10 Aralık 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. MÜMTEHİNE (03 - 09) (174 - B)



A sayfasından devam

3-) Len tenfe'aküm erhamuküm ve lâ evladüküm yevmelkıyameti yafsılu beyneküm* vAllâhu Bima ta'melune Basıyr;

Ne akrabalarınız ne de evladınız size asla fayda sağlamaz! Kıyamet sürecinde aranızı ayırır! Allâh yaptıklarınızda olarak Basıyr'dir. (A. Hulusi)

03 - Ne hısımlarınızın ne de evlatlarınızın size asla menfaati olmaz, o kıyamet gününde aranızı ayırır ve Allah hep amellerinizi gözetir. (Elmalı)


Len tenfe'aküm erhamuküm ve lâ evladüküm yevmelkıyame size ne onların yakınlıkları, ne de sizin çocuklarınız, yani kendisi uğruna kafirlere muhabbet beslediğiniz, Müslümanlara ihanet anlamına gelen bir takım işlere yeltendiğiniz o yavrularınız, akrabalarınız, yakınlarınız, yani sizin hiç kimseniz size yarın Allah nezdinde yardım etmez. Allah nezdinde sizi Allah’tan gelecek bir cezadan korumaz. Kıyamet günü ne sizin yakınlarınız, erhamuküm ve lâ evladüküm, ne de çocuklarınız size gelecek bir cezayı önleyemez. Hiçbir yardımı olmaz.

yafsılu beyneküm Allah aranızı ayırır, yani şimdi kendileri için kendinizi ateşle attığınız o kimseler yarın sizden kaçarlar (Yevme yefirrulmer'u min ahıyh) (Ve ümmihi ve ebiyh) (Abese/34-35) İlâ ahıri ayeh! Ayetlerinde söylendiği gibi kişi o gün kendi kardeşinden kaçar, eşlinden kaçar, çocuklarından kaçar, anne babasından kaçar. Yani aranız ayrılır hiç kimse hiç kimseye yardım edemez olur. vAllâhu Bima ta'melune Basıyr Allah yaptığınız her bir şeyi en ince ayrıntısına kadar görmektedir. Zımnen yakınlarınızı kollamak için şah damarınızdan yakın olan Allah’a uzak düşmeyin.

Hz. Hatib'in hadisesi ile bu hadise üzerine nazil olan ayetlerden, aşağıdaki sonuçları çıkarabiliriz.
a) Bu şekilde davranmak, kişinin niyeti ne olursa olsun casusluktur. Üstelik bu casusluk, tehlikeli ve zarar verecek olaylara yol açabilecek bir dönemde yapılmıştır. Bu suç normal bir zamanda değil, savaş durumunda işlenmiş olmasına rağmen, Hz. Peygamber (s.a) Hz. Hatib'i, ona kendini savunma şansı tanımaksızın hapse atmamış ve ayrıca mahkemeyi açık bir şekilde yapmıştır. Tüm bunlardan anlaşıldığına göre, İslâm'da yöneticiler ve hakimler, bir kimsenin suçunu kendileri bilseler veya şüphe duysalar dahi, o kimseyi hemen hapse atma yetkisine sahip değildirler. Ayrıca gizli kapılar ardında yargılamanın da İslâm'da yeri yoktur.
b) Hz. Hatib bin Ebi Belta'nın sadece Muhacir olmayıp, ayrıca Bedir ashabından olması, O'na sahabeler arasında imtiyaz kazandırmıştı. Bu özelliklerine rağmen, büyük bir suç işlediği için, Allah Teâlâ onu yukarıdaki ayette sert bir şekilde tenkit etmiştir.
c) Hz. Hatib'in mahkemesi esnasında, Hz. Ömer'in görüşü, Hz. Hatib'in davranışının zahirine bakılarak öne sürülmüştü. Ancak Hz. Peygamber (s.a) O'nun görüşünü reddedip daha sonra İslâm'ın "Bir davranışın sadece zahiri göz önüne alınarak karar verilmez" şeklindeki bir ilkesini beyan etmiştir.
d) Hz. Peygamber'in (s.a) Bedir ashabının faziletleri hakkında, "Allah'ın Bedir Savaşı'na katılanlara, o vaziyeti görüp, "Ben sizi affettim" demediğini kim biliyor?" şeklindeki sözü "Bedir ashabı ne günah işlerse işlesin, onların affı önceden garanti edilmiştir" anlamında değildir.
e) Kur'an ın ve Hz. Peygamber'in (s.a.) açıklamalarından, kafirler lehinde casusluk yapmasının bir Müslüman’ın mürtet sayılmasına veya iman dairesinden çıkarılmasına ya da münafık kabul edilmesine yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır.
f) Kur'an ın bu ayetlerinden, bir Müslüman’ın kafirler lehine casusluk yapmasının en yakın akrabalarının malları ve canları tehlikede olsa bile, hiçbir zaman caiz olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
g) Eşbah'a göre bu konuda Devlet Başkanının (İmamın) geniş bir yetkisi vardır. O, suçlunun şartlarını göz önüne alarak gereken cezayı verir. Ayrıca bu görüş, İmam Malik ve İbn Kasım'dan da nakledilir. İbn el-Macişun ve Abdulmelik bin Hateb'e göre, suçluda casusluk yapmak adet halini almışsa, onu katletmek gerekir.
h) Yukarıda zikredilen hadisten, suçlunun aranmasında gerekirse sadece erkeklerin değil, kadınların da elbiselerinin çıkarılmasının caiz olduğu sonucu çıkıyor.Tefhimü’l Kur’an. E.A.Mevdudi)]


4-) Kad kânet leküm usvetun hasenetun fiy İbrahiyme velleziyne me'ahu, iz kalu likavmihim inna bureau minküm ve mimma ta'budune min dûnillâhi, keferna Biküm ve beda beynena ve beynekümül'adavetü velbağdâu ebeden hattâ tu'minu Billâhi vahdeHU illâ kavle İbrahiyme liebiyhi leestağfirenne leke ve ma emlikü leke minAllâhi min şey'* Rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna veileykelmasıyr;

İbrahim'de ve Onunla beraber olan kimselerde sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine dediler ki: "Muhakkak ki biz sizden de, Allâh dûnunda kulluk yaptıklarınızdan da uzağız! Sizi inkâr - reddettik. Sizinle aramızda ebediyen düşmanlık ve buğz başlamıştır; siz Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'ın Vâhidiyetine iman edinceye kadar!"... Ancak İbrahim'in babasına: "Mutlaka senin için mağfiret dileyeceğim; ama senin için (dua edip istemekten başka) Allâh'tan bir şeye mâlik değilim" sözü hariç! "Rabbimiz, sana tevekkül ettik, sana yöneldik ve dönüş sanadır!" (dediler). (A. Hulusi)

Sizin için güzel bir örnek İbrahim ile beraberindekiler de oldu: Vaktiyle onlar kavimlerine şöyle dediler: «Biz sizlerden ve Allah dan başka taptıklarınızdan beriyiz ve sizi tanımıyoruz, ta ki siz Allahın birliğine iman edinceye kadar, sizinle aramızda ebedî buğz-u adavet başladı» ancak İbrahim’in babasına «Elbette senin için istiğfar edeceğim» mamafih senin için Allah dan hiç bir şeye gücüm yetmez» demesi müstesna, dediler. Ya Rabbena! Biz ancak sana tevekkül kıldık ve sana gönül verdik ve bütün gidiş sanadır. (Elmalı)


Kad kânet leküm usvetun hasenetun fiy İbrahiyme velleziyne me'ah doğrusu sizin için İbrahim ve onunla birlikte olan kimseler de büyük bir örneklik, güzel bir örneklik vardır. iz kalu likavmihim inna bureau minküm ve mimma ta'budune min dûnillâh hani onlar demişlerdi ki kavimlerine; Biz sizden ve sizin Allah dışında taptığınız her şeyden berîyiz, teberi ediyoruz. Sizden de, Allah dışında taptığınız putlardan da uzaklaşıyoruz. Demişlerdi İbrahim ve beraberindekiler. keferna Biküm biz sizin hayat tarzınızı reddediyoruz, biz sizi inkar ediyoruz, sizin hayat tarzınızı reddediyoruz demişlerdi.

ve beda beynena ve beynekümül'adavetü velbağdâu ebeden hattâ tu'minu Billâhi vahdeH sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye dek ebediyen sürecek bir düşmanlık ve nefret vardır demişlerdi İbrahim ve beraberindekiler. illâ kavle İbrahiyme liebiyhi leestağfirenne lek ancak tek istisnası vardı bunun. Yani sizin örnek almamanız gereken tek istisna. O da neydi? İbrahim’in babasına; Senin için kesinlikle istiğfar edecek Allah’tan af dileneceğim demesiydi. ve ma emlikü leke minAllâhi min şey' Ama senin lehine Allah’tan bir şey elde etme gücüm yok demişti İbrahim babasına. Sen babamsın, ben peygamber oğulum, sen de müşrik babamsın. Ama senin için Allah’tan isteye isteye zorla bir şey elde edemem demişti.

Rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna veileykelmasıyr (Size düşen şöyle yalvarmaktır.) _Böyle bir parantez içi açıklama koymamız gerekiyor bu ayetin başına_ (hepinize, hepimize düşen şöyle yalvarmaktır ey mü’minler.) Ey rabbimiz sana güvendik, sana dayandık. Ve ileyke enebna ve sana yöneldik veileykelmasıyr, en sonunda varacağımız yer sensin. Varış yeri, son durak sensin.

Burada değerli Kur’an dostları Hz. İbrahim’in bir istisnasından bahsediliyor. İllâ kavle diye devam eden bölüm bu istisnayı veriyor aslında. Hz. İbrahim bu vaadini gerçekleştirmişti. Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn. (Şuârâ/86) Babamı affet, çünkü o sapıttı diye dua etmişti Şuârâ 86, 87. ayetlerinde. Ama tevbe suresinde ki ayetten babasının Allah düşmanı olduğunu anlayınca Tevbe/114. ayetinden babasının Allah düşmanı olduğunu anladığını görüyoruz Hz. İbrahim’in. İşte bunu anlayınca duasından geri dönmüş ve teberî etmişti. 

Ve ma kânestiğfaru İbrahiyme li ebiyhi illâ an mev'ıdetin veadeha iyyahu.(Tevbe/114) Yani ona verdiği bire söz üzerine sadece dua etmiş, istiğfar etmişti. Biz bunu anlıyoruz. Sözünü yerine getirmek için. Fakat onun Allah’tan yüz çeviren biri olduğu açıkça anlaşılmış ve Allah’ın da onu affetmeyeceği kesin anlaşılmış olunca Hz. İbrahim bir daha babasına dua dahi etmedi. Biz bütün bu ayetlerden, Tevbe/114., Şuârâ/86-87 ayetleri ve bu ayetten biz bu gerçeği açıkça anlıyoruz. Demek ki kafirliği açıksa bir insan, küfrü üzere de ölmüşse ona asla istiğfar edilmez, rahmet dilenmez, mağfiret dilenmez. Kur’an ın açık hükmü budur.


5-) Rabbena lâ tec'alna fitneten lilleziyne keferu vağfir lena Rabbena* inneke entel 'Aziyzül Hakiym;

"Rabbimiz! Hakikat bilgisini inkâr edenler için bizi sınav objesi kılma! Bizi mağfiret et Rabbimiz! Muhakkak ki sen Aziyz'sin, Hakiym'sin." (A. Hulusi)

05 - Ya Rabbena! bizleri o küfredenlerin fitnesi kılma ve bizlere mağfiret buyur, çünkü sensin ancak öyle azîz öyle hakîm. (Elmalı)


Rabbena lâ tec'alna fitneten lilleziyne keferu rabbimiz bizi kafirler için bir fitne kılma. Yani kafirlerin oyuncağı yapma, kafirleri bize güldürme ey rabbimiz. Yani farlık bir ima da böyle mana verebiliriz. vağfir lena Rabbena ey rabbimiz bizi bağışla inneke entel 'Aziyzül Hakiym çünkü sen, evet sensin üstün ve yüce olan, sensin hikmetle hükmeden.


6-) Lekad kâne leküm fiyhim üsvetun hasenetün limen kâne yercullahe velyevmel'ahır* ve men yetevelle feinnAllâhe "HU"velĞaniyyulHamiyd;

Andolsun ki onlarda (İbrahim ve ashabında) sizin için, Allâh'ı ve sonsuz gelecek süreci (yaşamayı) umanlar için güzel bir örnek vardır... Kim (Allâh'tan) yüz çevirirse, muhakkak ki Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir. (A. Hulusi)

06 - Hakikaten sizler için güzel bir örnek onlarda olmuştur: Allaha ve Âhiret gününe Ümit besleyenler için; her kim de aksine giderse haberi olsun ki Allah çok ganiydir, her hamd onundur. (Elmalı)


Lekad kâne leküm fiyhim üsvetun hasenetün limen kâne yercullahe velyevmel'ahır doğrusu onların bu tavrında içinizden Allah’ı ve ahiret gününü gözeten kimseler için elbet güzel bir örneklik vardır. ve men yetevelle feinnAllâhe "HU"velĞaniyyulHamiyd kim de onları dost edinirse, veya yüz çevirirse. 2 manaya da gelir. yetevelle. Kim onları dost edinirse ki bağlama uygun budur, ben bunu tercih ediyorum, veya yüz çevirirse iti bilsin ki Allah, evet O dur kendi kendine yeten, O’dur tüm hamdlere layık olan.


7-) 'AsAllâhu en yec'ale beyneküm ve beynelleziyne 'adeytum minhüm meveddeten, vAllâhu Kadiyr* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;

Umulur ki Allâh sizinle, düşman olduklarınız arasında bir sevgi oluşturur. Allâh Kaadir'dir... Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A. Hulusi)

7 - Umulur ki Allah sizinle onlar içinden düşmanlaştıklarınız arasında bir meveddet husule getire. Allah kadîrdir, Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


'AsAllâhu en yec'ale beyneküm ve beynelleziyne 'adeytum minhüm meveddeten Mümkindir ki Allah sizin düşman olarak algıladığınız kimselerle sizin aranızda bir sevgi var edebilir. Bu mümkindir. Yani düşmanlarınızla sizin aranızda bir sevgi var edebilir. Bu ayet İslam’da cihad ın gayesinin insanla İslam arasında ki engellerin kaldırılması olduğunu, sevgiyi hakim kılmak olduğunu gösteriyor başka şey değil. vAllâhu Kadiyr ve Allah’ın buna gücü yeter. Allah’ın bunu yapmaya, düşmanınızla sizin aranızda sevgi var etmeye gücü yeter. Yani düşmanınızı da sizin imanınıza döndürmeye. Biz bunu böyle anlayacağız. vAllâhu Ğafûrun Rahıym zira Allah çok bağışlayan sonsuzca merhamet edendir.

İbn. Abbas Ümmü Habibe hakkında evlilikten sonra Ebu Süfyan; Bu yiğidi kimse durduramayacak der. İbn. Abbas Ümmü Habibe hakkında indiğini söyler bu ayetin. Ki Ümmü Habibe Ebu Süfyan’ın kızıdır. Ebu Süfyan Ümmü Habibe’nin babasıdır. Onun için peygamberimize Ebu Süfyan 7. yılda gelmiş ve açlıktan kırılan Mekke için yardım istemişti. Efendimiz A.S. da Hayber’den kazanılan külçe gümüşlerden bir kısmını Mekke’nin fakirlerine gönderdi. İşte Ebu Süfyan bu şefkat abidesi davranışı görünce; Bu yiğidi kimse durduramayacak demişti. Bu önemli. Düşmanına bunu söyletebilmek, işte bu.


8-) Lâ yenhâkümullâhu 'anilleziyne lem yukatiluküm fiyddiyni ve lem yuhricûküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim* innAllâhe yuhıbbulmuksitıyn;

Allâh sizi, din yüzünden sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış kimselere iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan engellemez. Muhakkak ki Allâh muksitleri (her şeye hakkını verenleri) sever. (A. Hulusi)

08 - Allah sizi din hakkında size kıtal yapmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselerden, onlara iyilik etmeniz ve kendilerine adalet yapmanızdan nehy etmez, çünkü Allah adalet yapanları sever. (Elmalı)


Lâ yenhâkümullâhu 'anilleziyne lem yukatiluküm fiyddiyni ve lem yuhricûküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim İşte İslam’da kiminle savaşılır, kiminle savaşılmaz ve niçin savaşılırın cevapları olan ayetler geldi. Allah size, sizinle din savaşı yapmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselerle, iyilik ve adalet üzere bir ilişki geliştirmeni yasaklamaz. Yani Allah sizi yurtlarınızdan çıkarmamışsa, size karşı bir din savaşı açmamışlarsa onlarla insanlık, iyilik üzerinde yardımlaşmanızı engellemez ve onlarla iyilik çerçevesinde bir ilişki kurmanızı yasaklamaz. Ayet açık ve net. Bunu söylüyor. innAllâhe yuhıbbulmuksitıyn Allah adaletli davrananları sever.

Bu ayetler İslam’da savaşın dine zorla sokma, veya dini zorla yayma amacına hizmet etmediğini, sadece saldırganlığı ve tecavüzü önlemek amacına hizmet ettiğini açıkça gösterir.


9-) İnnema yenhakümullâhu 'anilleziyne kateluküm fiyddiyni ve ahrecûküm min diyariküm ve zaheru 'alâ ıhraciküm en tevellevhüm* ve men yetevellehüm feülaike hümüzzâlimun;

Allâh ancak, Din yüzünden sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve sizin çıkarılmanıza destek olmuş kimseleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost edinirse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir! (A. Hulusi)

09 - Allah sizi ancak size din hakkında kıtal yapan ve sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza muzaheret ede kimselerden, onlara dostluk etmenizden nehy ediyor, her kim de onlara dostluk ederse işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir. (Elmalı)


İnnema yenhakümullâhu 'anilleziyne kateluküm fiyddiyni ve ahrecûküm min diyariküm ve zaheru 'alâ ıhraciküm en tevellevhüm Allah sizi sadece sizinle savaşan, sizinle Din savaşı yapan ve sizi yurtlarınızdan çıkaran veya sizin çıkarılmanıza destek veren kimselerle savaşmanızı, velayet ilişkisi kurmanızı yasaklar. Yani Allah sadece bu üç zümre ile velayet ilişkisine girmenizi yasaklar. Candan yürekten bir ilişkiye girmenizi yasaklar. Kim bunlar; Sizi yurtlarınızdan çıkaran, size karşı Din savaşı açan, ya da sizi yurtlarınızdan çıkaranları destekleyenler. Bunlarla ilişkiye girmenizi yasaklar. Bunların dışında kilerle ilişki kurmanızı yasaklamaz.

ve men yetevellehüm feülaike hümüzzâlimun artık kim onlarla candan bir dostluk kurarsa işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
Mümtehine suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder