2 Ağustos 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. MÜ’MİNUN (019-027)(107-D)


C sayfasından devam

 19-) Feenşe'na leküm Bihi cennâtin min nahıylin ve a'nab* leküm fiyha fevakihü kesiyretün ve minha te'külun;

Onunla sizin için hurma ağaçlarından ve üzümlerden bahçeler (cennetler - şuur boyutunun yaşanası güzellikleri) inşa ettik... Onlarda sizin için birçok meyveler (marifetler, kemâlâtlar) vardır ve onlardan yiyorsunuz da. (A.Hulusi)

019 - Öyle iken durdurduk da onunla sizin için hurmalıklar, üzümlükler kabîlinden bağlar, bahçeler yaptık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler var onlardan yer ve geçiniriz. (Elmalı)


Feenşe'na leküm Bihi cennâtin min nahıylin ve a'nab ve nihayet onunla sizin için Hurma bahçeleri ve üzüm bağları yeşertmekteyiz. leküm fiyha fevakihü kesiyretün ve minha te'külun orada sizin için bir çok meyve bulunmakta ve onunla beslenmektesiniz. Burada hidro karbonların kaynağına atıf yapıyor. Çünkü insan ya bitkisel kaynaktan beslenir, ya hayvansal kaynaktan beslenir. Bitki dünyasına bir atıftı bu ayet ve devam ediyor;


20-) Ve şecereten tahrucü min Turi Seynâe tenbütü Biddühni ve sıbğin lil akiliyn;

Ve (yine o su ile) Tur-i Sîna'dan (Musa'ın Rabbiyle buluştuğu mahal) çıkan, yağ veren ve yiyenler için bir katık olan (zeytin) ağaç. (İncirin, teklikteki çokluk sembolüne karşı zeytin de direkt teklik sembolü olarak değerlendirilir, tasavvuf düşüncesinde.) (A.Hulusi)

020 - Ve bir ağaç ki Turu Sina’dan çıkar, yağ ve yiyenlere bir katıkla biter. (Elmalı)


Ve şecereten tahrucü min Turi Seynâ yine Turi sina havalisinde yetişen tenbütü Biddühni ve sıbğin lil akiliyn ürünü sayesinde yağ elde edilen ve yiyenler için hoş bir katık sağlayan zeytin ağacından da “yararlanmaktasınız.” Bu bitkisel kaynağımıza dikkat çekişti. Şimdi ise hayvansal kaynağımıza dikkat çekiyor. Yani hem hidro karbonların kaynağı olan bitkileri de, hem de proteinlerin kaynağı olan hayvansal gıdaların kaynağına dikkat çekiyor.


21-) Ve inne leküm fiyl en'ami le ıbreten, nüskıyküm mimma fiy butuniha ve leküm fiyha menafi'u kesiyretün ve minha te'külun;

En'amda (kurban olabilecek çiftlik hayvanları; bedendeki o tür kuvveler) da sizin için elbette bir ibret vardır... Onların karınlarında olanlardan sizi besleriz... Onlarda sizin için pek çok menfaatlar vardır ve onlardan yersiniz de. (A.Hulusi)

021 - En'am da da sizin için cidden bir ibret vardır, karınlarındakinden sizi iska ediyoruz sizin için de onlarda hem bir çok menafi' vardır, hem de onlardan yersiniz. (Elmalı)


Ve inne leküm fiyl en'ami le ıbreten yine evcil hayvanlarda da elbet sizin için bir ibret vardır. nüskıyküm mimma fiy butuniha onların karınlarında bulunan sütten size içiriyoruz. ve leküm fiyha menafi'u kesiyretün ve minha te'külun ve sizin için onlarda da bir çok yarar bulunuyor. Üstelik onlar sayesinde besleniyorsunuz.


22-) Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun;

Onların (hayvanların) üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz. (A.Hulusi)

022 - Hem onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz. (Elmalı)


Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun onlara tıpkı denizde oldu gibi yük vuruyorsunuz. Buraya kadar enfüs ve afak ayetlerini saydı. Önce imanın açılımını yaptı, bir mü’mini kâmilin imanını nelerle hayata uygulaması gerektiğini çizdi maddeler halinde ve daha sonra insanın varlığının amaçsız olmadığını, insanın etrafında ki tüm varlıkların amacının insana hizmet, insanın ise Allah’a kulluk amacıyla yaratıldığını ifade etti. Buraya kadar pasaj tamamlandı.

Buradan sonra doğrudan ilk muhatabına ve tüm muhataplarına yönelip başta peygamberin kişiliğini inşa edecek, misaller verecek. İnkarcıların da akıbetini kendilerine hatırlatacak ve diyecek ki onlara; Siz nasıl bir son istiyorsanız elinizle onu seçin. Ona göre davranın. Çünkü evvelkiler gibi davrananlar onların sonuna layık olurlar. İşte şimdi Nuh peygamber örneği ile hem Resulallah teselli ediliyor, hem de inkarcılar tehdit ediliyor.


23-) Ve lekad erselna Nuhan ila kavmihi fekale ya kavmı'budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, efela tettekun;

Andolsun ki Nuh'u kavmine irsâl ettik de (o kavmine) dedi ki: "Ey kavmim! Allâh'a kulluk edin (bunu fark edin)! "HÛ"nun gayrı olarak bir tanrınız olamaz! Hâlâ ittika etmiyor musunuz = korkup korunmuyor musunuz?" (A.Hulusi)

023 - Celâlim hakkı için biz Nuh’u kavmine Resul gönderdik de dedi ki: ey benim kavmim: Allaha ibadet edin, ondan başka bir tanrınız yoktur, binaenaleyh korunmaz mısınız? (Elmalı)


Ve lekad erselna Nuhan ila kavmih doğrusu Nuh’u kendi kavmine gönderen yine bizdik. fekale ya kavmı'budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, efela tettekun nitekim onlara demişti ki; Ey kavmim yalnız Allah’a kulluk edin sizin ondan başka bir ilahınız bulunmamaktadır. Hala sorumluluk bilinci ile hareket etmeyecek misiniz diye sormuştu Hz. Nuh.


24-) Fekalel meleülleziyne keferu min kavmihi ma hazâ illâ beşerun mislüküm, yüriydü en yetefaddale aleyküm* velev şaAllâhu leenzele Melaiketen, ma semi'na Bi hazâ fiy abainel evveliyn;

Onun (Nuh'un) kavminden, hakikat bilgisini inkâr eden geleneksel toplumun ileri gelenleri dedi ki: "Bu sizin gibi beşerden başka değil... Size üstünlük murat ediyor... Eğer Allâh dileseydi (bir beşer irsâl etmek yerine) elbette melekler inzâl ederdi... Biz ilk atalarımızdan böyle bilgi duymadık." (A.Hulusi)

024 - Bunun üzerine kavminden küfreden kodaman güruh şöyle dedi: bu, başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, üstünüze geçmek istiyor, eğer Allah dilese idi elbette bir takım Melekler gönderirdi, biz evvelki atalarımız içinde bunu işitmedik. (Elmalı)


Fekalel meleülleziyne keferu min kavmihi bunun kavminin seçkinlerinden küfürde ısrar edenler dediler ki ma hazâ illâ beşerun mislüküm bu da sadece sizin gibi ölümlü bir insan yüriydü en yetefaddale aleyküm onun amacı size üstünlük taslamak, üstünlük sağlamak velev şaAllâhu leenzele Melaiketen hem eğer Allah isteseydi gökten bir melek indiriverirdi ma semi'na Bi hazâ fiy abainel evveliyn üstelik bizler bu konuda önder atalarımızdan bir şey işitmişte değiliz dediler.

Evet o kadar çok değinilmesi gereken yer var ki; Mele’ yani önde gelenler, aristokratlar, seçkinler sınıfı. Piramidik bir toplumu tarif ediyor aslında. Toplumlar ya piramit şeklinde dizilirler ya da saf şeklinde. Zulüm toplumları piramit şeklindedir. Üsttekiler ayaklarını alttakilerin başlarına basarak yükselirler. Üsttekiler daha fazla yükselmek için daha fazla başa basmak zorundadırlar. Onun içinde alttakileri sürekli tekmelerler, sürekli tepelerler. Onların başlarını kaldırmamalarına bağlıdır onların yukarıda kalışı. Ne kadar yüksekseler o kadar fazla zulmederler. Ne kadar zulmederlerse o kadar fazla yükselirler. İşte mele’ bu sınıf.

Kur’an bu siyaset tarzını kökten devirerek saf siyasetini önermiştir. Yani yukarı çıkmak için değil, öne geçmek için yarışmak, saf gibi bir hizada durmak. Tıpkı namaz safında olduğu gibi. Hayırda yarışmak ve eşit şartlarda başlamak yarışa. Ve bu yarışta kimsenin kimseye zulmetmemesini temin etmek. Zulmün yarışı değil bu yarış adaletin yarışı.

İşte iki siyaset arasındaki fark ve burada Hz. Nuh kavminin onun gönderildiği zalim kavmin siyaset anlayışı dile getiriliyor. Onlar diyorlar ki bize bir melek gelmeliydi. Neden? Çünkü bir toplum eğer dini hayata aktarmayı istemiyorsa, peygamberini örnek almayı istemiyorsa mazereti bu olur. Ve tüm inkarcı toplumlar peygamberlerinden melek peygamber istemişlerdir. Sizce neden acaba? Melek gönderilseydi çok mu inanacaklardı. Ve cenabı hakta onlara açıkça şu cevabı veriyor.

Yer yüzünde eğer salına salına gezen insanlar değil de melekler olsaydı peygamberi de melekten gönderirdi. (İsra/95) Bu cevaptan siz şunu anlamıyor musunuz. Peygamberler önlerine düştükleri insanlara örneklik ederler. İnsanlar örnek alabilecekleri birini önlerinde görmek ister. Melekler insanlar tarafından üretilemezler. Örnek alınamazlar. Peygamberler ahlakı üretilsin diye gönderildiler. Peygamberler her çağa onlara inanan müminler tarafından taşınsın diye gönderildiler. İşte tüm inkarcı kavimlerin melek peygamber isteyip insan peygamberi ısrarla inkar etmelerinin altında yatan sebep bu.

Bir de babalarını ileri sürüyorlar, atalarını ileri sürüyorlar. Hakikatin değerini kıdemden aldığını düşünüyorlar. Oysa ki hakikat değerini kıdeminden almaz. Kör taklidi reddediyor bu ayet.


25-) İn hüve illâ racülün Bihi cinnetün feterabbesu Bihi hattâ hıyn;

"O kendisinde cinnet olan (cin etkisindeki) bir adam... Bir süre Onu gözetleyin bakalım." (A.Hulusi)

25 - Her halde o öyle bir adam ki kendisinde bir cinnet var, binaenaleyh gözetin bunu bir zamana kadar. (Elmalı)


İn hüve illâ racülün Bihi cinneh devam ediyorlar yine o kavim. Hz. Nuh için diyorlar ki; o aklını kaçırmış biri. feterabbesu Bihi hattâ hıyn artık siz de onu bir süre gözetim altında tutun.

Canını çok yakmış olmalılar Hz. Nuh’un. Gerçekten de bu ayetin dışında Hz. Nuh’un kıssası başka surelerde de anlatılır. Hud suresinde, A’raf suresinde ve yine adı ile anılan Nuh suresinde. O surede Hz. Nuh’un bu toplumu yola getirmek için nasıl ömrünü ve özünü tükettiğini şu sözlerinden anlıyoruz. Diyor ki; Ve kale Nuh, Nuh dedi ki;

Ve kale Nuhun Rabbi lâ tezer 'alel Ardı minelkafiriyne deyyara. (Nuh/26) rabbim dedi bu kafirlerden yer yüzünde bir tanesini bırakma. İnneKE in tezerhüm yudıllu 'ıbadeKE ve lâ yelidû illâ faciren keffara. (Nuh/27) eğer onlardan bir tane bırakırsan yer yüzünde ya rab, onlar başkalarını da saptıracaklar ve onlardan hiç hayırlı evlat doğmayacak.

Böylesine canını yakmışlar, böylesine Hz. Nuh’u canından bezdirmişler. İşte Hz. Nuh’un tüm emeklerini sarf ettikten sonra aldığı emir ve yakarısı şöyle oluyordu;


26-) Kale Rabbinsurniy Bima kezzebun;

(Nuh) dedi ki: "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşın yardım et bana." (A.Hulusi)

026 - Dedi: ya rab! Beni tekzip etmelerine karşı sen bana nusrat ver. (Elmalı)


Kale Rabbinsurniy Bima kezzebun Rabbim onların beni yalanlamalarına karşı bana yardım et.


27-) Fe evhayna ileyhi enisna'ıl fülke Bi a'yüniNA ve vahyiNA, feizâ cae emruNA ve farettennuru, feslük fiyha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlü minhüm* ve lâ tühatıbniy filleziyne zalemu* innehüm muğrekun;

Bunun üzerine Ona (Nuh'a) vahyettik ki: "Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret vardır) ve vahyimizle gemiyi yap... İş başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç ehlini, gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar boğulacaklardır." (A.Hulusi)

027 - Biz de ona şöyle vahy ettik: bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap, sonra emrimiz gelip de Tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve aleyhinde söz sebk etmiş olandan başka ehlini sok ve o zulüm edenler hakkında bana bir hitapta bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır. (Elmalı)


Fe evhayna ileyhi bunun üzerine ona şöyle vahy etmiştik. enisna'ıl fülke Bi a'yüniNA ve vahyiNA bizim gözetimimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi inşa et. Yani karada gemi yap diye emredildi Hz. Nuh’a.

Karada gemi yapmak ne demek? A’raf ve Hud suresinde onunla alay ettiklerini görüyoruz kavminin. Karada gemi yaptınız mı hiç? Karada gemi yap diye emrolunsaydınız ne yapardınız. Eğer sizin de amacınız varsa, rüyalarınız varsa, gayeniz varsa, davanız varsa karada geminizi yapmaya devam eder hiç kimseye aldırmazsınız. Unutmayınız karada gemi yapmayı göze alanlar tufandan kurtulurlar. Onun için Nuh örneği her çağın tufanından kurtulmak isteyenlere verilmiş müthiş bir örnek.

feizâ cae emruNA ve farettennur unutma ki hükmümüzün vakti gelip çattığında tandır da kaynamaya başlar.

Bu tandır nedir bilmiyoruz. Ya kaynamaya başlayan yer yüzüne, tufan bölgesine bir atıf. Ya Elmalılı merhum müfessirimizin tefsir ettiği gibi Hz. Nuh’a vahy ile bildirilen geminin bir buharlı gemi olmasına bir atıf. Biz nihayetinde bilemiyoruz.

[Ek bilgi; Nuh’un gemisinin buhar kazanlı oluşu hakkında geniş açıklama Hud/40. ayette (72. video)


feslük fiyha min küllin zevceynisneyn bu takdirde sen her tür canlıdan birer çift al. ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlü minhüm bir de kendileri hakkında hüküm kesinleşmiş olanlar hariç aile efradını al. ve lâ tühatıbniy filleziyne zalemu o kendi kendine kıyan o kimseler hakkında benimle muhatap olma. Yani onlar için benden af dileme. Başta oğlu ve eşi olmak üzere. innehüm muğrekun şu kesin ki onlar boğulacaklar. Oğlun ve karın da olsalar. Babası peygamber, kocası peygamberde olsa. Nuh’un gemisinde inkârcıya yer yok. Çünkü onlardan biri o gemide olsaydı o gemi batardı. Hidayet babaların oğulların, amcaların elinde  olsaydı en yakınlarına dağıtırlardı. Ama değil. İnsanın kendi tahsilatıdır hidayet. Allah kendi yaptıklarına bakarak hidayet kapısını açmaktadır.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
107. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/27/islamoglu-tef-ders-muminun-001-041107/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder