25 Temmuz 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. ĞAŞİYE SURESİ (01-11) (190-C)a






Değerli Kur’an dostları, bir sonraki suremiz Ğaşiye suresi. Ğaşiye suresi adını, ki sarıp sarmalayan manasına geliyor. Elğaşyü; sarmak, sarmalamak, kaplamak, kuşatmak. Duman gibi, bulut gibi, karanlık gibi şeylerin bir şeyi sarıp sarmalaması. Dahası; kelimenin kullanımından sarıp sarmalanan şeyin yuvarlaklığını da, küreviyetini de anlıyoruz. Burada manevi manada da kullanılabilir, maddi manada da kullanılabilir.

Suremiz ismini ilk ayetinden alıyor. İniş zamanı ihtilaflı fakat 9. yıl gibi geliyor fakire. Çünkü surenin içeriği boykotun sonlarına doğru veya boykotun hemen ardından indiği kanaatini uyandırıyor.

Konusu son saat ve kıyamet. Dünya hayatının geçiciliğini ifade ediyor sure. Yeniden dirilişi inkar edenlerin kâinat kitabını okumaya davet ediyor. Muhatabın vicdanının zincirlerini kırıp harekete geçirmeye çağırıyor. Yani vicdanın zincirlerini kırmazsa eğer o zaman vicdanı kör ve sağır olmuş olduğunu bize söylüyor. Başkası değil isterse peygamber olsun, eğer vicdanının üstünü kapatmışsa biri, ona kimsenin uyarısının fayda vermeyeceğini açıkça söylüyor sure.

Fezekkir innema ente müzekkir (21) öğüt ver, uyar. Çünkü sen öğütçüden başka, uyarıcıdan başka bir şey değilsin.

Leste 'aleyhim Bimusaytır (22) sen onların jandarması değilsin, polisi değilsin. Aslında berceste ayetler.

Bu girizgâhtan sonra inşaAllah sureyi tefsire geçebiliriz.



Rahman, rahiym Allah adına.


1-) Hel etake hadiysülğaşiyeh;

Sana Gaşiye'nin (bütün insanları örtüp bürüyen o büyük tecelli - kıyamet) haberi geldi mi? (A.Hulusi)

01 - Geldi mi sana o Gaşiye hadîsi. (Elmalı)


Hel etake hadiysülğaşiyeh kasvet gibi sarıp sarmalayan olayın haberi, kasvet gibi kuşatan ve bürüyen olayın haberi, sana geldi mi? Nedir bu olay. Hel etake nin cevabı buna istifham-ı takriri denilir ki, aslında soru suretinde gelse de cevaptır. Kad etani; evet bana geldi. Veya Kad etake; işte sana geldi manasına gelir aslında.

Ğaşiye Kıyametin isimlerinden bir isimdir diyor müfessirlerimizden bazıları. Oysa ki sıfattır. Dişilik “t” si ile isme dönüşmüştür, yani “t” ismiyet “t” sizidir. Bu manada surenin ismi olmuştur zaten el Ğaşiye. Ama bürüyüp kuşatan manasını daha önce zikretmiştim.


2-) Vucûhun yevmeizin haşi'ah;

O gün yüzler (vardır) zilletle yere bakar! (A.Hulusi)

02 - Bir takım yüzler o gün eğilmiş zillete düşmüştür. (Elmalı)


Vucûhun yevmeizin haşi'ah bazıları vardır o gün tir tir titremektedir, tabir caizse yıkılmıştır. Haşi’ah; hurda haş olmuştur. Ğaşiye yi şimdi öğrendik. O hesap gününün veya son saatin dehşetini ifade ediyor. Vucûhun yevmeizin haşi'ah Vucûh; vech in çoğulu. Vech; yüz demektir. Yüzler. Fakat yüz Arap dilinde de, o dilin en güzel metni olan Kur’an da da küllü kasteden cüz olarak geçer. Zatı ifade eder. Onun için Bazıları diyorum bazı yüzler değil. Bazıları vardır o gün yıkılmıştır, mahvolmuştur. Bu hesap gününün dehşetini ifade eden bir ayet.


3-) 'Amiletün nasıbetün;

(Örf - âdet olarak) çalışmış (ibadet etmiş) boşa yorulmuş! (A.Hulusi)

03 - Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur. (Elmalı)


'Amiletün nasıbetün işi bitmiş eli kolu dökülmüştür. Daha ne diyeyim. Nasıl açıklayayım ki.

[Ek bilgi; Dünyada Allah’ın istediği biçimde inanmadıkları, Allah’ın istediği kulluğu yaşamadıkları için zillet içinde yüzleri önlerine düşmüş kimseler, cehennemde sürekli kendilerini yo-racak, kendilerini insanlıktan çıkaracak çok pis ve yorucu işlere sürülecekler. Dünyada gururlanarak Allah’a kulluğa yanaşmayanlar,
Allah’ın kendilerinden istediği Müslüman’ca bir hayata karşı müstekbirce bir tavır takınanlar, Müslümanlığı zor ve ağır görenler, bu tutumlarına karşılık cehennemde zincirler, kelepçeler, prangalar ve bukağılar takılmış olarak cehennemin yüksekliklerine tırmanıp, alçaklıklarına yuvarlanarak çok yorucu ve kahredici işlere sürüleceklerdir.
Dünyada Allah için en küçük bir meşakkate bile katlanamayan, Allah için çok küçük bir fedâkârlığı bile göze alamayan bu kâfirler, orada çok yorucu işlere sürüleceklerdir. Hâkka sûresinde şöyle buyruluyor:
        “Sonra cehenneme yaslayın! Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun.”     (Hâkka 31,32)
        Yine Mü’min sûresinde de şöyle buyruluyor:
        “Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler. O zaman boyunlarında zincirler ve halkalar olduğu halde sürükleneceklerdir.” (Mü’min 70-72)
Ya da bu adamlar dünyada çalışıp çabalamışlar, ama tüm amelleri, tüm yaptıkları, tüm enerjileri boşa gitmiştir. Zira amel, Allah’ın istediği biçimde olmalıdır. Çalışma, Allah’ın belirlediği yasalara uygun olmalıdır.
Kâfirler de dünyada çalışıp yorulurlar, mü’minler de. Kâfirlerin takip ettiği dinleri, hayat programları olduğu gibi, mü’minlerin de bir dinleri, bir hayat programları vardır. Lâkin birisi Allah’ın belirlediği bir kulluk programını icra adına koşturup yorulurken, ötekilerin koşturmaları, yorulmaları Allah yolunda olmadığı için onlarınkilerin tamamı boştur, boşa gitmiştir. Kehf sûresi bunu şöyle anlatır:
        “Ey Muhammed! “Size, amelce en çok kayıpta bulunanları haber vereyim mi?” de. Dünya hayatında, çalışmaları boşa gitmiştir, oysa onlar, güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı.” (Kehf 103-104)
        Dünya hayatında amelleri boşa giden ve insanların en zararda olanlarını size haber vereyim mi? Onların dünya hayatında tüm sa’yleri, tüm mesaileri, tüm yaptıkları ve kazandıkları boşa gitmiştir. Ya da onlar tüm çabalarını, tüm plan ve programlarını dünya adına harcamış kimselerdir. Yani bunlar dünyayı kıble edinmiş, tüm plan ve programlarını dünyayı kazanmak adına yapmışlar, dünyalık elde etmek, dünyada zengin ve başarılı olmak üzere yapmış insanlardır. Tüm yatırımlarını dünyada kalıcı ve âhirete intikal etmeyici şeylere yapmışlardır.
Dünyada zengin olmak ve dünyada başarmak onların tek amacıydı. Âhiret adına bir endişeleri yoktu. Bu yüzden hayatlarında Allah’ı diskalifiye etmişler, peygamberi unutmuşlar, kitabı, hesabı yok farz etmişlerdir. Hesabı yok farz edince de kendilerini her türlü sorumluluktan azâde saymışlar ve tıpkı hayvanlar, ipini koparmış danalar gibi sorumsuzca bir hayat yaşamışlardır. Bunu yaparken de çok iyi bir şey yaptıklarını zannetmişler, böylece hayatlarını mahvetmişler. Tüm yaptıkları boşa gitmiş, kendilerini de, kendilerine verilen imkânlarını da boşa harcamışlardır. Çünkü yaptıkları ve kazandıklarının tamamı dünyada kalmıştır. Zaten bu tür insanlar sermayelerini bile kaybetmiş insanlardır. Sermayeyi kaybeden birinin kâr etmesi de düşünülemez.
“Bunlar, Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden işleri boşa gitmiştir. Kıyâmet günü Biz onara değer vermeyeceğiz.” (Kehf 105)
İşte bunlar Rablerinin âyetlerini, Rablerinin hayat programlarını reddeden ve O’na kavuşmayı inkâr eden kimselerdir. Allah’ın kendilerine yol göstermek üzere gönderdiği kitabının âyetlerini inkâr etmişler, Allah’ın âyetlerini örtmüşler, âyetleri gündemlerinden düşür-müşler, âyetlerden habersiz bir hayat yaşamışlardır. Yaşadıkları bu hayatın sonunda kendilerinden hesap sorulmayacak zannederek yaşamışlar, bu nedenle de tüm amelleri boşa gitmiştir.
Rabbimiz buyurur ki, “Biz onlar için kıyâmet günü her hangi bir tartı da tutmayacağız.” Onların amelleri asla değerlendirilmeye tâbi tutulmayacaktır. Yani, amellerinin hiçbir değeri olmayacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar, isterse büyük büyük ameller işlesinler, fabrikalar, yollar, köprüler kursunlar, açları doyurup çıplakları giydirsinler, değil mi ki tüm bu amellerinin yaptırıcısı Allah değildir, o halde bunların hepsi boştur. Onların dünya hayatında tüm sa’yleri, tüm mesaileri, tüm yaptıkları ve kazandıkları boşa gitmiştir. Ya da onlar tüm çabalarını, tüm plan ve programlarını zaten dünya adına yapmış, tüm enerjilerini dünya adına harcamış kimselerdir. (Besairu-l Kur’an Ali Küçük)]


4-) Taslâ naren hamiyeten;

Kızgın bir ateşe maruz kalır (o yüzler)! (A.Hulusi)

04 - Kızışmış bir yaslanırlar. (Elmalı)


Taslâ naren hamiyeh tarifi imkansız kızgın bir ateşi boylarlar onlar. Yani neden işinin bittiğini, neden elinin kolunun döküldüğünü anlıyoruz. Tarifi imkansız kızgın bir ateşi boylayacaklar. Naren hamiyeh; Yani Taslâ aslında bir önceki surede açıklamıştık. Yaslanacak, kızgın bir ateşi tutuşturmak için kullanacak Allah bu tipleri diyor. Naren hamiyeh aslında hamiyeh insanı içinden tutuşturan ateş manasına gelir.

Humma da oradan gelir. Ateşli hastalık, humma. İnsanın içini yakan. Bu iç tabii beden olmadığı için bu iç aslında manevi iç. Yürek yakan bir ateştir bu. Yüreği düşünün ki cehennem olmuş. Demek ki aslında insan cennetini de kalbinde taşıyor, cehennemini de kalbinde taşıyor. Ya rabbi kalplerimizi cehennem kılmaktan koru.


5-) Tüska min 'aynin aniyeh;

Kızgın bir kaynaktan içirilirler! (A.Hulusi)

05 - Kızgın bir memba’dan sulanırlar. (Elmalı)


Tüska min 'aynin aniyeh nasıl çevireyim, zehir gibi bir umutsuzluk pınarından içerler. Zehir gibi min ‘aynin aniyeh; zehir gibi bir umutsuzluk pınarından sulanırlar, içerler.


{Atlanan ayetler; (6-7)

6-) Leyse lehüm ta'amün illâ min dariy'ın;
Onlar için Dari' (zehirli - yırtıcı bir diken?)den başka yiyecek yoktur. (A.Hulusi)
06 - Yiyecekleri yok ancak bir darî'. (Elmalı)

Kur'an ın bazı yerlerinde, cehennemliklerin zakkum ve irin'den başka yiyeceklerinin olmadığı ifade edilirken, burada kuru bir diken'den başka yiyeceklerinin olmadığı anlatılmaktadır. Bu iki farklı ifade arasında bir çelişki yoktur, çünkü cehennemde farklı farklı dereceler vardır. Cehennemliklerin suçlarına göre, yani her suç için, ayrı bir azabın verilmesi söz konusudur. Şu şekilde de anlaşılması mümkündür. Onlar zakkum yemekten kaçınacaklar ve onlara irin verilecektir. Ondan da kaçınacaklar ve bu kez onlara yemeleri için kuru diken verilecektir. Kısaca onlara sevdikleri bir yiyecek verilmeyecektir. (Ebu-l ‘Ala Mevdudi-Tefhimu-l Kur’an)
“Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur.” Tek gıdaları şüpheler ile hiçbir yarar sağlamayan, bilakis rahatsızlık veren demagoji, ihtilaf, safsata gibi ilimlerdir. (İbn. Arabi-Tevilat)

7-) Lâ yüsminu ve lâ yuğniy min cu'ın;
Ne besler ne de açlıktan kurtarır. (A.Hulusi)
07 - Ne besler ne açlıktan kurtarır. (Elmalı)

“Allahu Teâlâ cehennemliklere cehennem azabına denk bir açlık duygusu verir. Onlar da acıyla yardım isterler. Kendilerine Dari ile yardım edilir. Onlar sonra tekrar yardım isterler ve kendilerine boğazlarından geçmeyen bir yiyecekle yardım edilir. Dünyada iken bu tür şeyleri boğazlarından su ile geçirdiklerini hatırlarlar ve su aramaya başlarlar. Allah da onların susuzluğunu iyice şiddetlendirir, sonra onlara kaynar sıcak sudan zorla ve sıkıntı ile içirir. Suya yüzlerini yaklaştırdıkları zaman yüz derileri soyulur. Pişer ve kızarır. Bu su karınlarına gittiği zaman orayı paramparça eder.” (Hazin tefsiri 6/498)(Besairu-l Kur’an- Ali Küçük)
“O ise beslemez…” nefse güç vermez, “açlığı gidermez…” nefsin isteğini, hırsın bilme ve araştırma dürtüsünü tatmin etmez. Bedbahtlardan bazı kimselerin zehirli, kuru diken şeklindeki yiyecekleri suretinde haşredilmeleri de mümkündür. Bazılarının zakkum dikeni, bazılarının da irin suretinde haşredilmeleri gibi. (İbn. Arabi- Tevilat/2)}


8-) Vucûhun yevmeizin na'ımetün;

O süreçte nimetin eseri görülen nice yüzler de (vardır). (A.Hulusi)

08 - Bir takım yüzler de o gün mesuttur. (Elmalı)


Vucûhun yevmeizin na'ımeh fakat o gün buna mukabil böyle bir dünya var o ahirette. Bir başka dünya daha olacak. Bu kötülerin dünyası, bir de iyilerin dünyası olacak; O dünyayı da Kur’an ımız mesani; çift kutuplu özelliği ile nasıl izah ediyor, nasıl açıklıyor, nasıl ele veriyor.

Vucûhun; bazıları da vardır, tabii kelime lafzen kelime manasıyla bazı yüzler. Ama bazıları da vardır o gün yevmeizin na'ımeh nimete gark olmuşlardır. Nimete boylarına kadar batmışlardır tabir caizse. Her bir hücreleri nimetin lezzetiyle sevinmektedir.


9-) Lisa'yiha radıyetün;

(Hakkıyla yaptığı) çalışmalarının getirisinden razıdır! (A.Hulusi)

09 - Sayinden hoşnuttur. (Elmalı)


Lisa'yiha radıyeh öyle bir nimet ki bu, aslında gayretinin meyvesinden hoşnut olmuştur. Lisa'yiha radıyeh bu nimet gayretinin meyvesidir manasına gelir. Gayretinin meyvesinden razı olmuştur, hoşnut olmuştur.


10-) Fiy cennetin 'aliyeh;

Âli bir cennettedir! (A.Hulusi)

10 - Yüksek bir Cennette, (Elmalı)


Fiy cennetin 'aliyeh kendini tarifsiz bir cennette, yüce bir makamda bulacaktır bu güzel insanlar, cennetlikler, iyiler.


11-) Lâ tesme'u fiyha lağıyeh;

Orada boş laf işitmez. (A.Hulusi)

11 - Ki onda lağviyyattan bir kelime işitilmez. (Elmalı)


Lâ tesme'u fiyha lağıyeh orada boş bir lakırdı işitilmeyecek, işitmeyecektir. Aslında cenneti anlamdan ve amaçtan yoksunmuş gibi tasavvur etmeyi reddediyor bu ayet. Hani Yasin suresinde var ya; fiy şüğulin fâkihun. (Yasin/55) orada insanlara zevk veren bir meşgale vardır. Yani bazıları haddini bilmezcesine; Yahu boş otura otura ye iç yat sıkılırız falan diyecekse, böyle gevezelik yapmasınlar. Orada meşgaleler zorunlu değil, insan kendine lezzet veren, zevk veren, kendine neşe veren işi yapmakta serbest olacak. Evet, fiy şüğulin fâkihun bu. Dolayısıyla bu ayetle o ayeti yan yana okuyabilir, anlayabiliriz.

Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Ğaşiye suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder