeciliktir.

Şehvet Allah’ın verdiği bir nimettir, ama bunun doğru yolda kullanılması ve meşru sınırlar içerisine kanalize edilmesi için önüne bir bariyer konmuştur, sınırlar çizilmiştir.

Güzellik Allah’ın verdiği bir nimettir, fakat bunun istismarının önüne sınırlar koymuştur.

Akıl Allah’ın verdiği bir nimettir, fakat insan akılla sapmasın diye önüne bir bariyer, nakil gibi, yani tabir caizse akıl barajının önüne bir set çekerek bu gürül gürül akan akarsuyu enerjiye dönüştürmüştür. Yani durdurmamıştır, kokuşturmamıştır, sadece tribünlere yönlendirmiştir. Ondan enerji üretmiştir. Onu meşru sınırları içerisinde akmaya yöneltmiştir. İşte naklin görevi budur.

Bunun gibi burada da eğer bir güzellik vermişse Allah bir cinse, bunun istismarını önleyici tedbirini de almıştır. Cazibe ve güzellikleri bunlardan görünen kısımlar dışında kimseye açmasınlar.

Kadın güzelliğinin kamuya açılabilecek yerlerini ifade eden istisna cümlesi var burada illâ ma zahere minha istisna cümlesi bu. İbareden kaynaklanan bilinçli müphemlik var bu ibarede. Bilinçli müphemlik adını koymayı doğru buluyorum. Bu bilinçli. Birçok farklı yoruma yol açmış bu müphemlik. Yani kendiliğinden görünen kısımlar gibi yorumdan kaynaklanan bir çeviri de yapılabilmiş. Oysa bunlardan görünen kısımlar dışında anlamına gelir.

Bunlar nereler? Bunlar neler? Görünen kısımlardan ne kastediliyor? Nerelerle başlar, nerelerde biter? Bunlar bir kadının taktığı takılarla mı sınırlıdır, yoksa o takıların takıldığı yerlerle mi? Yani bütün bunlar çok çok farklı yorumlara yol açmış. Ama biz burada yorumlardan herhangi birine mutlaklaştıran bir yaklaşıma, ibarenin izin vermediğinden yola çıkarak doğrudan ibarenin bilinçli müphemliğini koruyacak şekilde çevirdik.

vel yadribne Bi hümurihinne alâ cüyubihinne bunun içinde baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.

İbare açık. Teşhir edilmemesi gereken güzellikler kamuya açılamaz. Bu ibareden bir önceki, kamuya açılabilecek kadının güzelliklerini, cazibelerini, o istisnayı dile getirmişti. Onun dışında kadın güzelliği teşhir edilemez, kamuya açılamaz. Neden? Çünkü özeldir. Güzellik, özelliktir. Özel genelleştirilemez. Onun için cazibe genelleştirilirse, kamuya açılırsa o zaman insan ilişkileri, insan ilişkileri olmaktan çıkar karşılıklı kişiliğin değil, dişiliğin öne alındığı ve kişiliğin arkaya atıldığı, sadece arkaya atılmayıp mahvedildiği, kişiliğin öldürüldüğü bir ilişki biçimine dönüşür ve bu ilişki tarih boyunca kadını erkeğin maskarası yapmakla sonuçlanmıştır. Kadını bir cinsel meta yapan işte bu yamuk ilişki çeşididir.

Kur’an öncelikle kadını korumak anlamında böylesine muhteşem bir tedbir geliştirmiş ve testtürü kadının kişiliğini dişiliğinin önüne alan bir unsur olarak gündeme getirmiştir. Yani öteden beri zaten var olan örtünmeye bir amaç, bir anlam. İnsana, özellikle de insan unsurunun devamını sağlayan cins olan kadına yönelik erkekten gelen tüm kötü, yamuk niyetli bakışlara ve yaklaşımlara böyle bir engel koymuştur. Bunun tersi kişiliği yok etmektir. Bireysel ve toplumsal ahlakta sapmaya yol açar. Karşıt cinsler arası ilişkinin merkezi şahsiyet olmaktan çıkar, cinsiyet olur. Eğer karşıt cinsler arasında ki ilişki şahsiyet etrafında değil de cinsiyet etrafında gelişirse bu ilişki aslında insan ilişkisi olmaz. Bu ilişki sömürüye dayalı bir istismar ilişkisi olur. Çünkü meşru olmayan, meşruiyeti olmayan böyle bir ilişki eğer meyve üretmeye kalkarsa toplum çöküşe doğru gider.

Düşünün meşruiyeti olmayan nikah sözleşmesi ile meşrulaştırılmamış ilişkiler bir toplumda öyle yaralar açar ki o toplum artık kimin, kimin nesi olduğu, kimin kime ait olduğu ve kimin ailesinin kim olduğu belli olmayan bir toplum haline dönüşür. Zaten bu tedbirlerin bir boyutu da, bir toplumu ayakta tutan kurumun aile olduğu ve ailenin korunmasının da öncelikle kadın erkek ilişkilerinin sağlıklı bir biçimde geliştirilmesine bağlı olduğu görüşünden, hakikatinden yola çıkarak bu sonuca varılmıştır.

Humur; hımar tekilinden türetilmiş bir çoğuldur. Baş örtüsü anlamına gelir. Bazı cahiller hani bunun içinde baş sözcüğü diye soruyorlar, bu tabii ki komik bir şey olur. Eşarp sözcüğünün içinde de baş yok. Yemeni sözcüğünün içinde de baş yok. Yaşmak sözcüğünün içinde de baş yok. Kefiye sözcüğünün içinde de baş yok, tülbent sözcüğünün içinde de baş yok.

Ama bunların hepsi de “baş örtüsüdür.” Yani ilke de içinde baş olması gerekmiyor, aksine aslında zımnen başta var, çünkü bu kelimenin bir başka aynı kökten türetilen bir başka kullanımı var. Hamr. Aynı kök. İçki. Neden biliyor musunuz? Başın içini örttüğü için. Yani aklı örttüğü için içkiye hamr denilmiştir. Aklı örter. İnsanın aklının üstünü örter, aklın üstü örtüldüğünde insan, insan olmaktan çıkar. Geçici olarak ta olsa artık insan diğer canlılarla eşitlenir. İşte sarhoşun durumu. Dolayısıyla geçici bir akıl kaybına yol açtığı için, aklı örttüğü için hamr denilmiştir içkiye.

Boyutları, niteliği, kapsamı ne kadar değişirse değişsin bu ayette Bi hümurihinne sözcüğü baş örtüsüne delalet eder. Bu tartışmasız, kesindir.

Burada zaten öteden beri kullanılan bir baş örtüsünün örtme biçimi dile getiriliyor. Öteden beri bu vahyin, bu ayetlerin muhatabı olan toplumda da baş örtüsü, tüm dünya toplumlarında olduğu gibi kullanılan bir şey. Fakat biraz aksesuar olarak kullanılan bir şey. Başına atarmış hanımlar, ama bir parça süs, bir parça aksesuar olarak kullanırlarmış ve ayet açıkça diyor ki; Başınıza attığınız bu örtüyü aksesuar olarak kullanmak yerine amaçlı olarak kullanın ve göğsünüzü açıkta bırakan bir biçimde kullanmayın. Göğsünüzü de örtün onunla.

Burada ki alâ cüyubihinne ibaresinde ki ceyb kadın elbisesinin önündeki yakaların arasındaki açıklık. Yani göğüs üzerinde ki açıklık. Özellikle takı mahalleri. Ziyneti ve takıyı göstermek için o bölge oyuk yapılır imiş. İşte orayı da  örtün. Anlamına bir düzenleme.


ve lâ yübdiyne zinetehünne illâ libu'ûletihinne ev abaihinn cazibe ve güzelliklerini yalnızca kocalarına, ya da babalarına açsınlar.

Şimdi vahiy kadın erkek ilişkilerini genel düzeyde düzenledikten sonra şimdi de akraba ilişkilerini düzenliyor. Yani tüm toplumda herkesi kendi hadlerini, sınırlarını bilmeye ve toplumsal ahlaka katma değer olmaya davet ediyor. Ahlaklı bir toplum ortaya çıkarmak için, ahlaklı bir bireyin, ahlaklı bir ailenin, ahlaklı bir ilişkinin nasıl olması gerektiğinin esaslarını veriyor. İşte burada da akrabalık ilişkilerini daha farklı bir zemine oturtuyor ve yabancıların kadın erkek ilişkisinin akraba içinde daha toleranslı olması gerektiğini, çünkü akrabalığın çok özel, fıtrattan kaynaklanan ontolojik bir bağ olduğunu ve bu bağın da korunmasının esas olduğunu böyle dile getiriyor ve öncelikle bu yasakların geçerli olmadığı akraba çevresini sayıyor.

O da nedir? Kocalarına. 1. numara da koca var. Çünkü kadın erkek ilişkilerinde maksimum ilişki bir eşle bir eş arasında kurulabilir. En yakın akraba da olsa hiçbir ilişki çeşidi karı koca arasında ki ilişki kadar zenginleştirilemez. Onun için bir numaraya kocayı almıştır. Çünkü Kur’an ın dediği gibi ikisi de bir birinin örtüsüdür. Bu noktada bir kısıtlama koymamıştır Kur’an. Kadın ve erkek ilişkilerinde karı kocaya, birbiri ile meşru sözleşme çerçevesinde birbirine helal olan iki kişiye Kur’an ikisinin arasına bir sınır koymamıştır. Birbirine adeta elbise, örtü yapmıştır onları.

Ondan sonra babalar. Mahremlerin yanında açılabilecek yerlerin tespitinde farklı görüşler var. Ben o farklı görüşlere girmiyorum. Yani mahremlerin yanında nereler açılmalı. Yani nikahı yasak olan birbiri ile evlenmeleri mümkin olmayan insanlar, karşıt cinsler birbirleri ile ilişkiye girdiklerinde, yan yana olduklarında ne kadar rahat davranabilirler. İşte bu konuda da İslâm fakihleri, fıkıh otoriteleri arasında farklı görüşler var. Bazıları bunu edep yerleri ile sınırlarken bazıları sadece baş ve boyunla sınırlar.

Burada ölçü nedir. Yine ma’ruf, meşru ve makul olandır ölçü. Onun içinde fakihlerin ihtilafları birbirinden farklı görüşleri de bu çerçevede anlaşılmalı bizce. Aslolan ilişkinin sahih, sağlıklı, kişiliği önceleyen üretken ve istismarı mümkin kılmayan bir zemin üzerine kurulmasıdır. Akraba ile de olsa. Bu zemini biraz da kişinin kendisi ve muhatabının kişiliği, kimliği, yapısı belirleyecektir. Onun için bu noktada biraz da kişinin fakihi yine kendisi olmalıdır. Kendi ölçüsünü kendisi akıllı, meşru ve makul biçimde doğru bir ölçü ile koymalıdır.

ev abai bu'ûletihinne kayın babalarına. Babalar derken dedenin babası, onun dedesi..! Yani usül olarak başa doğru gider. Kayınbabalarına. Kayınbaba baba yerine kaimdir. Onun için her iki tarafında kayın babası baba makamındadır. Tabii ki buradan yola çıkılarak anneler ve kayın valideler de geçerli.

ev ebnaihinne ev ebnai bu'ûletihinne oğullarına ya da üvey oğullarına. İlginçtir, üvey oğullar da oğullar gibi kabul edilmiştir. Efendim burada üvey dahi olsalar artık nikâhları düşmeyeceği için, evlenmeleri mümkün olmadığı için onlar da mahremler içine karışmıştır.

ev ıhvanihinne ev beniy ıhvanihinne kardeşlerine ya da erkek kardeşlerinin oğullarına ev beniy ehavatihinne kız kardeşlerinin oğullarına. ev nisaihinne ev ma meleket eymanühünne kendi evlerinde ki kadınlara meşru şekilde sahibesi oldukları kimselere. evittabi'ıyne ğayri ülil irbeti minerrical ya da kendi emirleri altında ki cinsel arzudan yoksun erkek hizmetçilere. Yani cinsel arzudan yoksun derken burada yaşlı erkekler. Artık cinsel ilgilerini kaybetmiş yaşlı erkekler kastediliyor. Yoksa tarihsel bir yanlış anlamada olduğu gibi, ki hadım ağası müessesesini saraylarda geliştiren de bu yanlış anlama hatta istismar idi. Ve bu istismar öyle şeylere yol açmıştı ki bazı sağlıklı insanlar dahi kısırlaştırılarak adeta bu istismara çanak tutulma vakalarına da tarihte rastlıyoruz. Tabii onunla bir alakası yok, burada tamamen cinsel ilgiden yoksun olan, vaz geçmiş olacak kadar yaşlı olan erkekler.

evittıflilleziyne lem yazheru alâ avratin nisa vaya kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklara açabilirler. Yani yukarıda ki kendilerine nikah düşen kimselere göstermeleri yasak olan bazı bölgeleri bu çerçevede akraba olan ve  evlenilmesi yasak kapsamına giren insanlara göstermelerinde bir sakınca yoktur. Yani onların yanında daha rahat hareket edebilirler.

ve lâ yadribne Bi ercülihinne liyu'leme ma yuhfiyne min ziynetihinn bir de yürürken gizli olan ziynetlerini teşhir etmek için ayaklarını yere vurmasınlar.

İnsan ilişkilerinde kadın cinselliğinin teşhiri istismarı önlemek için yasaklanıyor. Bu ayette sözün özü bu. Yani teşhircilik yapmasınlar. Bak, ben de şu da var, diye karşıt cinsin dikkatini çekecek bir şekilde kişiliğini sunmak yerine kamuya dişiliklerini sunma mesajı vermesinler. Neden? Çünkü bu kamu ile paylaşılacak bir şey değildir. Kamuya katma değer değildir. Kamunun değerini yükseltmez. Bir toplumun değerini özel bir alanda kalması gereken şeyi genelleştirerek bir topluma değer sunulmaz. Eğer bir insan bir topluma değer sunacaksa onu kişiliği ile, meziyetleri ile, bilgisiyle, bilinciyle, ürettiği değerlerle sunacaktır.

Bu üretilmiş bir değer değildir. Yani kadına Allah’ın verdiği güzellik, insanın kendi eli ile ürettiği bir değer değildir. Onun içinde bunu verenin yasakladığı istikamette kullanmak Allah’a karşı işlenmiş bir nankörlüktür aynı zamanda.

ve tubu ilAllâhi cemiy'an eyyühel mu'minune lealleküm tüflihun siz ey iman edenler topyekun günahları terk edip Allah’a yönelin ki mutluluk ve kurtuluşa erebilesiniz.

Evet, yani eğer bu gibi bir meyliniz olmuşsa, hayatınızın her hangi bir döneminde ya da bu sınırları çiğnemişseniz, bundan hemen vaz geçip Allah’a yöneliniz. Yöneliniz ki ebedi kurtuluşa ulaşabilesiniz.

lealleküm tüflihun ayetin bitişindeki bu ibare makro hedefi ortaya koyuyor. Bütün bu sınırlamalardan ve düzenlemelerden amaçlanan kurtuluştur. Hem dünyevi, hem uhrevi. Hem bireysel, hem toplumsal. Hem maddi, hem manevi. Hem medeniyet bazında, hem insan unsuru bazında kurtuluş. Çünkü Allah insanı bilir. Allah yarattığını bilir. Yarattığının zaaflarını da bilir.

Dolayısıyla Allah’ın insan için yaptığı düzenlemeler insanın hayrınadır. Bu düzenlemelerin tersine davranmaksa insanı en sonunda mahcup edecek, pişman edecek ve belki de mahvedecek bir takım vahim sonuçlara kapı aralayacaktır.  Zaten o sonuçları gördükten sonra geri dönmenin de çok bir anlamı kalmayacaktır. Belki mümkün de olmayacaktır. Bazı geri dönüşü olmayan kötü noktalar ondan çok daha önce hiç kavle alınmayan basit görülen bir takım sapmalarla başlar. Rabbimiz kendisine güvenilmesini istemektedir.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
111. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/08/24/islamoglu-tef-ders-nur-27-40111/   bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder