10 Temmuz 2014 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. BURUC SURESİ (01-2)(189-B)a







Yeni suremiz Buruc suresi. Buruc suresi adını diğer suremizde olduğu gibi ilk ayetinden alıyor. Burçlar demek. Burç aslında Kur’an dilinden batı dillerine de geçmiş, hepsinde de aynı manaya geliyor. Burg diye anıyorlar onlar, telaffuz ediyorlar. Hamburg, Lüksemburg. Yani bu isimler hep burc manasına gelen kelime. Arap dilinden alınmış kelimeler bunlar.

Buruc suresi Mekkî bir sure. Necm ile Hakka arasında indirilmiş ve indirilme zamanını bize ele veren bir sure çünkü işkenceden bahsediyor. Mü’minlere işkencenin bu kadar ayrıntılı bir örnek üzerinden, bu kadar ayrıntılı tasvir edildiği Kur’an da yer çok azdır, veya yoktur desem daha doğru olur. Onun içinde 5 veya 6. yılda inmiş olması kuvvetle muhtemel, çünkü Mekke de mü’minlere işkencenin zirveye çıktığı yıllar 5 ve 6. Hassaten de 4. yılın sonu, 5. yıl idi. Habeşistan hicretinin başladığı yıl idi.

İlk tertiplerde, ilk nüzül sıralamalarında Şems suresi ile Tiyn suresi arasına yerleştirilmiş.

Konusu belli, inanca baskı. Yani aslında burada örgütlü devlet teröründen söz edilir. Sanki bu surenin ismini şöyle açsak (Devlet terör suresi) de denilebilir. Veya örgütlü terör suresi denilebilir. Veya iktidarın terörü suresi denilebilir. İktidar terörünü ele veren, onu kınayan, onu yeren, onu yerden yere vuran, veyahut ta belki de daha bir açılımıyla inanca baskıyı reddeden sure denilebilir.



Rahman, rahıym olan Allah adına.


1-) VesSemâi zâtilburûci;

Andolsun o burçları barındıran Uzay'a! (A.Hulusi)

01 - O Semai zatilbüruca. (Elmalı)


VesSemâi zâtilburûci burçlar sahibi gök şahit olsun. Yine şahitlikle başladı. Şahit tutarak başladı. Neye şahit olsun gök? Başlangıçta Allah’a şahit olsun. Varlığına ve birliğine şahit olsun. Allah’ın şahit olduğuna şahit olsun. Allah’ın hesap soracağına şahit olsun. Bir gün hesap gününün geleceğine şahit olsun. Başka? İnsana şahit olsun gök. Gök kubbe altında işleniyor tüm suçlar. Gök kubbe altında işleniyor tüm zulümler, tüm ah vahlar gök kubbe tarafından işitiliyor. Gök kubbe bunları saklıyor bu ahu eninleri zayi etmiyor. Bir gün gelecek gök kubbede toplanan bu sesler Allah tarafından bir bir şahit olarak dinletilecek.

Bugün pozitif bilim kâinatta gök kubbeye saldığımız hiçbir sedanın boşa gitmediğini tespit etmiş durumda. İşte size gök şahit olsun ayetinin açılımı. Gök nasıl şahit olur? Sesleri biriktirerek, seslerin hiç birini zayi etmeyerek insanlığın başından bu güne kadar insan ağzından çıkmış tüm iyi ve kötü, tüm adalet ve zulüm sözcüklerini hafızaya kaydederek şahit olur. Bu da bir şahit değil midir.

Burç; ortada olan şey. Saray, kale, burç. Zaten burç olarak ta anılıyor. Yine yıldızlar. Büyük yıldızlar, takım yıldızlar, takım adalar. Bunların oluşturduğu suretler. Mesela aslan sureti. Aslan burcu aslan suretini verdiği için. Balık burcu; balık, kova burcu; kova, yengeç burcu; yengeç gibi olduğu için isimlendirilmiş zaten. Veya 12 burç. Koç, boğa, ikizler, yengeç, aslan, başak, terazi, akrep, yay, oğlak, kova ve balık. 6.sı güneyde 6.sı kuzeyde bu burçların ki bunlar takım yıldız kümeleri aslında. Bunların bulunduğu alana mıntıkat-ül buruç deniliyor. Yani bütün bu anlamlara gelebilir.

Tabii ki burada ki burçla günümüzdeki falcılığı ayırt etmek lazım. Hele hele günümüzde iyice çığırından çıkmış olan arraflık ve kahinliğe dönüştürülen burçculuğu, buradaki burç hakikati ile ayırt etmek lazım. Burçların, göğün, ayın, kâinatın insan ve davranışlarıyla etkileşimi hiç şüphesiz ki gerçeklik payı olan bir husus. Ayın özellikle kadın bedeni üzerinde ki tezahürlerini nasıl inkar edebiliriz. Fakat buradan yola çıkarak insan iradesini ipotek altına alan ve kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüşen burççuluğu asla tecviz ve tasvip edemeyiz.

Senin burcun, atıyorum başak burcu, veya yengeç burcu. Yengeç burcundan olanlar çabuk pes edermiş. Hayda..! bizimki hiçbir işi başaramıyor. Eline aldığı her iş yarım, hiç direnci yok, sebatı yok, sabrı yok, hiç. Kendisine sorduğunuzda ben ne yapayım, burcum yengeç, ben ne yapayım falan burçtanım. Bizimkisi her işte başarısız, başarısızlığı da akılsızlığından kaynaklanıyor. Çünkü rabbimiz aklını kullanmayanı pisliğe mahkum ederiz diyor. Ömrü pisliğe mahkum olmuş. Soruyorsunuz niye pisliğe mahkum oldun? Eğer cevabını Allah’tan alacak olsa aklını kullanmadığın için demesi lazım. Ama burççuluktan almaya başladığında; ne yapayım benim suçum yok ki, falan burçta doğmuşum.

İşte böyle kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüştüğünde insanoğlunun kendi iradesine hakaret anlamına geliyor ve burada eli kolu bağlayan bir zincire, şeffaf bir zincire, bir prangaya, bir akıl prangasına dönüştüğü için burççuluğu reddetmemiz gerekiyor. Yoksa burç bilimini veya kânatla, tabiatla, göklerle, gök cisimleri ile insanlar arasında ki hatta parçanın parçayla parçanın bütünle irtibatını inkar etmek anlamına hiç gelmiyor tabii ki.

[Ek bilgi; İbn. Arabi’de Astroloji.
Burçlar olarak nitelendirilen takımyıldızlar eski çağda Babil'liler tarafından tespit edilmiş ve tasnife sokulmuştur. 12 Burç olarak tasnif edilen takımyıldızların bu durumuna ait bilgi bazı kaynaklarda o çağda yaşadığı ileri sürülen İdris Nebi'nin mucizesi olarak da belirtilmiş ve bu ilmin kaynağının adı geçen Zât olduğu öne sürülmüştür.
Daha sonra bu ilim Yunanlılara, Mısır'lılara ve İslâm âlemine intikâl etmiştir. Burçlar denilince akla gelen, Dünya ve üzerindekileri etkileyen 12 büyük takımyıldızdan söz edilir. Bunlar sırasıyla şöyledir: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık. (İbn. Arabi-F. Mekkiye)

İ. Hakkı Erzurumi’de astroloji.
Bedenin terkibi bahsinin ikinci fasıl, üçüncü nevi'nde ise Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şu görüşü anlatır:
"Allâhû Teâlâ'nın kudreti ile, ulvî ecramın -planetlerin ve burçların- süflî cisimlerde -maddi yapılarda- çeşit çeşit tesirleri daimî olduğundan, bütün halkın şekil, hâl, ahlâk ve tavrı henüz ana rahminde nutfe iken rastgelen baht ve talileri tesirlerinden meydana gelmiştir.
Ana rahmine nutfe vâhi olduğu saatte, baba ve ananın tâlileri hangi işte ise, o, nutfenin zâtına tesirle nakşıbend, yani işlenmiş olur.
Mesela saadeti, şekaveti, anlayışlı, ahmak, bahil cömert, korkak, yiğit, sevgi, düşmanlık hırs kanaat, himmet ve alçaklık, fakirlik ve zenginlik, rahat ve rahatsızlık, yaşama ve yaşamama, ceml ve kemâl, kelâl ve melâl her ne hâl üzere ise, o nutfenin zâtına tali olur. Çünkü o nutfe ceninin cisminin levhi mahfuzdur. Levhi mahfuz ise bu âlemin mazharı, aynasıdır. Nitekim Habîb-i Ekrem (s.a.s) hazretleri şöyle buyurmuştur:
- Saîd o kimsedir ki, annesi karnında saîd olmuş; şakî o kimsedir ki, annesi karnında şakî olmuştur!..
Herkesin talinin tesirini remz ve işaret ile duyurmuştur.
Halkın bütün şekil, sıfat ve mizaçları felekî vaziyetler gereğince rahimlerde ayrı olunca, ecelî müsemmaları da mizaçlarına göre orada muhtelif takdir olunmuştur. (İ. Hakkı Erzurumi-Marifetname)

Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Mevlâna Celaleddin Rumî de astroloji.

Pencereden giren ziya evin içinde dolaşır ve yer değiştirir. Çünkü güneş bir burçtan bir burca intikal eder.
Her kim bir yıldıza irtibatı ve münasebeti varsa o yıldızın hükmünde seyr-ü hareket eder.
Talihi Zühre yıldızı olursa zevku taraba ve aşk u talebe külliyen mail olur.
Eğer kanlı ve zalim tabiatlı Merih yıldızına mensup olursa; ceng, iftita ve husumet talebinde bulunur.
Yıldızların ötesinde bir takım yıldızlar daha vardır ki onlarda yanmak, sönmek ve uğursuzluk diye bir şey olmaz.
O yıldızlar şu meşhur 7 gökten başka göklerde seyrederler.
Onlar envar-ı ilahiyyenin şa’şaasına karşı rüsuhlu ve meleklelidirler. Ne birbirinden ayrı ne de yekdiğerine muttasıldırlar.
Her kimin talihi yıldızların ötesinde ki yıldızlardan olursa onun nefsi recm-ü tard hususunda kâfir yakıcı olur.
O kimsenin hışmı Merih yıldızının hışmı ve gazabı gibi değildir. Merih, mağlup iken galip görünmek gibi ters gidişlidir. Yahut o kimse galip iken mağlup görünmekle (münkalip rey)dir.

Şeklinde devam ediyor. (Mesnevi 2. cilt748- 752..)

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Ahmed Hulusi de astroloji
Eskilerin "BURÇ" kelimesiyle adlandırdığı takımyıldızlar yaklaşık 500-600 milyon ile milyarı geçen sayılarda bir araya gelmiş Güneş benzeri yıldızlardan oluşmuştur. Ve bunlar, evrene, kendi yapılarına uygun bir biçimde çeşitli kozmik ışınlar yayarlar. Bunların yaydıkları ışınlar ise Güneş çevresinde dönmekte olan Dünya'yı ve üzerindekileri, tüm sistemle birlikte sürekli bombardıman altında tutarlar.
Güneş sistemindeki Plüton, Neptün, Uranüs, Satürn, Jüpiter, Mars, Dünya, Venüs, Merkür isimli planetler sürekli olarak bunlardan gelen tesirleri alırlar ve bir tür yansıtıcı görevi görerek insan beyinlerini daimî olarak etki altında tutarlar.
Astroloji yıldız falı mıdır, yoksa bir gerçek ilim mi?
Bize sorarsanız. İnsanlığın oluş düzeni ve sistemi Astroloji ilminde mevcuttur. Nitekim Muhyiddini Arabî de bu yüzden burçların tesirleri hakkında:
"Dünya'da ve cennetlerde oluşan her şey burçların tesirleriyle meydana gelir" ifadesiyle konuya işaret etmiştir.
Bu tesirleri fark edip, ancak genel ilâhî nizam içindeki yerini değerlendiremeyen insanlar geçmişte ancak Ay'a, Güneş'e ve diğer yıldızlara tapınma durumuna girdikleri için, daha sonraki devrelerde bu konu kapatılmaya gidilmiştir.
Oysa... İlâhî düzen içinde yağmurun rüzgârın, yenen yemeğin yeri ne ise, bu takımyıldızların ve onların ışınımlarının yeri de odur!.. Her biri ne görev için var edilmiş ise, o görevi yerine getirmektedirler. Onların bu tesirleri dahi ilâhî irade içinde kudreti ilâhî ile meydana gelmektedir.
Nasıl, yediğimiz yemek, içtiğimiz su belli bir enerjiyi oluşturup bedenimize yararlı oluyor diye bunlara tapınmak gerekmiyorsa ve tapınılmıyor ise; aynı şekilde beyinlerimizin çalışma düzeni üzerinde ilâhî takdir ve tedbir gereği olarak tesirli olan bu burçlara ve planetlere de asla tapınılmaz ve onlar ilâh düzeyinde mütalaa edilemez!.. Hâlbuki, bu gerçeğe rağmen Dünya üzerinde bugün Güneş'in oğluna tapıp, bayrak edinenler mevcuttur.
Burçların yaymış olduğu ışın türleri esas olarak dörde ayrılır. Bu türler eskiden yapılan tasnifte, şu isimlerle belirtilmiştir:
Ateş; Koç - Aslan – Yay
Hava; İkizler - Terazi – Kova
Su; Yengeç - Akrep – Balık,
Toprak; Boğa - Başak – Oğlak
Şimdi önce bu dört gruptan söz edelim.
"Ateş" grubunun en bariz özelliği, bu gruptan olan kişilerin kendini beğenmiş, gururlu, dediğim dedik, bir yapıda olmalarıdır. Daima çevrelerine hükmetmek isterler. Hep zirveye tâliptirler.
"Hava" grubunun özelliği ise havaî bir tip olmalarıdır. Sebatkâr olmazlar. Her konuya dönüktürler. Fakat bir süre sonra o konudan bıkıp başka bir konuya merak sararlar. Fedakâr ve çevreyi düşünen tiplerdir.
"Su" grubunun ortak özelliği ise son derece duygusal bir kafa yapısına sahip olmalarıdır.
"Toprak" grubu insanların ortak özelliği ise sâbit fikirli ve genelde maddeye dönük, paraya bağlı olmalarıdır. (Ahmed Hulusi-İnsan ve sırları)]

VesSemâi zâtilburûc burçlar sahibi gök şahit olsun.


2-) Velyevmilmev'ûdi;

Vaad olunmuş o sürece! (A.Hulusi)

02 - Ve o yevmi mev'uda. (Elmalı)


Velyevmilmev'ûd vaad olunan gün şahit olsun. vaad edilen gün ne? Elbette ilk akla gelen hesap günü. Yevmil hısab. Dahası Kur’an da ki Fatiha da ki ismiyle YevmidDiyn; din günü, deyn günü, borç günü, borç ödeme günü. Yani adalet günü, hesap günü. Adaleti ahire için kullanmıyor Kur’an onun için bizim de kullanmamamız lazım, Ahiret Allah’ın rahmet günüdür aslında. Mağfiretini sonuna kadar açtığı gündür aslında. Allah ahirette rahmetiyle muamele eder. Bu manada YevmidDiyn en doğru karşılık olsa gerek yevmilmev’ud için.

Devam ediyor b sayfasına geçiniz
           Buruc suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder