A sayfasından devam
126
- Ve iz kale ibrahımü rabbic'al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines
semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır* kale ve men kefera fe
ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar* ve bi'sel mesıyr
Hani İbrahim şöyle demişti:
"Rabbim burasını emin bir mahal kıl ve ehlini (nefslerinin
hakikati olarak) Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenleri,
yaptıklarının sonuçlarıyla rızıklandır." (Rabbi) dedi: "Kim
(hakikati) inkâr ederse onu bile kısa bir zaman (dünya yaşamı) boyunca
rızıklandırır, sonra da yanma azabına bırakırım." O ne kötü gerçekle
yüzleşmedir! (A.Hulusi)
Ve o vakit İbrahim "Ey Rabbim,
burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman
edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır" diye yalvardı. Allah buyurdu ki:
"küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da
onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!" (Elmalı)
Ve
iz kale ibrahım İbrahim demişti ki bir zaman hatırla, rabbic'al haza beleden aminev verzuk ehlehu
mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır Ey rabbim bu
beldenin, bu toprakların halkını bereketli bir toprağın halkı kıl. Onları derin
ve sınırsız rızıklarla rızıklandır. mines semerati Bir çok ürünlerden, meyvelerden
rızıklandır. min
amene minhüm billahi Ancak benim bu duam sadece onlardan Allah’a
iman eden ve ahirete iman edenler içindir. Allah’a ve ahirete iman edenleri bu
topraklarda sayısız nimetlerle rızıklandır Ya rabbi. Diye dua ediyor.
Niçin? Bu niçini anlamanız için Mekke’yi görmeniz
lazım. Dağında ot bitmeyen, ne hayvancılığa ne de ziraata elverişli bir avuç
toprağı bulunmayan o simsiyah lav kayalıklarının yüzünüze garip garip baktığı o
coğrafyayı tanırsanız eğer, bu duanın o coğrafyada yaşayacak insanlar için ne
anlama geldiğini anlarsınız. Ve özellikle bu duayı yapan insanın yıllar sonra
kavuştuğu ciğerparesi olan İsmail’ini, İsmail’in annesi Hacer ile birlikte bu
dağında ot bitmez, kuş uçmaz kervan geçmez yere bırakıp ta gittiğini
hatırlarsanız, bu duayı niçin yaptığını anlarsınız.
Bu dua öylesine bir yürekten yapılmış ki, öyle
yürekten yapılmış ki bu dua, bu dua nasıl tutmuşsa bugün gidin yeryüzünün en
bahtiyar dilencilerini orada görürsünüz. Orada olmayan bir kol dahi buradaki
fabrikadan daha büyük gelir getirebilir. Yürüyemeyen bir ayak, kesik bir ayak,
kesik bir kol Kâbe de, Mekke de burada bir fabrikadan daha çok gelir
getirebilir sahibine.
Niçin? Ben Hz. İbrahim’in bu duasına bağlıyorum. O
dağında ot bitmeyen, o bir avuç ekecek toprağı bulunmayan o yurdun insanları
İbrahim’in duasının bereketine öyle büyük bir bolluk, büyük bir bereket içinde
yaşıyorlar ki ancak bunu gidenler görür. Çünkü Yeryüzünün en büyük Turizm
gelirinin olduğu, belki de yeryüzünün en kadim beldesidir desem yeridir.
Üstelik ne girilecek denizi var, ne çıkılacak gezilecek ormanı var, ne
yüzülecek ırmağı var. Hiç. Yeryüzünde siz böyle bir yer tanıyor musunuz? Eğer
1000 yıl ömrünüz olsa ve 1000 yıl gezecek kadar paranız olsaydı ve 1000 tane
gidecek, gezecek yer adresi dizseydiniz alt alta 1001 e eğer Kâbe olmasaydı
Mekke gelir miydi? Gelmezdi.
İşte bunu düşünerek bu duayı anlayabilirsiniz. Ama
bu dua, eksik bir dua idi. Yapılış itibarıyla, mantalite itibarı ile eksik bir
dua idi. Allah bu duanın eksiğini İbrahim Peygambere şöyle gösteriyor;
kale
ve men kefera Allah dedi ki; Hayır, kafirlere de vereceğim. Sadece Allah’a ve ahiret
gününe iman edenlere dünyada rızık vermiyorum ki, ben Rezzak-ı âlemim.
Müminlerin rızkını değil, kâfirlerinde rızkını ben veriyorum. Dolayısıyla senin
böyle tahsis etmen doğru değil ey İbrahim. Geç onu. Ben kâfirlere de rızık
vereceğim. Veriyorum. fe ümettiuhu kalılen Yalnız onlara çok az bir
mühlet veriyorum. Verdiğim rızıktan onlar çok az bir mühlet safa sürecekler,
keyif çatacaklar. sümme adtarruhu ila azabin nar Sonra mı? Sonra
onları ateşin azabına iteleyeceğim. ve bi'sel mesıyr
Orası ne kötü bir varış yeridir. Dönüş yeridir.
127
- Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl* rabbena tekabbel
minna* inneke entes semıul alım
Ve hani İbrahim, İsmail ile el BEYT'in (Kâbe - kalp -
şuurun 7.kat semâsı) ana duvarlarını yükseltip (şöyle yönelmişti):
"Rabbimiz, bizden kabul buyur, şüphesiz ki sen (varlığın
hakikati olarak) Algılayan Aliym'sin." (A.Hulusi)
Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in
temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey
Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. (Elmalı)
Ve
iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl Hani yine hatırla.
Hatırlayın ey bu ayetlere muhatap olan, ayetlerin ilk ve modern muhatapları.
İlk Muhatabı Ey Muhammed. Ey sana iman edenler. Ey modern muhatabı olan bu
çağda yaşayanlar, ey şu anda beni dinleyenler. Hatırlayın. yerfeu ibrahımül kavaıde İbrahim
temelleri yükseltiyordu minel beyti evin, Kâbe’nin temellerini. İsmail
ile birlikte. Ve bu sırada temellerini bitirdikten, Kâbe’yi yaptıktan sonra
demişlerdi ki;
rabbena
tekabbel minna Ey Rabbimiz ne olur bunu
bizden kabul et. Şımarmadılar, burunlarını dikmediler, biz yaptık ister et,
ister kabul etme demediler. O sıcakta Allah’a bir mescit armağan ettiler. Yer
yüzü mabetlerinin anasını armağan ettiler ve üstelik ellerini kaldırıp; Bizden
kabul eder misin Allah’ım diye de rica ettiler. İşte Allah için bir şey
yapmanın adabı bu. İbrahim ve İsmail’in şahsında bize, ibadetin edebi
öğretiliyor. Yapacaksın ve yaptıktan sonra boynunu büküp kabul eder misin
Allah’ım diyeceksin. Hani İmran’ın kadını da öyle yapmıştı değil mi? Ali İmran
suresi 32-33-34 . ayetlerde;
[Ek bilgi; De ki, Allah'a ve
Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri
sevmez. (Elmalı)(A.İmran/32)
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve
İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı. (Elmalı) (A.İmran/33)
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve
İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı. (Elmalı)(A.İmran34)]
Karnındaki doğmamış yavrusunu Allah’a hibe etmiş
adamış ve dönmüş demişti ki aynı, aynı cümleyi o da söylemişti. Benden kabul
buyur Allah’ım. Benden kabul et Allah’ım demişti.
İşte İbrahim ve İsmail de aynısını söylüyor. Çünkü
Allah’ı bilen, kendi haddini bilen, Allah’ın hudutsuzluğunu ve sınırsızlığını
bilen biri, Allah’a sunduğu hediyeyi sunduktan sonra boynunu büker ve Ya Rabbi
ben sundum ama sen kabul etmezsen beş para etmez der.
inneke
entes semıul alım Çünkü sen derinliğine işitensin. Niyetimizi taa..! yüreğimizden geçen
dile getiremediğimiz niyetimizi işten ve aynı zamanda bu Kâbe’yi niçin
yaptığımızı çok iyi bilensin.
[Ek bilgi; Kâbe’nin Yapılış Hikayesi
Hz. İbrahim, karısı Sâre'nin hissi rekabeti sonunda diğer karısı
Hâcer'le ondan doğma oğlu İsmail'i Filistin’den alıp Mekke'nin. Bulunduğu yere
getirdi. Zemzem'in üstünde büyük bir ağacın yanına bıraktı. 0 gün henüz Mekke
şehri kurulmamıştı. Hz. İbrahim, anne, ile oğluna bir dağarcık
hurma ile bir kırba su bırakıp geri döndü. Kendilerine üzülmemelerini, Allah'ın
emriyle kendilerini buraya bıraktığım söyledi. Hacer, Allah'ın emriyle buraya
bırakıldığını öğrenince Allah'a güvendi.
Hz. İbrahim onlardan ayrıldıktan sonra bir tepe üzerine çıktı, burada
bıraktığı zürriyetinin bolluk içinde yaşatılmasını çeşitli ürünlerle
beslenmesini, insanların buraya meyletmesini Allah'tan diledi.
Hacer, yanında bulunan su ve azık tükenince su bulmak için yakındaki
Safa ile Merve tepeleri arasında koştu. Safâ'ya çıkıp çevreye bakındı, kimseyi
göremedi; Merve'ye çıkıp çevreye baktı kimseyi göremedi. Bu iki tepe arasında
yedi defa gidip geldi. İşte hacda iki tepe arasında yedi defa gidip gelmek
ondan kalmıştır.
Merve'ye yedinci çıkışında bir ses işitti. Bir meleğin, ayağının
ökçesiyle veya kanadıyla Zemzem'in yerini eştiğini gördü. Meleğin eşmesiyle su
çıkıvermişti. Hacer, suyun akıp gitmemesi için etrafını tutarak havuz yapmaya
başladı. Peygamberimiz: "Allah, İsmail’in annesine rahmet etsin, eğer
havuz yapmasaydı, Zemzem, şimdi akarsu olurdu" demiştir.
Hz. İbrahim, zaman zaman gelir, Hacer'le
oğlunun durumlarını sorardı. Bir daha gelişinde artık yetişmiş olan oğlunun,
Zemzem yanındaki bir ağaç altında kendisi için ok yonttuğunu gördü. Baba oğul
birlikte ok yaptılar Sonra oğluna “İsmail, yüce Allah bana şurada bir ev
yapmam' emretti, bana yardım eder misin” dedi ve eliyle o yüksek yere işaret
etti. İsmail de: “Rabbin sana ne emrediyorsa yap, sana yardım ederim” dedi. İşte böylece Hz. İbrahim, oğluyla birlikte
Kâbe'yi yapmağa başladı. İsmail taş getiriyor, İbrahim de yapıyordu. Temel
yükselince bugün Makamı İbrahim diye bilinen taşı koydular. İbrahim onun üstüne
çıktı. İsmail taş veriyor, Hz. İbrahim’de iskele olarak kullandığı o taş
üstünden Kâbe'nin duvarlarını örüyordu. Duvarları örerken şöyle dua ediyorlardı
: "Rabbimiz bizden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin,
bilensin...."'(ProfDr. Süleyman Ateş/ Kur’an ın çağdaş tefsiri)]
128 - Rabbena vec'alna
müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena
ve tüb aleyna* inneke entet tevvabür rahıym.
"Rabbimiz bizi sana teslim olmuş
kıl ve neslimizden de sana teslim olmuş bir topluluk oluştur. Bize menasıkın (hac
uygulamasının şartlarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki sen (Tevvab) tövbeleri
kabul eden Rahıym'sin (sonucunda onun salt güzelliklerini yaşatansın)." (A.Hulusi)
Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi
yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin
için boyun eğen Müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını
göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz Tevvâb sensin, Rahîm sensin.(Elmalı)
Rabbena
vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke Dua devam ediyor. İbrahim
ve İsmail AS. duası. Ey güzel Rabbimiz bizi sana tam, kayıtsız şartsız teslim
olanlardan et.
A güzel insanlar, siz zaten teslim olmamış
mıydınız? Teslim olmayan insan ateşe atlayabilir mi? Teslim olmayan insan
yatırıp ta öz evladını Allah’a kurban verebilir mi? Teslim olmayan insan
Allah’a kurban olabilir mi? Daha yavru yaşında. Ama yine de, yine de ellerini
açıp; Bizi sana kayıtsız şartsız teslim olanlardan kıl diyorlar.
Bize edep öğretiyorlar. Bize terbiye öğretiyorlar.
Bize Allah’tan ne istenileceğini öğretiyorlar. Bize nasıl dua edileceğini
öğretiyorlar.
ve
min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke Ve yine Kerim bir baba, Rahim bir baba olduğunu
Hz. İbrahim burada da ortaya koyuyor. Çünkü İbrahim isminin manası; Ebun Rahiymun,
Aramca da, ibranca da, Arapça da, çünkü üçü de Sami dillerindendir. Üçü de aynı
kökten gelen dildir, yani merhametli baba manasına gelir. İbrahim ismi..! İşte
ismi ile müsemma bir baba olduğunu, bir ata olduğunu Burada da gösteriyor ve
soyunu, manevi soyunu duasında unutmuyor.
Ve diyor ki; Sadece bizi sana kayıtsız şartsız
teslim olanlardan etme, ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel lek Neslimizden
de sana kayıtsız şartsız teslim olacak insanlar yarat, getir diye dua
ediyorlar. Kerim bir ata böyle olur. Rahiym bir baba böyle olur. Merhametli
baba olmak işte budur. İbrahim olmak budur. Ebun Rahiymun, merhametli ata.ve erina menasikena
ve tüb aleyna Nasıl kulluk yapacağımızı bize göster Allah’ım.
Bu çok önemli bir şey, Allah’tan ibadet istemek..!
Sahi..! Hiç bunu yaptınız mı? İbadetin, Allah’ın size bir lütfu olduğunu hiç
düşündünüz mü? Aslında şöyle düşündünüz mü? Allah bize namaz’ı vermeseydi biz
insanlar düşüne düşüne nasıl bulabilirdik, Allah’a böyle bir ibadetle ibadet
etmeyi..! Ve bize bıraksaydı eğer insan sayısınca ibadet çeşidi olmaz mıydı?
Eğer öyle olsaydı Dinin birleştiriciliği nerede kalırdı o zaman? Oysaki dinin
en büyük fonksiyonu insanları birleştirmesidir.
İşte ibadetler en büyük nimetlerdir. İbadet için
ayrıca teşekkür etmeli; Ya Rabbi, bize namazı verdiğin için teşekkür ederim. Ya
Rabbi Orucu verdiğin için, Haccı, Zekatı emrettiğin için teşekkür ederim
diyebilmeli mümin.
İşte onlar da İbadet istiyorlar. Allah’a nasıl
yaklaşılacağını Allah’tan göstermesini talep ediyorlar. Ve arkasından her
duanın tacı olan şu cümleyi söylüyorlar;
ve
tüb aleyna
Ve bizi affet. Duaların tacı Allah’tan af dilemektir.
Diyeceksiniz ki; Suç mu işlemişler ki af
diliyorlar? Ben de diyeceğim ki; Suç işlemek sizin defteriniz de ne anlama
geliyor? Allah’tan gafil aldığınız her nefesi suç bilmiyorsanız eğer. Suça
yüklediğiniz anlam, Allah’a olan yakınlığınıza göre değişir. Kimisi için suç,
Allah’ın emrini çiğnemek olabilir. Ama Allah’la samimi biri iseniz o zaman
sizin için suç, samimi olduğunuz Allah’a karşı edepsizlik yapmak olabilir. Eğer
samimiyetiniz dost olacak kadar, İbrahim gibi Halil olacak kadar yakınsa,
Allah’la dostluk kurmuşsanız, o zaman O nu bir an hatırdan çıkarmanız dahi
sizin için suç olabilir. Onun için suç kavramına yüklediğiniz anlam, Allah’a
olan yakınlığınıza göre değişir.
inneke
entet tevvabür rahıym Sen hiç Şüphesiz tevbeleri çokça kabul eden merhametli bir Allah’sın.
129
- Rabbena veb'as fıhim rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül
kitabe vel hıkmete ve yüzekkıhim* inneke entel azızül hakım.
"Rabbimiz, onların içinde senin
âyetlerini (âlemlerinde Esmâ'nın açığa çıkışını) onlara öğretip okutan,
onlara Bilgiyi ve açığa çıkış sistemini (hikmeti) öğreten,
onları arındıran Rasûl bâ's et (insanlara Hakikati bildiren Esmâ'nın
açığa çıkmış sûretini oluştur)." Kesinlikle sen Aziyz Hakiym'sin. (A.Hulusi)
Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara
içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet
eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz
yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin. (Elmalı)
Rabbena veb'as fıhim rasulem minhüm Dua devam ediyor. Ey
Rabbimiz onların arasından onlar için bir elçi gönder. Bir peygamber gönder. yetlu aleyhim
ayatik senin ayetlerini onlara okusunlar. ve yüallimühümül kitabe vel hıkme Kitabı
ve hikmeti onlara öğretsinler, ve yüzekkıhim ve onları pırıl pırıl etsin
arındırsın, o göndereceğin elçi. inneke entel azızül hakım. Hiç şüphesiz sen,
yaptığı işte mükemmel yapansın. Yaptığı işi en mükemmel yapan Azîyz..sin, El
Aziz’in manası budur. Yaptığı işe galip gelen, eline aldığı her işi, en
mükemmel bir biçimde yapan ve hakim, aynı zamanda yerli yerince yapan. Yani
yaptığı işi yerine oturtansın.
Bu duanın meyvesini biliyorsunuz. Muhammed Mustafa
S.A.V. İşte bu duanın meyvesidir. Kendisi de kadirşinaslığı göstermiş ve şöyle
buyurmuştur; “Ben Atam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annemin
haber verdiği Nebi’yim.”
İşte Hz. peygamber atası İbrahim’in duası olduğunu,
duasının bir mahsulü olduğunu biliyordu. Biz de bilmemiz için, bizim de Hz.
İbrahim’e Rasulallah’tan dolayı teşekkür etmemiz için ne yapıyoruz? Her namaz
da salavat okuyoruz.
Allâhümme
salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime
ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Ey Allah’ım, Ey her mükemmel sıfatı kendisinde
toplayan mükemmel Allah’ım Muhammed’e ve onun iman neslinden gelen herkese
yardım et. Onları destekle. Tıpkı İbrahim’i ve onun iman neslinden gelenleri
desteklediğin gibi. Diye dua ediyoruz.
Görüyorsunuz, namazlarımıza İbrahim giriyor. Niçin
giriyor? Çünkü Tevhidin babası. Çünkü Muhammed AS., onun duasının semeresi.
Onun için giriyor.
Aslında bu ayette peygamberlerin görevlerini de
görüyoruz. Peygamberin görevi nedir? Diye sorarsanız;
1 – Gönderildiği insanlara
Allah’ın ayetlerini hiç bozmadan ulaştırmak okumak. Sadece Allah’ın yazılı
ayetlerini değil, Allah’ın kainattaki, ayetlerini de doğru yorumlamak, doğru
okumak. Allah’ın insanda ki ayetini de doğru yorumlamak, doğru okumak.
2 – Peygamberin 2. görevi; ve yüallimühümül
kitabe vel hıkme Kitabı ve hikmeti öğretmek. Okumak değil burada,
öğretmek. Öğretmenin öğretimin temel amacı, hayata dönüştürmek içindir.
Kitap ve hikmet bir arada geliyor. Niçin? Çünkü Kitap
hakikatin teorik kaynağı, hikmet se hakikatin teorik kaynağını, hayatın
pratiğine aktaracak bir muhakeme yeteneğidir. İşte kitap ve hikmet onun için
Kur’an ın birçok yerinde bir arada gelir. Çünkü Hakikatin teori kaynağındaki o
ilahi bilgileri, ilahi emir ve nehiyleri, ilahi malumatı eğer hayatın pratiğine
aktaracak bir muhakeme yeteneğiniz yoksa kitap sizin için her zaman şifa
olmayabilir.
Zalimlerin yalnızca hüsranını artırır diyor bu
Kur’an. Müminler için şifadır. İşte bu anlamda Kur’an toplumlara deva,
bireylere deva ve şifa olması isteniyorsa mutlaka hakikatin teorik kaynağını,
hayatın pratiğine aktaracak muhakeme yeteneği, yani Hikmet olması lazım.
3 – Arındırsın. ve yüzekkıhim Temizlesin sizi.
Neden? Ataların bıraktığı tortudan, kirden, şirkten, her türlü müşrik
düşünceden, müşrik duygudan ve her türlü geleneğin tortusundan pisliğinden
arındırsın. Kötü taklitten arındırsın. Sizi her türlü kötü ahlaktan arındırsın.
Kafanızda, kalbinizde yer alan pisliklerden arındırsın. İşte bir peygamberin
görevi bunlardır.
130
- Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh* ve le kadıstafeynahü
fid dünya* ve innehu fil ahırati le minas salihıyn
İbrahim milletinden (varlığın-ın
hakikatine iman etmişlerden), kendini bilmez akılsızlardan başka kim yüz çevirebilir
ki! Andolsun ki biz Onu dünyada seçtik - saflaştırdık ve sonsuz gelecek
sürecinde de sâlihlerdendir. (A.Hulusi)
İbrahim'in milletinden, kendine kıyan
beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç
şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir. (Elmalı)
Ve
mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh Kim İbrahim’în milletinden
yüz çevirebilir ki illa men sefihe nefseh kendini bilmez kimseler
dışında. Kendini bilmez kimseler hariç kim İbrahim’in milletinden yüz
çevirebilir ki diyor ayet.
Millet-i
İbrahim,
İbrahim’in milleti. Yani inanç sistemi. Millet;
bir inanca tabi olanların tümüne verilen isimdir. Onun için aynı zaman da
onların inandığı inanç sistemine verilen isimdir. Bir inanç sistemi olarak
çevirmek en doğru bir çeviridir.
Bu nokta da Milleti İbrahim kimdir. İbrahim’in
inanç sisteminin özelliği nedir diye sorulacak olursa; İbrahim’in inanç
sisteminin özelliği işte Hz. Muhammed A.S. tarafından tebliğ edilen İslam’ın
kendisidir. Çünkü İslam Resulallah’ın tebliğ ettiği, Resulallah’ın ilk defa
getirdiği bir inanç sistemi değil, İslam’ın Resulallah’tan önceki tüm
peygamberlerin getirdiği insanlığın değişmez değerlerinin bütünü olduğunu siz
de biliyorsunuz.
İşte bu noktada Kur’an soruyor; İnsanlığın değişmez
değerlerinin tümünü içine alan İbrahim’in inanç sisteminden kendini bilmez
kimseler dışında kim yüz çevirebilir ki. O Halde mefhum muhaliflinden
İbrahim’in inanç sisteminden yüz çevirip te kendine yeni bir inanç ve hayat
sistemi seçen herkes kendini bilmez sefihlerdir.
ve
le kadıstafeynahü fid dünya Biz onu dünya da seçtik. Onu dünyada arıttık, netleştirdik,
saflaştırdık. ve
innehu fil ahırati le minas salihıyn Hiç şüphesiz ahirette de O Salihlerden,
kurtulmuş kimselerden olacak. Yani Hz. İbrahim.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
Bakara (123-139) ayetlerini
toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder