27 Kasım 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. HAŞR (12 - 21)(173-B)



B sayfasından devam.

12-) Lein uhricu lâ yahrucune me'ahüm* ve lein kutilu lâ yensurunehüm* ve lein nasaruhüm leyüvellûnel'edbare, sümme lâ yunsarun;

And olsun ki eğer onlar (yurtlarından) çıkarılsalar, onlarla birlikte çıkmazlar! And olsun ki eğer onlarla savaşılsa, onlara yardım etmezler! And olsun ki eğer onlara yardım etseler, mutlaka arkalarına dönüp kaçarlar! Sonra da yardım olunmazlar. (A. Hulusi)

12 - Celâlim hakkı için eğer çıkarılırlarsa onlarla beraber çıkmazlar ve eğer kıtal yapılırsa onlara yardım etmezler ve şayet yardım edecek olsalar mutlak arkalarına dönerler, sonra da kurtarılmazlar, (Elmalı)


Lein uhricu lâ yahrucune me'ahüm eğer onlar çıkarılsalar onlar, onlarla beraber çıkmazlar. İki yüzlüler çünkü. Hiçbir laflarına inanılmaz ki, ipleri ile kuyuya inilmez ki. Münafığın ipiyle kuyuya inilir mi? ve lein kutilu lâ yensurunehüm eğer onlara karşı savaş açılsa bu sefer onlara yardıma da gelmezler. ve lein nasaruhüm leyüvellûnel'edbar eğer onlara karşı zafer kazanılsa arkalarını dönüp kaçarlar. Bu seferde tabana kuvvet derler. sümme lâ yunsarun kimseden de yardım alamazlar.

Korku da şirk, aslında gerçekten de ki, bir sonraki ayetle beraber düşünelim. Benzer bir şeytani dayanışma için Enfal/48. ayetine atıf yaparak bir sonraki ayetle birlikte korkunun insanı nasıl Allah’a karşı rezil ettiğinin ilginç bir ifadesi geliyor.


13-) Leentum eşeddu rehbeten fiy sudurihim minAllâh* zâlike Biennehüm kavmun lâ yefkahun;

Muhakkak ki sizden korkuları, Allâh'tan daha şiddetlidir! Bu onların anlayışı kıt bir toplum olmalarındandır! (A. Hulusi)

13 - her halde onların yüreklerinde sizin korkunuz Allah’ınkinden ziyade, bu onların fıhıksız bir kavim olmalarındandır. (Elmalı)


Leentum eşeddu rehbeten fiy sudurihim minAllâh elbet onların içlerine Allah tan daha çok sizin korkunuz sinmiştir. Şuna bakın, Allah’tan daha çok insandan korkmak. Onlar Allah tan daha çok sizden korkuyorlar diyor vahiy münafıklar için veya Yahudilerin münafıkları için.

Korku da şirkten bahsediyor aslında. Allah’tan korkar gibi korktuklarını söylüyor. Nifakın temelinde yatan mikrop aslında korkuymuş. Allah’tan korkar gibi insandan korkmak. Belki de münafığı münafık yapan en temel güdü, yanlış, Allah’tan korkacağı yerde Allah dışında şeylerden korkmaktır. Bu da korku terbiyesinden mahrum olmaktır. Demek ki korku terbiyesi, terbiyelerin en önemlilerinden biridir.

zâlike Biennehüm kavmun lâ yefkahun işte bu onların akletmez, anlamaz, kavramaz bir topluluk olmalarından dolayıdır.

Bu pasajda ki ayetler 11 – 15. ayetler yani, nifakın bir inanç probleminden ziyade bir inanç ahlakı problemi olduğunu gösteriyor. İnanç ahlakı da mı varmış demeyin. İman, İman ahlakı ile birlikte olursa inanmak güvenmek anlamına gelir. Ama olmazsa ben Allah’a iman ettim ama güvenmiyorum gibi komik bir sonuç çıkar. Çok gördüğümüz bu sonuç, Allah korusun.


14-) Lâ yukatiluneküm cemiy'an illâ fiy kuren muhassanetin ev min verâi cüdür* be'suhüm beynehüm şediyd* tahsebuhüm cemiy'an ve kulubühüm şetta* zâlike Biennehüm kavmun lâ ya'kılun;

Onlar sizinle toplu hâlde, ancak tahkim edilmiş (kale gibi çevrilmiş) bölgelerde yahut duvarların arkasından savaşırlar... Onların kendi aralarındaki sorunları - sıkıntıları da şiddetlidir... Düşünceleri ayrı ayrı olduğu hâlde onları toplu sanırsın! Bu, onların aklını kullanamayan bir topluluk olmalarındandır. (A. Hulusi)

14 - Size hepsi toplanarak kıtal yapamazlar, ancak müstahkem mevki’lerde veya duvarlar, siperler arkasından yaparlar, aralarında beisleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın halbuki kalpleri dağınıktır, bu onların akıl etmez bir kavim olmalarındandır. (Elmalı)


Lâ yukatiluneküm cemiy'an illâ fiy kuren muhassanetin ev min verâi cüdür onlar ittifak kursalar dahi müstahkem mevkilerinde olmadıkça, ya da surların ardına saklanmadıkça sizinle asla ama asla savaşa yanaşmazlar. be'suhüm beynehüm şediydun kendi aralarında şiddetli bir rekabet içindedirler. Kendi aralarında da öyle çok dürüst değiller. Münafığın dostluğu olur mu? Münafık; dostum dediğine de ilk fırsatta mutlaka bir şeyler planlıyor demektir. Münafığın menfaati olur, dostluğu olmaz.

tahsebuhüm cemiy'an ve kulubühüm şetta sen onları birlik zannedersin dışarıdan bakınca, ama aslında kalplerini görmek mümkin olsaydı içlerinin paramparça olduğunu görürdün. Ve kulubühüm şetta, kalpleri paramparçadır. Dışarıdan bakınca birlik gibi görünürler, her birinin bir hesabı vardır, her biri bir hesap yapmıştır, küçük bir hesap yapmıştır. Eğer menfaat hesaplarına uymayan bir şey olsun bak nasıl yarı yolda bırakıyor. Allah’a dayanmayan, Allah’tan kaynaklanmayan dostluğun arkası gelir mi?

zâlike Biennehüm kavmun lâ ya'kılun işte bu da onların akletmeyen, kafalarını kullanmayan, seliym bir akla sahip olmayan bir toplum omları yüzündendir.


15-) Kemeselilleziyne min kablihim kariyben zâku vebale emrihim* ve lehüm 'azâbun eliym;

(Bu Yahudilerin misali) kendilerinden yakın (zaman) önce (Bedir'de) işlerinin vebalini tatmış ve kendileri için (sonsuz gelecekte) feci bir azap olan kimselerin meseli gibidir. (A. Hulusi)

15 - Yakında önlerinden geçenler gibi ki emirlerinin vebalini tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var. (Elmalı)


Kemeselilleziyne min kablihim kariyben zâku vebale emrihim onların akıbeti de yaptıklarının vebalini yüklenen kendilerinden hemen öncekilerin akıbetine benzeyecektir. Atıf 2 yere bizce.Hem Bedir de helak olan Mekke’lilere, ki kendilerinden hemen önce helak olanlar onlar. Hem de sürülen ilk Yahudi kabilesi Kaynuka oğullarına. İkisi de olabilir. ve lehüm 'azâbun eliym onları çok elim bir azab beklemektedir.


16-) Kemeselişşeytani iz kale lil'İnsanikfur* felemma kefere kale inniy beriy'un minke inniy ehafullahe Rabbel'alemiyn;

(Yahudi münafıkların ibretlik durumu) insana: "Küfret (hakikatini inkâr ile bedenselliği yaşa esfeli sâfîliyn olan dünyaN yaşamında)!" diye fikir veren şeytanın ibretlik durumu gibidir! (İnsan) küfrettiğinde (hakikatini inkârda kilitlendiğinde ise), "Muhakkak ki ben senden berîyim! Doğrusu ben Rabb-ül âlemîn olan Allâh'tan korkarım" dedi. (A. Hulusi)

16 - Tıpkı Şeytanın meseli gibi ki hani insana küfret dedi de küfredince ben dedi senden beriyim, çünkü ben âlemlerin rabbi olan Allah dan korkarım. (Elmalı)


Kemeselişşeytan şeytanın misali gibi, tıpkı şeytanın yaptığı gibi. Nasıl yapmış? İlginç bir mesel bu, iz kale lil'İnsanikfur hani şeytan insana der ki inkar et. Böyle telkin eder. Küfret. İçinden fısıldar, şeytani öteki benlik. İç güdü iç.inden fısıldar; İnkar et ey insan felemma kefere kale inniy beriy'un mink ama insan onun lafını dinler de küfrederse, nankörlük ederse, ki bunu nankörlük et biçiminde de anlayabiliriz. Nankörlük ederse bu seferde şeytan döner der ki ben senden berîyim. Yani sana besmele çekiyorum der şeytan. Önce ayartır, sonrada ayarttığı insandan berî olduğunu söyler. inniy ehafullahe Rabbel'alemiyn ben alemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım. Der.

Demek ki şeytanın tipik bir özelliği, münafıklığı imiş. Demek ki her münafıkta şeytandan bir pay varmış. Aslında bunu gösteriyor. Şeytanın münafık tabiatına, daha temelde Nifakın şeytani tabiatına bir atıf. Bu şeytan 11. ayette anlatılan Ubey Bin Selül aslında tipi. Önce ayartır, sonra sorumluluk üstlenmez. Şeytan rolüne isyan eden Yahudilerin değil, onları ayartmaya kalkan münafıkların layık görülmesi ilginçtir, dikkat çekicidir. Münafıklar her iki tarafa da ihanet etmiş oluyorlar böylece.


17-) Fekâne 'akıbetehüma ennehüma fiynnari halideyni fiyha* ve zâlike cezâuzzâlimiyn;

Bu yüzden ikisinin de sonu, içinde sonsuz yaşamak üzere ateş oldu! İşte bu zâlimlerin cezasıdır. (A. Hulusi)

17 - Sonra ikisinin de âkıbeti ebediyen ateşte kalmaları oldu, ve işte zalimlerin cezası budur. (Elmalı)


Fekâne 'akıbetehüma ennehüma fiynnari halideyni fiyha sonuçta o iki zümrenin akıbeti de birbirine benzemiştir, aynı olmuştur. Yani önleri aynı olanların sonları da aynı olmuştur. İki zümre Yahudiler ve münafıklar. ve zâlike cezâuzzâlimiyn işte zalimlerin cezası budur.


18-) Ya eyyühelleziyne amenûttekullahe veltenzur nefsun ma kaddemet liğad* vettekullah* innAllâhe Habiyrun Bima ta'melun;

Ey iman edenler Allâh'tan korunun! Bir nefs yarın (vefat ötesi) için önceden ne gönderdiğine bir baksın! Allâh'tan korunun! Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızda Esmâ'sıyla yaratanı olarak Habiyr'dir. (A. Hulusi)

18 - Ey o bütün iman edenler! Hep Allaha korunun ve baksın bir nefis yarın için ne takdim etmiş, hem Allah dan korkun, çünkü Allah her ne yaparsanız şüphesiz habîrdir. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenûttekullahe veltenzur nefsun ma kaddemet liğad  siz ey iman edenler, Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Herkes, her nefis, her can yarın için ne hazırladığına, ne takdim ettiğine baksın. Nifakla ilgili bir pasajın ardından ahiretle ilgili ayetlerin gelmesi çok manidar dostlar. İki dünyası olanın tek yüzü olur, tek dünyası olanın iki yüzü olur. biz bunu anlıyoruz.

Vettekullah ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun şuurunda olun. Allah’a saygıda kusur etmeyin. innAllâhe Habiyrun Bima ta'melun hiç unutmayın ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.


19-) Ve lâ tekûnu kelleziyne nesullahe feensahüm enfusehüm* ülâike hümülfasikun;

Şu, Allâh'ı unuttukları için, Allâh'ın da onlara nefslerini (-n hakikatini) unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar inancı bozukların ta kendileridir! (A. Hulusi)

19 - Ve onlar gibi olmayın ki Allah’ı unutmuşlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuştur, onlardır ki hep fasıklardır. (Elmalı)


Ve lâ tekûnu kelleziyne nesullahe feensahüm enfusehüm Allah’ı unutan ve Allah’ın kendisini, kendisine unutturdukları gibi olmayın. Yani sorumsuzlar gibi olmayın. Yukarıda sorumluluk, takvadan bahsetti. Demek ki sorumsuzlukta buymuş. Takva sorumluluk, kendisini unutmakta sorumsuzlukmuş. Allah’ı unutan, Allah’ın da kendisini kendisine unutturduğu. Sizin Allah’ı unutmanız felaket değil, asıl felaket Allah’ın size, sizi unutturması. İnsan kendisini unutursa kendini kaybeder. Kendini kaybederse haddini aşar. Haddini aşarsa eğer o insan belasını bulmuştur.

ülâike hümülfasikun işte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir. Önceki ayet takvaya çağırıyordu. Bu ayet sorumsuzluktan kaçınmaya çağırıyor. Nifakın psikanalizini yapıyor yani. Kişi ancak kendisini unutarak münafık olur diyor, ben böyle anlıyorum, yabancılaşma budur.


20-) Lâ yesteviy ashâbunnâri ve ashâbulcenneti, ashâbulcenneti hümülfâizûn;

Nâr ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtuluşa erenlerin ta kendileridir! (A. Hulusi)

20 - Ashabı Nar ile ashabı Cennet müsavi olmaz, ashabı Cennettir ki hep murada irmişlerdir. (Elmalı)


Lâ yesteviy ashâbunnâri ve ashâbulcenneh ateş ehli ile cennet ehli asla bir olmaz. Yani ateşe layık bir hayat yaşayanla, cennete layık bir hayat yaşayan asla bir olmaz. Firavun gibi yaşayıp ta Musa’nın akıbeti ile akıbetlenmek istemeyin sakın, böyle bir beklenti içine girmeyin. ashâbulcenneti hümülfâizûn Cennet ehli var ya cennet ehli; işte asıl kurtulanlar onlardır. Rabbimiz burada kurtuluş tarifi yapıyor, başarı tarifi yapıyor. Kariyer planlaması yapanlara duyurulur, başarının tarifini Allah’tan almak lazım. Sizin tarifinizin hiç bir hükmü yok.


21-) Lev enzelnâ hâzelKur'âne 'alâ cebelin leraeytehu hâşi'an mutesaddi'an min haşyetillâh* ve tilkel'emsâlu nadribuhâ linNâsi le'allehüm yetefekkerun;

Eğer şu Kurân'ı (bildirdiği gerçeği) bir dağın (benlik sahibi bilinç - ego - eniyet) üzerine inzâl etseydik, elbette onu Allâh (ismiyle işaret edilen'in) haşyetinden (muhteşem azamet karşısında benliğinin hiçliğini fark ederek) huşû ederek, çatlayıp paramparça olduğu hâlde görürdün! İşte bu MİSALLERİ (sembolik anlatımları) insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz! (A. Hulusi)

21 - Biz bu Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik her halde Sen onu Allah korkusundan başını eğmiş çatlamış görürdün, o temsiller yok mu işte biz onları insanlar için yapıyoruz gerek ki tefekkür ederler. (Elmalı)


Lev enzelnâ hâzelKur'âne 'alâ cebelin leraeytehu hâşi'an mutesaddi'an min haşyetillâh eğer biz bu Kur’an ı bir dağa indirmiş olsaydık dağın Allah korkusundan haşyetle yıkılıp paramparça olduğunu görürdün. Zımnen ama onu dağa değil ey insan sana indirdik. Taş mı kesildin ey insan, dağ bile hallaç pamuğu gibi atılacakken vahyin altında sarsılırken, ya sen neden sarsılmazsın yüreğinle. Yahudiler ve münafıkların vahye karşı taş kalpliliğini ifade etse de aslında vahiy karşısında tüyü oynamayan insanın nifaktan korkması gerektiğini de söylemiş olmuyor mu.

ve tilkel'emsâlu nadribuhâ linNâsi le'allehüm yetefekkerun işte Allah böyle misaller veririz biz ki insanlara le'allehüm yetefekkerun ki onlar düşünüp doğru yola gelirler. Daha doğrusu biz bu misalleri düşünüp doğru yola gelsinler diye insanlara verdik. Eğere üzerinde düşünürsek, dağla kendimizi kıyaslarsak şu sonuca ulaşırız. Allah bu vahyi dağa değil bana, yani insana indirdi. Eğer ben vahyin karşısında kör ve sağır davranırsam insan olarak, mahlukatın şereflisi olarak, ahseni takvim üzere yarattığı ben kendime taş muamelesi yaparım. Taş kesilmiş bir kalple vahye yaklaşmış olurum. Yüreğimde kalp yerine taş taşımış olurum. Eğer böyle olursam yazık bana vah bana. Bundan büyük bela mı olur. Aslında Azab ta budur, ceza da budur bela da budur. Rabbim vahye karşı kör ve sağır davrananlardan etmesin.

Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


173-B video parçasının sonu.
173-B video parçasını BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder