9 Aralık 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. MÜMTEHİNE (01 - 02) (174 - B)



Şimdi yepyeni bir Kur’an burcunu daha gezeceğiz, bu burcun ismi Mümtehane. Mushafta Haşr suresinden hemen sonra yer almış olan bu sure adını 10. ayetinden alır. İmtihan edilen kadın manasına gelir, Mümtehane. Ellerimizdeki Mushaflarda Mümtahine yazılmış. Biraz mecazi bir anlamdır bu mecazen sureye nispeti imtihan suresi manasına gelir. Fakat vakıaya uygun olan doğru ad Mümtehane adıdır, tıpkı Mücadile suresinin mücadele olarak anılması gibi Mümtehane suresi de Mümtahine şeklinde anılmıştır. Adeta iki surenin isminin başından geçenler benzer niteliktedir. Meveddet suresi adıyla da anılmış bu sure.

Mümtehane suresinin zamanı Medeni bir sure, Medine’de nazil olmuş. Yılı tam tespit edemiyoruz indiği yılı, ihtilaflı. Hatıp olayı, ki surede birebir anlatılan bir olaydır, yaşanmış bir olaydır Hatıb Bin ebi Beltea olayı fetih sırasında değil de Hudeybiye anlaşması sırasında, ki Hudeybiye gerçek fetih olarak anlatılır. Fetih suresinin de nazil olduğu dönemde yapılmış bir anlaşmadır. Daha doğrusu fetih suresi Hudeybiye üzerine nazil olmuştur, sebebi nüzulü Hudeybiye anlaşmasıdır. Onun için biz Hudeybiye’yi Allah Resulünün ifadesiyle gerçek fetih olarak anlamamız lazım. Dahası Rabbimizin ifadesiyle gerçek ve büyük fetih olarak anlamamız lazım.

Hatıb’ın mektubu Mekke’lileri bekleyen tehlikeyi önceden haber veren bir ihbardır. Casus kadın 4. yılda Medine’ye gelmiş, 6. yılda ise Medine’yi terk etmiş. Sure bu durumda 6. yılda inmiş olmalıdır diyebiliriz.

Surenin konusu savaş ahlakıdır, yani ana tema kısaca, özet halinde savaş ahlakıdır. Mü’min ve kafir arasında ki duygusal ve sosyal ilişkileri düzenler. Hz. İbrahim’i bu bağlamda örnek gösterir. İlişkileri engelleyen küfür değildir aslında. Mü’minler ve kafirler arasında ki ilişkileri engelleyen. Saldırganlık ve tecavüz olduğunu biz bu surenin 7. ile 9. ayetlerinden anlarız. Yani Mü’minlerle kafirlerin ilişkisine mani olan şey kafirlerin küfrü değildir. Kafire küfründen dolayı mü’minin ilişkisini kesmesi gerekmez. Onu bu Mümtehane suresinin 7-8- ve 9. ayetlerinden açıkça anlarız. Tecavüz ve saldırganla ilişkisini kesmeyi ister sure. 10 ve 11. ayetler şirki, küfrü tercih eden eşlerin boşanmasını emreder. Müşrik ailelerin, müşriklerin Müslümanlarla bir aile kuramayacağını ifade eder ki aslında Müslüman aileyi inşa etmek içindir. Şimdi bu girişten sonra sureye geçebiliriz.



1-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızû 'aduvviy ve 'aduvveküm evliyâe tulkune ileyhim Bilmeveddeti ve kad keferu Bima caeküm minelHakkı yuhricunerRasûle ve iyyaküm en tu'minu Billâhi Rabbiküm* in küntüm harectum cihaden fiy sebiyliy vebtiğae merdatiy tusirrune ileyhim Bilmeveddeti, ve ene a'lemu Bima ahfeytum ve ma a'lentum* ve men yef'alhu minküm fekad dalle sevâessebiyl;

Ey iman edenler! Benim düşmanım, sizin de düşmanınız olanları velîler edinmeyin! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr ettikleri hâlde; Rabbiniz, Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a iman ettiğiniz için Rasûlü ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları hâlde, siz onlara sevginizi ilka ediyorsunuz. Eğer yolumda cihat etmek ve rızamı talep etmek için çıkmış iseniz (dost edinmeyin); oysa onlara sevginizi (içinizde) gizliyorsunuz. Ben gizlediğinizde ve açıkladığınızda olarak bilirim! Sizden kim bunu yaparsa, yolun denge noktasından gerçekten sapmıştır. (A. Hulusi)

01 - Ey o bütün iman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın, siz onlara meveddet (dostluk, sevgi) ilka ediyorsunuz, onlar ise haktan size gelene küfrettiler, rabbiniz Allaha iman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi çıkarıyorlardı, eğer sizler benim yolumda ve rızam uğurunda cihad için çıktınızsa... Siz meveddetle onlara sir veriyorsunuz, halbuki ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da hepsini bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur.(Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızû 'aduvviy ve 'aduvveküm evliyâe siz ey iman edenler benimde, sizinde düşmanınız olan kimseleri, candan yürekten dostlar edinmeyiniz. Onlarla kader birliği yapmayınız. Evliya olmak budur. Candan yürekten sırdaş edinmek, hatta Razi’nin bunu tam karşıladığı kelime Bitane, yani batm dan gelir. Onunla sırdaş olmak, onunla candan yürekten dost olmak anlamına alıyor bunu Razi. Candan yürekten kader birliği olan bir dost edinmeyiniz.

tulkune ileyhim Bilmeveddeti ve kad keferu Bima caeküm minelHakk Siz onlara yürek dolusu sevgi sunuyorsunuz, ama onlar size gelen hakikati kökten inkar ediyorlar. Bilmeveddet de ki “B” sevginin ölçüsüzlüğüne delalet eder. Yani siz sevginizi ölçüsüzce veriyorsunuz ama onlar size gelen hakikati, yani vahyi ve vahyi getiren peygamberi inkar ediyorlar. Nasıl olacak bu candan yürekten dostluk? O yürekle peygambere iman etmediniz mi, Aslında Kur’an a, vahye, Allah’a imanınız o yürekte değil mi. Peki aynı yüreği nasıl paylaştıracaksınız, ikiye ayıracaksınız. Hem küfrü hem imanı seveceksiniz. Hem hakkı hem batılı seveceksiniz. Aslında zımnen sorduğu soru bu gibi.

yuhricunerRasûle ve iyyaküm en tu'minu Billâhi Rabbiküm Onlar elçiyi ve sizi iman ettiniz diye rabbiniz olan Allah’a iman ettiniz diye vatanlarınızdan çıkarıyorlar, kovuyorlar. in küntüm harectum cihaden fiy sebiyliy vebtiğae merdatiy doğrusu sizlerde benim davam uğruna, rızamı kazanmak için yapılmış bir cihadın sonucunda çıkmıştınız yurtlarınızdan. Yani rızamı kazanmak için yapılmış bir savaşın, cihadın, muharebenin sonucunda çıkmıştınız. “in” e gad manası vererek bu manayı elde ettiğimi hemen belirteyim.

tusirrune ileyhim Bilmeveddeh ama şimdi onlara fıtri sevgi gerekçesiyle gönülden bir muhabbet besliyorsunuz ve sır veriyorsunuz. Tusirrune ileyhim, yani meveddet gerekçesiyle onlara gönülden bir sır veriyorsunuz. Saklamanız gereken sırları onlarla paylaşıyorsunuz. Hatıb’ın ailesine olan tabii sevgisi kastediliyor burada. Birazdan anlatacağım o gönülden sevgi sebebiyle onlarla paylaşılan sır neymiş.

ve ene a'lemu Bima ahfeytum ve ma a'lentum ve ben Allah olarak sizin gizlediklerinizi de biliyorum, açıkladıklarınızı da biliyorum. Evet, düşmana verilen sır ıhfa, bunun altında ki sebep ıhfa. Sır düşmana verilen şey. Ama burada Bima ahfeytum diyor, gizlediklerinizi de. O sırrı vermenizin altında yatan gerçek sebep.

ve men yef'alhu minküm fekad dalle sevâessebiyl kim böyle yaparsa sizden iyi bilsin ki o doğru yolun ortasında şaşmıştır. fekad dalle sevâessebiyl böyle çevirmek daha hoş gibi geliyor bana. Doğru yolu bulmuş, doğru yolun ortasında yürürken yoldan şaşmıştır. Neden böyle bittiğini ayetin olayın ayrıntısını anlattığımızda sanırım anlayacağız.

İniş nedeni Hatıb Bib Ebi Beltea’dır. Bu zat doğru yolu bulmuş bir zattır, mü’mindir, Bedir’e katılmıştır, Uhud’a katılmıştır. Bedi ve Uhud’da savaşmıştır. Allah resulüne bey’at etmiştir Rıdvan ağacının altında. Düşünün Uhud’da tepeye yerleştirilen 50 okçudan biriydi. Yerini terk etti, yerini terk eden okçuların içinde oldu, savaş kaybedildi. Allah resulü ona tarizde bile bulunmadı.

Ama, belki de öyle bir arka planın sonucunda Hatıb Medine’ye gelen Ebu Leheb’in cariyesi Sare isimli 4. yılda Medine’ye gelmiş bir kadın vardı. Bu kadın Allah Resulünden kendisini beslemelerini istedi. Ey AbdulMuttalib oğulları beni aç bırakmayın diyerek. Ama ben öyle anlıyorum ki bu kadın Mekke’den casus olarak gönderilmişti. 2 yıl Medine de kaldı ve demek ki bu dönem içerisinde Hatıb’la da görüşmüş. Hatıb; Muhacirlerden, yoksullardan. Kendisi geliyor fakat çocukları, annesi ve kardeşleri Mekke’de kalıyor. Yoksul oldukları için gelemiyorlar. Ve işte Mekke’de kalan yakınlarının başına bir şey gelmesin, onlara bakacak güçlü bir kabileye de mensup olmadığı için onların başına bir şey gelmesin diye bu kadınla birlikte Mekke’lilere bir mektup yolluyor.

Mektup kısaca şöyle, ki ben Alusi de buldum mektubun metnini: İnne Resulallah teveccehe ileyküm biceyşin kelleyli, yesiyr. Ve uksim Billâhi levsara ileyküm vahdehu ve neserallahu aleyküm fe innehu muncizün lehü ma veadeh. Bu kadar, kısa bir pusula, mektup.

Muhakkak diyor Resulallah sizin üzerinize geçeler gibi büyük bir orduyla geliyor, üzerinizi tamamen çiğneyip geçecek büyük bir ordu. Allah’a yemin olsun ki eğer o sizin üstünüze tek başına yürüse, yine de size galip gelir. Çünkü Allah ona nusreti, zaferi vaad etmiştir. Diyor, mektupta bunları söylüyor.

Allah Resulüne özel kaynağı tarafından bildiriliyor ve Resulallah Hz. Ali komutasında 3 kişilik bir müfrezeyi kadını bulmak üzere yolluyor. Kadını Ravza-ı Haf denilen yerde buluyorlar, sıkıştırıyorlar. En sonunda kadın sonuna kadar direniyor inkar ediyor. En sonunda büyük tehditler bir rivayete göre saç örgülerinin arasından, diğer bir rivayete göre başka bir yerinden çıkarıyor ve mektubu uzatıyor.

[Ek bilgi; Aralarında hafif bir tartışma geçti. Mektubu bulamayınca, Hz. Ali hâriç, diğerleri "dönelim. Bulamadık" dediler. Hz. Ali (r.a) "Allah bunu Cebrâile bildirdi. O da Peygamberimize bildirdi. Hiç birisi yalan söylemez. Bu kadında mektup var" demişti. Bu da, Hz. Ali'nin daha imanlı, daha âlim olduğunu gösteriyor. Sonunda mektubu aldılar, (E. Semerkandi-Tesfsirü-lKur’an.]

Resulallah’a Mektup geldiğinde Hatıb’ı çağırtıyor ResulAllah ve mektubu gösteriyor. Hatta Hatıb girerken Hz. Ömer orada; Bırak ya ResulAllah bu münafığın boynunu vurayım diyor. Fakat Hatıb; Acele etme ya ResulAllah beni dinle diyor ve orada kendisini savunuyor, mazeretlerini söylüyor, yaptığının yanlış olduğunu inkar etmiyor. Fakat Ya ResulAllah benim güçlü bir kabilem yok, Mekke de yakınlarım var, onlara kimse bakmıyor, bakıcım da yok. Onlar Mekke lilerin insafına terk edilmiş. Ben böyle yaparsam onlara bir zarar gelmesini engellerim diye düşündüm diyor, kendini böyle savunuyor.

Sonuçta ResulAllah Hatıb’ı yine görevlendiriyor, 2 kez ResulAllah’ın elçiliğini yapıyor. Huneyn de Hatıb’a su kuyusu kazma bulma görevini görüyoruz ve ileriki yıllarda da Hatıb’ın yine güzel görevlerde istihdam edildiğini, yani bir kusurla adam asılmadığını, insanları yargısız infaza tabi tutulmadığını, mazeretlerinin geçersiz olsa bile dinlendiğini ve değerlerin harcanmadığını biz bu örnek olaydaki sonuçtan anlıyor ve görüyoruz. Belki bu örnek olayın da geleceğe bıraktığı ibret ve örnek bu oluyor.


2-) İn yeskafûküm yekûnu leküm a'dâen ve yebsutu ileyküm eydiyehüm ve elsinetehüm Bissûi ve veddu lev tekfurun;

Eğer onlar sizi ele geçirirlerse, sizin için düşmanlar olurlar. Ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar ve hakikat bilgisini inkâr eden olmanızı şiddetle arzu ederler. (A. Hulusi)

02 - Eğer onlar size bir zafer bulurlarsa hepinize düşman kesilirler ve sizlere fenalıkla ellerini ve dillerini uzatır ve arzu ederler ki hep kâfir olsanız! (Elmalı)


İn yeskafûküm yekûnu leküm a'dâe eğer onlar sizi bastırırlarsa size düşmanlıklarını sürdürürler. Yani sizi yenerlerse size düşmanlıklarını devam ettirirler. ve yebsutu ileyküm eydiyehüm ve elsinetehüm Bissûi dahası ellerini ve dillerini size kötülük yapmak için kesinlikle uzatırlar. Yani eğer size zafer kazanırlar da size galip gelirlerse onların elinden kurtulamazsınız. Sizin şimdi dostluk sergilediğiniz o Mekke’li lerin eline bir fırsat geçse sizi doğrarlar, sizi yok ederler. Yani bu bize mektup yazmıştı, bu bize haber vermişti falan demezler demeye getiriyor ayeti kerime.

ve veddu lev tekfurun inkar etmenizi yürekten isterler üstelik. Yani bir de küfretmenizi isterler. Sizin kendilerine yardım etmenizle yetinmezler, kendilerine casusluk yapmanızla yetinmezler, en sonunda sizin kendileri gibi küfretmenizi de isterler. Kendilerinden oluncaya kadar sizden razı olmazlar yani özetle.

Devan ediyor B sayfasına geçiniz.
Mümtehine suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder