Mearic suresi burada bitti, şimdi
mushafta ki 71. sure olan Nuh suresine geçiyoruz.
Nuh suresi ismini muhtevasından
alıyor. Hz. Nuh’un ömürlük destani daveti. Mekki bir sure bu. Hicret sonrası ve
hicret öncesine tekabül edebilir ki aslında kıssanın muhtevası, indiği dönemin
havasını haber veriyor. İplerin koptuğu dönem. Ki bu dönemde hicretin öncesine
tekabül ediyor.
Konusu tekdir, Hz. Nuh’un daveti.
Tevhid ve adalet çağrısı. Bu konu bize şunu verir tuğyan olan yerde tufan olur,
her tufanın bir Nuh’u, her Nuh’un bir gemisi vardır. O halde ey mü’minler
karada gemi yapmaya devam edin. eğer günah okyanusuna düşseniz bile sevap adası
olun, korkmayın. Tufan, tuğyan edenler için bir bela ve musibet, iman edenler
içinse bir fırsattır unutmayın. Şimdi sureye geçebiliriz.
[Ek bilgi; Âlûsi şöyle der:
"Nûh ismi aslında Arapça değildir, başka bir dildendir. Cüvâlikî bunun
Arapçalaşmış olduğunu söylemiş, Kirmanî ise, Süryanicede Nûh kelimesinin
"sâkin" mânâsına geldiğini söylemiştir.
Hakim'in Müstedrek'te
"Asıl ismi Abdülgaffar olup çok ah çekip ağladığından dolayı Nûh
denilmiş." olduğuna dair rivayeti sahih olmasa gerektir. Meşhur rivayete
göre, Hz. Nûh'un nesebi, İbnü Melek b. Mettuşelah b. Ahnuh'tur. Ahnuh da İdris
(a.s)'in ismidir. Buna göre Nûh, İdris ( a.s)'ten sonradır, Müstedrek'te ise
sahabeden çoğunun Hz. Nûh'un Hz. İdris'ten önce olduğu görüşünde oldukları
yazılıdır."
Hz. Nûh ile Hz. Âdem arasında
bin sene kadar veya daha yakın bir zaman geçmiş olduğuna dair de aslı eski
kitaplara dayandırılan yaygın bir rivayet vardır. Fakat Hz. Nûh'un kavmi, bu
sûrede açıklandığına göre Vedd, Süva, Yegus, Yeuk ve Nesir adlarında bir takım
putları yapmış oldukları, bu ise Hz. Nuh'un gemisi gibi mucize türünden
olamayacağı için o vakit sanayinin bunları yapabilecek kadar ilerlemiş
bulunduğunu göstermesi bakımından bin sene içinde ilk insanların sanayide bu
dereceye gelebilmiş olmaları, ilâhî hükümle bu âlemde görüle gelen aşamalı
gelişme kanununa göre imkânsız değilse de garip ve uzak görünür. Bu bakımdan ya
Âdem 'in yaratılışına dayandırılan tarihin yanlışlığına hükmetmek veya O
Âdem'den maksadın, insanlığın babası olan Âdem olmadığına inanmak gerekir….
…Alûsî'nin açıklamasına göre
denilmiş ki, Hz. Nûh'un kavmi Arap yarımadası ve ona yakın yerlerde oturuyordu.
Meşhur ol a n da onu Kûfe topraklarında yani Irak'ta yaşadığı ve orada
kendisine peygamberlik görevi verilmiş olmasıdır. Bundan Nûh tufanının da o
bildiğimiz her tarafı sarmış olma özelliği Nûh kavmine ve onların hepsine ait
demek olup bütün yerküresinin her tarafını kapsaması gerekmiyeceği ve o vakit
yeryüzünde onlardan başka insan bulunup bulunmadığı da kestirilemiyeceği
anlaşılıyor ki, Âlûsi'nin de tercihi budur…
... İbnü Esir
"Kâmil"de ve Ebulfidâ "Tarih"inde: "Mecusiler, Tufanı
tanımazlar. Bazıları da Tufanın varlığını ikrar eder ve fakat Bâbil bölgesi ile
ona yakın yerlerde olduğunu ve "Küyümers" yani Âdem oğullarının
meskenleri doğuda olduğundan onlara Tufan'ın ulaşmadığını iddia ve zanneder.
Aynı şekilde Hind, İran, Çin gibi doğu ülkeleri Tufan'ı tanımazlar. Bazı
İranlılar onu itiraf eder ve fakat "genel değildi, Hulvân geçidini
geçmemişti" derler…
..İbnü Esir
"Kâmil"de ve Ebulfidâ "Tarih"inde: "Mecusiler, Tufanı
tanımazlar. Bazıları da Tufanın varlığını ikrar eder ve fakat Bâbil bölgesi ile
ona yakın yerlerde olduğunu ve "Küyümers" yani Âdem oğullarının
meskenleri doğuda olduğundan onlara Tufan'ın ulaşmadığını iddia ve zanneder.
Aynı şekilde Hind, İran, Çin gibi doğu ülkeleri Tufan'ı tanımazlar. Bazı
İranlılar onu itiraf eder ve fakat "genel değildi, Hulvân geçidini
geçmemişti" derler. (Elmalı-
Tefsir)]
1-) İnna erselnâ Nuhan ila kavmihi en enzir
kavmeke min kabli en ye'tiyehüm 'azâbun eliym;
Muhakkak
ki biz Nuh'u: "Kendilerine feci bir azap gelmeden önce kavmini uyar"
diye, halkına irsâl ettik. (A. Hulusi)
01 -
Haberiniz olsun ki biz Nuh’u kavmine gönderdik, kavmini inzar et diye, gelmezden
evvel onlara bir azâbı elîm. (Elmalı)
İnna erselnâ Nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke
min kabli en ye'tiyehüm 'azâbun eliym hiç şüphe yok ki biz Nuh’u;
elim bir azab kendilerine gelip çatmazdan önce kavmini uyar diye gönderdik. 30
ayrı yerde her biri farklı vurguyla gelir. Mesela Hud suresinde teselli için
gelir ResulAllah’ı, Zariyat suresinde ki ise zalim kavmi, müşrikleri tehdit
için gelir. Yani bu kıssa 30 yerde anlatılır ama 30 yerde tekrar edilmez,
farklı vurgularla gelir.
2-) Kale ya kavmi inniy leküm neziyrun mubiyn;
(Nuh) dedi ki: "Ey
halkım; kesinlikle size gelmiş apaçık bir uyarıcıyım!" (A. Hulusi)
02 -
Dedi ki: ey kavmim! Haberiniz olsun ben size açık bir nezîrim. (Elmalı)
Kale ya kavmi inniy leküm neziyrun mubiyn
Nuh dedi ki ey kavmim ben size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım. Mubiyn; Ebane
den, hem müteaddi, hem lazım. Müteaddi gelirse açıklayan, açıklayıcı. Lazım
olarak anlarsak eğer özünde açık. İki manayı da mündemiçtir aslında. Açık ve
açıklayıcı bir uyarıcı.
[Ek bilgi. Dini açık anlatmak
demek, dini Allah ve Resûlü’ne anlattırmak demektir. Dini Kur’an ve sünnete
anlattırmalıyız. İnsanları uyarırken Allah’ın âyetleri ve ResulAllah’ın
hadisleriyle uyarmalıyız. Direk âyet ve hadislerle uyarmalıyız. Çünkü dini en
güzel anlatan Allah ve Resûlü’dür. Bir de uyarırken, dini anlatırken Allah ve
Resûlü’ne raci anlatmalıyız. “Bu-nu ben değil Allah ve Resûlü istiyor, ben
değil Allah ve Resûlü söylüyor,” diyerek anlatmalıyız.
Dini, doğrudan dinin
kaynaklarıyla ortaya koymalıyız. Meselâ adam tiyatroyla din anlatmaya
çalışıyor, şiirle, gazeteyle, dergiyle, radyoyla, televizyonla din anlatmaya
çalışıyor. Bildiğim o ki bunların hiçbirisi açık ve net anlatım değildir. Çünkü
din anlatımında muhatap karşımızda olmalı ve muhatabın dünyasına inebilmeliyiz.
“Put onu dikene kırdırılır”
diye bir söz vardır. Peygamberimizin Kâbe’deki putları onları dikenlere
kırdırmasının yansıması olarak şunu da ifade edebiliriz: İnsanların
kafalarındaki, içlerindeki putları açığa çıkarıp onları kendilerine kırdırmak
için, din ancak sözlü anlatılır, yazılı anlatılmaz. Çünkü bir adamla karşılıklı
konuşacaksın, adam içindekileri mecburen dökecek, konuştukça açığa çıkaracak, o
açığa çıkardıkça da siz onun müşahhas hale getirdiği putunu ona
kırdıracaksınız. Yani kendisi bizzat onu kabullenecek, ondan sonra da
değiştirecek bu işi.(Besairu-l Kur’an- Ali küçük)]
3-) Enı'budullahe vettekuHU ve etiy'un;
"Allâh'a
ibadet edin, O'ndan korunun ve bana itaat edin;" (A. Hulusi)
03 -
Şöyle ki Allaha kulluk edin ve ona korunun ve bana itaat eyleyin. (Elmalı)
Enı'budullahe vettekuHU ve etiy'un uyarım
şu Eni mastariyenin burada ki karşılığı; Allah’a kulluk edin, yalnız Allah’a.
Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve O’na itaat edin ve bana itaat
edin. ve etiy’uni aslında, evet,
bana itaat edin.
4-) Yağfir leküm min zünûbiküm ve yuahhırküm
ila ecelin musemma* inne ecelAllâhi izâ câe lâ yuahhar* lev küntüm ta'lemun;
"Ki,
hatalarınızdan bazılarını mağfiret etsin ve sizi tayin edilmiş ömrünüzün sonuna
kadar yaşatsın. Muhakkak ki Allâh'ın eceli (yaşam
süresi sonu) geldiğinde ertelenmez! Eğer
bilseydiniz!" (A. Hulusi)
04 -
Günahlarınızdan size mağfiret buyursun ve sizi müsemma bir ecele kadar tehîr
eylesin, muhakkak ki Allahın takdir eylediği ecel gelince tehîr olunmaz eğer
bilseydiniz! (Elmalı)
Yağfir leküm min zünûbiküm Allah’ta
bunun üzerine ne yapsın? Sizin günahlarınızı kökten affetsin. Mağfiret affın en
yücesi, üstünü tamamen kapatsın. ve yuahhırküm ila ecelin musemma adı konulmuş bir
vakte kadar size süre tanısın. inne ecelAllâhi izâ câe lâ yuahhar Allah’ın
belirlediği süre gelip çattığında asla ertelenemez, asla ötelenemez. lev küntüm
ta'lemun keşke bunu olsun bilseydiniz, idrak etseydiniz.
Ecel, aslında li küllü ecelin
hitap ayetinin ifade ettiği gibi her ecelin bir yasası vardır. Hayatın devamına
veya bitimini getiren yasalar silsilesidir. Bir tür kullanım ömrü. İnsanı
yaratan, mahlukatı yaratan, onlara da bir kullanım ömrü biçmiştir. Her
yaratılanın bir kullanım süresi vardır ortalama süresi. Ama efendimiz “Dua”
ömrü uzatır diyor. Sadaka ömrü uzatır diyor Hz. Ali’den gelen Ceyyid senetli
bir hadiste.
Bütün bunları nasıl anlayacağız.
Yani kullanım ömründen iyi kullanılırsa daha fazla yaşayabilir. Ama Allah
yarattığına ortalama bir kullanım ömrü takdir etmiştir.
Ecelimmüsemma hem nekira, yani
hem de adı konulmamış EcelAllah Allah’ın koyduğu ecel ise Allah’a nispet
edilmiş. Gelince geciktirilmez. Biz bunu anlıyoruz.
5-) Kale Rabbi inniy de'avtu kavmiy leylen ve
nehara;
(Nuh) dedi ki:
"Rabbim... Muhakkak ki ben halkımı gece ve gündüz davet ettim." (A.
Hulusi)
05 -
Dedi ki ya rab! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim. (Elmalı)
Kale Rabbi inniy de'avtu kavmiy leylen ve
nehara Nuh Dedi ki; Rabbim, kavmimi gece gündüz durmadan davet
ettim.
6-) Felem yezidhüm du'aiy illâ firara;
"Benim
davetim onların kaçışından başka bir şey arttırmadı." (A. Hulusi)
06 -
Fakat benim çağırmam onlara firardan başka bir şey artırmadı. (Elmalı)
Felem yezidhüm du'aiy illâ firara
benim davetim onların kaçışından başka bir şeyi artırmadı, onları kaçırdı. Hani
gelecekleri, koşacakları yerde kaçtılar. Allah’tan kaçtılar, vahiyden kaçtılar,
imandan kaçtılar, sevaptan kaçtılar, cennetten kaçtılar.
7-) Ve inniy küllema de'avtühüm litağfire lehüm
ce'alu esabi'ahüm fiy azânihim vestağşev siyabehüm ve esarru
vestekberustikbâra;
"Muhakkak
ki ben onları, senin mağfiretine davet ettikçe, parmaklarını kulaklarının içine
tıkadılar, elbiselerine büründüler, (inançlarında) ısrar ettiler ve büyüklendikçe büyüklendiler." (A.
Hulusi)
07 -
Ve ben onları mağfiret buyurman için her davet ettiğimde onlar parmaklarını
kulaklarına tıkadılar ve esvaplarına büründüler ve ısrar ettiler ve
kibirlendikçe kibirlendiler. (Elmalı)
Ve inniy küllema de'avtühüm litağfire lehüm
ce'alu esabi'ahüm fiy azânihim senin bağışına layık olmaları için
onları davet ettiğim her seferinde parmaklarını kulaklarına tıkadılar. vestağşev
siyabehüm gözlerini hakikate kapattılar. Lafzi olarak elbiselerini
başlarına çektiler manasına gelir ama mecazdır bu. gözlerini kapattılar. ve esarru
vestekberustikbâra ve büyüklendikçe büyüklendiler ve küfürde ısrar
ettiler. Hakikate karşı kibirlendiler. Yani şeytan gibi yaptılar.
8-) Sümme inniy de'avtühüm cihara;
"Sonra,
muhakkak ki ben onları açıktan davet ettim." (A. Hulusi)
08 -
Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım. (Elmalı)
Sümme inniy de'avtühüm cihara sonra
yer oldu gün geldi onları açıkça davet ettim.
Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Nûh
(1-20) ayetlerini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder