b sayfasından devam
16-) Fela uksimu Bişşefak;
Şafağa
kasem ederim, (A.Hulusi)
16 -
İmdi kasem ederim o şafağa. (Elmalı)
Fela uksimu Bişşefak şimdi bu
pasajın arkasından yepyeni bir pasaja girdi sure, asıl söyleyeceğini şimdi
söylüyor ve yeminle giriyor söze; Bütün bunların arkasından sözün özü o ki; Felâ uksimu Bisşefak. Ötesi yok, dahası
yok, ben yemin ediyorum Allah olarak. Ben şahit tutuyorum. Neyi şahit
tutuyorum? Bisşefak; şafağı şahit
tutuyorum.
Şefak; aziz dostlar kızıllıktan
sonraki beyazlığa verilen isim. Kızıllıktan sonra ki. Aslında akşama konuşul
itibarıyla akşamın kızıllığından sonraki beyazlığına denilir. Ama sabah için de
kullanılmış Her ikisi içinde kullanılmış. Türkçeye genellikle sabah için olan
manası inkişar etmiş, yaygınlaşmış Türkçede. Yani şafağa ben yemin ediyor, ben
şafağı şahit tutuyorum:
Niye şafak vaktini şahit tutuyor?
Çünkü artık ağarıyor, veya kararıyor. Gün bitiyor veya başlıyor. Ya gece
bitiyor, ya gündüz bitiyor. Her ikisine de delalet ettiği için. Yani hayat
bitiyor bir başka hayat başlıyor. Geçici hayat bitti kalıcı hayat başladı.
Geceye benzeyen dünya hayatı bitti, gerçek gündüz olan ahiret hayatı başladı. Ahiret
neden gündüzdür? Çünkü her şey ortaya çıkacak, ayan açık görünecek de ondan.
Onun için ahiret yakıyn olarak anılmıştır Kur’an da.
17-) Velleyli ve ma veseka;
Geceye
ve toplayıp taşıdığı şeye, (A.Hulusi)
17 -
Ve geceye ve derlendiğine. (Elmalı)
Velleyli ve ma vesak gece şahit
olsun ve toplayıp kaydettikleri şahit olsun. Gece şahit olsun. Demek ki
Bisşefak; gecenin önündeki şey, veya ardında ki şey. Onun için şafağı gecenin
önünde geçtiği için gündüz olarak anlamak daha doğru. Gündüz şahit olsun, gece
şahit olsun ve gecenin topladıkları şahit olsun ve ma vesak; toplayıp
biriktirdikleri.
Ne demek gecenin topladıkları?
Gündüz zaten şahittir. Çünkü gündüz herkes her şeyi görüyor. Ama gece? Gece
kimse görmüyor zannederiz değil mi? gece de toplayıp biriktiriyor. Yani gece de
kamera, gece görüş dürbünü, gece kamerası, gece çeken kamera. Gecenin kendisi
bir kamera ise kim neyi örtebilir ki, kim neyi saklayabilir ki, kim hangi
karanlığın arkasına sığına bilir ki.
18-) VelKameri izetteseka;
Dolunay'a
ki, (A.Hulusi)
18 -
Ve derlendiği zaman o Aya. (Elmalı)
VelKameri izettesak ve yine ay şahit
olsun izettesak; ışığını biriktirdiğinde, ışığını çoğalttığında, ışığı en
yüksek hale geldiğinde. Böyle anlarsak eğer izettesak; itteseka aslında
izteseka idi ilâl ve idğam kaideleri gereğince böyle oldu, kolay söylenme
babından. Ama Veseka ile akraba bir kelime. Taman; vesika o. Çünkü simle, bu
ise se ile. Ama mahreçleri yakın. İştigagı ekberde üç harften ikisi aynı,
üçüncüsünün mahreci yakınsa mananın da yakınlığına delalet eder. Onun için
biriktirip sakladıklarına, sanki bir vesika biriktirir gibi arşivlediklerine,
arşiv şahit olsun. Arşive yemin olsun veya arşiv şahit olsun. Demek ki gecenin
de arşivi, gündüzün de arşivi var. Hatta ay arşiv tutuyor. Nasıl kaçacaksın ey
insanoğlu. Nasıl saklayacaksın, Allah’tan neyi kaçıracaksın demektir bu başka
deyişle. Ay şahitse, gece şahitse, yer şahitse, gündüz şahitse, el ayak, dil
dudak, göz kulak şahitse ey insanoğlu sen Allah’tan neyi kaçıracaksın demektir.
19-) Leterkebünne tabekan 'an tabak;
Mutlaka
siz, boyutlar değiştirerek o boyutların uygun bedenlerine dönüşeceksiniz!
(A.Hulusi)
19 -
Ki sizler binip binip geçeceksiniz elbette tabakadan tabakaya, (Elmalı)
Leterkebünne tabekan 'an tabak ey
insanlar mukadder sona doğru safha safha, adım adım, tabaka tabaka, aşama
aşama, birim birim ilerleyeceksin. Ne demek? Bu ayetin nasıl anlaşılması
gerektiği üzerinde bir miktar durmamız lazım.
Tabekan ‘an tabak; Ya ismi mürfet
veya tabakattan türetilmiş isim olarak anlayabiliriz. Manası bir şeyin hacim ve
miktar olarak bir diğerine denk olması demektir. Sıralılık, katlılık,
aşamalılık ifade eder. Tabakta oradan gelir zaten üst üste dizildiği, konduğu
için. Tıpkı tıbak gibi, Uyumluluk, mutabakat, uygunluk manasına gelir tıbak.
Tabakanın cemisi de olabilir. Bir ikinci ihtimal. Tabakanın çoğulu. Bu durumda
bir mekanın üstündeki mekan demektir. mekandan mekana ilerleyerek geleceksiniz.
Yani bu dünyadan önceki mekanınız alemi ervah idi, oradan anne karnına, hatta
oradan babanın sulbüne, oradan rahmi mabere, anne rahmine, oradan dünyaya,
dünyadan berzah alemine, alemi berzahtan da alemi ukbaya ahirete gireceksiniz.
Tabakadan tabakaya böyle ilerleyeceksiniz.
Ya da leterkeden okuyanlara göre,
kasemden sonra muzari geleceğini gösterir genellikle mana; halden hale
geçeceksiniz. Ahiret, dünya ve alemi ervah. Halden hale. Yani ..zidnahüm azâben fevkal azâb.. (Nahl/88) onlara azab üzerine azab artıracağız diyordu ya
rabbimiz. Belki bu bağlamda cehennemde de tabakadan tabakaya geçeceksiniz
manasına gelir.
Ebu Naiym;
ölüm diriliş, haşr, saadet, şekavet, cennet cehennem demiş bu tabakalara. Yani
her bir tabaka ayrı ayrı dünyada ki bir hali işaret eder. Yine tennin i tür
olarak görürsek mana şu olur; hesaba bölük bölük getirilen bir tür olacaksınız.
Allah’ın huzuruna hesaba bölük bölük, tabaka tabaka, yani herkes kendi bölüğün,
kendi taburunun, kendi ordusunun, kendi kolordusunun, kendi tugayının içinde
gelecek. Herkes içinde geldiği yerde hesaba çekilecek manasına gelebilir ki
buna şöyle bir itiraz yapabiliriz. Ahiret ayetleri muzari le değil, mazi ile
gelir. Dolayısıyla bu ayet ahirete değil dünyaya delalet eder. itirazımız
haklıdır. Bu dünyadır.
Yine İbn.
Atıyye nasıl anlamış; Fetihten fethe koşacaksınız. Yer yüzünü Müslümanlar
fethedecekler, her bir coğrafyayı tabaka olarak görmüş, kıtadak kıtaya,
coğrafyadan coğrafyaya. Güzel bir nükte doğrusu bir müjde olarak anlaşılabilir.
Yine fakir
ise şöyle anlıyorum; boyuttan boyuta. Dünya bir boyut, ahiret bir boyut. Alemi
ervah bir boyut, alemi mülk bir boyut. Alemi misal bir boyut, alemi ulvi bir
boyut. Dolayısıyla fizik uzaydan metafizik uzaya geçeceksiniz şeklinde
anlayabileceğimiz gibi, göklerin tabakalarına açılacak atmosferin tabakalarını
geçeceksiniz bir gün gelecek. Ey insanoğlu göğün tabakalarını, yani tratosferi,
stratosferi, izonosferi, biyosferi geçeceksiniz ve onun da ötesine aşacaksınız
manası da çıkarılabilir.
Bütün bu
manalar hepsi bu ayetin içine sığar mı? Sığar. Kur’an ın beleğatı gerçekten
mucizevidir.
20-) Femalehüm lâ yu'minun;
Böyleyken
onlara ne oluyor da iman etmiyorlar (bunlar
gerçek)! (A.Hulusi)
20 - O
halde onlara ne var ki iman eylemezler? (Elmalı)
Femalehüm lâ yu'minun ne oluyor da
onlara iman etmiyorlar. Femalehüm lâ yu'minun bu benim aklıma lev
kânû ya'lemûn. (Bakara/103) ayetini getirdi. Keşke bilselerdi.
Rabbimiz derse bunu içiniz sızlamaz mı? Cızz..! etmez mi. Alemlerin rabbi olan
Allah keşke ne olurdu bilselerdi diyorsa eğer, Allah karşısında utançtan erimez
misiniz. Evet, Femalehüm lâ yu'minun ne oluyor da onlara iman
etmiyorlar veya ahlaki manasıyla Allah’a güvenmiyorlar.
21-) Ve izâ kurie 'aleyhimülKur'ânu lâ
yescüdun;
Onlara
Kur'ân okunduğunda secde etmiyorlar (benliklerini
yok edip Hakk'a boyun eğmiyorlar)? (21. âyet secde
âyetidir.) (A.Hulusi)
21 -
Ve karşılarında Kur'an okunduğu vakit secde etmezler? (Elmalı)
Ve izâ kurie 'aleyhimülKur'ânu lâ yescüdun
kendilerine Kur’an okunduğu zaman Kur’an a uymazlar, Kur’an ın önünde yerlere
kapanmazlar, Kur’an a tam teslim olmazlar. Lâ
yescüdun; burada ki secdeyi namaz secdesi olarak anlamak mümkin mi? Hayır.
Ayete bakarsak burada ki secdenin şer-i namaz secdesi ile alakası yok. Burada
ki secde Kur’an a uymaktır. Secde Ku’an a uymak, Kur’an a uymak secdedir. Zaten
secde Allah’a teslimiyetin bir sembolüdür. Yani logosodur. Secdenin açılımı;
Allah’ım ömrüm boyunca senin emirlerine teslimim manasına gelir.
Burada secde olduğunu söyleyenler
olmuş. Mesela Ebu Hanife ve Şafiye göre burada secde var. Çünkü onlar Kur’an ın
14 yerinde tilavet secdesi olduğuna kaildirler. Fakat Ebu Hüreyre den gelen
sahih bir rivayette Kur’an da 11 yerde secde var. O rivayete göre -Ki İmam
Malik o rivayetle amel etmiş- O rivayete göre Ebu Hanife’nin ve Şafi’nin Necm,
İnşikak ve ‘alak surelerinde gördüğü secde o rivayette geçmez. Zaten rivayet
şöyle;
Kur’an da 11 secde vardır,
Mufasal da bunlardan hiçbiri yoktur. Mufassal Kur’an ın kısa sureleri, Yani
ayetlerinin fazla bölündüğü, veyahut ta ayetlerinin kıs olduğu sureler manasına
gelir. Kısar-ı Mufassal, Evsat-ı Mufassal, Tıval-ı Mufassal şeklinde üçe
ayırmışlar kendi içerisinde. Fakat Kur’an ın kısa surelerinin tamamına verilen
isimdir. İbn. Hambel e göre ise 15 yerde var, Hac suresinde 2 kere, Hac
suresinin son ayetinde de secde var. Dolayısıyla biz bu ayette ki secdeyi eğer
namaz secdesi değil de Kur’an a insanın tam uyumu, Kur’an ı hayatına geçirmesi
olarak göreceksek ki öyle, o zaman burada tilavet secdesi olmadığını söyleyen
Ebu Hüreyre hadisi daha isabetli görünmektedir.
22-) Belilleziyne keferu yükezzibun;
Üstelik
yalanlıyorlar o hakikat bilgisini inkâr edenler! (A.Hulusi)
22 -
Hattâ o küfr edenler tekzip ederler. (Elmalı)
Belilleziyne keferu yükezzibun
Bilakis küfürde direnen kimseler yalanlamakta ısrar etmektedirler. Elleziyne
keferu yerine belhum yükezzibun gelebilirdi. Neden gelmedi derseniz, bunun
cevabı inkarı sıfat haline getirdiklerini beyan için böyle geldi. Onlar inkarı
hayat tarzı haline getirdiler. İnkarı ahlak ve huy haline getirdiler. Ayet
böyle gelmekle bunu söylemiş oluyor. Yalanlamayı, hakikati inkarı.
23-) VAllâhu a'lemu Bima yû'un;
Oysa
Allâh (içlerinde)
ne toplayıp yığdıklarını (düşünce ve
itikatlarını) daha iyi bilir. (A.Hulusi)
23 -
Halbuki Allah içlerindekini biliyor. (Elmalı)
VAllâhu a'lemu Bima yû'un ama Allah
içlerinde biriktirdiklerini, içlerinde topladıklarını çok iyi bilmektedir. Bima
Yû’un Bima kap demektir, aynı zamanda kapta toplanmak demektir. bir kapta
toplamak. Yani içlerinde topladıklarını çok iyi bilmektedir, kalplerindekini
çok iyi bilmektedir. İnsanın açıkladıkları vardır, bir de açıklamayıp
gizledikleri. Allah insanın yaptıklarını dışarıdan görünene bakarak değil,
içinde gizledikleri sebeplere, niyetlere, bilinç altına, tasavvura, bilincin
daha daha altına bakarak karar verecek. Onlara notunu öyle verecek.
24-) Febeşşirhüm Bi'azâbin eliym;
Artık
onları feci azapları ile müjdele! (A.Hulusi)
24 -
Onun için onlara elîm bir azâb müjdele. (Elmalı)
Febeşşirhüm Bi'azâbin eliym onları,
içlerinde gizlediklerini Allah’ın görmediğini zanneden bu küfürde direnen, yani
vicdanlarının üstünü örten, vicdanlarının sesini dinlemeyen, dolayısıyla
hakikati duymayan bu insanları elim bir azab ile müjdele.
25-) İllelleziyne amenû ve 'amilussalihati
lehüm ecrun gayru memnun;
Sadece
iman edip imanın gereğini uygulayanlar müstesnadır! Onlar için kesintisiz bir
mükâfat vardır. (A.Hulusi)
25 -
Ancak iman edip Salih ameller yapanlar başka onlara tükenmez bir ecir var.
(Elmalı)
İllelleziyne amenû ve 'amilussalihati lehüm
ecrun gayru memnun fakat iman eden, imanında sebat eden ve imanını
salih amel ile taçlandıran, Salih amel ne idi? Salihat; Hasenattan farklıdır.
Hasenat namaz kılmak, zekat vermek hasenat olarak zikredilir Kur’an da. Fakat
salihat ıslah edici ameldir. Mutlaka toplumsal bir boyutu vardır. Yani bozulmuş
bir şeyi düzelten amele salih amel denir. İman eden ve bozuk bir işi, bozuk bir
şeyi düzelten, bozukluğu düzelten, yanlışı doğrultan, kötüyü iyileştiren ve
kötüye razı olmayan kimseler, mü’minler için ecrun gayru memnun kesintisiz,
minnet edilmeyecek, yani başa kakılmayacak bir ecir, bir karşılık, bir ödül
vardır.
Rabbim hepimizi bu kesintisiz
ödüle mazhar kılsın inşaAllah.
Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
İnşikak suresinin sonu
İnşikak suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.