25 Temmuz 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. ĞAŞİYE SURESİ (12-26) (190-C)b



a sayfasından devam

12-) Fiyha 'aynün cariyetün;

Orada (daim) akan bir kaynak (ilim ve kudret) vardır. (A.Hulusi)

12 - Onda carî bir memba', (Elmalı)


Fiyha 'aynün cariyeh Evet, yine orada şırıl şırıl akan, hiç kesilmeyen bir mutluluk gözesi, mutluluk pınarı olacak. Neden mutluluk pınarı diye çevirdim? Yani gözleri dünyada pınar oldu Allah’ın rızasını kazanmak için madem, çünkü cennette verilen her bir nimet dünyada ki bir zahmetin, ya da bir emeğin karşılığı. Karşılığı dedimse bedeli değil ödülü.

Dünya da ne olmuş olabilir orada ki muhteşem gözeler, su gözeleri, tarifi imkansız gözelerin, gözünü dünyada Allah için pınar etmişse, günahına ağlamakta pınar etmişse, mazlumların haline ağlamakta pınar etmişse rabbimiz de orada cennetten onun için biz göz, ‘aynün; Göz hem bu göze, hem de tarifsiz suyun çağladığı bir su gözüne delalet eder.


13-) Fiyha sürurun merfû'atün;

Orada yükseltilmiş tahtlar vardır. (A.Hulusi)

13 - Onda yüksek serîrler, (Elmalı)


Fiyha sürurun merfû'ah Orada sevinç ve huzur kaynağı yüce makamlar bulunacak. Neden? Biraz önceki açıklamamızın devamı olarak; zira huzuru hazda değil hayırda görmüştü dünyada. Dünyada huzuru hayırda gördüğü için orada da rabbimiz onun karşılığını verecek. Dünyada huzuru hayırda değil de hazda görenler ahirette ondan mahrum kalacaklar. Çünkü haz huzur getirmez ki. Haz huzur getirseydi eğer günah işleyenlerin ebedi ve en büyük huzura kavuşması lazımdı. O zaman uyuşturucuyla uçanlar huzurun dibini bulmuş olması lazım. Komik geliyor değil mi? Bir şeyin huzur verebilmesi için onun elden çıkmama garantisi olması lazım. O da mutlak huzurun sadece ahirette olduğunu gösterir.

[Ek bilgi; İlahi isimlerin mertebelerinden tahtlar vardır. Bunlara ulaşmanın şartı ise, İlahi sıfatlarla sıfatlanmaktır. Değerleri ise cismani mertebelerden çok üstündür.(İbn. Arabi Tevilat)]


14-) Ve ekvabün mevdû'atün;

(Yerlerine) konulmuş testiler, (A.Hulusi)

14 - Konulmuş küpler, (Elmalı)


Ve ekvabün mevdû'ah Evet, her an orada içime hazır dolu dolu tarifsiz kupalar bulunacak. Ekvab; kûb, bazen de ke’s gelir. Ke’s geldiği zaman anlarız ki kadeh. Kûb geldiği zaman kupa. Belki kadehlerin doldurulduğu ana sürahilerden söz ediliyor da olabilir.


15-) Ve nemariku masfûfetün;

(Arkalarına) sıra sıra dizilmiş yastıklar, (A.Hulusi)

15 - Dizilmiş koltuklar, yastıklar, (Elmalı)


Ve nemariku masfûfetün (Bir sonraki ayetle birlikte)


16-) Ve zerabiyyü mebsûseh;

(Altlarına) yayılmış yaygılar (vardır). (A.Hulusi)

16 - serilmiş nefîs döşemeler(Elmalı)


Ve nemariku masfûfetün (15) Ve zerabiyyü mebsûseh Evet, yan yana dizilmiş minderler ve serilmiş halılar.

Burada cennetten söz ediliyor. Cennetten söz edilen her yerde sözün bittiği yerdir. Cennet tasvir ediliyorsa orada hangi söz bitmez ki. Hani Secde/17 ayetinde ifade edildiği gibi.

Fela ta'lemü nefsün ma uhfiye lehüm min kurreti a'yün. (Secde/17) orada cennetli mü’min i hangi göz kamaştırıcı sürprizlerin beklediğini kimse bilemez, asla tahayyül bile edemez, tasavvur bile edemez. Kim bilebilir ki? Hani efendimiz de bu ayeti tefsir sadedinde öyle buyuruyordu ya; ‘adettü li ibadis salihiyn salih kullarım için orada öyle güzel nimetler hazırladık ki mâ lâ ‘aynün ra’ed hiçbir göz onu görmedi, hiçbir kulak onu duymadı. Ve lâ hatara ‘alâ kalb-i beşerin. Hiçbir beşerin, insanın aklına öylesi gelmedi.

Daha nasıl olsun, nasıl vasfedilsin ki. Zaten baksanıza, bakın şu kelimelere; ‘aynün cariyetün, sürurun merfû’atün, ekvabün mevdû'atün, nemariku masfûfetün, mebsûsetün. Daha ne olsun, hepsi nekira, hepsi belirsiz “lam” ı tarif yok, el takısı yok. Bu ne demek? Akla hayale gelmedik demek. Bizim bildiğimiz türden değil demek, sizi gördüğünüz türden değil demek. Kimse bunu tarif edemez demek, sizin bildiğiniz cinsten değil demek. Evet, Bu sanırım yeter.


17-) Efela yenzurune ilel'İbilli keyfe hulikat;

Bakmıyorlar mı el İbil'e (yağmur yüklü bulutlara) nasıl yaratılmış? (A.Hulusi)

17 - Ya hâlâ bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış? (Elmalı)


Efela yenzurune ilel'İbilli keyfe hulikat onlar bakmıyorlar mı yüklü yüklü bulutlara nasıl yaratıldı. Veya el’İbil mecazen bulut manasına gelir, bu bağlamla uyumlu olduğu için mecazi bulut manasını tercih ettim, deve manasına da gelir. Onlar deveye bakmıyorlar mı. Çünkü peşinden sema geliyor, bulut daha uyumlu bağlama.


18-) Ve ilesSemâi keyfe rufi'at;

(Bakmıyorlar mı) semâya, nasıl ref'olunmuş (nasıl uzay oluşmuş)! (A.Hulusi)

18 - Ve o göğe: nasıl kaldırılmış? (Elmalı)


Ve ilesSemâi keyfe rufi'at yine bakmazlar mı onlar sema, gök nasıl dikildi, nasıl bina edildi.


19-) Ve ilelcibali keyfe nusıbet;

(Bakmıyorlar mı) dağlara, nasıl yerleştirilmiş! (A.Hulusi)

19 - Ve o dağlara: nasıl dikilmiş? (Elmalı)


Ve ilelcibali keyfe nusıbet  yine bakmazlar mı onlar dağlar nasıl kazık gibi yerleştirildi, nasıl ihkâm edildi, tahkim edildi.


20-) Ve ilel'Ardı keyfe sutihat;

(Bakmıyorlar mı) arza, nasıl döşenmiş! (A.Hulusi)

20 - Ve o Arza nasıl satıhlanmış? (Elmalı)


Ve ilel'Ardı keyfe sutihat ve yine onlar bakmazlarmı ki yer yüzü nasıl yayıldı, nasıl genişletildi, satıh kılındı. Veya biyosfer tabakası nasıl döşendi. Canlı tabaka olan yarım ile 1 m. lik bir canlı örtüsü var. elbisesi yer yüzünün. O canlı elbiseyi alın yer yüzünden canlı adına hiçbir şey kalmaz. 1 m. den fazla indiğinizde orada canlılık yok, organik hayat bitiyor. İşte o tabakayı Allah nasıl elbise gibi giydirdi manasına da gelir.

Bu sutihat; yayıldı. Vadiler, bir kürenin alanını genişletmek için ne yaparsınız? Orada engebeler yaparsınız. Zirveler ve vadiler. Eğer zirveler ve vadiler yapmışsanız o kürenin yüz ölçümünü 2 katına çıkarabilirsiniz. Rabbimizin nimetine bakın. Bize ne hatırlatılıyor. Evet, orayı nasıl yaydı, alanını nasıl insan oğlu için genişletti.


21-) Fezekkir innema ente müzekkir;

HATIRLAT; çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın (hakikatlerini hatırlatmak için irsâl oldun)! (A.Hulusi)

21 - haydi ihtar et; sen şimdi sırf bir öğütçüsün., (Elmalı)


Fezekkir innema ente müzekkir o halde bütün bu nimetler ey yer yüzünün büyük misafiri olan insan, misafirhanenin sahibi olan Allah bu misafirhaneyi senin için böylesine döşedi. Fezekkir innema ente müzekkir o halde sen de hatırlat, bunları hatırlat. İnsanoğluna bu gerçekleri hatırlat İnnema ente müzekkir; çünkü sen hatırlatıcıdan başka bir şey değilsin, uyarıcıdan başka bir şey değilsin. Öğüt ver, hatırlat, uyar.


22-) Leste 'aleyhim Bimusaytır;

Onlar üzerine musallat olan zorba değilsin! (A.Hulusi)

22 - Üzerlerine musallat değilsin. (Elmalı)


Leste 'aleyhim Bimusaytır ama asla onların üzerinde bir jandarma değilsin. Evet, Mürtedin hükmüne girmek lazım mı bilmiyorum burada. Bu ayetler nesh edilmiştir der bazı ulemamız. Tabii ki savunulamaz bir teoridir bu, doğru da değildir. Zira bu ayetlerin nesh edildiğini, mürted’in klasik fıkıhtaki hükmünü savunmak için söylemek, Bakara/256. ayetini nereye koyalım o zaman. Onu görmezden gelmek anlamına gelir. Nedir 256. ayeti bakaranın;

Lâ ikrahe fid Diyni kad tebeyyenerrüşdü minel ğayy... (Bakara/256) zorlamanın hiçbir türü dinde yoktur. Artık iyilik kötülükten, Hakk batıldan seçilip ayrılmıştır. femen yekfür Bittağuti ve yu'min Billâhi fekadistemseke Bil urvetil vüska ila ahir.. kim Allah’a iman eder ve tağutu, Allah dışında ki Allah’lığa kalkmış veya Allah’tan rol çalan otoriteleri reddederse o kopmaz bir kulpa, sağlam bir kulpa yapışmıştır. İşte bu ayet Bakara suresinde, bakara suresi de ittifakla Medine de nazil oldu.

O zaman nesh görüşü asla kabul edilebilir değil. Zorba değilsin derken mensuh olması, zorba değilsin demenin hükmünün geçersiz olması ne demek ki. Yani artık zorbalık yapabilirsin manasına mı gelecek. Bu doğru olur mu (haşa) Böyle anlaşılabilir mi? Zorbalık hiçbir zaman yapamaz, yapmaz. Değil zaten. Onun için bunu nesh etmek, bunun hükmünün iptal olduğunu söylemek artık bundan sonra zorbalık serbesttir manasına gelecek. Elbette bunlar doğru değil. Dolayısıyla mürted in hükmünü bakara/217. ayeti zaten vermiş.

ve men yertedid minküm an diynihî feyemut ve huve kafirun fe ülâike habitat a'malühüm fiyddünyâ vel âhireh.. (Bakara/217) Kim Allah’ın dininden gerisin geri döner, o halde ölür, kafir halde ölürse o dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiştir. Bu kifayet eder zaten.

[Ek bilgi; “Sen öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin.” ayetleri ara açıklama mahiyetindedir. Yani, senin görevin, hatırlatıp öğüt vermektir, galibiyet kurup ezmek değildir. Bu bakımdan, şu ayetlere benzer bir anlama sahiptir: “Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin.” (Kasas, 56) “Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin.” (Kaf, 45)  22 (İbn. Arabi Tevilat)]


23-) İlla men tevellâ ve kefere;

Ancak kim yüz çevirir ve küfür ederse (hakikati inkâr - reddederse), (A.Hulusi)

23 - Ancak tersine giden ve küfr eden başka. (Elmalı)


İlla men tevellâ ve kefer ancak, İlla men tevellâ ve kefer yüz çeviren ve inkar eden, yani sırtını dönen ve inkâr edenler olacaktır manasını verirsem sanırım bağlamla birebir uyumlu olur. Yani sen ne kadar davet edersen et, hatırlatırsan hatırlat, bir kısmı çıkacak, sırtını dönecek ve inkârda direnecektir. Evet, hakikate sırt dönenler mutlaka olacaktır.


24-) Feyu'azzibühullahul'azâbel'ekber;

Allâh onu, en büyük azap ile azaplandırır! (A.Hulusi)

24 - Ki Allah onları en büyük azâb ile ta'zib edecek. (Elmalı)


Feyu'azzibühullahul'azâbel'ekber ama senin jandarmalığına ihtiyaç yok, çünkü Allah onlara en büyük azabı, daha doğrusu, en büyük mahrumiyeti tattıracaktır. Kendinden mahrum edecektir, rahmetinden mahrum edecektir. Bundan büyük bela mı olur. Bundan büyük azap mı olur.


25-) İnne ileyNA iyabehüm;

Muhakkak ki bizedir onların dönüşleri. (A.Hulusi)

25 - Muhakkak onlar döne dolaşa bize gelecekler. (Elmalı)


 İnne ileyNA iyabehüm bakın sözün özü bütün bu uyarı ve ilahi hatırlatmaların arkasından rabbiniz; ey insanlık, ey ilk muhatap olan nebi ve ey tüm muhataplar. Size diyor ki; ileyNA iyabehüm onların dönüşü banadır, dönüp dolaşıp gelecekleri yer benim huzurumdur.


26-) Sümme inne 'aleyNA hısabehüm;

Sonra muhakkak ki bize aittir yaptıklarının sonucunu yaşatmak! (A.Hulusi)

26 - Sonrada muhakkak bize hesap verecekler. (Elmalı)


Sümme inne 'aleyNA hısabehüm yine bakın, aklınızdan hiç çıkarmayın ki bize düşen onları hesaba çekmektir. Veya onları hesaba çekmek bize düşer. Yani testiyi kıranla suyu getireni bir tutmamı kimse beklemesin. O zaman hesabını göreceğim. Burada uyarıyorum, zaten akıl vererek uyardım. Fıtratlarını İslam fıtratı üzere kıldım. Bu da yetmedi peygamberler gönderdim, kitaplar gönderdim ve içlerine sağ duyuyu yerleştirdim. Vicdan diye hazır bir yol gösterici koydum. İçlerine de peygamber yerleştirdim vicdan diye, akıl diye.

İmam Cafer’in dediği gibi; Akıl insanın içinde ki peygamber, peygamber insanın dışında ki akıldır sözü ona atfedilir ne kadar doğru bilmiyorum. Ama sözün kendisi çok doğru. Dolayısıyla eğer onlar bütün bunlara ihanet ettilerse hainlerin yeri, sadıkların yanı olmayacaktır.

Rabbim kendisine ihanet edenlerden etmesin. Rabbim, hakkını teslim edenlerden etsin. Çünkü İslam Allah’ın hakkını teslim etmek, Müslüman da Allah’ın hakkını teslim etmek için Allah’a teslim olan insan demektir. Rabbim hakkını teslim edenlerden ve hakkını helal ettiklerinden kılsın bizleri.


Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

Ğaşiye suresinin sonu.
        Ğaşiye suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder