18 Temmuz 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. HACC (029-031)(105-C)


B sayfasından devam.

        29-) Sümmelyakdu tefesehüm velyufu nüzûrehüm velyettavvefu Bil Beytil 'Atıyk;

        "Sonra (nefslerinin) kirlerine son versinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'lerini (şerefli - özgür ev'i) çok tavaf etsinler." (A.Hulusi)

29 - Sonra kirlerini atsınlar ve adaklarını yerine getirsinler ve o Beyti atik’i tavaf etsinler. (Elmalı)


Sümmelyakdu tefesehüm sonra zorunlu yasaklara son verip kirlerini gidersinler. Bu tefes sözcüğü tek bir yerde gelir o da burası. Gerçekten Arap dilinde de ender kullanılan sözcüklerden biri. Bu sanırım ihramdan çıkmaya, ihram yasaklarının son bulmasına delalet etse gerektir.

İhram kefeni sembolize eder. İhramı geçiren bir hacı kefenini giymiştir, mahşere yürüyordur. Artık o başka yeri ile ilgilenemez. Kaşıyla gözüyle, bedeniyle tırnağıyla, saçıyla ilgilenemez. Artık ruhunun aynasına bakmaktadır. Onun için mahşere yürüyen biri etiyle kemiğiyle ilgilenemez. Onun daha derin işi var. Onun daha büyük bir telaşı var. Çünkü hesaba yürümektedir, hesap verecektir. O nedenle ihram işte mahşeri temsil eder.

Ve haremle bütünleşir ihram giyen, muhrim, yani harem olur. Haremi şerif Kâbe idi, Kâbe nin çevresi idi. Hac yapılan mahallerdi. O da harem olur. Hacı da haremin bir parçası olur. O da muhterem olur. Dokunamazsınız, o da dokunulmaz olur. Çünkü artık Allah’ın misafiridir. Allah’ın mescidi, Allah’ın evi gibi, beytullah gibi o da Allah’ın konuğudur. Duyufullah, dayfullah, Allah’ın misafiridir. Onun için muhteremdir, dokunulmaz. Allah’a gelmiştir. Onun üzerinde Allah tasarrufta bulunacaktır artık. Kendi vücudu üzerinde dahi ihramı çıkarıncaya kadar tasarrufta bulunamaz. Herhangi bir tüyüne dahi dokunamaz. Saçını traş edemez, tırnağını kesemez. İşte buna dikkat çekiliyor ayeti kerimede.

velyufu nüzûrehüm adaklarını yerine getirsinler. velyettavvefu Bil Beytil 'Atıyk ve bu özgürlük evini tavaf etsinler. Yettavvefu.

Tavaf; gidip gelmek, ya da bir şeyin etrafını dönmek, sürekli hareket halinde olmak anlamına gelir. Hac ibadetinin rükünlerinden biri olan Kâbe nin etrafını ye kez dönmeye verilen isimdir. Kalbini Kâbe den yana alarak, yüreğini Kâbe den yana alarak insan Kâbe nin etrafında döner. Bu namaz gibidir. Tavaf, haccın namazıdır adeta. 7 kezdir. 7, sonsuzluğu temsil eder. Yani sonsuzcadır. Aslında Kâbe’nin etrafında başlayan bu dönüş ebediyen sürmelidir mesajı verir.

Eğer eşyaya bakarsanız Kâbe’nin etrafında ki tavafla insana verilen mesaj; Ey insan kozmik şarkıya katıl. Evrenin şarkısına katıl, evrenin ilahi, hareketine katıl demektir bu. Çünkü evrende tavaf etmeyen hiçbir varlık yoktur. Canlı ya da cansız diye ayırmayın. Hiçbir varlık gösteremezsiniz ki tavaf etmiyor olsun. Çünkü her varlık atomdan meydana geliyor. Yaratılmışlar atomlardan oluşuyor. Atomlarsa bir çekirdek ve onun etrafında hiç durmadan tavaf eden elektronlardan oluşuyor. Yani eşya tavaf ediyor. Siz sabit duruyormuş gibi görseniz de taşlar tavaf ediyor, topraklar tavaf ediyor ve insanın her zerresi tavaf ediyor. Ey insan sen hala ne diye duruyorsun mesajıdır bu.

O kadar mı? Sadece o kadar değil. Bakın bedeninize kan tavaf ediyor. Adeta kalp Kâbe’sidir. Tavaf ediyor hiç durmadan, Peki bu tavafın durması nedir? Kan eğer kâlp Kâbe’sini tavaf etmeyi durdurursa biz buna ölüm diyoruz.

Bakın ay tavaf ediyor yeryüzünün etrafını hiç durmadan. Bakın ay ile birlikte dünya, güneşin etrafını tavaf ediyor. Ay, dünya ve güneşle birlikte tüm bir sistem bilemediğimiz bir merkezin etrafını tavaf ediyor. Yani alemde tavaf etmeyen bir varlık yok. Ey insan sen hala neyi bekliyorsun demektir bu. Kozmik koroya katıl. Sen de bu evrensel tavafa katıl demektir. İşte Kâbe nin etrafında müminin yaptığı tavaf, kozmik şarkıya katılmasıdır. Onun için burada velyettavvefu Bil Beytil 'Atıyk özgürlük evini tavaf etsinler.

Beytil ‘Atıyk; ‘ıtk; 3 manaya birden gelir. ‘Atıyk; Hem özgürlük, yani bağımlı olmama, hürriyet. Hem kadiym, eski değil, kıdemli, en ilk manansa gelir. Hem de şerefli, izzetli, yüce, onurlu manasına gelir. Aslında 3 manayı birden vermemizde de hiçbir sakınca yok. Çünkü beytül ‘atıyk olan Kâbe; Hem yeryüzünün ilk mescidi, en kıdemli mabedi. Hem özgürlük mabedi, ki bu vurgu çok önemli. İnsanı özgür kılar.

Nasıl özgür kılar; Tavaf aslında bağlanmanın bir sembolü değil midir. Çünkü bağlanan bir şey bir eksen etrafında döner. Yani merkez kuvveti varsa bir eksen etrafında döner. Cazibe varsa, çekim varsa dönersiniz. O da bağlanmanın bir çeşididir. Evet, tuhafta insanın Allah’a bağlanmasıdır. Bağlanmasını sembolize eder.

Peki bunun özgürlük neresinde diye hala soracak mısınız? Özgürlük; Allah’a kul olmaktır. Çünkü mutlak özgürlük, mukayyet bir insan için söz konusu değildir. Düşünülemez bile. Henüz daha yüreğine dahi söz geçiremeyen bir insanın mutlak özgürlükten söz etmesi abestir.

Peki nedir özgürlük; Kula kul olmamaktır. Eşyaya kul olmamaktır. Kendisi ile eşit, ya da kendisinden aşağı değerde ki şeylere kul olmamaktır. Bunun tek yolu vardır, o da Allah’a kul olmak. Çünkü insan mutlaka bir yere bağlanır. Bir yere bağlanmazsa bin yere bağlanır. Bir yere kulluk etmezse bin ilaha kulluk eder. O nedenle Allah’a kul olan özgürlüğün zirvesini yakalar. Onun için de Bil Beytil ‘Atıyk, özgürlük evidir.


30-) Zâlike, ve men yuazzım hurumatillahi fe huve hayrun lehu 'ınde Rabbih* ve uhıllet lekümül en'amu illâ ma yütla aleyküm fectenibürricse minel' evsâni vectenibu kavlez zur;

        İşte böyle... Kim Allâh'ın saygı gösterilmesi gerekenlerine saygı duyup gereğini uygularsa, bu yaptığı, onun için Rabbinin indînde daha hayırlıdır... Size bildirilenler hariç, en'am (deve, sığır, koyun cinsi) helal kılındı... O hâlde putların pisliğinden ve uydurma fikirlerden kaçının. (A.Hulusi)

30 - Emir budur, her kim de Allahın hürmetlerine tazîm ederse bu kendisi için rabbi indinde mutlak hayırdır, size ise karşınızda tilâvet olunup duranlar müstesna olmak üzere bütün enam helâl kılındı, o halde o evsandan, o pislikten kaçının ve tezvir sözden kaçının. (Elmalı)


Zâlike, ve men yuazzım hurumatillahi fe huve hayrun lehu 'ınde Rabbih sözün özü şudur ki; her kim Allah’ın kısıtlayıcı buyruklarına saygı gösterirse, bu rabbi katında kendisinin yararına olacaktır. Yani bundan sadece kendisi faydalanacaktır. Kendi çıkarına olacaktır daha doğrusu. İnsan eğer çıkarını gözetiyorsa rabbinin buyruklarına uysun. Çıkarını biliyorsa, menfaatini gözetiyorsa, en büyük menfaati insanın Allah ile sıcak ilişkidir. Bu da Allah’ın buyruklarına teslimiyetle olur.

Burada ayrıca Allah’ın kısıtlayıcı buyruklarından kasıt; İnsanın önüne zararlı olandan engellemek için çekilmiş sınırlar. Bu sınırlar zaten gösterilmiştir. Kısıtlayıcı buyruklar diye çevirdiğim hurumatillah budur aslında. Ama bir sonraki ayetin devamında ki cümleye bakınız bir de;

ve uhıllet lekümül en'amu illâ ma yütla aleyh zaten size bildirilenler dışında kalan bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. Yani asıl olan mubahlıktır, serbestliktir. Yasaklananlar söylenmiştir. Eğer yasaklar arasında bir şeyi bulamadınızsa o serbesttir. Buradan bu ilke çıkarılmıştır. Ki Maide/3. ayetinde de zaten bu yasaklananlar tek tek sayılmıştır.

fectenibürricse minel' evsân ama özellikle de putçuluktan kaynaklanan her tür manevi pislikten sakın.

Burada ki rics; murdarlık, manevi pislik Minel’ evsân, Kur’an da putlar hakkında iki terim kullanılır. sanen ve vesen. Sanen; sadece katı, taştan, ağaçtan, ondan bundan yapılmış mücessen, somut putlar için kullanılır. Ama vesen, ki burada ki evsân vesenin çoğuludur, soyut putları da içine alır. İnsanın öz benliğinden tutun, ideolojiye varana kadar. Ölülerden tutun ruhlara varana kadar. Hatta putlaştırılmışsa aziyzler, veliyler, hatta peygamberler. Anlatabiliyor muyum. Yani bu manada soyut ve somutuyla tüm tapınma nesneleri evsân a girer.

vectenibu kavlez zur bir de batıl inanca dayalı asılsız iddialardan kaçınarak, ki bir sonraki ayete atıf yapmamız lazım burada: Batıl itikatlar; Allah adına kutsallık uydurmak demiştik zaten daha önce.


        31-) Hunefae Lillâhi ğayre müşrikiyne Bih* ve men yüşrik Billâhi fekeennema harre mines Semai fetahtafühüttayru ev tehviy Bihir riyhu fiy mekânin sehıyk;

        Gayrını ona şirk koşmaksızın, Allâh için hanîfler (dûnunda bir tanrı düşünmeyenler) olun! Kim Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ortak koşarsa, o sanki semâdan düşmüş de kendisini kuş kapıyor yahut rüzgâr onu uzak bir mekâna atıp sürüklüyor gibidir. (A.Hulusi)

31 - Allah için, ona şirk koşmayan hanîfler olun, her kim Allaha şirk koşarsa öyle olur ki sanki Semadan düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor, veya rüzgâr onu ocara bir yere sürüklüyordur. (Elmalı)


Hunefae Lillâhi ğayre müşrikiyne Bih batıldan yüz çevirip yalnız hakka yöneldiğinizi ve O’ndan başkasına tanrılık yakıştırmadığınızı Allah’a ispat edin. Yani böyle yaparak yalnız Allah’a kulluğunuzu ispat edin.

İmandan olmadığı halde inanca ilave edilmiş her unsur, iman alanını belirleme yetkisine sahip tek varlık olan Allah’a ortak koşmanın bir şeklidir. En azından Kur’an bunu böyle görür. Onun içinde cahiller dinden ıskonto yaparken, cahil sofular dine zam yaparlar. Aslında peygamberler sadece ve sadece inanç değerlerini getirmemişlerdir. Aynı zamanda inanç değerlerine ilave edilmiş fazlalıkları da atmak için gelmişlerdir. Bakınız birçok peygamberin mesajı yeni bir değer getirmekten daha çok, asli inanç değerleri üzerine sonradan ilave edilmiş sahte değerleri ayıklamaktır, görevi budur.

 ve men yüşrik Billâhi fekeennema harre mines Semai fetahtafühüttayr zira Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıran kimse gökten düşerek un ufak olan ve saçılan parçalarını kuşların didikleyip kaptığı ev tehviy Bihir riyhu fiy mekânin sehıyk ya da rüzgarın ıssız bir köşeye savurduğu nesneye benzer.

Evet, burada ilginç bir benzetme yapılıyor. Gökten düşüp de param parça olan ve her bir parçasını kuşların didikleyip rüzgarın da savurduğu bir nesneye benzer. Aslında burada ki düşüş maddi düşüş değil, buradaki düşüş Allah’ın sevgi ve güvenini kaybetmektir. Allah’ın sevgi ve güvenini kaybedenin durumu gerçekten de büyük ozan Seyrani’nin dediği gibi;

Zor gönülden düşme gökten düşmeden ben bilirim.
Kalbi sultandan düşen kul parçasından pare bu.

Der. Yani büyük sultanın kalbinden düşen kulun parçasından pare bul. Bir parçası kalmaz. Çünkü onun gönlüne girebilmek için çok çok yükseğe çıkmıştır. O kadar yüksekten düşünce adamın parçası kalmaz. Der. Aynen sanki bu ayeti tefsir eder gibidir.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
105. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/13/islamoglu-tef-ders-hacc-025-048105/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder