25 Eylül 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. ŞU’ARÂ (006-019)(115-B)




A sayfasından devam

        6-) Fekad kezzebu feseye'tiyhim enbau ma kânu Bihi yestehziun;

        Gerçekten yalanladılar! Alay edegeldikleri şeyin haberleri, kendilerine yakında gelecektir. (A.Hulusi)

006 - Evet tekzip etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müthiş haberleri gelecek. (Elmalı)


Fekad kezzebu kaldı ki işte onlar bunu da yalanladılar. Yani bu onun göstergesi. feseye'tiyhim enbau ma kânu Bihi yestehziun buna rağmen alay edip durdukları haberler yine de karşılarına çıkartılacaktır. Yani burada fiilen söylenen şu; Bu ayetlerde ve müteakip ayetlerde vahyin tamamı boyunca onların inkarına aldırmaksızın Allah hakikati söylemeyi sürdürecek. Buradan yola çıkarak şu sonuca varabiliriz; İnkar ihtimaline bakarak hakkı ispat ve davet görevi, yükümlülüğü boynunuzdan düşmez. Muhatabınızın inkar etme ihtimali var diye sizin Hakkı ispat göreviniz sizden sakıt olmaz. Kalkmaz.

Onun için onun hangi ihtimal hesaplarında olduğu sizi ilgilendirmez. Görevinizi yapmakla memursunuz, mecbursunuz. Onun için insanoğlunun vahyi inkar etme ihtimali vahyin inmeme gerekçesi olabilir miydi? Böyle olsaydı Allah’ın insana olan merhametinin vahiy biçiminde tezahür etmesi söz konusu olur muydu. Kaldı ki insanlar daima bu konuda iki tür tepki verecekler. Hem olumlu, hem olumsuz. Verecekler ki iradenin imtihanı olsun. Verecekler ki irade işe yarasın, verecekler ki hayat bir sınav olsun. Verecekler ki cennet ve cehennem yerini bulsun. Verecekler ki suyu getirenle testiyi kıran bir olmasın. Verecekler ki adalet yerini bulsun.


        7-) Evelem yerav ilel Ardı kem enbetna fiyha min külli zevcin keriym;

        Görmediler mi arzı ki, orada her cömert çiftten (
genetik çifte sarmalından) nice (şeyler) yetiştirip büyüttük? (A.Hulusi)

007 - Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz. (Elmalı)


Evelem yerav ilel Ardı kem enbetna fiyha min külli zevcin keriym peki, şimdi onlar yer yüzüne bakıp ta orada her bir güzel çiftten nicelerini, ya da şöyle çevirelim daha doğru olur; her bir çiftten en güzel, en yararlı ve en iyilerini bitirdiğimizi, yetiştirdiğimizi hiç mi görmezler.

Tabiat, kevni ayetler. İşte onu okumaya davet ediyor. Yani bu ayetlerle kainat ayetleri arasında bağ kurmazsanız, ikisini de doğru anlayamazsınız. Onun için siz bu ayetlerin kainat ayetlerinden bağımsız olduğunu mu sanıyorsunuz. Aslında bunların söylediği ile ağaçların söylediği aynı şey. Şu ayetlerin insana hitabı ile, güneşin, yerin, göğün hitabı aynı kapıya varıyor eğer okumayı, eğer bakmayı, nereden bakacağınızı biliyorsanız.

min külli zevcin keriym oradaki anahtar keriym. varlığın en güzel amaca hizmeti. Yani etrafınıza bakın. Gördüğünüz her şey amacına hizmet ediyor. Peki ya sen? Ya sen ey insan? Neye hizmet ediyorsun. Allah’ın senden istediği aslında ekstra bir şey değil. Amacına hizmet. Kendi amacına yaratılış amacına hizmet. Çünkü senin yaratılış amacın yer yüzünde amacına uygun bir hayatı inşadır. Sen bir ustasın ve dolayısıyla usta yetiştirmek için indirilmiştir bu prospektüs, bu kullanma kılavuzu. İnsanın kullanma kılavuzudur. Bu bir yol haritasıdır. Bu bir ustalık belgesidir. Yani insan; Allah seni yetiştirecek, Allah seni vahiy ile inşa edecek sen de hayatı inşa edeceksin. Vahiy ilahi bir inşa projesidir.


        8-) İnne fiy zâlike leayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn;

        Muhakkak ki bunda bir işaret vardır... Onların ekseriyeti (
Hakk'a, hakikatlerine) iman etmemişlerdir. (A.Hulusi)

008 - Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hem de ekserîsi mümin olmadı. (Elmalı)


İnne fiy zâlike leayeh kuşku yok ki bunda alınacak derin dersler vardır. ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn fakat insanların çoğu yine de inanmayacaktır. Yani ders alınacak böylesine derin bir mesajdan dahi etkilenmeyecek yığınlar olacaktır. Yığınlar, kitleler, kalabalıklar ibret almazlar, ders almazlar. Dolayısıyla iman etmezler.

Bir öncesiyle bu ayet arasında ki doğrudan irtibat çok önemli. Nedir bu önem? İman etmemenin zemininde ders almama var. İbret almayanlar güvenmezler. Onun için imanın ahlaki anlamı güvendi. Allah bu manada mümindi ve insandan da mümin olmasını istiyordu.


        9-) Ve inne Rabbeke le"HU"vel Aziyzur Rahıym;

        Muhakkak ki senin Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir. (A.Hulusi)

009 - Ve şüphesiz ki rabbin o öyle azîz, öyle rahîm. (Elmalı)


Ve inne Rabbeke le"HU"vel Aziyzur Rahıym ne ki senin rabbin sınırsız rahmet sahibi olan yüceler yücesi bir rabdir.

Allah insan ilişkisinde nihai belirleyici, vasıf, sıfat rahmeti ilahiyedir. Girişte de değindiğim gibi tan 8 yerde aynen gelir bu ayetler. Yani şunu söylemek istiyor gibidir; Sen onların imanını kendini helak edecek derecede arzu edersin de rabbin onlara merhamette senden aşağı kalır mı hiç. Adeta zımnen bu söylenmek isteniyor gibidir.


        10-) Veiz nada Rabbüke Musa eni'til kavmez zâlimiyn;

        Hani Rabbin Musa'ya: "Zâlimler topluluğuna git!" diye nida etmişti. (A.Hulusi)

010 - Bir vakit da rabbin, Musa’ya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi. (Elmalı)


Veiz nada Rabbüke Musa işte ilk örneğine girdi sure. İlk örneği Hz. Musa’nın dillere destan mücadelesi. Hani bir zamanlar rabbin Musa’ya şöyle nida etmişti: eni'til kavmez zâlimiyn.


        11-) Kavme fir'avn* ela yettekun;

        "Firavun'un halkına... Korkup korunmayacaklar mı?" (A.Hulusi)

 011 - Firavun kavmine, daha sakınmayacaklar mı? (Elmalı)


Kavme fir'avn şu firavunun kavmine, şu zalim kavme, firavunun kavmine, zalimler güruhuna git ela yettekun ve de ki; Hala Allah’a olan sorumluluğunuzu üstlenmeyeceksiniz. Hala kendinize gelmeyecek misiniz. Hala bu şımarıklığı sürdürecek misiniz. Hala Allah’tan bağımsız olduğunuzu düşünecek misiniz.

Muhtemelen bu ayetle başlayan Hz. Musa ile ilgili kıssa Kur’an da ki ilk kıssadır. Hz. Musa ile ilgili Kur’an da bir çok surede bu kıssa farklı boyutlarıyla anlatılır. Fakat muhtemelen ilk anlatıldığı, Kur’an ın iniş sürecinde ilk geldiği yer bu sure olsa gerek. Burada Hz. Musa’nın firavuna karşı mücadelesi ele alınır dikkat buyurunuz. Fakat Bakarada da Hz. Musa’nın mücadelesi ele alınır. Ama orada bambaşka bir boyutu ile ele alınır. Nedir o? Orada da kendi Yahudileşmiş toplumuna karşı mücadelesi ele alınır. Yani burada iman mücadelesi, orada ıslah mücadelesine dönüşür. Onun için Mekki surelerde Hz. Musa’nın mücadele boyutu ile, Medeni surelerdeki mücadele boyutu arasında böyle bir fark var.


        12-) Kale Rabbi inniy ehafü en yükezzibun;

        (
Musa) dedi ki: "Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum!" (A.Hulusi)

012 – Ya rab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzip ederler. (Elmalı)


Kale Rabbi inniy ehafü en yükezzibun Musa; Rabbim de di, onların beni yalanlamalarından endişe ediyorum. Onlar beni inkar ederler, yalanlarlar diye korkuyorum.

3. ayette ifadesini bulan Hz. peygamberi teskin eden bir ifade bu. Hem de inşa eden aynı zamanda. Nasıl teskin ediyor? Resulallah’ta bu endişeyi duyuyordu ki; iman etmiyorlar, etmeyecekler diye kendini helak edecek kadar sıkıntı duyuyordu.

Aslında ona söylenen; bu sıkıntıyı sadece sen duymuyorsun, senden önceki peygamberler de duydular. Fakat unutma ki Allah onların yardımına nasıl yetişmişse senin de yardımına öyle yetişecek. Ve bir de belki şu ima ediliyor; Musa’nın durumu ey Muhammed, senin durumundan çok daha çetindi. Onu hatırla teselli bul.


        13-) Ve yedıyku sadriy ve lâ yentaliku lisaniy feersil ila Harun;

        "İçim daralıyor, dilim çözülmüyor, bunun için Harun'a (
görev) irsâl et!" (A.Hulusi)

013 - ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûn’a da risalet ver. (Elmalı)


Ve yedıyku sadriy ve lâ yentaliku lisaniy bu yüzden göğsüm daralacak, dilim dolaşacaktır diye korkuyorum. Hz. Musa devam ediyor. feersil ila Harun işte bu yüzden Harun’a da elçilik ver.

Belki şöyle de anlaşılabilir; Bana değil Harun’a gönder vahyi. Fakat biz Tâhâ suresinde ki bu kıssanın anlatıldığı yerden bakınca bana Harun’u yardımcı olarak tayin et ibaresini gördüğümüz için doğrusunu böyle tespit ediyoruz.


        14-) Ve lehüm aleyye zenbün feehafü en yaktülun;

        "Beni öldürmelerinden korkuyorum; çünkü onların haklı oldukları bir suçum var!" (A.Hulusi)

014 - Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler. (Elmalı)


Ve lehüm aleyye zenbün feehafü en yaktülun üstelik onların lehine, benim aleyhime olan bir suçlama da var. Bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyor, çekiniyorum. Hz. Musa’nın şartları daha ağır demiştik değil mi. İşte ona ima. Burada cinayetle suçlandığı ölümlü kazaya bir atıf var. Ki kasas suresinin 15. ve müteakip ayetlerinde bu kaza dile getiriliyor. Yine kasas suresinin 15 – 16. ayetlerine bakarsanız bu cinayet suçlamasının, aslında Hz. Musa’nın öldürme kastı ile karıştığı bir şey değil bir yumrukla muhatabının ölümüne, kaza envesi ile olduğunu görüyoruz. Hemen arkasından gösterdiği kasas/16. ayetinde ki tepkiden açıkça biz bunu anlıyoruz. Ama buna rağmen Hz. Musa derin bir pişmanlık içinde. Bu elinden çıkan ölümlü kazadan dolayı. İşte onun kendisine hatırlatılıp ondan dolayı ölümle cezalandırılmasından çekindiğini söylüyor.


        15-) Kale kella* fezheba Bi âyâtiNA inna meaküm müstemi'un;

        Buyurdu ki: "Hayır, asla!"... "İkiniz mucizelerimiz - delillerimiz olarak gidiniz... Doğrusu biz sizinle BİRlikteyiz, işiticileriz." (A.Hulusi)

015 - Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur. (Elmalı)


Kale kella Allah; Asla öyle olmayacak buyurdu. Yani garanti alıyor. Asla öyle olmayacak. fezheba Bi âyâtiNA inna meaküm müstemi'un siz ikiniz ayetlerimizle gidiniz. Elbet sizinle birlikte olup biz de bütün bu olan biteni takip etmekteyiz. Yani Allah seninle beraberdir. Haydi git.


        16-) Fe'tiya fir'avne fekula inna Rasûlü Rabbil alemiyn;

        "İkiniz Firavun'a gelin ve deyin ki: Muhakkak ki biz Rabb-ül âlemîn'in (
Esmâ özellikleriyle âlemdekileri yaratanın) Rasûlüyüz..." (A.Hulusi)

016 - Haydin Firavuna varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz. (Elmalı)


Fe'tiya fir'avne fekula inna Rasûlü Rabbil alemiyn haydi artık siz ikiniz Firavuna gidiniz ve deyiniz ki biz alemlerin rabbinin mesajını taşıyoruz.


        17-) En ersil meana beniy israiyl;

        "İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder." (A.Hulusi)

017 - Beni İsrail’i bizimle beraber salıver. (Elmalı)


En ersil meana beniy israiyl İsrail oğullarını bırak, bizimle gelsinler.


        18-) Kale elem nürabbike fiyna veliyden ve lebiste fiyna min 'umürike siniyn;

        (
Firavun) dedi ki: "Yanımızda ufak çocukken, seni terbiye edip yetiştirmedik mi? Hayatının nice yıllarını bizimle geçirmemiş miydin?" (A.Hulusi)

018 - Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın. (Elmalı)


Kale elem nürabbike fiyna veliyden ve lebiste fiyna min 'umürike siniyn Firavun dedi ki; Seni daha çocukken aramıza alıp yetiştirmedik mi, ve ömrünün uzun yıllarını aramızda, içimizde bizden biri olarak geçirmedin mi? Yani sen belki de son anda ölümden döndün. Senin yaşıtların daha doğmadan öldürüldü, ölüme mahkum edildi. Fakat sen sarayda büyütüldün bir prens olarak. Hatta sadece büyütülmekle kalmadın sarayın güvenine mazhar oldun, belki veliaht olarak görüldün, hatta Tevrat’tan öğrendiğimize göre Hz. Musa gençliğinde Habeşistan’a yollanan ordunun komutanı olarak atanmıştı. İşte böyle bir gençlik, onu hatırlatıyor firavun. Biz böyle yapmadık mı.

Tabii daha gerisini hatırlatmıyor. Neden acaba saraya geldi, neden anasından babasından ayrıldı, neden buna mecbur oldu onu da söylemiyor. Cinayetini hatırlatmıyor, söylemiyor, devam ediyor;


        19-) Ve fealte fa'letekelletiy fealte ve ente minel kafiriyn;

        "Bir de o fiili işledin! (
Firavun'un halkından birini öldürmek)... Sen nankörlerdensin!" (A.Hulusi)

019 - Hem de o yaptığın fiili yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin. (Elmalı)


Ve fealte fa'letekelletiy fealte ve ente minel kafiriyn ve nihayet işlediğin o fiili gerçekleştirdin ve nankörlerden biri olup çıktın. Buradaki ve ente minel kafiriyn sen kafirlerden biri olup çıktın literal anlamında ki ifade ahlaki manadadır. Yani sen nankörlerden biri olup çıktın. Benim yaptığım ikrama nankörlük ettin diyor Hz. Musa’ya firavun.

Tabii saraya su yolu ile geliş, evlat ediniliş, büyütülüş, prens oluş ve ardından cinayetli kaza ve kaçış. Bütün bu süreç bu birkaç ayeti kerimede özetleniyor adeta ve tabii ki en sonunda nebi olarak dönüş. Yani ne dramatik bir tarihi hadise.

Hz. Yusuf’un hayatında da görüyoruz. Ki büyük büyük dedesi idi Hz. Musa’nın. Kuyuya atılış, kuyudan çıkarılıp köle diye satılış, oradan zindana atılış, zindandan iktidara geliş ve bir kişinin; Ahlak, erdem, bilgi, iman ve liyakatle ne yapabileceğini cihana, dünyaya gösteriş. Yani bir kişi ne yapar ki diyorsanız eğer Yusuf’a bakın. Burada da söylediği aslında ona benzer bir şey.

Eğer zulüm anaların rahmine uzanmışsa elden ne gelir ki diyorsanız eğer, Musa’ya bakın. İsrail oğullarına bakın. Yani bittim dediğiniz yerde Allah yettim der. İmkansızlık yoktur, imansızlık vardır. İşte onu söylüyor.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
115. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/21/islamoglu-tef-ders-suara-001-059115/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder