13 Temmuz 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. HACC (014-024)(104-E)


D sayfasından devam

14-) İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilus salihati cennatin tecriy min tahtihel enhar* innAllâhe yef'alu ma yüriyd;

        Şüphesiz ki Allâh, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder... Kesinlikle Allâh irade ettiğini yapar (ilminden açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; İlim - İrade - Kudret). (A.Hulusi)

14 - Şüphe yok ki Allah, iman edip Salih ameller işleyenleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, şüphe yok ki Allah ne isterse yapar. (Elmalı)


İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilus salihati cennatin tecriy min tahtihel enhar Hiç kuşku yok ki Allah iman eden, dürüst ve erdemli davrananları, zemininden ırmaklar çağlayan cennetlere yerleştirecektir. Burada ise Kur’an hep çift boyutlu bir dil kullanır. Yukarıda cehenneme müstahak olanların dünya ve ahiretteki durumunu dile getirdi. Burada ise cennete müstahak bir hayat yaşayanların karşılaşacağı güzel akıbeti dile getiriyor.

innAllâhe yef'alu ma yüriyd zira Allah dilediği şeyi mutlaka gerçekleştirir.. Neden bunu dilemiştir? Çünkü Allah testiyi kıranla suyu getireni bir tutmaz da ondan. Bu konuda vaadi vardır. Allah, sorumluluğunu bilen ve yer yüzünde maksadına uygun bir hayatın inşası uğrunda çaba gösteren herkesi ahirette ödüllendirecektir.


        15-) Men kâne yezunnü en len yensurehullahu fiyd dünya vel ahireti felyemdüd Bi sebebin iles Semai sümmelyakta' felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yağıyz;

        Kim Allâh'ın (hakikatindeki Esmâ kuvvelerinin) kendisine dünyada ve gelecek yaşamında yardımcı olmayacağını zannediyorsa, bir sebep ile (tefekkürle) semâya (bilincine) yönelsin, sonra (bedensiz sırf bilinç olarak beden bağını) kessin de bir baksın; (kendini yalnızca beden zannetmesiyle düştüğü) tuzağı, öfkelendiği şeyi (Rabbinin kulu olması gerçeğini) ortadan kaldırıyor mu? (A.Hulusi)

15 - Her kim, ona Allah Dünyada ve Âhiret te aslâ yardım etmez zannediyorsa hemen Semâya bir ip uzatsın sonra nefesini kessin de baksın kendi gayzını giderecek mi? (Elmalı)


Men kâne yezunnü en len yensurehullahu fiyd dünya vel ahirah her kim Allah’ın peygamberini dünya ve ahirette asla desteklemeyeceğini düşünüyorsa felyemdüd Bi sebebin iles Semai sümmelyakta' astığı bir iple göğe tırmansın da nihayet o desteği kessin bakalım kesebiliyor mu.

Burada ki değerli dostlar yensurahu fiilinde ki “HU” zamirini bazı otoriteler Resulallah’a değil de bu kişinin kendisine yönelik olarak okumuşlar ve anlamışlar. Bu ikinci bir ihtimaldir metnin o zaman burada ki anlam şu olur. Kim Allah’ın dünyada ve ahirette kendisini desteklemeyeceğini düşünüyorsa o zaman göğe bir ip atsın, yukarı bir ip atsın da ondan sonrasını da böyle düşünenler şöyle anlamışlar kendisini ipe çeksin. Yani intihar etsin şeklinde fakat bir sonra gelen cümle bu anlamı desteklemiyor. Çünkü;

felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yağıyz ve böylece görsün bakalım bu düzeni bu hilesi kendisini kudurtan şeyi ortadan kaldırabilecek midir. Onun içinde bu alternatif okuyuşu bu son cümle doğru çıkarmamaya, yani yukarıdaki zamir Resulallah’a gitmektedir. Ki en doğru anlayışta bu olsa gerek. Çünkü o ağzına kadar kinden kudurma noktasına gelmiştir. Gayzdan, kinden. İşte onun için böyle yapsın, Allah’ın peygamberine olan desteğini kesebiliyorsa kessin de kinden gayzdan, nefretten kurtulsun kurtulabiliyorsa diyor. Ama bunu yapamayacak tabii ki.

[Ek bilgi: Rivayete göre bu âyet-i celile Esad ve Katafan kabilesi hakkında nazil olmuştur. Peygamberimiz (s.a.) bu iki kabileyi İslâm'a davet eder. Onlar ise daha önce, İslâm'a girmemek için Yahudilerle anlaşırlar ve Peygamberimizin davetini kabul etmeyerek şöyle derler: «biz İslâm'a giremeyiz. Çünkü bizimle Yahudiler arasında İslâm'a girmeme hususunda anlaşma vardır. Şayet biz o anlaşmayı bozarsak, Yahudiler bize hem kötülük eder, hem yiyecek vermezler, hem de bizi bulundukları yere koymazlar. Bu bakımdan İslâm'a girmekten korkarız. Eğer biz İslâm'a girersek Muhammed'in Tanrısı ona yardım etmez, onun işi de, bizim işimiz de kötü olur.» Yüce Allah bu âyeti onlara cevap olarak inzal buyurmuştur. (Ebü'l-Leys Semerkandi/ Tefsirü'l-Kur'an)]


16-) Ve kezâlike enzelnahu âyâtin beyyinatin ve ennAllâhe yehdiy men yüriyd;

        İşte böylece O'nu apaçık delillerle inzâl ettik... Muhakkak ki Allâh kimi dilerse onu hakikate yönlendirir, hidâyet eder. (A.Hulusi)

16 - Ve işte biz onu böyle «ayeti beyyinat» olarak indirdik ve çünkü Allah istediğine hidayet eder. (Elmalı)


Ve kezâlike enzelnahu âyâtin beyyinat işte böylece biz bu mesajları hakikatin apaçık belgeleri olarak indirmiş bulunuyoruz. ve ennAllâhe yehdiy men yüriyd ama şu da bir gerçek ki Allah isteyen kimseyi doğru yola yöneltmeyi diler.

Dikkatinizi çekmişse dileyen kimseyi doğru yola yöneltmeyi ister, ya da isteyen kimseyi doğru yola yöneltmeyi diler diye iki özneli olarak çevirdim. Yehdiy men yüriyd buradaki yüriyd fiili hangi faile gitmekte, atıf yapmaktadır. Bence birinci faile açıktır bunun zaten. Allah. Yani Allah isterse. Ama bir de ikinci faili vardır bu fiilin, ikinci öznesi o da “hu” zamiri varmış gibi, yani yuriydiHi, yani “hu” zamiri varmış gibi okuduğunuzda, takdirle okunduğunda ikinci özne olan insan ortaya çıkar. Yani dileyenin hidayetini diler. Açık öznenin iradesi, gizli öznenin iradesini dikkate almaktadır burada.

Bu anlamın açığa çıktığı yerlerden biri de Ra’d/27. ayeti. Bu ikinci öznenin açığa çıktığı ayetlerle birlikte okuyunca zaten böyle olduğunu anlıyoruz. Nedir orada?

..innAllâhe yudıllu men yeşau ve yehdiy ileyHİ men enab. (Ra’d/27) Allah isteyeni saptırmayı diler. Yani tercihi sapmak olanı saptırır. Ama ve yehdiy ileyHİ men enab. Çok önemli burada açığa çıkıyor. Kendisine yönelene de hidayet eder. Demek ki insan; Allah’ın hidayet etmesi için önce bir şey yapması lazım. Yani önce tercihini ortaya koyması lazım. Onun için Allah hidayeti dileyene hidayet eder diye çevirmek en doğrusudur.

Yine Yunus/25. ayeti; ve yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym. (Yunus/25) ikinci öznenin açığa çıktığı yerlerden biridir. Yani doğru yola ulaşmak isteyen kimseyi Allah dosdoğru yoluna ulaştırır.

İşte bu noktada Kur’an da ki her hidayet ve dalalete ulaştırma cümlesini; İnsanın öncelikli tercihine dayanarak yaptığı konusunda ki bu standart ilahi yasayı anlamak ve göz ardı etmemek lazım. Ki zaten Bakara suresinde; ve ma yudıllu Bihî illel fasikıyn; (Bakara/26) Allah fasıklardan başkasını saptırmaz diyor. Demek ki Allah saptırmıyor aslında sapanın sapmasına izin veriyor sadece. Böyle anlamak lazım.


17-) İnnelleziyne amenû velleziyne Hadu vesSabiiyne venNesara vel Mecuse velleziyne eşrekû* innAllâhe yefsılu beynehüm yevmel kıyameti, innAllâhe alâ külli şey'in Şehiyd;

        Muhakkak ki iman edenler, Yahudiler, Sabiiler (Allâh'a inanmayıp yıldızları tanrı kabul edip onlara tapınanlar), Hristiyanlar, Mecusiler (ateşe tapanlar) ve şirk koşanlara gelince; muhakkak ki Allâh, kıyamet sürecinde onların arasını (hak ettiklerine göre) ayıracaktır... Muhakkak ki Allâh her şeye şahittir. (A.Hulusi)

17 - Onlar ki iman ettiler ve onlar ki Yahûdî oldular ve o sabiîler ve o Nesârâ ve o Mecûs ve o şirk edenler her halde Allah her şey'e şâhittir. (Elmalı)


İnnelleziyne amenû şüphesiz sizden iman eden kimseler velleziyne Hadu Yahudileşen kimseler, vesSabiiyn sabiler. Bu Sabiler Harran ve Mezopotamya gnostikleri diye bilinen kimseler, peygambere ihtiyaç olmadığını düşünürlerdi. En yüce Allah’a inanırlar fakat evrenin aklı olduğuna inanırlar, kendilerini onun yönettiğine inanırlardı ve yıldızların de aklı olduğuna inanırlar, her insanın ruhuna bağlı bir yıldız olduğunu düşünürlerdi. Dolayısıyla özü itibarıyla muvahhit bir inanç, tevhidi bir inanç iken sonradan sapmış olan bir din.

venNesara Hıristiyanlar, vel Mecuse Mecusiler, bunlarda Sabiiler gibi. Özü itibarıyla tevhitçi, muvahhit bir inanç. Fakat Zerdüşt’ün; Zendevasta isimli kitabında toplanmış öğretilerinden oluşan bu din en sonunda çift tanrıcılıkta noktalanıyor. Önce3leri tek tanrıcı iken, sonraları şeytana tanrılı8k payesi yüklüyor. Kötülük tanrısı. Ahura Mazda ve Ahireman’di diye biri iyilik, ikincisi kötülük tanrısı olan iki tanrıya inanmaya başlıyor. Yani şeytana güç vehmetme, en sonunda onu kötülük tanrısına dönüştürme biçiminden noktalanıyor. Bu da böyle sonradan sapmış bir inanç türü.

velleziyne eşrekû ve şirk koşan kimseler. Yani büyün bunlar, tüm inançlar, aslında burada sayılmayanları da bunun yanın katabilirsiniz. Yeryüzünde ne kadar inanç varsa hepsi innAllâhe yefsılu beynehüm yevmel kıyame işte bunlar arasında ki hükmü Allah kıyamet günü verecektir. Yani nihai hükmü Allah verecektir. Kimin ne söylediği, kendisinin ne olduğunu iddia ettiği ya da te’vil yaptığı, işte aslında biz böyle inkar etmiyorduk ta, biz İsa’ya Allah’ın oğlu derken işte onu Allah’a şirk koşmadık. Cevher olarak değil de araz olarak yaptık falan gibi te’villere kalkarlarsa hükmü Allah verecektir hiç şaşmayın, hiç unutmayın. innAllâhe alâ külli şey'in Şehiyd Kuşku yok ki Allah her şeye tanıktır. Zaten görmektedir.


18-) Elem tera ennAllâhe yescüdü leHU men fiys Semavati ve men fiyl Ardı veşŞemsü vel Kameru venNücumü velCibalü veşŞeceru vedDevâbbü ve kesiyrun minenNas* ve kesiyrun hakka aleyhil azâb* ve men yühinillâhu fema lehu min mükrim* innAllâhe yef'alu ma yeşa';

Görmedin mi ki Allâh (O'dur ki), semâlarda kim varsa ve arzda kim varsa; Güneş, Ay, Yıldızlar, Dağlar, Ağaçlar, Dabbeler (yürür canlılar) ve insanlardan birçoğu O'na secde etmede! Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur... Allâh kimi hor-hakir kılarsa, artık onu yüceltecek yoktur... Muhakkak ki Allâh dilediğini yapar. (18. âyet secde âyetidir.) (A.Hulusi)

18 - Görmedin mi hep Allaha secde ediyor Göklerdeki kimseler, Yerdeki kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, bütün hayvanlar, ve insanlardan bir çoğu, bir çoğunun da üzerine azâb Hakk olmuş her, kimi de Allah tahkir ederse artık ona ikram edecek yoktur, şüphesiz Allah ne dilerse yapar.(Elmalı)


Elem tera ennAllâhe yescüdü leHU men fiys Semavati ve men fiyl Ard ey insan bütün bunlardan sonra, göklerde ve yerde bulunan herkesin; Allah’ın emrine amade olduğunu görmez misin. veşŞemsü vel Kameru venNücumü velCibalü veşŞeceru vedDevâbb yine güneşin, ayın, yıldızların, dağların ve hayvanların da Allah’ın emrine amade olduğunu görmez misin ey insan.

Burada ki secde hiç kuşkusuz Allah’ın emrine amade olmak anlamını taşıyor. Yani namaz secdesi gibi değil hiç kuşkusuz. veşŞeceru yescudan. (Rahman/6) da olduğu gibi.

Burada “men”, ilgi zamiri yine gelmiş. İnsan da buna girer tabii ki. Bu iradeyi görmemek değildir. Yani insan nasıl Allah’ın emrine ister istemez amade olmuştur yıldızlar gibi dağlar gibi. Onun iradesi var oysa ki insanın. Hayır. Burada söylenen insan iradesinin sınırlı ve mukayyet tabiatına bir atıftır. Makro kadere tabiidir insanda. Tabii ki dağlar gibi, yıldızlar gibi, yerler, gökler gibi değildir. Fakat irade ve özgürlük, Allah’ın takdirinin bir gereğidir. İnsan irade emanetini nasıl kullanacağından hesap vermek için irade ile sınanmıştır. Diğerleri iradesizlikle Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuşlar, ama insana irade verilmiş fakat bu irade verildiğinde de insan makro kadere tabi olmaktan çıkmamıştır. Yine belli bir sınır içerisinde iradesini kullanabilmekte, çünkü iradesi sınırsız değil ve sonuçta hesap verecektir. İşte bu ayette onu söylüyor devamında;

ve kesiyrun minenNas insanların niceleri bilinçli tercihlerinden dolayı ödülü hak etmişlerdir. Razi; bu ibareyi isim cümlesinin öznesi, yani müpteda sayar ve arkasına takdiri olarak bir yüklem yerleştirir ki işte ona dayanarak ben de bu cümleyi böyle tercüme ettim. ve kesiyrun hakka aleyhil azâb niceleri ise azabı hak etmişlerdir.

ve men yühinillâhu fema lehu min mükrim imdi, Allah her kimi alçaltırsa artık onu kimse yüceltemez. innAllâhe yef'alu ma yeşa' kuşkusuz Allah dilediğini daima gerçekleştirir.


19-) Hazâni hasmanihtesamü fiy Rabbihim* felleziyne keferu kuttıat lehüm siyabün min nar* yusabbü min fevkı ruûsihimülhamiym;

        Şu iki hasım, Rableri hakkında davalaştılar... Hakikat bilgisini İnkâr edenlere gelince, onlar için ateşten elbiseler kesilip biçilmiştir... Kafalarına kaynar su dökülür. (A.Hulusi)

19 - Şu ikisi rableri hakkında muhakemeye duruşmuş iki hasımdırlar, binaenaleyh o küfredenler, için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür. (Elmalı)


Hazâni hasmanihtesamü fiy Rabbihim birbirlerine karşıt konumlarda bulunan bu iki taraf rableri konusunda hep çatışacaklardır. Yani hep ayrı ayrı düşüneceklerdir. Muvahhitlerle Allah’a ortak koşanlar. Allah konusunda aynı düşünmeyeceklerdir. Yani aynı Allah inancı olmadığı için akıbetleri de aynı olmayacaktır. felleziyne keferu kuttıat lehüm siyabün min nar onlardan küfürde direnenlere ateşten elbiseler biçilecek yusabbü min fevkı ruûsihimülhamiym başlarının üzerinden ise yakıp kavuran bir gam boca edilecek.

Boca edilenin ne olduğu burada ifade edilmiyor. Ama 22. ayette gam ve keder, yani derin bir umutsuzluk ve mutsuzluk veren gam olduğu açıkça zikredildiği için (Onların başları üzerinden gam boca edileceğini) anlıyoruz.


20-) Yusheru Bihi ma fiy bütunihim vel cülud;

        O kaynar suyla, içlerindekiler ve dışları eritilir. (A.Hulusi)

20 - Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir. (Elmalı)


Yusheru Bihi ma fiy bütunihim vel cülud bununla onların içlerinde olan her şey ve; vel cülud, deriler eriyip akacak. Ve cunudihim demiyor, veya cüluduhim demiyor. Yani onların derileri demiyor. Mücerret bir biçimde deriler diyor. derileri demiyor yani. Neden? Özneye nispet yok.

Buradan ben acaba şöyle bir sonuç çıkarabilir miyiz diye düşünüyorum. Hayatta iken taşıdıkları eğreti kimlikler var, maskeler var. orada bir bir eriyip dökülecek ve Allah’ın huzurunda maskesiz kalacaklar. Burada böyle bir sonuca ulaşabiliriz.


21-) Ve lehüm mekami'u min hadiyd;

        Onlar için demirden kamçılar vardır. (A.Hulusi)

21 - Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. (Elmalı)


Ve lehüm mekami'u min hadiyd ve onları bağlamak için demirden boyunduruklar olacak.

Ya ilahi mahkeme öncesi ruhun tutukluluk haline delalet eder bu, ki mahkemeye kadar suçlu ruhlar tutuklu bulunacaklar. Ya da ilahi yargıdan sonra ki azaba mahkumiyete delalet eder burada ki bu boyundurukla bağlanma hali.


        22-) Küllema eradu en yahrucu minha min ğammin u'ıydu fiyha ve zûku azâbel hariyk;

        (Hakikati fark etmeleri sonucu içinde bulundukları telâfisi olmayan şartlardan) her çıkmak dilediklerinde, oraya iade olunurlar... "Yanmanın azabını tadın!" (denilir). (A.Hulusi)

22 - Her ne zaman ateşten, onun bir gamından çıkmak isterlerse yine içine iade olunurlar, haydi tadın yangın azâbını. (Elmalı)


Küllema eradu en yahrucu minha min ğammin u'ıydu fiyha gam ve kederden ne zaman bunalıp ta oradan çıkmak isteseler hemen oraya geri döndürülecekler. ve zûku azâbel hariyk ve onlara denilecek ki yakıp kavurucu azabı tadın bakalım.


        23-) İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilussalihati cennatin tecriy min tahtihel'enharu yuhallevne fiyha min esavire min zehebin ve lü'lüa* ve libasühüm fiyha hariyr;

        Muhakkak ki Allâh iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder... Orada, altından bilezikler ve inci ile süslenirler... Orada onların elbiseleri, ipektir. (A.Hulusi)

23 - Şüphesiz Allah o iman edip Salih Salih ameller işleyenleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, orada altın bileziklerden ve inci süslenecekler elbiseleri de orada ipek. (Elmalı)


İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilussalihati cennatin tecriy min tahtihel'enhar buna karşın Allah iman eden dürüst ve erdemli davrananları zemininden ırmaklar çağıldayan cennetlere yerleştirecek. yuhallevne fiyha min esavire min zehebin ve lü'lüa orada onlar altın künye ve bilezikler takınıp incilerle bezenecekler. ve libasühüm fiyha hariyr ve onların orada ki elbiseleri ipekten olacak.

Bu ayet size Hz. Peygamberin Altın ve ipekten, bilinçli bir biçimden neden uzak durduğunu gösteriyor mu? Yani bu gibi ayetlerin verdiği mesajla olsa gerek, efendimiz bilinçli bir biçimde mahrum etmişti kendisini altın ve ipekten. Ki ahirette  bunları daha büyüğü ile daha mükemmeli ile müminlere Cenabı Hakk vereceği için, dünyada ki bilinçli mahrumiyetin bir ödülü olarak.

[Ek bilgi; Soru;1- Bir erkeğin İpek seccade üzerinde namaz kılması dinimizce uygun mudur?
2- Bir erkeğin altın saat takması dinimizce uygun mudur?

        Cevap;

1. Erkeklere Hz. Peygamberin getirdiği ipek (harir) ve altın  "yasağı" (haramı değil) efendimizin cennette vaad edilen nimetleri ondan dünyada kendini mahrum ederek hak etme hassasiyetinin bir ürünü olsa gerektir. Zira harir, cennetteki sonsuz hürriyetin timsalidir (cenneten ve harira: cennet ve sonsuz hürriyet).

Taabbudi (İbadet ve Kulluk) bir yasak olsa kadın erkek fark etmez, her mümin için yasak uygulanırdı. Oysa ki kadınlar için yasak söz konusu bile değildir. Beri yandan Abdurrahman b. Avf'ın haşerelere karşı hassas vücudu için "Bit tutmuyor" gerekçesiyle İpek gömlek giyme izni istemesi üzerine Rasulullah bu izni vermişti. Kaldı ki seccade giyilecek bir şey değildir. İpeğin giysi dışında kullanımını yasaklayan ya da yeren bir rivayet bilinmemektedir.

2. Efendimizin altın yüzüğü erkeklere yasak kılmasının gerekçesi ipek yasağı ile aynıdır. Buna, altının kadınların zinet eşyası olarak bilinmesi ve kullanılması, dolayısıyla cinslerin kendilerini karşıt cinse benzetme girişiminin yasaklanması kapsamına girmesi de eklenebilir.

Ebu Davud'un tahriç ettiği bir haberde Suheybi Rumi'nin dört sahabenin parmağında altın yüzük gördüğünü söylemesi ve kendisinin de altın yüzük kullanması, Peygamber tarafından konulan bu yasağın "haram koyma" şeklinde anlaşılmadığını gösterir.

Hüküm: saat eğer takı niyetine takılıyorsa altın yüzük hükmündedir ve Efendimiz’in yasağı kapsamına girer. Eğer takı amacıyla değil de saat olarak kullanılıyorsa, saat bir hacet olduğu için bunda bir beis olmasa gerektir. zira Efendimiz kesik burnu yerine gümüşten bir burun yaptıran bir sahabeye, gümüş koku yaptığı için "altından bir burun edin" demiştir. (Mustafa İslamoğlu)]

[Ek bilgi-2; Prof. Dr. Bedri Gencer, zamanımızın önemli Müslüman düşünürlerinden ile sohbetten.

Dinen kendilerine haram kılınan altın ve ipeğin erkeklerde kadınlık hormonu olan östrojen miktarını arttırdığı tıbben ispatlanmıştır.



Doç. Dr. Ahmet Selçuk Can; Erkeklerde östrojen fazlalığının belirtileri;

1 – memelerde büyüme,
2 – penis boyunda azalma,
3 – vücut kıllarında azalma,
4 – kaslarda şişme ve vücutta ödem.





24-) Ve hüdû ilet tayyibi minel kavl* ve hüdû ila sıratıl hamiyd;

        Ve onlar hem düşüncenin sağlıklı olanına yönlendirilmişlerdir; hem de Hamiyd'in (verilenleri değerlendirmenin) yoluna hidâyet olunmuşlardır. (A.Hulusi)

24 - Hem sözün hoşuna hidayet edilmişlerdir, hem hamîdin yoluna hidayet edilmişlerdir. (Elmalı)


Ve hüdû ilet tayyibi minel kavl sonuçta onlar düşünülüp dile gelebilir olanın en iyisine yönlendirildiler. Yani el kavl; hem dile gelen, hem dile gelmeyen düşünceye de delalet eder. Düşünülebilenin en iyisine ulaşanlar için bu sonuç daha önceki bir nedene bağlıdır o da ayetin sonu. ve hüdû ila sıratıl hamiyd zira onlar hayattayken bütün hamdlere layık olanın yoluna yönelmiştiler. Yani hayattayken el Hamiyd olan Allah’a hamd etme yoluna yönelenler ebedi hayata geçince düşünülebilir olanın en iyisini önlerinde bulacaklar. Akıbetleri o olacaktır.

Rabbim bize de hayatta el Hamiyd olana hamd edebilecek bir iman ve şuur ve dolayısıyla mematta , ahirette de düşünülebilen en güzelin daha güzeli olan bir akıbet lutfetsin diyor,


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


104. videonun sonu.
104. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/06/904/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder